Nevra Serezli'yi eskiler Devekuşu Kabare'den, biraz daha yeniler Sihirli Annem dizisinden hatırlar. 50 yıllık kariyerine onlarca tiyatro oyunu, film ve ödül sığdıran Serezli, Cihan Ünal'la birlikte oynadıkları Altı Haftada Altı Dans Dersi adlı oyundan tam 11 yıl sonra yeniden sahnelere döndü. Nedim Saban'ın yönettiği ve dilimize kazandırdığı Ağaçlar Ayakta Ölür oyununda babaanneyi oynayan Serezli ile oyun öncesi bir araya geldik, oyunu, babaanneliği ve kariyerini konuştuk. Tabii ki merhum eşi Metin Serezli'yi de andık... Zaman zaman boğazının düğümlendiği, gözyaşlarını akıtmamak için direndiği anları da oldu, gülmekten gözlerinin yaşardığı da...
- Öncelikle hayırlı olsun. 11 yıldır çok teklif gelmiştir mutlaka. Siz neden uzak kaldınız bunca yıl?
- Oynayacak oyun bulamadım. Bodrum'da kurye bana çalıştı yazın. Çok okudum. Okuduklarım bana uymadı. Yaş itibariyle değerlendiremediklerim oldu. Bir türlü içime sindiremedim. Sermet Erkin'den bile tekst istedim. Acayip bir arşivi vardır. Bilmem kaç yıllık piyesleri bile buldu, yolladı. Ama bir türlü olmadı. Bu piyesi biliyordum zaten ama hiç aklımıza gelmemişti.
- Bu metinde oynamaya nasıl karar verdiniz peki?
- Nedim Saban laf arasında bu oyundan bahsetti. "Ağaçlar Ayakta Ölür diye çok eski bir oyun var, sen oynarsan güzel olur" deyince birden aklıma geldi. Okuduğum anda yapabiliriz dedim, yazın Bodrum'da çalışmaya başladık. Prova yaptıkça daha da çok sevdim.
TRAFİK CEZASI GÜCÜME GİDER
- Adapte çok önemli. - Kesinlikle. Oyunu 1980 Türkiye'sine getirdi. Karakterleri niye İspanyolca oynayalım ki? Babaanne aynı babaanne, dede aynı dede... Politik bir eser değil. Dönem sorunu değil. Dolayısıyla bunu 1940'a da götür 2040'a da. Hepsi aynı.
- Özlediniz mi sahneyi?
- Hem de nasıl. Tiyatro, bisiklet sürmek gibi unutulmuyor. Yüzmek de öyle. 10 sene denize girmezsen batar mısın, yine yüzersin
. - Çalışma süreci nasıl geçti?
- Yaklaşık iki aydır neredeyse her gün prova yaptık. Eksiksiz. Çekimi olan bir arkadaşımız vardı onun haricinde kimse ben o gün gelemem falan demedi. Herkesin o disipline uymasında benim de payım var. Çünkü ben acayip disiplinliyimdir, yarattığım bu hava onlara da geçti. Erken gelirim, geç kalmam. Kitabına uygun yaşarım. Çok kaideciyimdir. Boşverci olmamam diğer arkadaşlara da sirayet etti sanırım.
- Hep böyle miydiniz?
- Çocukluğumdan beri. Gençliğim Bebek'te geçti. O devirde evlerde partiler yapılırdı. Makaralı Grundig teypler vardı. Teybi olan kişinin evinde kızlı erkekli partiler olurdu. Babama "Kaçta evde olayım?" diye sorduğumda "Sen ne zaman dönmen gerektiğini bilirsin, sen karar ver" derdi. Bunu hiç unutmam. İşte o zaman otokontrol kazanıyorsun. Böyle dediği için en erken eve dönen çocuk ben olurdum. Sorumluluk duygusu çok önemli. Trafikte kurala en çok uyan insan da olmuşumdur. Trafik cezası yersem çok gücüme gider. Ağlamaklı olurum, benim kadar dikkat eden insan bu cezayı nasıl yer diye.
- Ekip arkadaşlarınız sizinle çalışıyor olmaktan mutludur sanırım.
