Diriliş Ertuğrul'dan sonra atv'de yayınlanan Kuruluş Osman dizisiyle de adından bahsettiren yapımcı Mehmet Bozdağ sinemada da hedefini yükseltti. 30 milyon liralık bütçeyle hayata geçirdiği Türkler Geliyor- Adaletin Kılıcı adlı film geçtiğimiz cuma 40 ülkede birden aynı anda gösterime girdi. Bozdağ, bu filmle Osmanlı Devleti'nin Balkanlar'da ilerleme serüvenini başlattı ve devamı da gelecek. Fatih'in akıncılarıyla onu durdurmak isteyen Sırp Kralı'nın çatışmasını anlatan film görkemli aksiyon sahneleriyle dikkat çekiyor. Kamil Aydın'ın yönetmenliğini yaptığı filmde gaddar Sırp Kralı Lazar'ı ise deneyimli oyuncu Levent Özdilek oynuyor. Rolü için çok çalıştığını söyleyen Özdilek, filmin prodüksiyon anlamında Game of Thrones'tan hiçbir eksiğinin olmadığını söylerken, yapımcı Mehmet Bozdağ'dan övgüyle bahsediyor. Bozdağ için "Enerjik, vizyon sahibi ve sinema delisi" diyen Özdilek 53 yıllık kariyerinde böyle yüksek bütçeli, bu kadar sıkı hazırlanın bir işte çalışmadığını söylüyor.
- Levent bey hayırlı olsun. Öncelikle filmde oynamak istemenizdeki sebep neydi?
- Mehmet Bozdağ büyük prodüksiyonlar yapan genç bir yapımcı daha doğrusu sinemacı. Birkaç yıldır konuşuyorduk, bir türlü denk düşemedik. Her şeyden önce kendisini tanımak istiyordum. Bu kadar genç bir adam, bu kadar önemli işleri nasıl becerebiliyor diye merak ediyordum. Tarihi işleri çekmek biraz bıçak sırtıdır, tehlikedir. O yüzden tarihi projelerde bakış açısı çok önemlidir. Mehmet'in tarih konusundaki bilgisi, donanımı beni çok etkiledi. Araştırmacı kimliği ve enerjisi beni çok tatmin etti.
- Bu iş özelinde sizi etkileyen ne oldu?
- Mehmet bu projeye çok inandırdı beni. Bana anlattığı filmdeki konumum da yani rolüm de çok çekici geldi bana. Çünkü bilirsin, ben sinemada da tiyatroda da dizide de hep dişi rollerin peşindeyim. Doğurgan, akılda kalıcı roller... Buradaki Komutan Lazar da böyle.
- Yaşamış, gerçek bir karakter...
- Evet. Büyük Sırbıstan hayali var. Aşırı Sırp milliyetçisi, çok gaddar bir adam. Fatih'in akıncılarıyla Lazar'ın savaşı olarak tarihe geçiyor. Çok dramatik ve aksiyonu güçlü bir film oldu.
- Sizin de aksiyon sahneleriniz var mı? Nasıl hazırlandınız?
- Evet var. İnanılmaz bir hazırlık süreci geçirdik. Dünyaca ünlü büyük prodüksiyonlarda çalışan 20 kişilik Kazak ekip geldi. Dövüşmeyi ve tüm silahları kullanmayı öğrettiler. Nasıl Gladyatör'ü ya da Game of Thrones'u izleyip "Vay be!" diyoruz ya; inan hiçbir farkı yok bu filmin. Onlardan hiçbir eksiği olduğunu düşünmüyorum.
- Bu şartlarla daha erken yaşlarda karşılaşmak ister miydiniz?
- O zamanlar böyle büyük işler yoktu. 30'lu yaşlarımda film işleri gelmeye başladı ama ben o zaman Ankara Devlet Tiyatrosu'ndaydım. Daha idealist bakıyordum. Belki de daha iyi oldu. Bu şartlar yoktu zaten. Mesela ben Cüneyt (Arkın) abiyle de çalıştım. Öyle zor şartlarda bu tarz filmler çekmişler ki, inanılmaz bir adam. Şimdi onu daha iyi anlıyorum.
- Daha önceki işlerinizde de pek çok kez 'kötü'yü oynadınız. Kötüyü oynamayı seviyor musunuz?
- Kariyerimde kötü çok. Kötü karakterler daha doğurgan karakterler, o yüzden kötüyü oynamayı seviyorum. Bunca yıllık kariyerimde onca rol oynadım ama kötüyü oynamak daha zordur. İnsanın doğasında, özünde iyilik vardır, kimse kötü doğmaz. Yaşadığı şartlar hırslar ve egolar onu o hale getirir. O yüzden iyi karakteri oynamak daha kolay. Özümüz o çünkü.
EVLİLİĞİ BAŞARAMADIM
- Üç kez evlenip boşanmış biri olarak kariyerinizdeki başarıyı özel hayatınıza taşıyamadığınızı düşünüyor musunuz?
- Doğru, o anlamda sorunlar yaşadım. O konuda çok başarılı olamadım diyebilirim. Evliliği sürdürmek çok zor, ben onu başaramadım. En büyük başarım çocuklarım. 39 yaşında bir oğlum, 17 yaşında bir kızım var. O kadar mutluyum ki, aramız onlarla o kadar iyi ki... Karı-kocalık başka bir şey ama babalık bambaşka bir duygu.