23 Nisan 2020 hem ulusal tarihimize, hem dünya tarihine müthiş bir etkinlikle damga vurdu… TBMM'nin açılışının 100'üncü yıldönümünde İstanbul'un yedi tepesinden müziğin, Anadolu bilgeliğinin, sevginin ve dayanışma duygusunun yankıları yükseldi. Cumhurbaşkanlığı'nın düzenlediği 7 Tepe'den 7 Kıta'ya etkinliği, içinde bulunduğumuz salgın günlerinde dünyaya dayanışma ve birlik çağrısıydı aynı zamanda… Müzisyenler; Doğu'yla Batı'yı birleştiren nadide dünya şehri İstanbul fonunda, kainata Yunus Emre'nin şu dizesiyle seslendiler: "Dünya benim rızkımdır, insanlık da milletim." Bu muhteşem etkinliğin kahramanları o günün hikayesini anlattı. Fakat sözü önce "İnsanlık Senfonisi 15 Temmuz Şehitler Köprüsü'nde çalınmalıydı!" diyen projenin mimarı T.C. Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Fecir Alptekin'e bırakalım:
İNSANLIK, BİRLİK VE SEVGİ
Proje sadece bizim "Türkiye ve büyük Türk milleti oluşumuzdan" doğdu… Dünyanın içinden geçmekte olduğu bu zor dönemde, insanlığımızla ve değerlerimizle, farkımızın apaçık ortaya çıktığı yerden doğdu. Bugüne dek birbirine dost görünen devletler, üstüne toz kondurmayan Avrupa Birliği, kendi içinde darmadağın oldu ve ölümle burun buruna gelinen noktada birbirlerine sırt çevirdiler. Sadece biz, teknik konuları, ilişkilerdeki iniş çıkışları, mesafeleri önemsemeden herkese yardım elimizi uzattık. Sayın Cumhurbaşkanımızın takdiriyle bu milletlere tıbbi malzeme yardımlarımız kolilerle gönderildi. Neden? Çünkü "önce insan"… Sayın Cumhurbaşkanımızın, devletimizin insan odaklı yaklaşımının sonucudur bu. İşte tam bu noktada, "İşte biz buyuz" dediğimiz noktada, "Gelin görün biz kimlerin torunlarıyız, bu topraklarda hangi sesler ve öğretilerle büyüdük, görün de anlayın" deme duygusu düştü kalplerimize. Gönderilen yardım kolilerinin üzerinde Hz. Mevlana'nın "Ümitsizliğin ardında nice ümitler vardır. Karanlığın ardında nice güneşler vardır" sözleri yazılıydı ve bu sözler zaten kolilerin gittiği ülkelerde halkın büyük ilgisini çekmişti.
Tabiri caizse bir uyanış yaşamaya başlamışlardı… İşte bu uyanıştan devam ederek, Yunus Emre'nin "Dünya benim rızkımdır, insanlık da milletim" sözleriyle başlayan bir konser planladık. Neden yardım eli bu topraklardan uzandı, açıkça ifade ediyor değil mi? İşte bu duyguları, Türkiye'den dünyaya ulaşacak bir "insanlık, birlik ve sevgi mesajı" konseptine oturttuk. Mekân olarak da kıtaların buluştuğu İstanbul, etkinliğin sembolizmini güçlendirecek en doğru yerdi. Konseri ağırlıklı olarak bu toprakların bilgeliği, sesi ve sözleri üzerine oturttuk. Yunus Emre, Hz. Mevlana, Hacı Bektaş-ı Veli, Pir Sultan Abdal'ın sözleri belki de ilk kez böylesine bir arada, TV ve internet başındaki milyonlara aynı anda ulaştı. Nasıl bütünsel bir idrak anı düşünsenize… Repertuvarımız da ağırlıklı olarak klasik Türk Musikisi eserlerinden oluştu ama nihayetinde, dünyayı hedefleyen bir dayanışma mesajının peşinde olduğumuzdan, Batı'dan da bazı melodileri kapsamamız gerektiğine karar verdik. Bunun zirvesi "İnsanlık Senfonisi" olmalıydı… Seslendirecek kişi de, Beethoven'in bu ölümsüz eserinin Liszt tarafından yapılmış piyano düzenlemelerini dünyada çalabilen sayılı sanatçıdan biri olan İdil Biret... Ve İdil Biret bunu bir ayağı Avrupa'da bir ayağı Asya'da çalmalıydı… İnsanlık Senfonisi 15 Temmuz Şehitler Köprüsü'nde çalınmalıydı!