- Erhan Yazıcoğlu ile başladık. Sonra o ayrıldı. Onun tek kişilik oyunu da çok yoğun. Onun yerine Nuri Gökaşan geldi. 40 yıllık tiyatrocu. Burcu Kazbey'i çok iyi tanıyorum. Arif ile Oral'ı bu oyunda tanıdım. Seçmeler sonunda seçtik, çok doğru karar vermişiz. Nokta atışı yapmışız. Çok başarılılar, çok terbiyeliler.
- Seçmelerde yer aldınız mı?
- Tabii, beraber oynayacağımız için Nedim Saban'la birlikte seçtik. Uzun sürdü. Zorlandık. Çok katılım vardı. Kazanamayanlara çok üzülüyordum. Biz de 50 senedir bunları yaşadık kendi hayatımızda. Söz verirler sonra başkası oldu derler...
- En unutamadığınız hangisi oldu?
- Rol için görüşmek istiyoruz deyip yönetmenle, yapımcıyla görüşüp, ayakkabı numaramı dahi sorup, çekim için yola çıkarken, "Başkası daha iyi oldu, kusura bakmayın" telefonu aldım. Çok sinirime dokunmuştu. Bir de bir reklam filminde öyle olmuştu... Telefonun başında çalsın diye günlerce beklediğimi hatırlıyorum. Kendime yedirip dönüp soramamıştım. Sonra da başkasının olduğunu söylediğinde çok yıkılmıştım. Telefonda o işin olup olmadığını beklemeyi çok iyi bilirim. O yüzden kimse üzülmesin, "Siz olmadınız" dendiğinde. Bunda olmaz başkasında olur.
- Siz de bir babaanne olarak karakterle nasıl bir yakınlık kurdunuz?
- Eski bir oyun olmasına rağmen eskimeyen duyguları yaşatıyor, iyilikten bahsediyor. Dağılan aileyi bir araya getirmek için büyük risk alan bir adamın karısına yapmaya çalıştığı iyilik üzerine kurulu. Bir iyilik piyesi olduğunu düşünüyorum. Bu oyunla her yere iyiliğin yayılmasını istiyorum. Ben de bir babaanne olarak o duyguların hepsini duyuyorum çünkü. Empati kuruyorum, torunlarıma olabilecekleri düşünüyorum. Belki o yüzden çok duygusal oluyor.
Gençler karavanlarının kıymetini bilsin
- Rahmetli eşiniz Metin Serezli tiyatroyu hiç bırakmadı... Tiyatro sizin için de ayrı bir yerde duruyor değil mi? - Ben oynadığım yılları değil oynamadığım yılları sayardım. Her sene oynardım, her sene turneye giderdim. Onun için şimdi iki üç piyeste 27 oyun oynamış olan tiyatrocuyum dediği zaman az emek vermiş gibi düşünüyorum. Biz çok oynadık. Geceli gündüzlü, o zor şartlarda. - Bugünkü gibi konfor da yok tabii. - Ayol ne konforu? Artık masal gibi oluyor anlattığım turne hikâyeleri, o yüzden anlatmıyorum. Taksilerde havlu tutup giyinirdik. Hülya Avşar'ın film çevirdiğimiz siteye gelip, tuvalette giyindiğini biliyorum. Türkan Şoray'ın yine öyle bir film çekimi sırasında kıyafet değiştirmek için bir eve rica ettiğini biliyorum. Ben devamlı arabaların arkasında boyumu küçültüp giyinir, ışıksız aynalarda makyaj yapardım. Bunların hepsini yaşadık. Şimdi karavanlar, makyözler, kuaförler ellerinin altında. Kıymetini bilsinler gençler.
- Kadın oyuncalara belli yaştan sonra verilen roller hep aynı. Yurt dışında sizin çağdaşınız sayılacak kadın oyuncular çok farklı rollerde görebiliyoruz
- Evet. Haklısın. Merly Streep'ler, Judi Dench'ler Helen Mirren'ler benim idolümdür. Aşağı yukarı aynı yaştayız, ne roller çıkıyor oynamaları için ve Oscar alıyorlar. Bize hiç böyle roller çıkmıyor. En fazla gelen anne, kayınvalide. Rolümden memnun muyum memnunum ama koskoca büyük prodüksiyonun o kadının üstüne dönmesi gibi bir şey yok. Bu, hiçbir zaman kıskançlık yaratmaz, herkes rolünü bulur da niye daha farklı roller çıkmasın diye bir istek yaratıyor. Böyle şeyler neden hayal edilip yazılmasın. 60-70 yaşındaki kadın illa anne rolü mü oynamak zorunda?
