İstanbul Riva'da tarihe açılan kapının önündeyiz. Güvenlik görevlisi 'Hoşgeldiniz' deyince fotoğrafçı arkadaşım Saffet Azak'a "Hazırsan zaman tüneline giriyoruz" diyorum. Araba ilerleyip tepeyi aşınca karşımıza çıkan ovada tarih tüm görkemiyle kendini gösteriyor.
Burası atv'de yayınlanan Kuruluş Osman'ın çekimlerinin yapıldığı Bozdağ Film'in meşhur platosu. Meşhur olmasının sebebi hani şu yedi düvelin izlediği Diriliş Ertuğrul'un burada çekilmiş olmasından. Yaklaşık 800 yıl öncesine ışınlanmış gibiyiz. 300 dönümlük arazi üzerine kurulu platoya tepeden bakınca tarihi şehirleri, sarayları, kaleleri görüyoruz. Etkileyici bir manzara. Ve tarihi yapımlar meselesinin en önemli sorunu olan plato sorununun artık bizim için çözüldüğünü anlıyorum...
Şöyle iyi bir yabancı dönem filmi ya da dizisi izleyince aklımızdan geçen klasikleşmiş bir düşünce vardır: "Ya bizim tarihimizde ne hikayeler var, çekilse her biri ne güzel bir film ya da dizi olur." İşte bu düşüncenin hayat bulduğu yerdeyiz.
Bizi karşılayan, Kuruluş Osman'ın yapımcı, senaristi ve proje tasarımcısı Mehmet Bozdağ'a ilk olarak "Üstat hangi filmi ya da diziyi izledikten sonra, hepimizin aklından geçen bu düşünceyi gerçekleştirmek için yola çıktın?" diye soruyorum. Bozdağ 90'ların kült filmi "Cesur Yürek/Braveheart" diyor. Ama asıl, yıllar önce tarihçi olarak, tarihi film ve dizileri izledikten sonra onların kamera arkalarının nasıl peşine düştüğünü anlatıyor: "İddialı olan her tarihi filmin ya da dizinin kamera arkasını mutlaka izlemeye çalıştım. Nasıl yapıyorlar, nelere dikkat ediyorlar, olmazsa olmazları neler bunları öğrenmeye, anlamaya çalıştım. Çünkü en büyük hayalim kendi tarihimizden hikayeleri dünyaya herkesin izleyebileceği nitelikte anlatmaktı."
Bozdağ'ın hayali pek çok sinemacımızın ve yapımcımızın yıllardan beri hayalidir aslında. Ama bu hayal gerçekleşme noktasında birtakım sıkıntılarla karşı karşıya kalır. Bu sıkıntıların en önemli sebebi bu hayalleri gerçekleştirecek platoların olmaması. Bunun için bizde tarihi hikayeler ya kapalı mekanlara ya da dar açılı kadrajlara sıkıştırılır. Hal böyle olunca da görkem, ihtişam duygusunu seyirciye aktarmak zorlaşır. Bozdağ bu sorunu tespit edip Riva'daki 300 dönümlük platoyu kurmuş. Ama önemli olan bu platonun işlevsel olması.
Bozdağ ve ekibinin asıl başarısı bu noktada. Bozdağ "Bizde proje tasarımı yoktu. Mesela dublörlerin bile eğitilmesi lazım. Kılıç tutma tarzının belirlenmesi gerekiyor. Yani hikayeyi tasarlayıp ona göre projedeki bütün detayları belirlemek gerekiyor. Bu platoda bunu yapıyoruz. Bunu yaparken amacım insanlara tarihi hikayeleri anlatmak. Çünkü ben tarihçiyim. Bunun için ticari düşünmüyorum. Ne kazanırsam buraya yatırıyorum" diyor.
'BU İŞLER ÜLKENİN GÜCÜYLE DOĞRU ORANTILI'
Mehmet Bozdağ'a tarihi hikayeler anlatma konusundaki motivasyonunu soruyorum. Bozdağ "Bugün insanlara, bizim de kudretli bir tarihimiz var diyebilmek istiyorum. Binlerce yıllık bir devlet geleneğimiz var. Sıfırdan yükseliş hikayelerimiz var. Sekiz asır boyu dünyayı idare etme zekamız ve hafızamız var. Bunları okuyoruz ama görülmüyor. Görsel bir karşılığı yok. Görmediğimiz bir şey bugünün dünyasında algılanmıyor, anlaşılamıyor. Ben de kudretli tarihimizi görsel olarak ortaya koymaya çalışıyorum" diyor. Tarihi hikayeler bütün dünyada son dönemde kıymete binmiş durumda. Herkes kendi tarihinden hikaye anlatmanın peşinde. Bozdağ "Türkiye bu topa ne zaman girdi, kudretli olduğu dönemde. Bu işler ülkenin gücüyle doğru orantılıdır. ABD güçlü olduğu için Hollywood güçlü. Kanuni güçlü olduğu için Baki'ler Mimar Sinan'lar çıkıyor. Yani siyaset, sanat, iktisat, kültür hepsi birbirini besliyor. Ülkemizin ekonomik gücü olduğu için prodüksiyon gücümüz oluyor. Bizim şansımız bu dönemde işler üretmemiz. Ülkenin ekonomisi güçlü olunca bu, dizi sektörünü de güçlendiriyor. Ve her alanda güçlü Türkiye rüzgarı esiyor" diyor.
