Kurtuluş Savaşı, 19 Mayıs 1919'da Mustafa Kemal Paşa'nın Samsun'a ayak basmasıyla başlar. Ama ya öncesi? Öncesi muğlaktır. Bu muğlaklık da farklı tarih anlatılarına zemin hazırlar. Kimileri Padişah Vahideddin'in "Git memleketi kurtar" talimatıyla Mustafa Kemal Paşa'yı Samsun'a gönderdiğini iddia eder ve Vahideddin'i Milli Mücadele'nin mimarı olarak görür, kimileri Atatürk'ün kendi inisiyatifiyle bozuk dümenli ve pusulası olmayan bir vapurla Samsun'a gittiğini anlatıp yolculuğu efsaneleştirir...
Yazar-gazeteci Murat Bardakçı Turkuvaz Kitap'tan çıkan Bir Devlet Operasyonu: 19 Mayıs kitabında tarihi yolculuğu, Samsun Evrakı olarak bilinen, devlet içi yazışmaları içeren belgeler ve dönemin tanıklarının hatıratları eşliğinde anlatıyor. Kâzım Karabekir'in yıllarca sakladığı Samsun Evrakı'na ait kimi belgeler de kitapta ilk defa yayımlanıyor. Bardakçı'ya göre Mustafa Kemal Paşa, Samsun'a sadece kendi iradesi ya da Padişah Vahideddin'in talimatıyla değil devletin kararı ile gitti. Ve okullarda anlatıldığı gibi Bandırma Vapuru'nun ne dümeni bozuktu ne de pusulası...
Millî Savunma Bakanlığı'nda 'Millî Mücadeleye Adım Adım' videosu
19 Mayıs 1919 hepimiz için Türkiye'nin doğuşunun miladı olarak kabul edilir. Çünkü Nutuk'ta Mustafa Kemal Atatürk Kurtuluş Savaşı'nı bizzat bu tarihle başlatılır. Birçoğumuz 19 Mayıs'la başlayan ve Kurtuluş Savaşı ile devam eden özgürlük mücadelemizin nasıl gerçekleştiğini çok iyi biliriz ama ya öncesi? Yakın tarihimizde 19 Mayıs'ın öncesi, sonrasına göre muğlaktır... Bu muğlaklıktan dolayı 19 Mayıs'a giden yolda yaşananlar farklı tarih anlatılarıyla karşımıza çıkar. Abartılar, manipülasyonlar, uydurmalarla gerçeğin iç içe geçtiği bu anlatılar arasında işin doğrusu nedir bunu bilmek hayli zordur.
Gazeteci-yazar Murat Bardakçı yeni kitabı Bir Devlet Operasyonu: 19 Mayıs'ta, Samsun Evrakı olarak bilinen, Kâzım Karabekir'in yıllarca sakladığı, kimi ilk defa yayımlanan belgeler ve dönemin tanıklarının hatıratları eşliğinde 19 Mayıs'ın perde arkasını anlatıyor. Turkuvaz Kitap'tan çıkan kitapta Bardakçı, 19 Mayıs'a giden yolda neler yaşandığını, bu yolculuğun neden ve nasıl yapıldığını, farklı tarih anlatılarının nasıl ortaya çıktığını ve bu tarih anlatılarında abartıların ve manipülasyonların nasıl yapıldığı tek tek inceliyor ve bizi farklı bir 19 Mayıs gerçeği ile başbaşa bırakıyor.
Murat Bardakçı kitabında öncelikle tarihimizde Mustafa Kemal'in Samsun'a gidişi kadar tartışılan ve hakkında değişik iddialar ortaya atılan, farklı şekillerde yorumlanan başka bir yolculuk olmadığı anlatıyor. Kitabında bu yolculukla ilgili iddiaların iki uçta ve abartılı olduğunu ve bu iddiaların Mustafa Kemal hayatta iken ortaya atılmaya başlandıklarını yazan Bardakçı, bir kesimin Samsun'a gitmeye Mustafa Kemal'in bizzat karar verdiğini, yola gizlice çıktığını, bindiği Bandırma Vapuru'nun kaptanının acemi, dümeninin bozuk, paraketesinin kırık olduğunu ve pusulasının olmadığını iddia ettiğini; diğer kesimin de Mustafa Kemal'i Samsun'a Padişah Vahideddin'in onbinlerce altın vererek gönderdiğini, Bandırma Vapuru'nun köhne değil aksine imparatorluğun elinde bulunan en modern gemilerden biri olduğunu ve Mustafa Kemal'in yolculuk öncesinde İngilizler ile gizli temaslarda bulunduğunu iddia ettiğini yazıyor.
