11 ayın sultanı Ramazan, 24 Nisan'da başlıyor. Müslüman alemi bir ay boyunca oruçlarını tutup ibadetlerini yerine getirecek. Ancak bu yıl koronavirüs sebebi ile teravih namazı, toplu iftar açma, bir araya gelip sahur yapma gibi ibadet ve geleneklerimizi yapamayacağız. Hatta virüs sebebi ile bu yıl oruç tutulmaması gerektiğini söyleyenler bile var… Peki, evimizde geçireceğimiz bu Ramazan'ı, en faydalı şekilde nasıl değerlendirebiliriz? Oruç tutmak bağışıklığımızı etkiler mi? Hz. Muhammed, hastalık dönemlerinde nelere dikkat eder, nasıl beslenirdi? Koronavirüs insanlığa bir uyarı mı? Tüm bu sorularımızın cevabını Gaziantep İslam, Bilim ve Teknoloji Üniversitesi Kurucu Rektörü, İlahiyatçı Prof. Dr. Nihat Hatipoğlu'ndan aldık…
DUA, SAMİMİ İTİRAFTIR
- Ramazan ayına 11 ayın sultanı deriz. Oruç tutanların bu aya ve içinde bulunduğunuz duruma uygun yapacağı dualar nasıl olmalıdır? - Duada esas olan kalpten olması ve samimiyet. Duanın kabul olacağına inanmalıyız. Gönülden yapılmalı. İçten nasıl geliyorsa öyle olmalı. Duanın Allah'a bir arzuhal olduğunu unutmayalım. Dua Allah'la bir sohbettir. Samimi itiraftır. Kişinin kendi farkına varması, özür dilemesidir. Onun için duada illaki şu kalıba uysun demek şart değil. Kuran'daki duaları okuyabiliriz. Efendimizin duaları var, kitaplardan onları okuyabiliriz. Nimet, sağlık, esenlik, şifa duaları yapılabilir.
İNSANLIĞA ÇÖKMÜŞ AHLAKİ VİRÜS
- Uzun bir süredir Ramazan ayı yaza denk geliyordu. Neredeyse hem iftar hem de sahurları dışarıda, restoranlarda, otellerde lüks ve şatafat içinde yapıyorduk. Oysa şimdi evimizden dışarı çıkamıyoruz. Yemeklerimizi kendi mutfağımızda yapıp, sofraya ailece oturacağız. Bu süreçte Allah'ın biz kullarına verdiği mesajlar neler?
- Bu süreç bütün insanlığa bir uyarıdır. Lüks, şımarıklık, debdebe, azgınlık, israf, pahalılık takıntısı, kıskançlık, bitmeyen hırs, aç gözlülük. Bütün insanlığa çökmüş bir ahlaki virüstür. Güçlü zayıfı eziyor. Güçlü devletler mazlum halkları sömürüyor. Bir tarafta açlıktan ölen Afrikalı yavrular, ineklerle aynı birikintiden su içiyorlar. Diğer tarafta bir gecelik zevkine trilyonlar harcayan insanlar; Allah bundan razı olur mu? Bu önemli bir uyarı bence. Domuz gribinden tutun, tsunamilere, depremlere, çekirge istilasına… Dengeyi bozduk. Evreni talan ettik. Keşke bu dönem bir muhasebe dönemi olsa. Tövbe ve tevazuya sığınma dönemi olsa. Bir de aile fertleri kendi kendimizle yemeğimizi çorbamızı pişirelim. Komşuları da unutmayalım.
YEMEK FOTOĞRAFLARI PAYLAŞMAYIN
- Evde sosyal medya kullanımı daha da arttı. Neredeyse çoğu kişi her anını paylaşıyor. Ramazan'da da iftar ve sahur için yapılan yemekler paylaşılacak. Bu doğru mu? Nelerden kaçınmak gerekir?
- Bu Ramazan acizane kanaatim herkes kendi sofrasında otursun. Misafir çağırmayalım. Bilim adamlarının uyarılarını önemseyelim. Belki seyyar aşhaneler, ihtiyaçlı semtlere yemek servisi koyabilir, kurallar dahilinde. Sosyal medyada yemekleri paylaşmayın. Alamayanlar, gücü olmayanlar var.
- Bu yıl yardımlar nasıl yapılmalı?
Bizler zekatımızı Ramazan gelmeden çıkarabiliriz. Sadaka–i fıtrı da (fitre) erken çıkarabiliriz. En azından muhtaç ailelere ulaşabiliriz. Biraz daha imkânı olanlar cömert olalım. - Ramazan aynı zamanda sabır ayıdır da... Evde eşler ve çocuklar bir arada oluyor. Açlıkla birlikte sinirler de gerilebilir. Bu durumda sizin aile bireylerine, eşlere nasıl tavsiyeleriniz olur? - Biraz daha sevecen olalım. Sabırlı olalım. Hanımların işinin ne kadar zor olduğunu bu süreçte öğrenmişizdir. Baba, anne, evlatlar, dede, nine beraberce sohbet edelim. Kendimize de çevremize de zarar vermeyelim. Son olarak istediğim Ramazan ayında ekranda olacağım inşallah, iftarda ve sahurda atv'yi izlesinler.
