Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi, Adli Tıp Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Hakan Kar'ın 20 yıldır işi kadın ve çocuklara yönelik cinsel saldırı ve cinayet vakalarına dair adli tıp raporu sunmak. Binlerce davaya baktı, binlerce vahşi olayı tüm detaylarıyla inceledi. Bu davalardan bazıları kamuoyuna da yansıdı. Son dönemde Meclis Araştırma Komisyonu talebiyle Rabia Naz Vatan vakasına, baro talebiyle Şule Çet cinayetine rapor sundu. Şimdi ise Gaziantep'te balkondan düşerek şüpheli biçimde ölen Duygu Delen davasına rapor hazırladı. Davada gizlilik kararı olduğu için detayları anlatamayan Prof. Hakan Kar ile artan balkondan düşme vakalarını, kadın ve çocuk cinayetlerini, mesleğini konuştuk. Prof. Kar, "Adli tıbbın manevi tatmini çok yüksek" diye anlatıyor mesleğini: "Bir çocuk ya da kadın istismarcısı, benim muayenemde fark edilen bir delille hapse giriyorsa, adaleti sağlamaya böyle katkıda bulunmak paha biçilmez bir şey" diyor
- Cinsel saldırı ve çocuk istismarı alanında uzmanlaşmış çok bilirkişi var mı?
- Yok. Zaten adli tıp uzmanının sayısı da çok değil ülkemizde. Türkiye'de sadece 500-700 arası adli tıp uzmanı var. Adli tıp uzmanlarının kendi aralarında uzmanlaşmaları da var. Kimi sahtecilik, kimi balistik, kimi otopsi, kimi sakatlık... Benim gibi cinsel saldırı, çocuk istismarıyla ilgilenen çok çok az kişi var.
- Size dosyanın ulaşması ne aşamada oluyor?
- Bana dosya gelmeden, avukat ya da baro uzmanlığıma başvurmadan müdahil olamıyorum. Bir yerde bir olay oluyor, olay yeri inceleme tamamlanmış, otopsi yapılmış, organ, iç organ parçalarının analizi yapılmış oluyor. Ondan sonra avukatlar aracılığıyla bana ulaşılıyor. Bu raporlar üzerinden bir sonuç sentezliyorum. Elimde sihirli değnek yok, bilimi kullanıyorum. Ben "Olay A şeklinde de, B şeklinde de olmuş olabilir ama A şeklinde olması ihtimali yüzde bilmem kaç" diyorum. Böylece hakimin eline karar vermesinde yardımcı olacak bilimsel bir veri hazırlamış oluyoruz. Sonrasında deliller çeşitleniyor.
TİTİZ ÇALIŞMA ÖNEMLİ
- İşinizi düzgün yapabilmeniz için nelere dikkat edilmedi?
- Otopsi düzgün ve ayrıntılı yapılmış, analiz sonuçları düzenlenmiş olunca işim kolaylaşıyor. Ama olay yerine ilk giden olay yeri uzmanları bir eksiklik ya da delil değerlendirmesinde atlama yaptığında geride dönmek mümkün değil. Şule Çet davasında, vaka yüksekten düşme ve intihar olarak polis telsizinden ihbar edilmiş. Dolayısıyla yerel karakola bağlı polisler gelmiş. Onlarda delilleri bozmamak için giyilen eldiven, galoş gibi uygun kıyafet yok. Sonrasında olay yeri inceleme uzmanları geliyor. Olay intihar sanıldığı için, onlar da cinsel saldırı delilleri toplamıyor.
- Sonra olay nasıl ortaya çıkıyor?
- Bu onların kusuru değil. Olayda aylar sonra cinsel saldırı şüphesi ortaya çıkınca, "O zamanki iç çamaşırını bulalım, hâlâ bir şeylere ulaşabiliriz" diyorum. Otopsi videosunda görülen, üzerinden çıkarılan iç çamaşırı yok. Halbuki davayı çözecek kadar önemli, altın değerinde bir delil. Dolayısıyla olay yeri uzmanlarının titiz çalışması önemli. Her olayda, çamaşırın, giysilerin korunması esastır. Ayakkabı da ortada yoktu Şule Çet olayında. Olay yeri incelemesi yapan memur arkadaşlar iyi niyetli ve becerikliler ama olay yeri incelemenin başındaki kişinin savcıdan ziyade bir adli bilim uzmanı olması gerekir. Bir adli bilimci olay yeri incelemeye katılırsa süreç hızlanır, delil kaybı olmaz.
Adli Tıp Kurumu'nun yükü ağır
- Adli tıp raporları nasıl hazırlanıyor?