İDİL BİRET/İNSANLIK SENFONİSİ/ İSTANBUL BOĞAZI-15 TEMMUZ ŞEHİTLER KÖPRÜSÜ
Anlamlı bir hatıra olacak
"Özel günlerde, mekanlarda konser vermek daima sanatçılarda çeşitli duygular uyandırır ve sonra da anlamlı birer hatıra olarak kalır. Bunlar çoğu zaman mutlu, nadiren de üzüntülü duygular olur. Örneğin 1963 yılında Amerika Cumhurbaşkanı Kennedy'nin bir suikasta kurban gitmesinden hemen sonra çok karmaşık duygular içinde Boston Senfoni Orkestrası ile verdiğim konseri aradan yarım asırdan fazla zaman geçmesine rağmen unutamadım (Kennedy'nin ölüm haberi konserin ilk yarısında orkestra şefi tarafından salonda dinleyicilere duyurulmuştu). 1975 yılında New York'ta Birleşmiş Milletler'in Büyük Toplantı Salonu'nda verdiğim resital, 1997 yılında Antalya'da Aspendos Antik Tiyatrosu'nda 2 bin yıldır ilk defa yapılan solo piyano resitalini gerçekleştirmem, Chopin'in en mutlu yıllarını geçirdiği Fransa'nın Nohant kasabasında George Sand'ın evinde 1997 ve 2002'de verdiğim resitaller, 2011 yılında Franz Liszt'in Almanya'da Weimar şehrindeki evinde kendi piyanosu üzerinde çalışım, Rahmaninof'un büyük eserlerini bestelediği Rusya'nın Ivanovka Köyü'ndeki şimdi müze olan çiftlik evinde 2017 yılında eserlerini çaldığım resital ve çok yakında, bu yıl 25 Şubat'ta, 2. Cumhurbaşkanımız İsmet İnönü'nün Ankara'daki Pembe Köşk olarak bilinen mütevazı evinde, 1937 yılında kızı Özden Hanım'a aldığı duvar piyanosunda verdiğim resital bunlara birkaç örnektir. İşte Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğinde TBMM'nin kuruluşunun 100. yılı münasebeti ile Avrupa ile Asya'yı bağlayan köprü üzerinde ve Beethoven'in 9. Senfonisi 'nin son bölümünden Schiller'in "Neşeye Şarkı" tasvirini içeren kısmı çalmam önerilince, bütün güçlüklere rağmen (köprü üzerindeki kötü hava şartları, kalabalık ortamda çekim nedeniyle virüs bulaşma tehlikesi gibi) bunu kabul ettim. Avrupa ile Asya arasında havada asılı olarak bomboş köprü üzerinde, bir yanımda Bizans ve Osmanlı tarihinin simgesi yarımada diğer tarafta Karadeniz'e uzanıp giden Boğaz, geçmiş ile gelecek arasında zamanın durduğu kısa bir anda Beethoven'in bu en anlamlı eserinden bir bölümünü piyanoda çalmak anlatılması güç duyguları beraberinde getirdi. İşte bu kısa resital de bundan öncekilerin arasında, onlarla birlikte, belleğimde anlamlı bir hatıra olarak yerini alacak.