HER HASTALIĞIN ŞİFASI DA YARATILMIŞTIR
- Bu yıl Ramazan ayı maalesef koronavirüs salgınına denk geldi. Toplu ibadetler yasaklandı. Evinde oruç tutanlar bu dönemi bedenen ve ruhen en verimli nasıl geçirebilir?
- Bütün kardeşlerime hayırlı bir Ramazan dilerim. İnşallah Rabbimizin razı olduğu bir ibadet sürecini sağlık ve esenlikle ifa ederiz. Dediğiniz gibi, bütün dünyayı esir alan bir virüsle boğuşuyoruz. Ramazan'a girerken de henüz bu virüsten kurtulmanın yolunu bulamadık. Doktorlar, laboratuvarlar, tıpçılar gayret içindeler, elbette bu hastalık aşılacak. Zira Hz. Peygamberimiz "Allah'ın yarattığı her hastalığın şifası da yaratılmıştır" buyuruyor. Bu dönemde manen daha güçlü, daha ümitli olmalıyız. Gündüz Kur'an okuyarak, oruç tutarak, geceleri de diğer ibadetlerle yoğunlaşarak bu süreci fırsata çevirmeliyiz.
ORUÇ BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNE ZARAR VERMEZ
- Böyle bir salgının olması oruç tutmamayı gerektiren bir sebep midir? "Bağışıklık sistemin zayıf düşer bu yüzden bu yıl oruç tutulmamalı" diyen ilahiyatçılar da var. Siz bu konuda ne demek istersiniz? Oruç tutmak aslında bağışıklığı güçlendirir mi?
- Orucun bağışıklık sistemine zarar vermeyeceğini söylüyor tıpçılarımız. Sağlıklı olan kardeşlerimiz hijyen kurallarına, doktorların uyarılarına dikkat ederek oruçlarını tutmalılar. İnanıyorum ki, insanımız daha dirençli ve güçlü olacak. Ancak kronik rahatsızlığı olanlar, gündüz ilaç kullanması gerekenler, sürekli su içmesi gerekenler, doktorların "Senin oruç tutman uygun değil" dediği kişiler oruç tutmazlar. Rahatsızlığı ileride geçecek olanlar yılın geri kalan günlerinde oruçlarını kaza ederler. Ancak hastalığı geçmeyecek olanlar fidye vererek bu ibadeti yerine getirirler. Bakara suresinin 184, 185. ayeti bize bu yolu gösteriyor. Bu ayet özetle şöyle diyor: "Ey iman edenler. Daha öncekilere farz kılındığı gibi oruç size de farz kılındı. Umulur ki (şeytan ve nefisten) sakınırsınız. Oruç günleri sayılı günlerdir. Sizden kim hasta veya yolculukta olursa diğer günlerde orucunu tutar. Buna gücü yetmeyenler bir yoksulun yiyeceği kadar fidye verir. O sayılı günler Ramazan ayıdır ki Kur'an o ay içinde indirilmiştir. Sizden kim Ramazan ayında hazır bulunursa o ay oruç tutsun.' Ayetler açık. Sağlıklı olanlar oruçlarını tutmalılar. Mazereti olanlara gelince, geçici mazereti olanlar ileride kaza ederler. Kalıcı mazereti olanlar ise fidye verirler.
PEYGAMBERİMİZ ET YEDİKTEN SONRA ABDEST ALIRDI
- Peygamber efendimizin böyle hastalık dönemlerinde yeme-içme ya da hareket konusunda tavsiyeleri olur muydu?
- Peygamberimizin ve arkadaşlarının bu tür zamanlara ait özel uyarıları oldu elbette. Mesela Hz. Peygamber Efendimiz'in; bir yerde bulaşıcı hastalık, veba çıkarsa oraya girmeyin ve oradan da çıkmayın uyarısı var ki, bu modern çağdaki karantinayı anlatıyor. Şam'da Hz. Ömer zamanında büyük bir veba salgını olur. Hz. Ömer, Şam'a gidecekken yoldan döner. Ve hatta arkadaşları salgından uzak durduğunu ima ederek "Siz kaderden mi kaçıyorsunuz" dediklerin de Hz. Ömer: "Kaderden yine kadere sığınıyorum" demiştir. Yani tedbir almanın bir yükümlülük olduğunu hatırlatıyor. Hatta ilginçtir Hz. Ömer daha sonra Şam'da hastalıklı bölgeyi acil bölge ilan ediyor. Oraya girmeyi ve oradan çıkmayı yasaklıyor. Daha sonra da ayakta kalan hastaların havadar bir yere tecrit edilmelerini emrediyor. Hz. Ömer'in cüzzamlı bir sahabeye: "Muaykıb bana bir mızrak boyundan (yani 2 metreye yakın) fazla yaklaşma' dediğini kaynaklarımız söyler." Gerek hastalık gerek normal dönemlerde Hz. Peygamberimizin ölçülü ve dengeli beslendiğini, bol su içtiğini biliyoruz. Özellikle de bazı ağır etli yemeklerden sonra sadece elini yıkamakla yetinmeyip abdest aldığını da biliyoruz. Ağız ve burun temizliğine önem veriyor. Özellikle sümkürürken suyu yeterince içeriye çekilmesini emretmesi (mazmaza – istinşak) manidardır.