Dünya Ralli Şampiyonası'nın dördüncü rallisi geçtiğimiz hafta Türkiye'de yapıldı. Otoriteler tarafından dünyanın en sert, en kırıcı, en zorlu yarışlarından biri olarak biliniyor bu yarış. Etaplar uzun, coğrafi yapı yıpratıcı. Start alan araçların yarısı bitiş alanını göremiyor. İşte bu yarışta NG Kütahya Seramik Yönetim Kurulu Başkanı Erkan Güral ikinci oldu. Bu onun yarışlardaki ilk derecesi değil. Çoğu yarışı ilk üçte tamamlayan iş insanının yıllardır hobisi yarışmak. Türkiye Ralli Şampiyonası'nın her yıl yedi yarışı oluyor. Erkan Güral 10 senedir düzenli olarak hemen hemen her yarışa katılıyor. Hafta sonu yarışıp, pazartesi işinin başında oluyor. Biz de Erkan Güral'la hobisini konuşmak üzere bir araya geldik. Hatta yarıştığı otomobiliyle, heyecan verici küçük bir tur attık.
- Yarış tutkunuz ne zaman ortaya çıktı?
- Çok küçük yaşlarda otomobil kullanmaya başladım. 1976'da Renault 12'ler vardı. Altıma, arkama yastıklar konurdu, Kütahya'da trafikten uzak alanda böyle araba kullanırdım. 12-13 yaşımda tek başıma araba kullanır hale gelmiştim. Ehliyet alabileceğim 18 yaşıma bir yıl kala, takvimde gün karalamaya başladım. O kadar heyecanlıydım, mutluydum. 20 Haziran doğumluyum, 21 Haziran'da ehliyet başvurumu yaptım. 22 Haziran'da ehliyetim cebimdeydi. İlk arabam Renault Flash'tı. Bilkent Üniversitesi'ne başladığımda ralli ile tanıştım. Arkadaşlarımın ralli tutkusu vardı, onlarla gidip gelirken detayları öğrendim ve ailemden gizli ilk yarışıma katıldım. 1989 Ankara Hitit Rallisi! O zamanlar fotoğraflar bastırılırdı. Benim de rallideki fotoğrafımın baskı hali arabada duruyordu, bir gün annem bunu buldu ve ortalık karıştı. Babamın tepki göstereceğini düşünüyordum ama destek oldu, "Bu iş gizli saklı olmaz, yapıyorsan olması gereken şartlarda, güvenli arabayla yap" dedi. Arabamı yarış arabasına çevirdik ve yarışmaya başladım ama askere giderken aileme bırakacağım diye söz verdim ve bıraktım...
- Ta ki, 10 yıl önceye kadar...
- Aynen. 16 yıl hiç yarışmadım. 2010 senesinde bir arkadaşım Eskişehir Rallisi'ne girecek araç sayısını arttırmaya çalışıyordu benden rica etti. Bir kiralık araba bulup, eski günlere döndüm.
- Bu sırada evlendiniz, çocuklarınız oldu. Eşiniz ne dedi?
- Ben bilinçli bir yarışçıyım. Pazar yarış biter ailemle akşam yemek masasına otururum. Pazartesi de işimin başındayımdır. Çok hızlı bir pilot değilimdir ama istikrarlı bir pilotumdur. Arabada mekanik bir şey olmadıkça o yarışı bitiririm. Yarışları bitirdikçe, o sonuç beni hep ilk üçün içinde tuttu. Bireysel hatamdan dolayı bitiremediğim bir yarış yok. İşim ve aileme karşı sorumluluğumu gözardı etmiyorum. Eşim başlarda biraz tedirgin oldu. Her yarışa giderken annem de, eşim de "Yavaş git" derler (gülüyor).
- Eşiniz hiç sizin yarış arabanıza bindi mi, ona bir hız turu attırdınız mı?
- Bir kez bindi, bir daha binmedi. 2018'de Çeşme Rallisi'nde, asfalt etap olmasına rağmen, çok da yavaş gitmeme rağmen hoşuna gitmedi. Aslında bu arabaların ve ralli sporunun yanında trafikte araç kullanmak daha riskli. Kimin ne yapacağını bilmiyorsunuz. Ralli araçları çok çok daha güvenli. - Tekne gibi, golf gibi sakin, huzurlu hobiler varken; çamur, toz, toprak içinde yarışma hissini biraz bana anlatır mısınız Erkan Bey?
- Onlar da bir tercih. Bu yarışlara hazırlığımız tam bir hafta sürüyor. O bir hafta içinde tam bir ekip çalışması içindeyiz. Mekaniğinden, co-pilotuna, pilotundan lojistiğine... O organizasyon hoşuma gidiyor ve çok güzel dostluklar oluştu. Ve o dostlarımla yarışıyoruz. Bir kilometrede bir saniye hızlı gitme üzerine hırsımız. Arabanın içinde, direksiyon başındayken hiçbir şey düşünme fırsatın yok. Elim direksiyonda, gözüm yolda, kulağım co-pilotta. Dünyadan kopuyorum, iş stresi yok, her şeyin bittiği kendimle olduğum bir yer. Ben 2010 senesinde tekrar yarış koltuğuna oturduğumda 104 kiloydum. Arabanın içine zor bindim, bindim inemiyorum. Arabadan indiğim anda kilo vermeye karar verdim. Bir senede 27 kilo verdim. O tarihlerde bu spora başlamasam belki şu an sağlıksız bir adamdım.
- Çocuklarınızı teşvik eder misiniz?
- Pek etmiyorum aslında. Büyük oğlum hevesli ama onun yarışmasına kalbim nasıl dayanır bilmiyorum. Önünü açmıyorum ama arkamdan geliyor sanırım. Çok önemli bir sınavı var bu haftasonu, öğlen sınava girecek öğleden sonra yarış arabasına binmek için benden söz istedi.
Lastiğiniz patlamıyorsa şanslısınız
- Bu yarışların özelliği ne?
- Otomobil performansı kadar şans faktörünün önemli olduğu bir yarış bu. Şöyle ki, lastiğiniz patlamıyorsa şanslısınız... Lastiğiniz patladıysa değiştirmek zorunda kalırsınız ve vakit kaybedersiniz.
- Siz kaç dakikada lastik değiştirebiliyorsunuz?
- Üç, üç buçuk dakikada değiştirebiliyoruz. Bunun provaları da yarış öncesi yapılıyor. Bu çok iyi bir süre. Dünya şampiyonu pilotlar bunu iki buçuk dakikada yapıyorlar. Tabii onların işi o. Biz bunu hobi olarak yapıyoruz.
- Arabanın her şeyinden anlar mısınız?
- Küçük yaşta başladığım için her şeyini bilirim. Eski nesil bir arabaysa tamirciye göndermeden önce kendim bir bakarım. Yeni nesil otomobillerde tabii bu pek mümkün değil. Ama daha çok işin kullanma tarafına hevesliyim. Mekanik o kadar cazip gelmiyor.
- Türkiye bu spor adına verimli bir ülke mi?
- Bu anlamda çok zengin olanakları olan bir ülkemiz var. Çok zengin bir coğrafya. İstanbul, İzmir, Kocaeli, Eskişehir, Bursa hep yarışların yapıldığı yerler. Ben İstanbul Rallisi'nin etaplarından çok keyif alıyorum.