Geçtiğimiz haftalarda Güney Kore'de kızını dört yıl önce kaybetmiş bir annenin arttırılmış sanal gerçeklik teknolojisi ile kızının avatarı ile bir araya gelmesi izleyenleri gözyaşlarına boğarken diğer yandan da tüylerini ürpertti.
Ölen yakınlarımız ile sanal bir ortamda bile olsa yüz yüze bakmak, konuşmak, iletişime geçmek insanı düşündüren biraz da korkutan bir teknoloji. Ancak teknolojinin ne kadar hızlı ilerlediğini kısa zamanda hayatımızda neleri değiştirdiğini hepimiz yaşayarak deneyimledik.
Hayal gibi görünen birçok şeyin hayatımıza yakın vakitte gireceği fikri hiçbirimizi artık şaşırtmıyor.
Ancak göz ardı ettiğimiz bir nokta var. Bu teknolojilerin psikolojimizi, toplumsal hayatımızı, inancımızı ve değerlerimizi ne yönde etkileyeceği...
Sonsuz imkânlar içinde yaşayan hareketsiz ve yalnız insanlar haline gelebiliriz. Dokunmadan, göz göze gelmeden, yürümeden ve korkarak yaşayan bireyler olmak yaşam sevincimizi kaybettirebilir.
Biz de bu hafta bizi ölen yakınlarımız ile tekrar bir araya getirebilecek kadar ilerleyen teknolojinin yakın zamanda başka hangi yenilikleri hayatımıza sokacağını, teknolojinin arka planda yeni dünya düzenini kurma çalışmalarına nasıl hizmet ettiğini Uluslararası Sosyal Medya Derneği Başkanı Said Ercan'la, teknolojinin belirlediği yeni dünyada insanların nasıl yalnızlaştığını ve gelecekte insan psikolojisini nelerin beklediğini ise Prof. Dr. Nevzat Tarhan ile konuştuk.
- Teknolojinin ölen yakınlarımızı sanal ortamda dahi canlandırabilmesi heyecan verici olduğu kadar ürpertici de. Bizi yakın vakitte başka neler bekliyor?
- Said Ercan: Teknoloji genelde eğlence üzerinden geliyor. Ölen yakınlarınızın avatarı ile sanal gerçeklikte buluşabiliyorsunuz ama dokunamıyorsunuz aslında.
Ancak yakın vakitte sanki dokunuyormuşsunuz hissini de vermeyi başaracaklar.
Said Ercan
- Bu insanı korkutuyor da...
- S.E: Ölmüş dedenizle konuşabileceksiniz demişti Amerikalı yazar Ray Kurzweil. Rüyalar film olarak izlenebilecek. Sabah kalkıp Ahmet'in rüyasını indirip izleyeceğiz.
O gün en çok kimin rüyası izleniyorsa onu konuşacağız. Bunun demoları başladı.
- Gerçekliğin önemini yitirdiği bir gelecekten bahsediyorsunuz...
- S.E: Öyle, mesela Facebook'un öncülük ettiği bir teknoloji var. Facebook'un kurucusu Mack Zuckerberg Güney Amerika'da sel olan bir şehre gideceğini ve bölgeyi gezip onlar için para toplayacağını söyledi. İnsanlar onun bölgeye gideceğini zannetti ama o sanal gerçeklik teknolojisi ile bir bot üzerinde bölgeyi gezdi.
Bu sanal gerçekliği 60 bin kişi canlı izledi ve o sırada onlardan para topladı. Toplanan parayı bağışladı ve artık böyle gezilecek mesajı verdi dünyaya.
- Yani her yere evimizdeyken gidip sadece sanal iletişim kurduğumuz bir nevi izole bir gelecekten bahsediyorsunuz siz...
- S.E: Dünyada son yaşananlara baktığınızda aslında tüm amacın bu olduğunu ve insanların buna nasıl alıştırıldığını görebilirsiniz. Çin küreselcilerin yeni merkezi. Çünkü ABD'yi sermaye kullandı ve attı.
ABD Trump üzerinden millileşti artık. Halk hesap sormaya başladı.
