"Bu hayatı bir kez yaşayacaksınız. Öyle büyük hayaller kurun ki gerçekleştirmek için tüm gücünüzü verin. Öyle âşık olun ki tüm dünyayı karşınıza alabilin. Öyle arkadaşlıklar edinin ki gerçek ve samimi olsun." Prof. Dr. Cemil Taşçıoğlu'nun öğrencisi ve meslektaşı Dr. Bahar Eryaşar, hocasını anlattığı Acı ve İsyan başlıklı yazısını onun bu sözleriyle bitirmişti. Ve bu sözü şimdiden tarihe geçti. Tıp dünyasında bir efsane olan, Türkiye'nin koronavirüs salgını ortaya çıktığı günlerde yakından tanıdığı Prof. Dr. Cemil Taşçıoğlu, tam da öğrencilerine tavsiye ettiği gibi bir yaşam sürdü. Rize'nin Güneysu Köyün'de bir dere yatağının yanında bulunan küçük bir evde doğmuştu ama bir kere yaşayacağı hayatta büyük hayalleri vardı, bunu gerçekleştirmek için uğraştı ve hep gerçek, samimi dostluk ve arkadaşlıklar edindi. Tanıyanlar onu çok seviyordu. Hastaları, öğrencileri, meslektaşları onu anlata anlata bitiremiyorlardı. Ama onu tanıma fırsatı bulamayanlar da bu süreçte çok sevdi.
Vefatına bir tanıdıklarını yitirmişçesine üzüldüler. Peki kaybı böylesine herkesi yasa boğan Cemil Taşçıoğlu kimdi? Rize'den ailesiyle birlikte yıllar önce İstanbul'a gelen Cemil Taşçıoğlu daha ilk gençlik yıllarında çevresinde "efendi ve samimi" olarak anılıyordu. İstanbul Tıp Fakültesi'ne en yüksek puanı alarak girecek kadar da başarılıydı. Bu başarısını tıp eğitimi sırasında da sürdürdü. Yardımsever kişiliği o yıllarda çevresi tarafından takdirle karşılanıyordu. Arkadaşları hangi branşı seçerse o alanda iyi bir doktor olacağına inanıyorlardı. Cemil Taşçıoğlu dahiliyeyi seçti. Ve bu alanda Türkiye'nin en önemli hekimlerinden biri oldu. Okul sonrası Şanlıurfa'da zorunlu görevini icra ettikten sonra sayısız öğrenci yetiştireceği ve binlerce hastayı iyileştireceği İstanbul Tıp Fakültesi'ne, yani yuvasına geri döndü. Ve hep burada iyi bir hekim, hoca olarak çevresine, mesleğine faydalı olmaya çalıştı… Samimi, arkadaşcanlısı, yardımsever kişiliği nedeniyle gerek hastaları gerekse öğrencileri arasında hep sevgi beslenen birisi oldu. Onun dersine girmek için can atıyordu öğrencileri. Onun hastası olmak bir ayrıcalıktı. Çünkü şifa dağıtıyordu… Koronavirüs salgını başladığı günlerde Türkiye'deki ilk Covid-19 hastasını da o muayene etti. Salgınla mücadelede en ön saflarda mücadele verdi.
Enfekte olduğu haberini oğlu Onur Taşçıoğlu verdiği zaman virüsü yenmesi için tüm Türkiye ona dua ediyordu. Ama olmadı Prof. Dr. Cemil Taşçıoğlu, 1 Nisan günü yaşamını yitirdi. Türkiye için büyük bir kayıptı. 68 yıllık ömrüne çok şey sığdırmıştı. Örnek bir hekim ve tıp insanıydı. Öğrencileri için 'Hocaların hocasıydı', meslektaşları ona gıpta ediyordu. Hastaları ve hastalarının yakınları içinse muhteşem bir insandı. Rize'de küçük bir evde başlayan hayatı boyunca her fırsatta çevresine faydalı olmaya çalıştı. Oldu da... Hastalarına bol bol şifa dağıttı. Öğrencilerine de tavsiye. İyi bir hekim olmanın yolunun insanı ve hayatı anlamaktan geçtiğini öğütlüyordu. Çözülemeyen vakalar onun özel ilgi alanıydı ve hepsini de çözerdi. Öğrencilerini her daim birer arkadaş ve meslektaş olarak görürdü. İnsanlara karşı önyargısı yoktu. Tutkuyla bağlı olduğu hekimliğe ömrünü adayan Prof. Dr. Cemil Taşçıoğlu şimdi, sadece hasta, meslektaşları ve öğrencilerinin değil tüm Türkiye'nin adını bildiği bir doktor. Vefatından sonra ismi Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne verildi. Ve Türkiye onun adını hiç unutmayacak...
