Değişik zamanlardan geçiyoruz. Hepimizin biraz daha içine kapandığı, sorguladığı, korkuya, endişeye kapıldığı, zaman zaman da sevdiklerimize daha da kenetlendiği günler... Evde kalıyoruz ve bunu birbirimizi korumak için yapıyoruz. Tüm bu süreçte ünlüler de evlerinde. Türk sinemasının duayen ismi Hülya Koçyiğit de o isimlerden biri. Son derece aktif bir yaşantısı olan Koçyiğit, bu günleri nasıl geçiriyor, nasıl dersler çıkarıyor tek tek sorduk.
- Evde kiminle birliktesiniz?
- Kardeşlerim Nilüfer ve Feryal uzun zamandır bizimle. Nilüfer geçirdiği beyin kanaması sonrası bizde, ablalarının gözetimi altındaydı. Yaşadığımız pandemi süreci de bu zaman dilimine denk geldi. İyi ki varlar. Evde daha fazla ses olması insanı bir nebze olsun rahatlatıyor.
- Evde kalmamız gerektiğinin söylenmesinin ardından ilk neler hissettiniz?
- Herkes gibi ben de kaygılandım. Herkesin duyarlı, bilinçli vatandaşlar olarak bilim insanlarının, bakanlığın açıklamalarını ciddiye almalarını diledim.
- Bu zamana kadar evle ilişkiniz nasıldı, bu süreçten sonra nasıl oldu?
- Ben evde olduğum sürece mutfakta, bahçede vakit geçirmeyi çok seven biriyim. Mutfaktan saatlerce çıkmadan, yemekler yapmak ya da bahçeyle ilgilenmek benim için terapi gibidir. Bu süreçte de bunlara devam ettiğim gibi zamansızlıktan yapmayı ertelediğim işlerimi de yapmaya başladım.
- Eve dair işlerle daha çok ilgilenir oldunuz mu?
- Benim her pazartesi katıldığım Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat Politikaları Kurulu toplantım ve haftada bir gün de Film Gibi Hayatlar programı çekimim vardı. Çeşitli sosyal sorumluluk projelerinde, söyleşilerde elimden geldiğince yer alıyordum. Bunlar haricinde torunlarıma vakit ayırıyordum. Bu sebeple kendime ve eve aslında daha az vakit ayırdığımı söyleyebilirim. 'Evde kal' çağrısına uyduğumuz bu günlerde elbette az önce ertelediğimi söylediğim şeyleri de yapmaya başladım; okumak için beklettiğim kitaplara, izlenmeyi bekleyen filmlere, evin detaylı işlerine yetecek kadar bol vaktim oldu diyebilirim.
- En çok hangi konuda zorlandınız?
- Torunlarım, ailem hayatın bana verdiği en güzel hediye. Gülşah'tan, torunlarımdan ayrı olmak, kokularını içime çekememek…
- En çok ne hoşunuza gitti?
- Hayatı, kendimizi sorgulamak, unuttuğumuz değerleri hatırlamak… Okuduğum, izlediklerim arasında genelde bunların insanların ortak paydasında olduğunu görüyorum.
- Nelerin farkına vardınız?
- Farkında vardım diyemem sadece hissettiklerim daha çok güçlendi diyebilirim. Hani senin için önemli olan cümlenin altını çizersin ya… Ben de bu süreçte sağlık, aile ve unutmaya yüz tutmuş manevi değerlerin altını çizdim diyebilirim; yardımlaşma, şefkat, adalet, sevgi, iyilik, vefa, güven, aile olma, bir olma, fedakârlık, cesaret… İnsanı insan yapan değerlerden sadece bazıları bunlar….
YETİNMEYİ VE HADDİNİ BİLMEK ZORUNDASIN!
- Türkiye'nin bu süreci nasıl atlatacağını umuyorsunuz?
- Kavganın, çatışmanın, düşmanlığın, ötekileştirmenin hiçbir faydası yok. Biz bilinçli davranıp, kurallara uyar, birlik beraberlik içinde olursak her türlü zorluğun üstesinden geliriz. Türk insanı yaşadığı tüm zorlu süreçte bunu çok iyi başarmış bugüne kadar. Bir insan ne düşünürse onu çağırır. Olumlu, pozitif düşünüyorum. Şu an bizler için canla başla çalışan, görevi başında olmak durumunda olan herkese teşekkürümüzü, alkışımızın yanında evde kalarak gösterebiliriz. Bu süreci atlatacağımızı düşünüyorum.
- Dünya bize nasıl bir mesaj veriyor sizce?
- "Evet, dur ve düşün, doğaya verdiğin tahribatı düşün" diyor… "Sen bu gezegende oldukça küçüksün, doğa senden çok daha güçlü ve her şey onun kontrolünde, sende değil. Yetinmeyi ve haddini bilmek zorundasın. Özgürlüğün ne demek olduğunu iyi kavra" diyor adeta. Anneannem hep hatırlatırdı bize: "Güvenme servetine bir kıvılcım yeter, güvenme güzelliğine bir sivilce yeter."
- Hepimiz insanız ve zaman zaman bu durumla baş etmekte güçlük çektiğimiz oluyor elbette. Böyle anlarda kendinizi nasıl motive ediyorsunuz?
- Ben olumlu düşünmeyi seven insanlardanım. Karamsarlık, insan dünyasını içinden çıkmaza sokacak kadar tehlikeli. Böyle zamanlarda güzel olanı çağırıyor ve sabırla bekliyorum. İç sesimizi dinlemek için iyi bir zaman
- Eşinizle, sevdiklerinizle iletişiminizde bir farklılık yaşandı mı?
- İnsan yaşadığı kaygı ile bir korkuya kapılıyor. Endişe duyuyor, ülkesi için, dünya için. Elbette bu ilişkilerine de yansıyor. Telefonda çok fazla konuşmaktan hoşlanmayan ben, bu süreçte sevdiklerimi daha çok aradım diyebilirim.
- Günü nasıl geçiyorsunuz?
- Güncel haberleri takip ediyor, bağışlığımızı güçlendirecek yemekler yapıyorum. Bol bol kitap okuyor, evdekilerle birlikte takip ettiğimiz dizileri izliyorum. Kültür sanata dair aklıma gelen projeleri not ediyorum.
- Yeni hobiler edindiniz mi?
- Çok sıkılıp kafamı dağıtmaya ihtiyaç duyuyorsam, oyun oynuyorum.
- Kişisel olarak kendi iç sesinizi dinleme şansı buldunuz mu?
- Evet, az önce bahsettiğim gibi bu süreç insanın iç sesini dinlemesi için iyi bir zaman. Elindekileri önüne koyması, terazide tartması, görmediklerini görmesi ve kendi ile ilgili doğru kararlara varması için.
İLK, EMİR VE ALARA'YA SARILACAĞIM
- Bu süreç bittiğinde ilk olarak ne yapmak istiyorsunuz?
- Kuşkusuz Gülşah'ıma, torunlarıma kavuşacağım.
- İlk kime sarılacaksınız?
- En küçük torunlarıma; Emir ve Alara'ya.
- En çok kimi özlüyorsunuz?
- Emir ve Alara'yı.
- Yaz planlarınızı ertelediniz mi yoksa bazıları hâlâ geçerli mi?
- Her şeyden önemlisi sağlık… Bu süreçte en çok da sağlığın önemini bir kez daha kavradık değil mi? Ben tüm kalbimle inanıyorum ki bu yaşadığımız süreç çok yakın zamanda bitecek. Dünya olarak sağlığımıza tam anlamıyla kavuştuktan sonra planlar yapılır.