Milli Savunma Bakanlığı, 19 Mayıs paylaşımının ikincisini yayınladı
Peki gerçek nedir? Bardakçı bu yolculukla ilgili Samsun Evrakı içindeki belgelerin bu iki iddiayı da yansıtmadığını, Mustafa Kemal'in Samsun'a sadece kendi iradesi ya da Padişah Vahideddin'in talimatıyla değil devletin kararı ile gittiğini ve bu tarihi yolculuğun da devlet operasyonu olduğunu, kimi ilk defa yayımlanan belgelerle eşliğinde anlatıyor.
19 Mayıs'ın bir devlet operasyonu olduğu gerçeğini Bardakçı, yolculuk öncesindeki ordu, hükümet, Saray arasında hızlı bir şekilde gerçekleşen yazışmalar ve o döneme tanıklık eden insanların anlatımıyla aktarıyor. Samsun Evrakı olarak kabul edilen bu yazışmalar, Mustafa Kemal'in 9. Ordu Müfettişi olarak seçilmesi, bu seçimin nasıl yapıldığı, bu görevi kabul etmesi sonrasında ordu, hükümet ve Saray arasında yapılan görüşmeleri içeriyor. Bu yazışmaların büyük bir titizlikle yapıldığını anlatan Bardakçı'ya göre, imparatorluğun üst düzeyi yaşanan felaketin zararını en aza indirebilmek için, işgale karşı yeni bir savaş açıkça telaffuz edilmese de çareler aranmış, planlar yapılmış, bu hazırlıklarda en başaralı kumandanlara vazifeler verilmiş ve bütün bu çabalardan işe yarar neticeler alınması hayal edilmiş.
1919'DAN 1923'Ü BİR TEK O GÖRDÜ
Peki o günlerde ülkenin kurtuluşuna giden yolun bir savaşla mümkün olacağı düşünülüyor muydu? Bardakçı bu konuda dönemin önemli aktörlerinden İsmet İnönü ile gazeteci yazar Falih Rıfkı Atay'a sözü bırakıyor. İnönü, 1970'te verdiği bir söyleşide "Bu seferin düşmandan kurtuluşun muntazam muharebe ile niyahet biteceği ihtimali hiç kimsenin zihninde yoktu. Bu politika meselesi olmuştu ve herkes politikada mahiyetini gösterecekti. Atatürk, İstanbul'dan ayrılırken bütün bu temaslarının sonunda İstanbul'da bıraktığı eski ve yeni devlet adamlarının hiçbirisinde meseleyi bütün vehametiyle sonuna kadar görebilmiş, ihata etmiş bir insan bulmayarak hareket etmiştir. Bundan dolayı müteessir ve meyus haldeydi" diyor. Atay da Kurtuluş kitabında, İnönü'nün bu tespitine "1919'dan 1923'ü gören yalnız o olmuştu. Kendisine bir hayal arkadaşı bile bulamamıştı" sözleriyle katılıyor.
Peki o zaman bu devlet operasyonunun amacı neydi, Mustafa Kemal neden Anadolu'ya geniş yetkilerle gönderildi? Bardakçı'ya göre Sultan Vahideddin'in ve devletin Mustafa Kemal Paşa'yı Anadolu'ya gönderme kararlarının altında iki temel düşünce mevcut. İlki "Müttefiklerin, Samsun ve havalisinde çıkan karışıklıklara son verme bahanesi ile Mondros Mütarekesi'ne dayanarak Samsun'u ve o bölgedeki daha başka yerleri işgal etmelerini önlemek" ikincisi "Görev mahallinde kendi başına harekete geçerek silahlı bir mukavemet oluşturacağından emin oldukları Mustafa Kemal'in gittiği bölgede teşkil edeceği gücü yeri geldiğinde kullanmak, özellikle de barış masasına arkalarında bu ve bunun gibi güçlerin varlığını hissettirerek oturmak".