Dolayısıyla buralarda küreselcilerin oyunu bozuldu. Küreselciler şimdi de Çin'i yeni merkezleri olarak belirlediler ancak nüfusu çok fazlaydı.
Koronavirüs ile 65 yaş üstü nüfusu yok etmek istediler. Bu ABD'nin de işine geldi.
Tek tip insan oluşturma amaçları da böylelikle hayata geçiyor. Koronavirüsle birlikte hayatımıza maskeler girdi. Buradaki amaç belli, yüz yüze iletişimi kesmek. Herkesi eve sokma operasyonu. Karantina süresi 14 gün iken 24'e çıktı. İnsanları evden dışarı çıkarmamaya çalışıyorlar.
- Bu kulağa bir komplo teorisi gibi geliyor...
- S.E: Ama değil. 2025'te dünyada dijital bir devrim düşünüyorlar.
2025'te sokakta kimse olmayacak.
Şimdiki karantina durumuyla buna insanları alıştırıyorlar. Nüfusu 500 milyona düşürmeyi amaçlıyorlar.
Bütün din ve dilleri yok edip tek bir din ve dilde birleştirmek hedefleri.
Küresel güçler kendi krallıklarını bozacak hiçbir hareket istemiyor.
Yüz tarama sistemiyle herkesi kontrol altında tutacaklar. Türkiye 2023'e kadar tüm yapılanmasını bitirip kafa tutacak seviyeye gelmek istiyor. 2023'te "Benim kendi gücüm var, kendi politikalarımı kendim belirlerim" diyecek güce gelmeyi hedefliyor. Türkiye uyanık. Arka planda harıl harıl çalışıyor.
- Peki, yeni dünya düzenini nasıl inşa etmek istiyorlar?
- S.E: Transhümanizm bunun adı. İnsanlığı robota aktarma... Üremeyi durdurmak, aile kavramını yok etmek, sadece Batılı kafayla yaşayanları yaşatmak istiyorlar.
İNSAN VE ROBOT KAYNAKLARI
Ercan insan kaynakları şirketlerinde bulunan birimin adının robot kaynakları olarak değişeceğini söylüyor: "Avrupa'da insan kaynaklarının adı değişiyor. İnsan ve robot kaynakları oluyor. Bir süre sonra sadece robot kaynakları olacak.
Meslekler değişiyor. Adapte olanlar yaşayabilecek, tutunamayanı zor bir hayat bekliyor.
Son verilere göre yaşlılar değil gençler daha çok ölüyor. Doğurganlık sayısı azaldı. Japonya geçen sene 500 milyon azaldı. Projeler eskiden Batı üzerinden yapılırdı ama şimdi Doğu üzerinden yapılıyor. Batı bittiği için küreselciler onları şimdi cezalandırıyor.
Şu an bir ayda koronavirüsten bin kişi öldü diye panikliyoruz. Ama dünyada her ay yüz bin kişi intihar etmiş. Bu kimsenin umrunda değil. Trump'ın ya da Çin Devlet Başkanının ağzından bu intiharların bir sorun haline geldiğini önlemek için çalıştıklarını duydunuz mu hiç?"
ÇİPİNİZ KAPANINCA YOK SAYILACAKSINIZ
Ercan gelecekte sanal paranın da yaygınlaşacağını ve ciplerin hayatımızı nasıl değiştireceğini şöyle anlatıyor:
"Bildiğimiz her şeyin sonuna geliyoruz aslında. Buna adapte olanlar hayatta kalacak, adapte olmayanlar ölmese bile sistem için yok sayılacak. Çipli kimliklerimiz var artık. Her şeyimizi onunla yapacağız.
Paramız bile ona yüklenecek. Bir tweetiniz yüzünden çipiniz kapatılabilecek.
Çipin kapanınca sen yok sayılacaksın zaten.
Hani toplama kampları vardır ya, sisteme uymayanlar toplama kampında toplanacaklar.
Yaşamak isteyenlerin elektriğe, suya ihtiyacı olacak. Bunları sağlamayacak devlet. Devletin verdiği imkânlardan yararlanmamak suretiyle belki bu istediğiniz hayatı kurabilirsiniz ama bu sefer güvenlik hizmeti de alamayacaksınız ve ciddi bir hayatta kalabilme mücadelesi vermek zorunda kalacaksınız.
