"İnce ince bir kar yağarken fakirlerin üstüne" onun sesi ısıtır ruhları... Şehrin zaman tünelinde kaybolup bir "Beşiktaş Tramvayı"yla kendinize doğru yol alırsınız... "Mevlam bir çok dert vermiş"se de yanında dermanını da verdiğinin müjdesini de verir size aynı buğulu ses... Hatta içinizden geçenleri okur ve diliniz oluverir "Katip arzuhalim yaz yâre böyle" diyerek...
Kim bilir kaç kuşak onun şarkılarıyla büyüdü... Selda Bağcan'dan bahsediyoruz elbette... Elinde gitarıyla yola çıktığında yaşı 15'ti. O dönemin Türkiye'sinde, gitarıyla şarkı söyleyen tek kadındı. Anadolu'nun ruhunda sayısız kazılar yaptı, birbirinden güzel türküleri gitarıyla, bazen de bağlamasıyla icra etti. Gücünü sahicilikten alan bir etki vardı sesinde... O yüzden dinleyeni hemen yakalayıp götürüyordu. Protest müziğin ender kadın isimlerinden biri oldu. Anadolu Rock bayrağını da taşıdı. Yalana dolana "Yuh Yuh" dedi, memleket gerçeklerini görmezden gelenlere "Yaz Gazeteci Yaz" diye seslendi... Tüm bunların bedeli ağır oldu. Üç kez, şarkıları sebebiyle hapse girdi. Pasaportu iptal edildi. Yıllarca TRT'de yasaklılar listesindeydi...
Bağcan ise "Adaletin Bu Mu Dünya?" diye feryat ederken, dünya adaletini geç de olsa gösterdi. Kendi ülkesinde uzun süre hakkı yenilen Bağcan, yıllardır bir dünya sanatçısı. Dünyanın hatırı sayılır müzik festivallerinin aranılan ismi. Sadece Avrupa'da değil, Amerikan listelerinde de önemli yerlerde. Hatta efsane İngiliz Rolling Stones dergisi onu 100 Yılın En İyi 100 Kadın Vokali listesine aldı. Hollywood starlarından bile Selda Bağcan hayranı olanlar var. Kendisinin en çok hoşuna giden, bir yabancı hayran yorumu mesela şu: "Ne söylediğinizi bilmiyoruz ama. Ne söylüyorsanız katılıyoruz..." Selda Bağcan'ın dünyada açtığı kapıdan, Türkiye'de yapılan diğer Anadolu Rock müzisyenleri de girdi. Onun sayesinde şu anda 70'lerin Türk ve rock şarkıları adeta moda! Ünlü sanatçı geçtiğimiz günlerde 40 Yılın 40 Şarkısı adını verdiği serinin ikinci albümünü yayınladı. Arşivlik iki plak ve CD olarak da basılan albüm Selda Bağcan külliyatının en önemli eserlerinden seçmeler içeriyor... Bu vesileyle Bağcan'la müzikten, hayattan ve günümüzün dünyasından konuştuk...
- 40 yılın 40 Şarkısı albümü hayırlı olsun. Zor olmuyor mu bu tür bir seçme için şarkı elemek?
- Biliyorsunuz bu serinin ilkini de yayınlamıştık. 600'ün üzerinde şarkı seslendirmişim. Kimisi içime çok sinmiş, kimisi sinmemiş. Daha iyi söyleyebilirdim demişim, yorumumu beğenmemişim. Kimisi hit olmuş. Kimisi diğerleri gibi hit değil ama ben çok sevmişim. Hepsinin bir dengesini kurmaya çalıştık.
- Türkiye'de pek çok mega, ultra, süper star falan yıllarca, planlı programlı bir şekilde dünyaya açılmaya çalıştı... Ama siz kendiniz çabalamadan dünya sizi keşfetti... Ne düşünüyorsunuz?
- Çok güzel bir his tabii. Ama aslında birden olmadı bu süreç. İlk defa 1973 yılında Batı Avrupa turnesine çıktım. Yurt dışı turnelerim çok oldu. 1986 yılında Peter Gabriel'in desteklediği The Womad Foundation Festival etkinliğinden davet aldım ama pasaportum olmadığı için gidemedim. Fakat festival komitesi bir şarkıma festival plağında yer verdi. Tüm dünya radyolarında çalındı bu plak. Pek çok kapı açıldı. Sonra pek çok ülkeden konser daveti aldım. Yani ben öncesinde de dünyanın pek çok yerinde biliniyordum. 2000'lerin ortalarından sonra yabancı müzisyenlerin şarkılarımı cover'lamaları, radyoların ilgisi derken böyle oldu... Şimdi çalmadığımız, çalınmadığımız ülke yok neredeyse...
-Boom Pam adlı bir grubunuz var, İsrailli... Onlarla da dünyayı gezdiniz. Bir araya gelmeniz nasıl oldu?
- Onlar buldu beni. Hepsi Anadolu Rock ve Selda Bağcan fanı... Şarkılarımı biliyorlardı. Geldiler çalıştık. Müthiş gençler, müthiş çalıyorlar. Ortaya gümbür gümbür bir rock sound'uyla Selda şarkıları çıktı. Yurt dışında ve burada pek çok konser yaptık birlikte. Bugünün gençleri birlikte yaptığımız işlere bayıldılar. Gençler yanıma "Annem, babam sizi çok seviyor" diye gelirdi. Şimdi anne babalar "Oğlum, kızım sizi çok seviyor" diye geliyor. "Hepiniz aynı anda sevseniz olmaz mı!" diyorum. (Gülüyor)
Selda Bağcan, İsrailli grup Boom Pam ile pek çok ülkede sayısız konser verdi. Grup, Selda Bağcan ve Anadolu Rock hayranı... Selda Bağcan'ın dünyadaki yükselişinden sonra Amerika ve İngiltere'de 1970'li yıllarda Türkiye'ye de üretilen Anadolu rock ve funk müziğine ilgi de arttı. Pek çok yabancı müzisyene de Anadolu Rock esin kaynağı olmaya başladı.