40 BİN ALTIN MI? MİZAHİ BİR İDDİA!
Milli Mücadele'nin mimarının Sultan Vahideddin olduğunu öne süren görüşe göre padişah, Mustafa Kemal'e yolculuktan önce 40 bin altın (Bardakçı miktar ile ilgili iddialar farklı olsa da 40 bin altında karar kılındığını belirtiyor) vermiş. Bardakçı 40 bin altının 300 kiloluk bir hazine demek olduğunu, işgal döneminde böyle bir hazinenin Paşa'ya verilmesinin imkan dahilinde olmadığını anlatıyor. Çünkü hazinenin de kontrol altında olduğunu dönemin tanıkları anlatıyor. Zaten belgelerden Mustafa Kemal'e ve karargahına ödenen paranın 25 bin kağıt lira olduğunu ortaya koyan Bardakçı, bu paranın Amasya'da bittiğini, Paşa'nın ilave ödeme istediğini belirtiyor. Ve altın iddialarını hayal sınırlarını aşan mizahi bir iddia olarak tanımlıyor.
Vahideddin'in yıllar sonra Mekke'de yayınladığı beyannamesinde Mustafa Kemal Paşa'yı Anadolu'ya gönderme kararını hükümetin talebi ile verdiğini söylediğinin altını çizen Bardakçı'ya göre "Mustafa Kemal'i Samsun'a memleketi kurtarması için Sultan Vahideddin gönderdi demek ne kadar hatalıysa, Paşa Samsun'a dümeni bozuk ve pusulası olmayan bir tekne ile dalgalarla boğuşarak gizlice gitti iddiası da aynı şekilde hatalı. Padişah'ın yakın çevresini ve o dönemin önemli devlet adamlarının torunlarını bizzat tanımış biri olarak da Bardakçı kitabının önsözünde "Hiç kimse Mustafa Kemal'in Samsun'a padişah emri ile gittiğini düşünmez ama hemen hemen hepsi aile büyüklerinden işittiklerine dayanarak bu yolculuğun bir devlet operasyonu olduğu konusunda hemfikirlerdir" diye yazıyor.
İNGİLİZLER DURUMUN CİDDİYETİNİ SONRADAN ANLADI
Samsun yolcuğuyla ilgili Mustafa Kemal'in İngilizlerle işbirliği yaparak Samsun'a gittiği iddiasının temelini, Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarının İstanbul'dan çıkması için İngiliz İşgal Komutanlığı'ndan alınan vizeler oluşturur. Bardakçı bu vizelerin alınmasının bir zorunluluk olduğunu belirtiyor. Boğazlar ve İstanbul'un o dönem İngilizler tarafından işgal edildiğini hatırlatan Bardakçı, İstanbul Boğazı'ndan geçerek İngiliz Donanması kontrolü altında bulunan Karadeniz'e çıkacak olan deniz vasıtalarının vizesiz olarak seyriseferine izin verilmediğini bunun için vize alındığını kitabında anlatıyor.
Fakat İngilizler Mustafa Kemal'in Samsun'a gidişi konusunda sonradan şüpheye düşer. 19 Mayıs'ta Karadeniz Ordusu Başkumandanı General Milne, Harbiye Nezareti'ne bir nota gönderip böylesi bir heyetin Samsun'a gönderilmesine niçin lüzum görüldüğünü sorar. Verilen cevaplardan tatmin olmayınca da Mustafa Kemal ve arkadaşlarının İstanbul'a çağrılmasını isteyecek, Genelkurmay Başkanı Cevad ve İkinci Başkan Kâzım Paşaların İngilizleri oyalamaları sonucu iş, 9 Temmuz'da Mustafa Kemal'in getirilmesi için Samsun'a askeri gemi gönderileceği tehditine kadar varacaktır.
VAPURDA KAÇ KİŞİ VARDI?