- Normalde bilirkişilik ikiye ayrılıyor, resmi bilirkişilikte Adalet Bakanlığı'na bağlı adli tıp uzmanından görüş alınıyor. Bu gelenek haline gelmiş. Oysa YÖK ve üniversiteler kanununa göre istenilen üniversitenin adli tıp kurumundan da resmi görüş alınabiliyor. Mevcut durumda adli tıp kurumunun yükü çok artıyor ve suçlamalarla karşı karşıya kalıyorlar. Hakim ve savcılar üniversitelerden daha çok faydalanmalı. Bize dosyalar genellikle avukatlardan ve barolardan geliyor. 2005 yılından itibaren güzel bir düzenleme oldu. Eskiden bir yerden bir rapor alınıyordu ve davanın iki tarafı da o rapora bağlı kalıyordu. Hakim, savcı için de bu geçerli oluyordu. Artık avukatlar resmi bilirkişi raporuyla bağlı değiller, serbestçe istedikleri konuda, o konunun uzmanından görüş alabiliyorlar. Bunlar davaların seyrini değiştirmeye başladı.
- Ne yönde?
- Bir rapor çıkıyor ve diyelim ki o raporda eksiklikler var. Bu eksikliklere dayanarak baro ya da avukat uzmanından görüş alıyor ve bir rapor daha konuyor dosyaya. Böyle olunca hakim, savcı ikinci rapora dayanarak, "Bunlar gerçek midir?" diye bir daha kuruma soruyor ve böylece daha kolay karar verilebiliyor.
İNTERNETTEN TANIŞIP SALDIRIYA UĞRAYANLAR YAYGINLAŞTI
- Balkondan düşme olayları çok arttı. Bunun intihar mı, cinayet mi olduğunu nasıl tespit ediyorsunuz?
- Çok zor. Bir kişi düşmeden önce darp edilmişse, ondan sonra aşağı atılmışsa, aşağı atıldıktan sonra oluşan yaralanmalarla, yukarıda darp sonucu meydana gelen yaralanmaları ayırt etmek çok zor. Şekilli bir yaralanma, bir cisme bağlı yaralanma görmezsek çok zorlaşıyor ayırt etmek. Balkondan atılma vakalarındaki artışın sebeplerini ben de düşündüm.
- Bir sonuca ulaştınız mı?
- Cinsel suçların cezaları o kadar çok artırıldı ki, neredeyse adam öldürmeye yakın hale geldi. Haliyle cinsel saldırganlar, cinsel saldırıdan sonra öldürme yoluna gidiyor. Özgecan Aslan olayını hatırlarsınız. Cinsel saldırıdan sonra öldürüldü, delilleri karartmak için yakıldı. Bunların cezasının hemen hemen eşit olduğunu saldırganlar biliyor. Kamuoyundaki "Cezalarımız az, artıralım" algısı da yanlış! Cezaların da dengeli dağıtılması lazım. Birinci sebep bu, ikincisi ise darp izlerini gizlemek için yukarıdan atılıyor.
- Özgecan Aslan vakasında görev almış mıydınız?
- Hayır, ama ben Özgecan'ın üniversitesinde hocaydım. Çok büyük bir acıydı. Bu vakalar aslında geliyoruz, diyor. Saldırganlar gözümüzün önünde, yavaş yavaş geliyorum diyor! Ön belirteçler var. O davada dolmuş şoförü, daha önce okul dolmuşunda defalarca başka kadın öğrencilere rahatsız edici hareketlerde bulunmuş. Para uzatırken temas etmek, peçete ile telefon numarasını vermek gibi. Bununla ilgili çalıştığı kurumlara şikayetler yapılmış, sadece uyarılmakla geçiştirilmiş. Aslında o an gereği yapılsaydı, Özgecan yaşıyor olurdu. Bakın erişkin cinsel saldırganların yüzde 70'i tanıdığımız kişiler, çocuk istismarının yüzde 95'i çocuğun tanıdığı kişiler. Çoğunlukla yabancılardan birdenbire gelmiyor bu saldırılar.
- En çok hangi tür saldırılar yaygınlaştı?
- İnternetten tanışıp, buluşup cinsel saldırıya uğrayanların oranı had safhada. Yeni tanışma yöntemimiz sanal; duygusal ve fiziksel ihtiyacımızı sanal karşılama yoluna gidiyoruz. İnternette tanıştığınız kişiyle yaşadığınız cinsel saldırı olarak da kalmıyor. Çünkü sanalda süren iletişim sırasında açık fotoğraflar, videolar gönderilerek tavizler veriliyor, bunlar kaydediliyor. Kaydedildikten sonra, cinsel saldırı gerçekleşiyor. Saldırgan orada da durmuyor. Kurban tehdit edildiği için her çağırıldığında gitmek zorunda kalıyor, hatta başka kişilerle olmaya zorlanıyor.
- Bu zamana kadar sizi en çok etkileyen vaka neydi?
- En çarpıcısı, bir otelde, bir turistin bir aylık bebeğine tecavüz vakası olmuştu, onu unutamıyorum