Hapis hayatı çok şey öğretti
Şarkılarım nedeniyle üç kez hapse girdim. En uzun kalışım 4,5 aydı. Çok haksızlığa uğradım... Keşke hiç olmasaydı ama hapis insana çok şey öğretiyor. Oradaki hayatı gördüm. Hayat tecrübesi hepsi. Ama hep derim ki, kararları veren savcılar hakimler de tebdili kıyafet bir süre cezaevinde kalsın. O zaman karar verirken bir kez daha düşünürler... Ama benim için en kötüsü albümlerim satılırken neredeyse 20 sene TRT'de yasaklı olmamdı. 1992'de çıktım yasaktan sonra... Üreten bir insan için hele, o dönemlerin tek medyası. Çok acı bir kayıp... Ama ne olursa olsun zaman geçiyor işte. Şimdi ben çağrılan her yere gitmiyorum, bu kadarı da hakkım olsun. (Gülüyor)
Beni İspanya Başkonsolosu'nun kızı sanıyorlardı
Ben 15 yaşımda önce Ankara'da ünlü oldum. O dönem İtalyanca, Fransızca, İngilizce, şarkılar söylüyordum yine gitarımla. Ankara Radyosu'nda çalınıyordu şarkılarım. Yani "Küçük Selda" olmuştum. O zaman radyolar bölgeseldi. Yani İstanbul bilmiyordu henüz beni. Ama Fecri Ebcioğlu ve Alpay gibi büyüklerim beni tanıyorlardı. Hatta bana İspanyolca şarkılar önerdiler ve gönderdiler. Klasik, müthiş şarkılar. Onlara çalıştım ve İspanyolca söyledim. Tek kelime İspanyolca bilmiyorum ama... Taklit işte... Müzik kulağı olunca taklit de oluyor. O dönem benim için "Bu kız İspanya Başkonsolosu'nun kızı" diye efsane uydurmuşlardı. (Gülüyor)
Türkiye geçmişten büyük dersler aldı
- Geçtiğimiz günlerde İzmir'de cami hoparlörlerinden şarkınız çalındı... Ne düşündünüz? - O dönemde hemen yazdım sosyal medyada. "Tamamen provokatif bir eylem. Ülkeyi bir yerlere çekmeye çalışıyorlar. Şiddetle kınıyorum!" diye. Hem saygısızlık hem büyük provokasyon. Ben de herkes gibi kim yaptıysa bir an önce bulunmasını istiyorum. Bu kişileri ortaya çıkarmak önemli, bu tarz kalkışmalar olmaması için. - Müziğinizde de, hayatınızda da Anadolu ruhunu iyi bilen birisiniz. Türkiye artık bu tür provokasyonlara gelmiyor... Sizce bunun sebebi ne? - Bu ülke çok acılar çekti. 12 Eylül öncesinde, sağdan soldan günde 40 kişi ölüyordu. Üzerine darbe geldi. Sonradan öğrendik ki, sağa da sola da silahları aynı kişiler satıyor. Sonrasında tatsız pek çok şey yaşadıysak da, bu ülkenin insanları karşı karşıya gelmiyor şükür. Büyük dersler alındı. Oynanan oyunları gördü insanlar. Formülü, ne yapılmak ve nasıl yapılmak istendiğini anladılar. Ne yapsalar Türkiye insanını karşı karşıya getiremiyorlar. Getiremezler. Çok tecrübeliyiz bu konuda.
Cem Karaca'yla birbirimizi kıskanırdık
Cem Karaca'yla hem çok iyi dosttuk, hem de müzikal olarak birbirimiz kıskanırdık. Ben uzun yıllar orkestrasız, tek başıma çalıp söyledim. Gitar, bağlama, vokal. Ne kadar zormuş, şimdi görüyorum. Gerçi bir ara ben de onun Kardaşlar grubuyla çalıştım ama Cem'in her zaman grubu vardı. Turnelerde onlar boş zamanlarda yemeğe, dolaşmaya giderdi. Ben oturup gitar çalışırdım. 12 telli bir gitarım vardı, zordu akort etmesi. 40 ayak gibi. (Gülüyor) Onula uğraşırdım. Turnelerde iki üç günden sonra ses kısılıyor. Ses açmak için iğneler vardır. Onlardan olurdum gittiğim her yerde. Muhakkak önce eczane bulurdum iğne olmak için. Hatta Cem bir gün bana "Selda Anadolu'da seni tanımayan eczacı kalmadı" demişti. (Gülüyor)
Sesimi korumayı Zeki Müren'den öğrendim
Hâlâ dinleyenler sesimin gençliğimdeki gibi çıktığını söylüyor. Mutlu oluyorum. Sesime iyi bakmayı bana Zeki Müren öğretti. Onunla pek çok gazino programı yaptık. O zamanlar assolist ve onun altında çıkan biri olurdu. Güreşteki, baş ve başaltı gibi. (Gülüyor) Zeki Müren'in yanında böyle çok sahneye çıktım. Bana "Açıkhavada bile uzun oturmayacaksın, yaz da olsa... Boynun açık olmayacak" derdi hep. Gerçekten de ben onu hep dinledim. Hâlâ açık havada uzun süre oturmam. Otursam da boynumu kapatırım. Asitli içecek içmem, hele sigara kabustur bir şarkıcı için. Hele benim gibi tenorsanız... Çok ton kaybedersiniz. Zeki Müren'in öğütlerini hep dinledim.