KALBİME EN ÇOK DOKUNAN ŞARKI KIRMIZI GÜLÜN ALI VAR
Kemal Furkan Kaldırımoğlu onun tedrisatından geçmiş genç bir doktor. Şubat ayında birlikte çalışmış ve herkesin güler yüzle baktığı, yaşam enerjisi dolu bir fotoğraf çektirmişlerdi. Kaldırımoğlu "Hocaların hocasıydı. Yüzlerce belki binlerce öğrencisi olmuş. Her öğrencisine bir meslektaşı gibi yaklaşırdı. Hepimizin ismini bilir. Farklı özelliklerimizi, hobilerimizi bir şekilde öğrenir ve bir arkadaş gibi bizimle ilgilendiğimiz konular üzerinden sohbet ederdi. Size değer verir ve bu değeri de hissettirirdi. Bunun için herkes için unutulmaz bir isim oldu" diyor. Kaldırımoğlu'nun unutamadığı bir sohbet var: "Bir gün sohbet ederken iyi bir doktor olmak için sadece bilgi yetmez. Şiir okuyun, kitap okuyun, sinemaya gidin, güzel bir şarkı dinleyin, âşık olun, hayatı yaşayın. İnsanı ve hayatı tanımadan iyi bir hekim olamazsınız' demişti. Kulağıma küpedir bu lafları..." Onunla geçirdiği günleri unutamadığı söyleyen Kaldırımoğlu "Söz şarkılardan açılmışken bize 'Çocuklar kalbime en çok dokunan şarkı Kırmızı Gülün Alı Var'dır. Ama Müzeyyen Senar söylemeli' demişti" diyor.
İLK MUAYENEDE TEŞHİSİ KOYDU
İstanbul Tıp Fakültesi bitirdikten sonra zorunlu hizmetini yerine getirmek için genç bir hekim olarak Şanlıurfa'ya atanır Cemil Taşçıoğlu. O yıllarda hastası olanlardan biri de Ece Eren'dir. Şehre yeni gelen Taşçıoğlu, Urfa'daki doktorların bir türlü şifa bulamadığı Eren'in hastalığına hemen tanı koyar: "Yıllar önce 13-14 yaşlarımdaydım. Babam Urfa'da kaç dahiliye doktoru varsa götürdü, bir şey bulamadılar. Apandistimi aldılar. Ama sancılarım geçmedi. Sonra 'Yeni bir doktor gelmiş' dediler. Babam götürdü, doktor ilk muayenede teşhisi koydu "Ailevi Akdeniz Ateşi" dedi." İşte o doktor Cemil Taşçıoğlu'dur.
BİZ SİZİ HİÇ UNUTMADIK
Prof. Dr. Cemil Taşcıoğlu hem hastalarla hem de hastaların yakınlarıyla insani bir ilişki kuruyordu. "Çocuklar onların psikolojisini bilmemiz ve anlamamız gerekir. Zor bir dönemden geçiyorlar" diye de öğrencilerine tavsiyede bulunurdu. Ve onun bu yaklaşımı her zaman karşılıksız kalmıyordu. İşte 2014'te yaşanan bir olay. Annesi Cemil Taşçıoğlu'nun hastası olan bir evlat, Cemil Hoca'ya ulaşmak istiyor. Çünkü bir emanet iletmesi gerekiyor. Cemil Hoca'ya şöyle bir not bırakıyor: Sadece insan. Uzun yıllar dünyada kalması gerekenlerden... Hocam size ulaşmam lazım. Annem hastanızdı ve sizin için ördüğü çoraplar bende. Siz bizi tanımayabilirsiniz. Fakat biz sizi hiç unutmadık."