Riva'daki platoyu geziyoruz. Burası dumansız bir fabrika. Günlük insan sirkülasyonu bin kişiyi buluyormuş. Set ekibi, 100 kişilik sanat grubu, temizlik ekibi, oyuncular figürasyon... Mesela geçen yıl dizide 34 bin figürasyon çalışmış. Yani Kuruluş Osman'ın seti yeni başlangıçlara, kuruluşlara olanak tanıyan bir yer...
Plato değil adeta bir dizi fabrikası
Riva'daki platoda şimdiye kadar Diriliş Ertuğrul, Mehmetçik Kutulamere gibi hem Türkiye'de hem de dünyada ses getiren diziler çekildi. Geçen yıldan beri de Kuruluş: Osman dizisi çekiliyor. Platonun bir bölümünde Kuruluş: Osman'ın çekimleri sürerken, diğer bir bölümde inşa edilen görkemli bir sarayda Harezmşahlar Devleti'nin son hükümdarı Celaleddin Harezmşah'ın hikayesinin anlatıldığı dizinin çekimleri devam ediyor. 60 dakikalık, 13 bölümlük bu dizi Özbekistan, Türkiye ve dünyada yayınlanacakmış. Yani plato bir fabrika gibi işliyor.
İlk gün heyecanıyla çalışıyoruz
Kuruluş Osman'ın yeni bölümlerinden bir sahne çekimini izliyoruz. Pazar yeri. Bol figürasyonlu bir sahne. Bir demirci, var gücüyle demiri dövüyor. Yanına gidiyorum. Elinde çekiç gerçekten dövüyor demiri. Sonra reji çadırına uğruyoruz. Dizinin yönetmenlerinden Fethi Bayram monitörün başında. Çadıra girmeden setten bir görevli yanımıza geliyor ve bize yeni maskeler veriyor. Maskelerimizi yenileyip Fethi Bey ile konuşuyoruz. Demircinin durumunu soruyorum. "Bizim temel prensiplerimizden biri 'mış gibi' yapmamaktır. O demirci rolündeki arkadaşımız, bir ustadan bunun nasıl yapılacağını öğrendi. Şimdi de gerçekten demiri dövüyor. Çünkü kameranın en önemli özelliği sahte olanı yakalamasıdır. Bunun için biz 'mış gibi' yapamayız" diyor.
Sonra da bir heyecanla o sahneyi çekiyor. Onca bölüm, onca sahne sonrasında hâlâ heyecanlı Fethi Bey. "Bunu nasıl başarıyorsun?" diye soruyorum. "Bu bana özel bir durum değil. Bütün ekip ilk gün heyecanıyla çalışıyoruz. Bu heyecan sayesinde rehavete kapılmıyoruz. Dönem işi çekiyoruz. Her detay çok önemli. Mesela kadrajda gününüze ait bir şey olmaması, sosyal yaşamın, beden dilinin o döneme ait olması lazım" diye cevap veriyor.
Hayallerimin ötesinde bir set
Kuruluş Osman'ın bu yılki sürprizleri arasında iki tane usta var: Cüneyt Arkın ve Tamer Yiğit. Tarihi filmler deyince ilk aklımıza gelen Cüneyt Arkın'ın diziye girmesi açıkçası herkesi heyecanlardı. Ama Cüneyt Arkın'ı da heyecanlandırmış. Hafta içi yaptığı açıklamada "Ben böyle set görmemiştim. Bu set hayallerimin bile ötesinde" demişti. Sütçü beygirleriyle, bilek kuvvetiyle çektiği filmlerden sonra böylesi profesyonelce oluşturulmuş seti görünce neler hissettiğini anlayabiliyor insan. Eminim "Şimdi genç olmak vardı" diye içinden geçirmiştir. Çünkü böylesi bir plato ve set onun gençlik yıllarında olsaydı ve Cüneyt Arkın'ın da o tarihi filmlerini öyle izleseydik nasıl olurdu bir düşünün.
'Beylik savaşları başlıyor'
Geçen yıl başlayan Kuruluş Osman dizisi Türkiye'de reyting rekorları kırmıştı. Dünyada hatırı sayılır bir seyircisi var aslında. Dizinin yayınlandığı YouTube kanalının altında İngilizce, Arapça, İspanyolca birçok dilden yapılan yorumlar bunun göstergesi. Ve diziyi izleyen herkes yeni sezonda neler olacağını merak ediyor. Mehmet Bozdağ "İlk sezon Osman'ın toyluğunu işlemiştik. Bu sezon Ertuğrul geri dönüyor. Babanın gelmesiyle obada birçok denge değişiyor. Bu dengede Osman'ın, Savcı'nın, Dündar'ın varolma mücadelesini göreceğiz ve yavaş yavaş da Ertuğrul'un beyliği kime bırakacağı belli olacak. Beyliği bırakırken beyliği bırakacağı ismi hangi özellikten dolayı seçecek onu göreceğiz. Beylik savaşları başlıyor ama bu savaşı her zaman izlediğimiz hikayelerin dışında bir mantıkla yazıyoruz" diyerek bu sezon dizine neleri izleyeceğimizi anlatıyor.