Abartısız memleketin pek çok müzisyenine, gönüllü bir öğretmen kabilinden sayısız kapılar açmış bir şarkı yazarı... En az 50 yıldır hem hayattan, hem kendi iç dünyasından süzdüklerini saza, söze döken bir şehir ozanı... Bol nikotin takviyeli davudi sesiyle sadece kalbe değil, ruhlara, zihinlere dokunuyor şarkıları yıllardır... Zihin açıyor, derinlikler katıyor dinleyene... Kim bilir kaç kuşağın hayatının, kişisel tarihinin fon müziği olan onlarca şarkıda imzası olan Mazhar Alanson'dan bahsediyoruz elbette...
Hem efsane MFÖ'nün bir üyesi, hem de müstakil şarkılarının tek tabanca Mazhar Alanson'u olarak... Alanson, kendine has bir dünyası, aurası, zamanı ve boyutu olan bir adam... Onun hattına girmek öyle kolay değil. Ancak onun size merdiven sarkıtması şart o dünyaya giriş için... "Dervişler devran ederken gecelerde/ Ben toy bir mehtap/Kelimeler birer varsayım/ Ana yalnızlar garındayım" gibi bir söze imza atmış bir ozandan bahsediyoruz... Katmanlı anlamlar, tek yönden bakınca çözemeyeceğiniz bir fikir dünyasından. Son röportajını yine bundan yaklaşık iki yıl önce SABAH Pazar'a vermişti Alanson. Bu süreçte araya ikinci solo albümü Yazan Aşık, MFÖ olarak aldıkları Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat Büyük ödülü girdi...
Tüm bu vesilelerle arayıp tekrar röportaj yapmak istedik, bazen sözleştik... Bazen de kendisinden, şarkısındaki "beş dakkada değişir bütün işler" durumlarına alışık olduğum için hiç şaşırmadığım "Göksan ben vazgeçtim röportajdan, sonra yaparız" cevabını aldım... Mazhar Alanson'dan bahsediyoruz sonuçta. Sadece bizde değil, Türkiye'nin tüm müzikseverlerinde sonsuz kredisi var... Geçtiğimiz günlerde Alanson'dan sürpriz bir telefon aldım... İki yılı aşkın zamandır kimseye röportaj vermeyen sanatçı, vaktiyle "Konuşursam sadece sana konuşurum Göksan" sözünü tutmuş ve konuşmaya karar vermişti. Ama "Ben ne söylesem olay oluyor... Ya abartıyorlar ya yanlış anlıyorlar... O yüzden hattımız koronavirüs ve salgın üzerine düşüncelerim olsun" dedi... "Ama abi, güncel başka konular, müzik falan da konuşsak" dediysem de, o sınırları, temaları belirlemişti kafasında... İşler yine beş dakikada değişebileceğinden kaçırmak olmazdı. Ve bir Mazhar Alanson röportajı her zaman iyi fikirdi. O yüzden röportajı okurken, "Ya Alanson'u yakalamışken şu da sorulmaz mı?" diyecek olanlara baştan söyleyelim... Alıcılarınızın ayarıyla oynamayınız ve Alanson'un dünyasına buyurunuz...
- Hayata her yönüyle kafa yoran, bir müzik ve fikir adamı olarak; bir anda dünyayı alt üst eden koronavirüs salgını hakkında neler düşünüyorsunuz? "Resmi" veriler virüsün Çin'den çıktığını söylese de pek çok bilim adamının farklı teorileri de var. Siz bu konuda nerede duruyorsunuz?
- Yok biyolojik silahmış yok Çin yapmışmış, yok Amerika yapmışmış... Bir sürü teori. Her yüz yılda büyük bir salgın olduğunu biliyoruz. Bu da sanırım onlardan biri. New York'a gitmiş olanlar veya bir filmde görmüş olanlar bilir. İnsanlar, yerde yatan bir adamı aldırmadan yanından geçerler. Bizde böyle zor durumda kalmış bir adamın etrafında toplanılır bir hanımın çantasında muhakkak bir kolonya vardır, koklatılır. Adam kendine gelir ambulans gecikse bile taksi ile hastaneye gönderilir ve taksici para almaz. Bireyselliğe dayanan Batı toplumlarında herkes kendini düşünür. "Daha kazanalım, daha kazanalım"dır bütün amaç. Hep daha fazlasını istemek ve çok kazanmaktır fikirleri... Sistemleri budur.
