Ünlü ressam Vincent van Gogh'un birkaç milyon dolar değerindeki tablosu Hollanda'daki bir müzeden çalınınca gözler bir anda Octave Durham'a döndü. Bu çok da şaşırtıcı değildi. Durham, daha önce benzer bir suçtan 25 ay demir parmaklıklar arkasında kalmıştı. Durham, 2002 yılında Amsterdam'daki Van Gogh Müzesi'nden iki paha biçilmez eser çalmıştı. Geçen mart ayında koronavirüs salgını nedeniyle kapalı olan Singer Laren Müzesi'ni nedef alan soyguncu da pencerenin camını balyozla kırıp içeri girmiş ve birkaç dakikada işini bitirmişti. 18 yıl arayla gerçekleşen iki soygun arasında birçok benzerlik vardı. Durham'dan şüphelenenlerin başında da sanat suçları dedektifi Arthur Brand geliyordu. Sanat dünyasının Indiana Jones'u olarak bilinen ve son olayda Hollanda polisine yardım eden Brand, yıllardır Durham'ı yakından takip ediyordu. 2006 yılında Durham'a cezaevi yolu göründü ama onu hapse gönderen Brand değildi. Hırsız ve dedektif ilk kez 2018 yılında Amsterdam'da karşılıklı caddelerde yürürken birbirini gördü. Birkaç saniye süren bakışmanın ardından birlikte birer bira içmeye karar verdiler. O günden sonra da ikili arasındaki ilişki arkadaşlığa dönüştü. Soygun günü Brand, hemen Durham'ı aradığını söylüyor. "Telefona yanıt vermeyince paniğe kapıldım. Lanet olsun, neredesin Octave!" İlerleyen günlerde ortaya çıkan tecrübeli soyguncu ise artık emekli olduğunu belirterek olayla ilgisi olmadığına yemin etti. Brand'e göre de soygunla alakası olmadığını gösteren güçlü kanıtları vardı. O gece hastanede olması gibi... Ayrıca film anlaşmaları yapma ve Brand'le birlikte bir dizi konferans vermek için Avrupa çapında turneye çıkma planlarının olması da onu şüpheliler listesinde arka sıralara itti. 6 milyon dolarlık Bahar Bahçesi adlı eserin çalınmasıyla ilgili Hollandalı yetkililerin soruşturması devam ediyor. Ama Brand ve Durham gibi bu dünyanın tecrübeli isimlerinin soygunla ilgili söyleyecek çok sözü var. İşte onlardan birkaçı... FBI'ın araştırmasına göre her yıl ortalama 6 milyar dolarlık sanat eseri çalınıyor. Sanat eseri hırsızlığı, dünyada narkotik ve silah ticaretinin ardından en kazançlı suç teşebbüsü. 1988 yılından beri Hollanda'da çalınan Van Gogh eseri sayısı ise 30.
CEZAEVINDEN ÇIKIŞ BİLETİ
Uzmanlara göre suçlular her zaman açık peşinde olur. İki haftadır kapalı bir müzeye sabahın ilk saatlerinde girmek işte bu yüzden idealdir. Müzelerin birçoğunun güvenlik açısından berbat koşullarda olduğu da bilinen bir gerçek. Bunun nedeni de güvenliği artırmak yerine yeni eserler almayı tercih etmeleri. 2003 yılında Manchester'daki bir sanat galerisinden çalınan Van Gogh eseri üç gün sonra bir not eşliğinden geri gönderilmişti. Soyguncu notta soygunu gerçekleştirme amacının galerinin güvenlik açıklarını göstermek olduğunu yazmıştı. Durham'a göre paha biçilmez bir eseri çalmak işin kolay kısmı. Asıl zor olan tüm dünyanın çalındığından haberinin olduğu bir eseri elden çıkarmak. İşte bu yüzden çoğu zaman önemli olan para değil, bir koza sahip olmak. Durham o dönem çaldığı Van Gogh eserlerini 400 bin dolara Napolili mafya babası Raffaele Imperiale'ye satmıştı. Imperiale eserleri annesinin yaşadığı kır evine sakladı. Uyuşturucu kaçakçılığından yakalandığında da daha az ceza almak için eserlerin yerini söylemeyi teklif etti. Polis çalınan eserleri kır evinde kumaşa sarılı halde buldu. Mafya babasının cezası da 18 yıldan dokuz yıla indirildi. Hollandalı uyuşturucu baronu Kees Houtman da 2002 yılında üç Van Gogh eseri karşılığı cezasına 10 yıl indirim aldı. Uyuşturucu satıcıları sanat eserlerini aynı zamanda teminat olarak da kullanıyor. Hollanda mafyası Kolombiya'dan uyuşturucu sevkiyatı talep ederken muhatabına bir başyapıtı ödeme yapacağına dair teminat olarak gönderiyor. Ödeme yapıldığında sanat eserini geri alıyor. Bir de egolarını tatmin etmek için sanat eseri çalan ve çalıntı sanat eseri alan zengin suçlular var. Bu eserleri gizli odalarda saklıyor ve şu hissi yaşamanın keyfini sürüyorlar: "Dünyanın her yerinde bu eserleri arıyorsunuz. Hepsi işte burada, hepsi benim!"
PALTOYA DİKİLEN ESER
Çalınan eserler çoğunlukla iki hafta beklendikten sonra sınır dışına çıkarılıyor. Kimi zaman posta yoluya kimi zaman da gemilerdeki konteynerlere yüklenerek. Elbette yozlaşmış gümrük memurlarının yardımıyla… Hatta bir Renoir eseri bir paltonun içine dikilerek ülke dışına çıkarılmıştı. Uzmanlar Bahar Bahçesi'nin ise sınırlardaki koronavirüs önlemlerinin sıkılığı yüzünden hâlâ ülke içinde olduğuna inanıyor. Bir ihtimal de soyguncunun tabloyu değerini bilmeden çalmış olması. Bu durumda paniğe kapılıp eseri yok etmiş olabilir. Tıpkı 2006 yılında Mireille Breitwieser'in yaptığı gibi. Fransız sanat hırsızı Stephane Breitweiser'in annesi olan Mireille, oğlunu korumak için onlarca değerli sanat eserini nehre atmıştı. Uzmanlar, Bahar Bahçesi soygununun er geç çözüleceğine inanıyor. Özellikle de tablo alıcı bulmak için pazara açıldığında...
Kan, ter ve gözyaşı
Sanat dünyasının Indiana Jones'u Arthur Brand hayatını Van Gogh'tan Picasso'ya çalıntı eserlerin izini sürmekle geçirdi. 50 yaşındaki dedektif, geçen yıl 86 milyon dolar değerindeki Picasso eseri Kadının Büstü'nü buldu. 1999 yılında bir şeyhin yatından çalınan eser 20 yıl yeralt ı dünyasının patronlarındaydı. Son olarak da eserin çalıntı olduğunu bilmeyen bir işadamının eline geçti. Polise gitmekten korkan işadamı Brand ile bağlantı kurdu. Eser Brand'ın evinin önüne bırakıldı. Brand şu sıralar birkaç farklı olay üzerinden çalışıyor. Bu davalar arasında tarihin en büyük sanat hırsızlığı da var. 1990 yılında Stewart Gardner Müzesi'nde polis üniforması giyen iki hırsızın gerçekleştirdiği soygunda 500 miylon dolarlık eser çalınmıştı. Brand'in tipik bir olayı çözmesi ortalama sekiz yıl sürüyo.r "Çok zor bir iş" diyor, "İşin içinde kan, ter ve gözyaşı var. Ama sonunda üzerine roman yazılacak bir hikayeniz oluyor."