Bandırma Vapuru yolcularıyla ilgili ilk araştırmayı İsmail Arar'ın yaptığını kitaptan öğreniyoruz. Arar araştırmasında Paşa ile beraber 16 subayın biyografilerini yayımlar. Refet Bele ve yaveri Arif Hikmet Efendi'nin ise isimlerini verir. Konuyla ilgili ilk geniş araştırma ise Fethi Tevetoğlu'na ait. Bu araştırma 1969-1971'de Türk Kültürü Dergisi'nde yayımlanır sonra kitap olarak basılır. Vapurda 18 kişinin olduğu yazılır. Bardakçı ise belgeler, İngilizlerden alınan vizelere göre vapurda 79 yolcu, altı at ve bir otomobil bulunduğunu belirtiyor.
İsim isim verdiği listeye göre vapurda Mustafa Kemal ve heyeti 23 kişi, Üçüncü Ordu Kumandanı Refet Bele ile astsubay ve erler 27 kişi, vapur mürettebatı 24 kişi ve beş de sivil bulunuyor.
BANDIRMA VAPURU'NUN KESİN BİR FOTOĞRAFI YOK
Bandırma Vapuru tarihi bir görev yapmıştı ama biz yıllarca bu görevi bir başka Bandırma Vapuru'na atfettik. Nasıl mı? Murat Bardakçı, Bir Devlet Operasyonu: 19 Mayıs kitabında bu konuya da belgeler eşliğinde açıklama getiriyor. Denizcilik işletmeleri tarafından satın alındıktan sonra Bandırma adını kullanan dört ayrı vapur bulunduğunu belirten Bardakçı, iki vapurun birbirine karıştırıldığını anlatıyor. Mustafa Kemal ve arkadaşlarını taşıyan, 1878'de inşa edilen ilk adı Trocadero olan ve 1910'da Osmanlı Seyrisefain İdaresi tarafından alındıktan sonra Bandırma adını alan vapurdu. 19 Mayıs seferinden sonra eski vazifesi olan posta hizmetine geri dönen Bandırma Vapuru, sonraki yıllarda motoru arıza yapınca ve tamirinin çok pahalıya mal olacağı anlaşılınca 1925'te Denizyolları İdaresi tarafından hurda fiyatına elden çıkarıldı. Vapur, Haliç Feneri'nde gemi bozmacılığı yapan İlhami Bey tarafından satın alındı ve birkaç ay içerisinde parçalandı. Bugün tarihi yolculuğa ev sahipliği yapan Bandırma Vapuru'na ait kesinleşmiş bir fotoğraf bulunmuyor. Genel olarak Bandırma Vapuru olarak fotoğrafı kullanılan gemi ise 1886'da inşa edilen, asıl Bandırma Vapuru'nun adını yaşatmak için 1926'da Bandırma, 1933'teyse Ülgen adını alan ilk adı Medway olan ve 1960'da sökülen vapur. İlk vapura göre daha büyük olan bu vapur zaman içerisinde türlü tartışmalara da neden olmuştu.
BİR DÖNEM ADI BİLE UNUTULDU
Murat Bardakçı kitabında Samsun yolculuğunun ayrıntılarını Türkiye'nin 1927'ye kadar bilmediğini anlatıyor. Öyle ki Bandırma Vapuru'nun adı bile bilinmiyor. Bardakçı Cumhuriyet gazetesinde 1927'de yayımlanan bir haber paylaşıyor. Haberde "... 19 Mayıs günü Gazi, Seyrisefain İdaresi'nin İnebolu Vapuru'ndan çıkarak ayağını Samsun iskelesine bastığı andan itibaren Türkiye'nin tarihinde yeni bir sahife açılmıştır" yazıyor. Bandırma Vapuru nasıl İnebolu'ya dönüştü bilinmiyor ama devlet bir süre daha, resmi yazışmalarında bu hatayı devam ettiriyor. Ta ki 1933 yılına kadar. O yıl bu tarihi vapurun müze olarak muhafaza edilmesi gündeme geliyor. Yolculuğun İnebolu ile yapılmadığı Bandırma ile yapıldığı da o zaman anlaşılıyor. Sonra Bandırma Vapuru aranıyor ve ancak 1933 yılında, vapurun sekiz yıl önce sökülüp parçalandığı öğreniliyor.