- Açık bir şekilde görüyoruz ki, dünya üzerinde sosyo-ekononik, sosyo-psikolojik düzen değişti, değişiyor. Sizce dünyayı nasıl bir değişim bekliyor bu salgın bağlı olarak?
- Alın size bir komplo teorisi: Dün New York'ta oturan bir arkadaşımla konuştum. Bill Gates, Bill Clinton'ın da üye olduğu bir vakıf aşıyı bulup ileride aşı kartı olmayanın ne sinema ne tiyatro ne tren ne metroya ne uçağa binemeyeceğini söyledi. Başkan Trump "Ağız maskesi lüzumsuz ben takmıyorum" diyor. "300 milyonsak 50 milyon gider biz kalanlarla idare ederiz" diyor. İnsana verilen kıymete bakın! Savaş olsa ateşin nereden geleceğini, düşmanın nereden ateş edeceğini tahmin ederiz. Ama burada böyle bir şey yok. Düşman gözle görülmüyor. Maskemizi takacağız, sosyal mesafemizi koruyacağız, mecbur kalmadıkça evden çıkmayacağız. Bizler evde otururken sokaklar dezenfekte oluyor. Ama bahçe, pencere, balkondan olsun muhakkak ışık almalı vücudumuz.
- Her ne kadar kontrollü olarak ufak ufak dışarı çıkma durumları başlasa da evde olanlar da var. Özellikle sizin de içinde bulunduğunuz 65 yaş üstü. Evde kalmak zorunda olanlara sıkılmamak ve vakti güzel değerlendirmek adına neler önerirsiniz?
- Boş durmamayın, bir şeyler üretmeyi tavsiye ederim. Ben öyle yapıyorum.
LOS ANGELES'TA 300 BİN KİŞİ EVSİZ
- Batı'nın alışık olmadığı, bizim soyadımız gibi bellediğimiz dayanışma ruhu bu süreçte de dayanağımız oldu aslında... Değil mi?
- İnternetten baktım, Los Angeles'ta 300 bin küsur kişi evsiz. Karton kutularda yatıyorlar. Bizde karton kutularda yaşayan yoktur, olsa bile ya delidir ya meczuptur. Geçenlerde haberlerde duydum. San Francisco'da bir genç sigorta kartı olmadığı için hastaneye alınmamış ve altı saat sonra ölmüş. Bizde koronaya yakalananlar devlet güvencesine alınıyor. Hatta bazı özel sigorta şirketleri bile sigorta kapsamına alıyorlar bu rahatsızlığı da.
UÇURTMA UÇURAN ÇOCUKLARIN NEŞESİNİ ÖZLEDİK
- İnsan hayatı, davranışı ve tabiatı sizce koronavirüs sonrası nasıl olacak?
- Dünya artık eskisi gibi olmayacak deniyor. Belki para sistemi değişecek, belki ülkeler arası gerginlikler olacak, robotlar, yapay zeka vs. Ama en önemlisi insanda ne tür değişiklikler olacağı. İnsanlar hayatın kıymetini bilecekler. Güneşin altında uzanmanın, ayaklarımızı denize sarkıtmanın kıymetini bileceğiz. Sokakta dolaşmanın, uçurtma uçuran çocukların neşesininin, lokantalardaki güzel sohbetlerin, yaşlısı genci ile hep beraber olmanın ne kadar kıymetli bir şey olduğunu idrak edeceğiz. Sinema, tiyatro, futbol maçı... Ne kıymetliymiş her şey. En önce de nefes almanın ne büyük nimet olduğuna şükredecek insanlar. Sağlığının, sıhhatinin kıymetini bilecek.
KIYAMET İNSAN ELİNDEN KOPACAK!
- Salgından yola çıkarak, mevzuyu kıyamete kadar getiren komplolar var? Siz ne düşünüyorsunuz bu konuda? - Kıyamet ne zaman kopacak?
Volkan patlaması, göktaşı vs. Kıyamet bunlardan kopacak diyorlar! Bir de ne zaman kopacak diye soruyorlar. Ne zaman kopacaksa kopacak, sana ne! Ben diyorum ki kıyamet insan elinden kopacak. Delinin biri atom bombasının düğmesine basacak, bütün atomu olan ülkeler otomatikman atomlarını fırlatacak. Al işte sana kıyamet!