İSTANBUL TIP FAKÜLTESİ'NİN SİMGE İSMİYDİ
Prof. Tufan Tükek, Prof. Dr. Cemil Taşçıoğlu'nu 90'lı yıllardan beri tanıyan, önce öğrencisi sonra da meslektaşı olan bir hekim. Halen İstanbul Tıp Fakültesi Dekanı olan Tüfek "Cemil Abi, İstanbul Tıp Fakültesi'nin (İTF) simge isimiydi. İTF hekimlik sanatını icra etme konusunda, eski hocalardan gelen bir kültürle yoğrulmuş ve bu konuda hâlâ taviz vermeyen bir klinik. Bu kliniğin sembolü de Cemil Taşçıoğlu'ydu. Hocalarından aldığı bilgi ve görgü, kendi kişilik özellikleri sonucu hastalarına karşı hep çok sevecen yaklaşırdı. İyi bir hekimdi. İyi bir hocaydı. Ne hasta ne öğrenci, insanlara karşı önyargısı yoktu. Herkese eşit dururdu. Herkese yardım etmeye çalışırdı. Kimseyi kırdığını, üzdüğünü görmedim. Onunla ilgili kötü bir söz işitmedim. Her daim etrafına, insanlara faydalı olmaya çalışan bir insandı. Çözülemeyen vakalara özel bir ilgisi vardı. Çözerdi de. Ve bu vakalarla uğraşmayı çok severdi" diyor.
DR. HOUSE ONUN ANCAK ÇIRAĞI OLUR
Öğrencilerinden biri şöyle yazmış "Dr. House onun ancak çırağı olur." Daha Türkiye Dr. House tanımadan önce o vardı. İstanbul Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Tufan Tükek "Bir türlü çözülemeyen vakalara doğru ve çabuk tanı koyan birisiydi. Bu yönüyle tıp camiasında hep takdir görürdü. Açıkçası böyle vakalarla uğraşmayı severdi" diyerek onun hekim olarak önemli bir yönünü anlatıyor.
HAYIR ÇOCUKLAR, BAKIN HASTAMIZ MUTSUZ
Cemil Hoca'nın öğrencilerinden Emirhan Kandemir'in anlattığı bir anekdot Taşçıoğlu'nun hastalara bakışını özetler nitelikte: "Cemil Hoca ile ilk defa 3. sınıf dahiliye vizitinde karşılaşmıştım. İlk odayla vizite başladık. 'Evet çocuklar, bu hastada ilk dikkatinizi çeken nedir?' diye sordu. Gruptakiler 'Sarılık mı hocam', 'Anemisi var hocam', 'Romatoid nodülü' gibi cevaplar vermeye başladı. Hiçbir cevabı kabul etmedi Cemil Hoca. 'Hayır çocuklar bakın hastamız mutsuz' dedi. Kandemir'e göre o Çapa'nın Dr. House'uydu: "Hastalara insan olarak en değerli varlık olduğunu hissettiren şifa kaynağı olan, onlara güven veren, hayatlarına dokunan, renk renk fular kombinleriyle ve vizitlerde susmayan telefonuyla Cemil Taşçıoğlu... Çapa'nın Dr. House'u Cemil Taşçıoğlu ile bir ayın sonuna geldik. Dahiliyeyi onunla sevdik."
FULARI BOYNUNDAN HİÇ EKSİK OLMAZDI
Öğrencilik yıllarından beri şık giyinmeye özen gösteren biriydi Cemil Taşçıoğlu. Okul yıllığına arkadaşlarının "İnce bir zevke sahiptir ve giyimine özen gösterir. Şık giyimi ile dikkat çeker" diye yazması da bu yüzden. Taşçıoğlu hayatı boyunca bu özelliğini korudu. Renk renk fularlarını boynundan hiç eksik etmedi. İddialı bir fular koleksiyonu vardı. Onu tanıyanlar için fular demek Cemil Hoca demekti. Vefat ettikten sonra onunla özdeşleşen fularlarından biri mezarına asıldı
28 ŞUBAT'TA ÖĞRENCİLERİNİN YANINDA DURDU
Şimdilerde Covid-19 ile mücadele eden Dr. İbrahim Topçu da onun öğrencilerinden biriydi. Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Hamidiye Tıp Fakültesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü'de öğretim görevlisi olan Topçu, sosyal medyasında yaptığı paylaşımla Prof. Dr. Cemil Taşçıoğlu'nun her şeye rağmen hep öğrencilerinin yanında nasıl durduğunu bu yönüyle nasıl kendisine örnek olduğu anlattı: "Hocamı tanıdığımda karanlık 28 Şubat günleriydi. Rektöre ve YÖK'e rağmen başörtülü talebelerini derslere alıyor ve onlara çalışkanlıkları nedeniyle iltifat ediyordu. Ayrımcılığı kabul etmediğini açıkça söylüyordu. Kalbimizde taht kurmuştu. Üniversite yönetimi uzun süre Cemil Hoca'ya baskı yaptı Ama o direndi. O günlerde karar vermiştim bir gün hoca olursam ayrım gözetmeksizin bütün öğrencilerimin hocası olmaya."