Gençliğim Eyvah dizisinde Azra karakterini canlandıran Elif Doğan, 1994 doğumlu. İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Müzikal Bölümü'nden mezun. Eyüp'te büyüyen Doğan, pandemi sürecinde bu dizinin seyirciye ilaç gibi geleceğini söylüyor.
- Nasıl bir ailede büyüdünüz?
- Çok güçlü kadınlarla dolu bir ailede, onların gücünden büyülenip onlar gibi olmak isteyerek büyüdüm. Hayata karşı tavırları, arkamda duruşları, beni ben yapan her unsuru sevmeleri ve koşulsuz şartsız yanımda olmalarıyla beni de güçlü bir kadın olarak yetiştiren bir ailede büyüdüm.
- Çocuk yaşta oyuncu olacağı belli olanlardan mısınız?
- Asla değilim. Hep müzikle haşır neşirdim. Bütün çocukluğum, lise yıllarım hatta üniversitedeki ilk yıllarım korolarda geçti. Biraz da kalabalığa karışıp çok görünür olmamayı seven bir çocuktum. O sahne ışığını paylaşayım, bir ben olmayayım. Tiyatroya üniversitede başladım. Sonra konservatuvara girdim ve öyle devam ettim.
- Kariyerinizde, hayatınızda en zorlandığınız konu ne oldu?
- Dışarıdan gelen beklenti, fikir ve yorumları üstlenmemek. Bu tabii ki sadece mesleğimle ilgili değil kendi günlük yaşantımda da edinmesi zor bir meziyet oldu. Maalesef sosyal normları olan, herkesin kendinden başka, gözünün gördüğü her şeyle ilgili fazlasıyla fikir sahibi olduğu ve bunu açık ve alenen paylaşmakta hatta sizi yargılamakta bir beis görmediği bir toplumda yaşıyoruz. Bu algıyı kırmak oldukça zordu.
- En çok kimin yardımına ihtiyaç duyarsınız?
- Ailem yanımda olmazsa hiçbir zorluğun üstesinden gelemem, hiçbir mutluluğun da tadını çıkaramam. Benden bir buçuk yaş küçük bir kardeşim var. Çok didişmeli bir çocukluk geçirdik ama sanırım zamanla kardeşlik ilişkileri gerçekten boyut atlıyor. Şu an benim en yakın arkadaşım. Onun yoldaşlığı olmasa sanırım hayatla baş edemezdim.
- En mutlu olduğunuz zamanlar hangileri?
- Anda kalabildiğim, yarının derdini gerçekten yarında, dünün derdini gerçekten dünde bırakabildiğim anlar.
- Yeni dizinizdeki karakterinizle ilişkiniz nasıl?
- Azra bende farklı kapıları aralatan bir kadın. Ailesi oldukça geleneksel, bundan yana bir şikayeti yok ama günümüzden de bir şeyler getirmek istiyor evine, dükkanına. Babasının yolundan gitmek istemiş, şeflik okumuş. Edindiği modernliği evde öğrendikleriyle birleştirip kendi yolunu çizmiş. Muhtemelen babası emekli olduğunda onun yerini alacak dükkanda. Belki kendi rengini daha çok yansıtabilecek mutfağına. Ben Azra gibi sabırlı değilim. Ailemi düşünürüm ama onun kadar uzlaşmacı yaklaşamam. Sentezlemek bence dahiyane bir fikir, çok da ılımlı ama onun gibi ailemi memnun edebilmek için kendimi çok törpüleyebilen biri değilim. Tıpkı Ahmet'e olan yaklaşımında olduğu gibi. Çocukluk aşkı onda çok başka bir yerde bu yüzden Ahmet'e karşı hep bir yumuşak karnı var. Anlamak istiyor, inanmak istiyor. Belki alışkanlık bu ve bunun bozulmasını istemiyor. Ben daha keskinimdir şimdiye kadar çoktan defterini dürmüş, konuyu kapatmış olurdum. Ama Azra'ya hak vermesem de onu anlayabiliyorum. Sanırım bizim mesleğimizde de önemli olan bu. Çıkardığımız karakterin tercihlerine, yaptıklarına saygı duymak, onaylamasak da arkasında olmak.
- Komedi ağırlıklı bir proje bu. Sever misiniz insanları gülümsetmeyi?
