Küçük atölyelerin ve gümüşçü mağazaların olduğu Kalcılar Han'ın girişindeyim. Hanın dış cephesinden otlar ve çiçekler sarkıyor. Çekiç sesleri eşliğinde merdivenlerden çıkıyorum. Gümüş eritme ocağı ve gümüşçüleri hemen karşımda. O an bir atölyede ocakta yanan ateş dikkatimi çekiyor. Son derece harlı, büyüleyici bir ateş... Meraklı gözlerle izliyorum. Ateşin başındaki ustanın işi bittiğinde yanan ateş ile neler yapıldığını soruyorum. 40 senedir burada gümüş döküm ustası olan Zavel Benlioğlu cevaplıyor: "Müşterilerden gelen modellerin önce kalıplaması yapıldıktan sonra işlenir. En son eritmeye geçilir." Beni en iyi bilgileri almam için ise hanın en eski kakma ustası olan Agop Sakayan'ın dükkânına yönlendiriyor. "Eğer günündeyse bütün bildiklerini anlatır, eğer değilse hiçbir şey öğrenemezsin" diye uyarmayı da ihmal etmiyor. O yüzden yavaş adımlarla dükkânın yolunu tutuyorum. Kapısında beklerken içeri girmeye çekiniyorum. Ama düşündüğüm gibi olmuyor. "Gel bakalım, otur" diye içeriden sesleniyor. Belli ki Agop Usta bugün gününde...
BURASI MESLEĞİN ÜNİVERSİTESİ
Daracık merdivenlerden üst kata çıkıyoruz. Küçük atölyesinde bizi diğer kakma ustası Agop İnyapan karşılıyor. O da altı yaşında tanışmış gümüşle. Şimdi ise 72 yaşında. "Abimin yanında bu mesleği öğrendim. Küçükken sokakta oynamak yerine bu handa oynardık. Burası mesleğin hem ilkokulu hem de üniversitesidir. 23 yaşımda atölye açarak ayrı olarak çalışmaya başladım" diyerek mesleğe nasıl başladığını anlatıyor. Büyük bir gururla Agop Sakayan'ın da meslekte kendisine çok büyük katkısı olduğunu söylüyor. Ham gümüş plaka üzerine kakma yaparak değerli tablolar ortaya çıkarıyor. Çalışmalarını yaptığı çelik çalışma kalemlerini kendi yapıyormuş. Tabii marifet kalem de değil o usta ellerde... İnyapan, "İlk vazo yaptım. Daha sonra anatomi ve yüz hatları çalışmaya başladım" diyor.
TABLOSU TARİHİ ESER SANILDI
İnyapan'ın portreleri arasında Fatih Sultan Mehmet de var İngiltere eski Başbakanı Margaret Thatcher de Galler Prensesi Diana da. Ve o sırada on yıldır sakladığı portreyi ilk kez bize gösteriyor. Gümüş plakaya yaptığı Recep Tayyip Erdoğan'ın portresi. İnyapan, "Bir kulübün açılışına gelecekti o zaman hediye etmeyi düşündüm. Ama gelemediği için veremedim. O zamandan beri saklıyorum. Hayalim arasında bizzat kendi ellerimle teslim etmek var" diyor. İnyapan, mitolojideki önemli olayları ve kompozisyonları da gümüş plakalarına işliyor. Hatta yaptığı bir tabloyu tarihi eser sanmışlar. "Aziz denizci Nikola efsanesinin tablosunu yapmıştım. Bu tabloyu alan kişi de yurt dışına çıkacakken havalimanında tarihi eser sanıp esere el koymuşlar. Götüren kişi de benim yaptığımı söylemiş. Çarşıda çalışan bir tezgahtar 'iki sivil memur seni bekliyor' diye çağırdı. Gittiğimde "Bu parçayı nereden aldın?" diye sordular. Ben yaptım deyip dükkanıma çağırdım. Şemasını çıkarıp gösterdikten sonra ikna oldular." O olaydan sonra tablolarının adını ve tarihini yazmaya başlamış.
GÜMÜŞÜN EFSANELERİ BURADA
Kakma ustası Agop Sakayan, 65 yıldır bu handaymış. "İkinci Dünya Savaşı çocuğuyum" diyerek başlıyor sözlerine: "İmkânsızlıklar yüzünden okulu bırakmak zorunda kaldım. 1954 yılında 14 yaşımda iken tavsiye üzerine bu handa gümüş kakma ustası olan Agop Fesciyan'ın yanına gönderdiler." Hem hanın eski zamanlarını anımsıyor hem de o anları tekrar yaşıyormuş gibi anlatıyor; "Bu handa dünyanın en güzel kakmaları yapılmıştır. Türk gümüşçülük tarihine iz bırakmak için kollarımızı sıvadık. 65 yıl öncesine kadar gümüşte üst sıralardaydık" diyor. "Peki bu döneme kadar neler yaptın Agop Usta?" diye soruyorum.
MEVLANA TÜRBESİ'Nİ KAPLADI
Sakayan, "1964 yılında ilki gerçekleştirilen Antalya Film Festivali'nin heykellerini, Kırkpınar güreşlerinin altın kemerlerinin kalıplarını çıkarıp yaptım. Dönemin başbakanlarına, soylu ailelerine vazolar ve tepsiler yaptım" diye yanıtlıyor. İlk ciddi işi 1965 yılında Konya'da Hz. Mevlana'nın türbesini gümüş kaplamak olmuş. "Çalışmalarımı görüp beğendikleri için Konya'ya davet edildim. 'Türbeyi kaplamak için buraya gönderdiler ama ben Hristiyan'ım' dedim. Müdür ise, 'Hz. Mevlana herkese gel diyen, ayrım yapmayan bir alimdi' dedi. Daha 26 yaşımdaydım ve bu iş beni manevi açıdan çok yüceltti." Agop Usta'nun dükkanı ise şu an bir antikacı. Adı da Occasion Kelepir. Buranın isim hikâyesi de oldukça ilginç. Agop Bey'i bu mesleğe başlatan Rus İhtilali olduğu zaman Osmanlı' ya gelen gümüşçü bir aileymiş. Ve o soydan kimse kalmadığı için ismini yaşatmak istemiş.
Hilal TAŞ