Filmlerimi izlerim ama beğenmem
- 11 sene ortalarda olmayınca unutulma korkusu yaşadınız mı?
- İnanır mısın 11 senede iki Kocan Kadar Konuş filmleri haricinde hiçbir iş yapmadım. Unutulmak şu kadarcık (eliyle işaret ediyor) bile aklıma gelmedi. Her çıktığım yerde millet boynuma sarılıyor. - Bunu neye bağlıyorsunuz? - Bu 50 yılın getirdiği saygınlıkla alakalı. Hem Sihirli Annem'in her dakika gösterilmesi hem de Metin Akpınar'la Devekuşu Kabare oyunlarının devamlı yayında olması beni sürekli gündemde tuttu. Gençler "Sizle büyüdük Sihirli Annem'i izliyoruz hâlâ" diye geliyorlar, biraz daha yaşlıları oyunlarımdan hatırlıyor. O yüzden hiç unutulmuyorum. Beni anneleri neneleri gibi görüyorlar.
- Denk geldiğiniz zaman filmlerinizi izliyor musunuz?
- İzlerim de hiç beğenmem. Kendimi çok eleştiriyorum. Etrafıma da öyle, karışırım her şeye ama eleştiriye de çok açığım.
Çak bir beşlik, bomba gibisin
- Uçak korkunuz olduğu için Metin Bey sizi Londra'ya birkaç kez arabayla götürmüş. Herkesin yapacağı bir şey değil...
- Evet, şimdilerde beni Londra'ya götürecek adam da çıkmaz kolay kolay. (Gülüyor) Sen deli misin derler adama. Şaka bir yana. İyi ki de gitmişiz, çok keyifliydi. "Metin Londra'da piyes izlemek istiyorum" derdim, "Ben seni götürürüm" derdi. Atlardık arabaya iki, üç gün sürerdi. Yugoslavya yolu bitmek bilmezdi. En çok orada rahatsız olurduk. Bütün yolları ezberlemiştik. O da deliydi benim gibi.
- Ne güzel hatıralar biriktirmişsiniz Dönüp baktığınızda ne düşünüyorsunuz?
- Şöyle dönüp baktığımda iki mükemmel evlat, dört torun. Harika bir meslek, çok paralı değil ama hiç parasız da değil. Seyahatimi de yapabildim, iyi yerlerde yemek de yedim, iyi de giyinebildim. Ağlayacak sızlayacak hiçbir tarafı yok. Bu hayat senin için, geldin gidiyorsun. Değerlendirebildim mi evet çok değerlendirdim. Mutsuz bir hayat mı yaşadım? Hiç yaşamadım. Tabii ki hayatımda acılar olmaz mı? Annem, babam, Metin başta olmak üzere kaybettiğim dostlarım var.
- Yalnızlık ya da ölüm korkusu hissediyor musunuz?
- Yaşlanınca insanlar olumsuz negatif düşünmeye meyilli olur ya ben tam tersi, yarın da yaşayayım, bugünü de güzel geçireyim diye düşünüyorum. Hiç yalnız olmadım. Gelinlerim oğullarım torunlarım kardeşim çepeçevre sardığı için hiç yalnızlık çekmedim.
- Şimdi normale döndü mü her şey?
- Normale dönmüyor hep hatırlıyorsun. Telefonumdaki numarasını hiçbir zaman silmedim. (Gözleri doluyor) Röportaj falan uzadığı zaman arayıp haber vermek için telefona gidiyor elim bazen. "Metoo, biraz gecikeceğim, dizimi sen kaydedersin"demek istiyorum. Çok ağlamaklı olmasın ama mesela şimdi piyes başladı. Kulise Metin'in gelip bana "Çak bir beşlik bomba gibisin" demesini bekler ya da perde arkasından beni izlemesini isterdim.
GÜZEL HİSSEDİNCE SELFIE ÇEKERİM
- Teknolojiyle aranız nasıl?
- İşime yaradığı kadarıyla ilgileniyorum. Görüntülü konuşmayla torunlarımla konuşuyorum. Tiyatro grubuyla WhatsApp'tan yazışıyoruz. Kendimi güzel hissettiğimde selfie çekiyorum. Telefondan hayatta alışveriş yapamıyorum. Bir de navigasyon programlarını kullanamıyorum. Onları beceremedim.