- İnsanların yüzünde bir tebessüm bile yaratabilmenin ne denli kıymetli olduğunu en çok çocukları güldürürken görüyoruz sanırım. Öyle çok komik, esprili ve şakacı bir insan değilim, bu yüzden böyle bir fırsat çıktığında kaçırmak istemedim. Özellikle böyle zorlu günlerden geçerken insanları bir süreliğine de olsa dertlerinden arındırıp bir kahkaha attırabilme fikri beni heyecanlandırdı. Ve çok güzel geri dönüşler alıyoruz. Daha ne olsun.
PANDEMİ SÜRECİ RUHUMU BESLEDİĞİM BİR İNZİVA GİBİ OLDU
- Pandemi sürecini nasıl geçirdiniz? Çoğu insan kendiyle ilgili bir şeyler konusunda farkındalık yaşadı, içine döndü...
Sizde ne oldu?
- Evinde çok vakit geçiren biri olarak benim için keyifli geçti. İlk karantina sürecine ailemle girmiştim zaten. Birbirimize çok iyi geldiğimizi söylemek mümkün. Yıllardır yoga ve meditasyon yapan biriydim bu süreçte benim en iyi yoldaşlarım oldular. Kendimle ilgili büyük aydınlanmalar yaşadığım bir zaman olmaktan ziyade ruhumu beslememe yoğunlaşmamı sağlayan bir inziva oldu aslında.
- Sosyal medya ile aranız nasıl? Sizce sosyal medya insanları duygusuzlaştırdı mı?
- Sosyal medya hepimizi, kendimizi ortaya koymaya teşvik ediyor. Sanki sürekli bir şeyler paylaşmalıyız paylaşmadığımız herhangi bir şey hiç yaşanmıyormuş gibi hissettiriyor. Son derece sağlıksız ama olmayan da biraz eksikmiş gibi bir algı yaratıyor. Tıpkı akıllı telefonların artık bir uzvumuz olması, elinde telefon bulunmayan kimsenin olmaması ve hatta olmayanın garipsenmesi gibi. Bütün bunlar bizi sanal bir yaşantıya ittiğinden orda kendini daha güçlü hissedenler, telefonundan tüm dünyaya ulaşabilmesini suistimal edip, hadsizce insan aşağılayan, kendini çekip, attığı kişinin isteyip istemediğine bakmaksızın paylaşan, pek çok kişinin ölümüne bile sebep olabilen yorumlarda bulunanlarla dolu mecralar haline geldi. İnsanoğlu her şeyin maksadından çıkıp başka emellere uydurabilen yapıda maalesef. Hep daha fazlasını isteme içgüdüsü burada da devreye giriyor ve sonuçları büyük oluyor tabii.
EN BÜYÜK İHANET GÜVENİ ZEDELEMEK!
- Çok hoş bir kadınsınız... Güzellik konusunda özgüvenli biri misiniz?
- Fiziksel güzellikten çok mutluluğa inanıyorum ben. Mutlu insan güzeldir. Neşe her yüze çok iyi gelir. İç ısıtır, enerji yükseltir. Aura değiştirir ve karşıdan bakıldığında 'güzel' diye tanımlanan bir algıya dönüşür. Üstelik yayılan da bir şeydir. Bir süre sonra karşınızdaki insan da gülümsemeye başlar, bu duygu çoğalır ve neredeyse herkesi etkiler.
- Aşk tarifiniz ne?
- Aşkın, sevginin en tutkulu hali olduğunu, zamanla eklene eklene büyüyen bir şey olduğunu düşünüyorum. Ruh eşine de inanıyorum. Önceki hayatlarımızdan taşınan ruhlarla tekrar birbirimize çekildiğimizi düşünüyorum. Başka başka yollarda, başka başka hallerde belki de.
- Kırmızı çizgileriniz neler?
- Kırmızı çizgi tabirinin de bir kırmızı çizgi olduğuna inanıyorum. Herhangi bir çizgiyle bir şeyleri kısıtlamak, sınırlandırmaktan yana değilim. Zaman değişir, sizi de değiştirir fikirlerinizi de. Her ihtimale açık olmaktan yanayım.
- Sizce en büyük ihanet nedir?
- Güveni zedelemek.