ŞİRİN PANCAROĞLU (ARP) / BEN YÜRÜREM YANE YANE/ KIZ KULESİ
Devletimiz önayak oldu
Bu konserle tüm insanlıkla bütünleşmiş gibi hissettim. Dünya pandemi ile baş etmeye çalışırken, durmuşken, tüm konserler susmuşken, biz ülke olarak insanlarımıza devletimizin önayak olmasıyla böyle güzel müzikler sunabiliyorduk.
ELİF YURDAKUL BAYKURT (FLÜT) SYRINX –DEBUSSY/ GALATA KULESİ
Galata'dan evrene…
Salgınla savaşılan bu zor günlerde; müzisyen olarak anlamlı bir konserde yer alıyor olmanın verdiği duygu, içimizde 23 Nisan coşkusu, Galata Kulesi'nin eşsiz atmosferi, bomboş İstanbul'un sükûneti, çaldığım eserin ruhu ve martı sesleri birleşince unutamayacağım bir duygu yoğunluğu yaşadım. Galata Kulesi'nden flütümle sanki tüm evrene çalıyormuşum hissine kapıldım.
SERKAN MESUT HALİLİ (KANUN) ŞEHNAZ LONGA / PIERRE LOTI TEPESİ
Bu eserler kültür köprümüz
Alışık olmadığımız bu sancılı günlerin hatırası olarak kalacağını düşündüğüm, halkımızı bir nebze olsun keyiflendirecek sade ve neşeli bir eser olması sebebiyle, Üstad Santuri Ethem Efendi'ye ait küçük büyük herkesin kulağında olan Şehnaz Longa'yı icra etmeyi uygun buldum.
BORA UYMAZ (VOKAL) KIZ KULESİ
Hakikati güzellikte arayan bir medeniyet
Devletimizin bütün insanlığı kucaklayan bu görkemli seslenişine sesimizi katmak bizler için büyük onurdu. Kültürümüzün insana bakışını en veciz şekilde dillendiren Yunus Emre Hazretleri "Dostun evi gönüllerdir/ Gönüller yapmaya geldim" mısralarıyla gönlümüze düştü, eyvallah dedik. Etkinliğin ruhu bu mısralarda can buldu.
MURAT BAĞDATLI (UD) KÜRDİLiHİCAZKAR LONGA TOPKAPI SARAYI
Udumla kardeşlik mesajı verdim
Boş, hem de bomboş bir İstanbul. Onu en güzel konumdan, Topkapı Sarayı'ndan seyredebilme, İstanbul'un tam kalbinden udunuzla tüm dünyaya sevgi, barış ve kardeşlik mesajını verebilme ayrıcalığını ömrü hayatınızda kaç kez yaşayabilirsiniz?
YAVUZ AKALIN (NEY) /SEGÂH PEŞREV / AYASOFYA-SULTANAHMET
Ayasofya ve segâh makamı
İstanbul'u ve musikimizi birbirine benzetecek olursak iki dev karşı karşıya gelmiş olur. İstanbul'da Ayasofya ne kadar önemli ve büyük bir eserse, musikimizde segâh makamı ve Neyzen Yusuf Paşa'nın segâh makamındaki bu şaheser peşrevi o derece önem arz eder. Çekimde kuşlar, martılar üzerimizde uçuyordu. O sesler de kayda girdi
ASLIHAN ERUZUN ÖZEL (KLASİK KEMENÇE) - ÖZER ÖZEL (TANBUR) / NİHAVENT SAZ SEMAİ / DOLMABAHÇE SARAYI
Ezanlar ve camiler şehri
Evden çıkarken kızımız Zehra da bizimle gelmek istedi. Ancak bu özel günde kendisini sağlık emniyeti nedeniyle evde bırakmak zorunda kaldık. Ezanlar ve camiler şehri İstanbul, Dar'ül-İslâm olduğundan (İslâm'la şereflendikten) bu yana, günümüze kadar çok büyük bir kültür merkezi haline geldi ve bu önemini hiçbir zaman yitirmedi