Yüz tanıma, termal kamera günlük hayatın parçası olacak mı? Sağlıklı yaşamak için verilerimi paylaşmak zorunda mıyım? Covid- 19 salgınının ortaya çıkmasından bu yana pek çok ülkede test sonucu pozitif çıkanlar takip ediliyor. Milyonlarca kamera kullanılan Çin'de yüz tanıma yoluyla riskli insanlar farklı renklerde işaretleniyor. Yani virüs yüzünden evden çıkamadığımız günler bittiğinde ve verilerimizi kaptırdığımızda dünya dijital bir hapishaneye dönüşebilir. Peki, bu nasıl olacak? Sigorta şirketleri elde ettikleri sağlık veriyle beslenmeden seyahate kadar değişik konularda kişiye özel tedbirler alabilir mi? Ya da sağlık sigortası şirketleri akıllı saat takmayı zorunlu hale getirerek, günlük yürüyüş limiti getirebilir mi? Başka bir açıdan bakarsak, satın aldığımız gıdalar fazla kalori içeriyorsa, ödemeleri engelleyebilir mi? Şimdi hayal diye gördüğümüz pek çok senaryo, Covid-19 salgınından sonra sıradan tedbirlere dönüşebilir.
SAĞLIK MI VERİLER Mİ?
11 Eylül 2001'deki terör saldırısından sonra ABD'de yasalar değişince kaybedilen özgürlüğün bedelini herkes daha sonra anladı. Terör saldırısının travması sonrası tüm yasalar hızla çıktı. Şimdi sadece bir ülke değil, tüm dünyanın aynı travmayı yaşadığı dönemde dijital takip yöntemlerinin engellerle karşılaşmadan yaygınlaşması gündemde. Yani virüs tehdidine karşı verilerimizi rehin vermek zorunda bırakabiliriz.
Avrupa Birliği kişisel veriler konusunda önemli reflekse sahip. Bu refleks tüm dünyada olduğu gibi Covid-19 salgını sonrası kırılabilir mi? Özellikle artan ölüm sayısı, geri dönülmez kararların önlem alınmadan hayata geçmesine sebep olabilir mi? Terazinin bir kefesinde sağlığımız diğer kefesinde verilerimiz duruyor. Bu dengeyi bozmadan tehditleri ortadan kaldırmak için de yeni yöntemler keşfetmek zorundayız.