atv'nin sevilen dizisi Gençliğim Eyvah'ta Suzan karakterini canlandırıyor Bahar Süer. Performansı ile izleyicilerin beğenisi çoktan kazandı bile... Suzan'ı izleyip sevmemek neredeyse imkansız. Bahar Süer'de öyle, on parmağında on marifet. Spor yapıyor, dans ediyor, resim çiziyor ve çok güzel yemek yapıyor.
Bahar Süer, sosyal medyada da oldukça etkin. Takipçileri onun danslarını da seviyor, yüklediği spor videolarını da... Yeniliğe ayak uydurmak gerektiğini söylese de çizgisini belirlemiş: "Şu an sosyal medyadan yürüyor her şey. Tabi bunu başarıyla denk tutmak doğru değil. Sürekli dışa dönük ve vitrin bir hayat yaşamayı doğru bulmuyorum. Takipçilerimin hiç bilmediği taraflarım var, o kendime sakladıklarım sayesinde anlamlanıyor hayatım."
- Gençliğim Eyvah çok sevilen bir dizi. Cengiz Bozkurt, Levent Ülgen, Günay Karacaoğlu gibi duayenler var. Onlardan öğrendikleriniz oluyor mu?
- Olmaz mı, her yeni gün yeni bir deneyim oluyor. Oyuncular duygusal insanlardır, yoğun tempoda çalışıyoruz. Duygusallığa yenik düşmemek için ustaların sağduyu ve öngörülerine kulak vermek gerek. Bizde öyle çok büyük küçük durumu yok, hepimiz yeri geliyor çocuklar gibi eğleniyoruz. Güzel olan taraf da bu. Tabi sette dengeyi kuranlar hep deneyimli oyuncularımız.
MÜCADELE EDEREK BAŞARDIM
- Bize dışarıdan çok eğlenceli bir ekip gibi görünüyorsunuz. Nasıl geçiyor sette bir gününüz?
- Günay'la geçmişten gelen bir
dostluğumuz var, ben ilk işimde çalışmıştım
onunla. Beraber geçen her
anımız kahkahayla geçiyor. Buna diğer
arkadaşlar da eklenince her gün yeni ve
komik hatıralar birikiyor haliyle. Cengiz
Abi' yi de eskiden bilirim; ama hiç
çalışmamıştım, iyi ki çalıştık diyorum.
- Suzan bir ev kızı, hem komik hem de acılarını tatlı bir hüzünle kabullenen biri. Bahar'ın Suzan'la ortak yanları var mı?
- Olur mu Suzan tatlı pasta şefi.
Anne eğitimi almış mutfakta aşçı,
evinde tam bir aşık. Ben de mutfağı
çok seviyorum. Kendi sağlıklı yemeklerimi
pişiriyorum. Suzan cilveli bir
kız, sevdiğine her daim destek. Zorluklara
karşı hoşgörülü. Bahar biraz
daha mücadeleci kalıyor Suzan'ın
yanında. Sonuçta biri aile dükkânında
diğeri İstanbul'un keşmekeşinde mücadele
veriyor.
- Ankara'da doğmuş ve orada eğitim görmüşsünüz. Şimdi İstanbul'dasınız... Ankara mı İstanbul mu diye bir soru sorsam ne cevap verirsiniz?
- İzmir derim. Ankara doğup büyüdüğüm,
İstanbul "ben"
olduğum yer. Hayat anne
babanın dizi dibinde çok
kolay geliyor, yaşarsın işte ne
var diyorsun; fakat o zaman
da hep ailenin küçük kızı
oluyorsun. İstanbul dünyanın
en güzel şehirlerinden biri.
Aynı zamanda sürekli dönen
bir çark gibi, sıkı sıkı tutunmak
gerek savrulmamak için.
İstanbul'da olduğum için çok
mutluyum. Zoru seviyorum çünkü,
mücadele ede ede bir şeyleri başarabilmenin
hazzı paha biçilemez.
EN BÜYÜK MOTİVASYONUM SPOR
- Sosyal medyada oldukça aktifsiniz. Mesela YouTube kanalınız var ve burada egzersizler yapıyorsunuz. Nasıl başladı sporla tanışmanız?
