Müzisyen ve koleksiyoner Bilge Kösebalaban, edebiyat araştırmacısı Merve Köken ile bir süredir Osmanlıcanın kayıp kitaplarının peşinde... Kara Karga Yayınları'nın Kayıp Kitaplar Kütüphanesi başlığı altında, bugüne kadar Osmanlıca basılan neredeyse 100'er yıllık polisiye, bilimkurgu, fantastik gibi tarzlarda ilginç kitapları keşfedip günümüz Türkçesine çeviren ikili, bu kez çok daha iddialı bir işle karşımızda. Öyle ki edebiyat tarihini değiştirecek, tartışma yaratacak bir keşif yaptılar. Şemsettin Sami tarafından kaleme alınıp 1872'den 1873'e kadar Hadîka gazetesinde yayınlanmış, 1875'te kitap hâlinde basılmış ilk Osmanlıca roman sayılan Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat'tan da iki sene önce yayınlanmış bir kitap buldular. Romanın adı Sergüzeşt-i Kalyopi (Kalyopi'nin Serüveni). Hakkında fazla malumat yok ama yazarı (büyük ihtimal takma isim) T.
Abdi. Neredeyse 150 yıllık bir roman... Kitabı keşfedip günümüz Türkçesine çeviren ikiliyle konuştuk...
- Bu kez gerçekten epeyce eski bir roman keşfettiniz. Bu süreç nasıl gelişti?
- Merve Köken: Ben kendi adıma önceki eserlerin keşfinden dolayı mutlu hissediyordum.
Zaman zaman bana rehber olan İnci Enginün'ün Yeni Türk Edebiyatı: Tanzimat'tan Cumhuriyet'e isimli eserini okurum. Bu defa da bir şeyler keşfetme arzusu ile elime aldım.
Ve bizim roman geleneğimizden evvel üretilen Ermeni, Yunan alfabesi ile yazılmış Türkçe eserlere bakarken gözüme çarptı. Bu zamana kadar Sergüzeşt-i Kalyopi ara tür olarak ifade edilmiş ama özellikleri ile bir Tanzimat romanı. Eserin önsözünü okudum ve beni çok etkiledi. Sonra süreç başladı.
- Sergüzeşt-i Kalyopi'nin edebiyat tarihimizdeki önemi hakkında neler söylersiniz?
- Bilge Kösebalaban:
İlk Türk macera romanı olduğu aşikar; belki bir gün başka araştırmacılar ya da yine biz daha öncesini bulana dek.
Issız adada geçen hikayesiyle Robinson Crusoe'yu ve kavuşamayan aşıklar metaforuyla da Leyla ile Mecnun'u hatıra getiren bir metin. Üstelik Şemsettin Sami tarafından kaleme alınmış 1872'den 1873'e kadar Hadîka gazetesinde yayınlanmış, ama ilk 1875'te kitap hâlinde basılmış ilk Osmanlıca roman sayılan Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat'tan da iki sene önce yayınlanmıştır.
Bu bile tek başına eserin önemini vurgulamaya yeter diye düşünüyorum. Devir, 1867'de Batı'ya yaptığı seyahat sonrası Batı'ya yüzünü dönen bir padişah olan Abdülaziz dönemi. Dolayısıyla öykünün de Batılılaşma- Tanzimat ekseninde bu siyasi konjonktür içinde değerlendirilebileceğini düşünüyorum.
- M.K: Sergüzeşt-i Kalyopi bizim edebiyatımız açısından ıssız ada metaforunu kullanan ilk eser. Üstelik bizim ilk macera romanımız Hasan Mellah'tan bir sene evvel basılmış. Daha da ilginci başlı başına Sergüzeşt- i Kalyopi (Kalyopi'nin Macerası) ismiyle.
Bir de başkarakter bir kadın.
- Kitap ne anlatıyor, nasıl anlatıyor?
- B.K: Başkahramanımızın adı olan Kalyopi.
Yunan mitolojisinde epik şiirin ilham perisi anlamına geliyor. Bir Rum kızıyla Türk gencinin 1400'ler İstanbul'unda aşık olmasını ve ayrı düşmesini konu alıyor.
Spoiler vermeyelim ama kızcağızın başına gelen trajikomik hadiseler bugün için bile güncel halinin ilk okuyucusu olan beni etkiledi, yazarı alkışladım. Kızlar Adası bölümü özellikle sürükleyici ve sürprizli.
- Yazarı hakkında malumat var mı?
- B.K: Çok net olmayan bilgi kırıntıları var. Ne yazık ki gizemini uzun süre koruyacak bir isim.
- M.K: Yazarın gerçek isminin T. Abdi olmadığı bir gerçek. Onun dışında aynı isimle birkaç romana daha denk geldik. Net bir bilgi yok.