Size biri bir şey yaptığında cezası yok, virüse maruz kaldığınızda hastane hizmeti yok..."
SANAL İZOLASYON BÜYÜK TEHLİKE
Teknolojinin hızlı ilerlemesi, sanal gerçeklik ile ölen yakınlarımız ile buluşabilmemiz, her şeyi evimizden çıkmadan gerçekleştirebileceğimiz bir geleceğin bizi beklemesi heyecan verici gibi görünse de, insanın doğasına da aykırı. Sosyal bir varlık olan insan, ani bir sıçrayış ile kendini yüz yüze iletişimin, hareketin olmadığı böyle bir yaşam düzeninde bulunca psikolojisi ne olacak? Bu soruların cevabını Prof. Dr. Nevzat Tarhan ile konuştuk.
Nevzat Tarhan
MODERN İNSANIN KABUSU
"Sanal teknoloji suça ulaşımı kolaylaştırdı.
Sonucunda da suça yatkınlık, yalnızlaşma ve boşanmalar arttı. Ve buna bağlı olarak bağımlılık da ulaşımı kolay olduğu için arttı. Sadece madde bağımlılığı değil internet bağımlılığı da arttı. Dijital bağımlılık oluştu. En önemlisi de insanın sosyal değerlerini bozması.
İnsanın sosyalleşmesini olumsuz etkiliyor.
Sosyalleşmemiş insan daha kolay depresyona girer. İntihar hızının artışının sebeplerinden bir tanesi de sanal izolasyonun, psikolojik izolasyonun getirdiği kaçınma ve yalnızlıktır.
Mutsuz olan bir insan ben mutsuzum diyor.
Bir yıl geçiyor kişi "Ben böyle yaşayacaksam niye yaşayayım ki" diye düşünüyor. Hollanda'da trenler her gün yarım saat duruyormuş. Araştırılınca ortaya çıkıyor ki her gün bir genç trenin önüne kendini atarak intihar ediyor.
Orada intihar olağan hale gelmiş artık. Dünya Sağlık Örgütü bütün dünya parlamentolarına intiharı önleme projeleri gönderiyor."
İKNA LABORATUVARLARI TUZAK KURUYOR
"Google'da şu anda 'Ben nasıl insanları ikna edip kendime bağlarım?' diye ikna laboratuvarı kurulmuş. Kendini nasıl bağlarmış bir insan? Oto playerlar ile. Yani kişinin ilgi duyduğu şeyleri anahtar kelimelerle hemen önüne çıkarıyor. Girdikten sonra çıkmasını engelliyor. İkna laboratuvarlarında şu şekilde ikna yöntemleri kullanılıyor; 'Kişinin dikkatini nasıl çekerim?' İnsanın dikkatini de önem ve önceliklerine oynadığınız zaman çekebilirsiniz. Karşı tarafa 'Bu benim için çok önemli ve öncelikli' dedirtebiliyorsanız kişinin zevk tuzakları içerisinde zaman yönetimini bozarsınız. Gençlerin en büyük kaybettiği şey zaman ve dikkat yönetimi yapamadıkları için entelektüel enerjilerini boşa harcıyorlar."
YAŞLILAR DEĞİL GENÇLER YALNIZ
"İngiltere'de Manchester Üniversitesi ve BBC iş birliği ile yapılan Yalnızlığın Anatomisi çalışmasına 55 bin üzerinde kişi katıldı. Dünyanın en geniş çaplı araştırmasının sonuçlarına göre;
16-24 yaş arasında yalnızlık oranı yüzde 40 ileri yaşlarda bu oran yüzde 27 olarak tespit edildi.
Genellikle beklenen yalnızlığın yaşlanınca artmasıdır. Gençlik ve ergenlik dönemi sosyalleşme dönemidir. Bu dönemde genç kendini yalnız hissediyor. Bu durum insanlığın geleceği açısından risk oluşturuyor. Bu kişiler 40-50 yıl sonra daha da yalnız hissedecek. Bu kişiler arasında intihar oranları yükselecek."