- Tombul bir ergenlik dönemim
oldu. Çocukken beni göndermedikleri
spor kulübü kalmadı. Tenis de oynadım
voleybol da; ama beslenme olayında
başarısızdım. 19 yaşında bu böyle
gitmez deyip sağlıklı beslenme ve spora
adadım kendimi. Şu sıralar birebir
olarak canım antrenörümle fonksiyonel
dersler yapıyoruz. Önceki senelerde
çok şeyi denedim; pilates, zumba, spinning,
grup dersleri. Mecburi sebeplerden
kısa bir süre dahi olsa ayrı kalsam
mutsuz oluyorum. Spor benim için
büyük motivasyon.
- Dansın hayatınızdaki yeri nedir?
- Oyuncu olmasaydım dansçı olmak
isterdim. Dans etmeyi çok seviyorum.
Okulda dans dersleri aldık zaten,
bunun dışında ayrıca flamenko tangos
eğitimi aldım kısa bir süre. Arada açıyorum
müziği bırakıyorum kendimi,
iyi geliyor.
- Bir de ressam tarafınız var. Resim çiziyorsunuz, tablolar yapıyorsunuz? Var mı sergi açmak gibi bir niyetiniz?
- Şu an için kendime çiziyorum.
Alanım dışındaki aktiviteler kafamı boşaltıyor.
Güzel terapi oluyor.
- Sayısız genç oyuncu yetişiyor ve sosyal medya aracılığı ile de bir anda milyonlarca takipçiye ulaşıyorlar. Hele genç, güzel ya da yakışıklı ise bu takipçi sayısı bir dizide oynamak için yapımcıları etkileyici bir güç olabiliyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
- Başlarda çok karşı çıkıyordum
ama çağa ayak uydurmak gerek. Yenilikçi
olmak hep bir adım önde tutar
sizi. Şu an sosyal medyadan yürüyor
her şey. Tabi bunu başarıyla denk tutmak
doğru değil. Sürekli dışa dönük ve
vitrin bir hayat yaşamayı doğru bulmuyorum.
Takipçilerimin hiç bilmediği
taraflarım var, o kendime sakladıklarım
sayesinde anlamlanıyor hayatım.
Göz önünde olan insanlarız, elbette
insanlar merak ediyor yaşantımızı. Sadece
göstermelik olan şeylerin içi boş
olur, ben kendime hergün yeni şeyler
yüklemeye çalışıyorum. Ruhumu ve
zihnimi besliyorum.
YAŞ DENEN ŞEYE İNANMIYORUM
- Oyunculukta yaş önemli mi sizce? Pek çok başarılı, güzel, kendini oyunculuk kariyerinde ilerletmiş ama 30 yaşın üzerinde olan birçok sanatçının yaşı önüne engel olarak sunulabiliyor. Oyunculuk dünyası bazen acımasız mı oluyor?
- İçinizde o cevher varsa, o istek, kaç yaşında olursanız olun başarı sizi gelip bulur. Yeter ki mücadeleyi bırakmayın. Başkalarının hayatını değil, kendi hayallerini ufkuna koyan insan her türlü engeli aşıp başarıya ve mutluluğa ulaşır. Yaş denen şeye inanmıyorum ben, ömrünüzden geçen günler size engel olmamalı aksine ne kadar kaldığını bilmediğiniz için sizi bir kamçı gibi dürterek dörtnala çıkarmalı.
MÜZİK DUYGULARIMI HAREKETE GEÇİRİYOR
- Bir röportajınızda size bir sonraki oyuncuya ne sormak istersiniz diye sormuşlar. Sizin sorduğunuz soruyu şimdi ben size sormak istiyorum: Oyunculuk adına bir metot geliştireceksin diyelim, bu metodun adı ve esasları ne olur?
- Aaa! Bununla karşılaşmak beni mutlu etti. Güzel, zor soru sormuşum. Aslında hem sahnede hem ekran önünde hep içgüdüsel çalışan bir oyuncu oldum, herhangi bir metot uyguladım diyemem. Duygularımı harekete geçiren şey müziktir benim. Kitap okurken, spor yaparken, mutfakta ya da yolda müzik benim için büyük bir uyarıcıdır. Bir metot geliştirmem gerekseydi bu mutlaka çeşitli türlerde müziğin duyguları nasıl yönlendirdiğiyle alakalı olurdu. Adını da "acting melody" koyardım, nasıl ama.