VAPURUN PUSULASI DA VARDI DÜMENİ DE BOZUK DEĞİLDİ
Bandırma Vapuru'nun pusulası olmadığı, dümeninin bozuk olduğu ve paraketesinin kırık olduğu iddia olmanın ötesinde ders kitaplarına girecek kadar gerçek kabul edilen bir durumdur. Bardakçı kitapta Bandırma Vapuru'nun kaptanı İsmail Hakkı Bey'in yıllar sonra o yolculukla ilgili verdiği söyleşide bunlardan hiç bahsetmediğini anlatıyor. Hatta İsmail Hakkı Bey'in bu göreve seçilme nedenlerinden birinin de Karadeniz'i iyi bilmesinden kaynaklandığını belirtiyor. Yine vapurun ikinci kaptanı Üsküdarlı Tahsin Bey'in de anılarında bu iddiaları destekleyecek bir bilgi vermediği anlatılıyor. Bardakçı'nın altını çizdiği önemli bir nokta var. Bu iddiaların Atatürk'ün ölümü sonrasında ortaya atıldığı ve önce gazetelerde yayımlandığı sonra da zamanla ders kitaplarına girdiği gerçeği.
42 metrelik Atatürk'lü mural çalışması beğeni topladı
SAMSUN EVRAKI'NI KARABEKİR SAKLADI
Samsun yolculuğuyla ilgili belgelerin resmi ve özel değişik arşivlerde bulunduğunu ve henüz tek bir arşivde bir araya getirilemediğini anlatan Murat Bardakçı, Mustafa Kemal Paşa'nın kendisine ait Samsun seyahati ile ilgili belgelerin Kâzım Karabekir Müzesi'nde muhafaza edildiğini belirtiyor. Peki Mustafa Kemal'e ait bu belgeler Kâzım Karabekir'e nasıl intikal etti ve bugünlere kadar gelebildi? Bardakçı bunun hayli maceralı bir süreç olduğunu anlatıyor.
Mustafa Kemal Erzurum'dayken 8 Temmuz 1919 gecesi Yıldız Sarayı'ndan gelen resmi memuriyetine son verildiğine dair telgraf alması üzerine Saray'a gönderdiği bir telgrafla hem görevinden hem de askerlikten istifa ettiğini bildirir. Kâzım Karabekir'in yanına gelip "Hepimiz emrinizdeyiz" demesi üzerine rahatlayan Mustafa Kemal, Kurmay Başkanı Albay Kâzım Bey'in (Dirik) "Evrakı kime teslim edeyim" demesi üzerine Kemal Paşa, Hüseyin Bey'i adres gösterir. Mustafa Kemal'in 9. Ordu Müfettişliği'ne tayin edilmesinden, 23 Haziran'a kadar yaptığı yazışmaların yer aldığı dosya böylece karargahtaki en yüksek rütbeli subay olan Kâzım Karabekir'e intikal eder.
Karabekir bu belgeleri yıllarca Erenköy'deki köşkünün çeşitli yerlerinde saklar. Böyle yapmasının sebebi ise Mustafa Kemal'in Milli Mücadele'nin nasıl verildiğini anlattığı Nutuk'una Karabekir'in itiraz etmesiyle başlayan süreçte Karabekir'in sıkıntılı günler yaşaması ve bu belgelerin ele geçilmesini engellemek istemesidir. Ki 1933'te hatıralarını yayınlamak üzere iken köşkünün basılması ve bir sürü kendisine ait belgenin alınıp tekrar verilmemesi de onun kaygılarını doğrular. Bu baskında Samsun belgeleri ele geçirilemez. Sonra bu belgeler bir araya getirilir ve ailesi bu belgeleri özenle saklar. Murat Bardakçı Samsun Evrakı olarak bilinen bu belgelerin kopyasını 1996'da Karabekir'in ailesinden alır. İşte bu kitapta Karabekir'in elinde bulunan Samsun yolculuğu ile ilgili 36 evrakın (bir kısmı ilk defa yayımlanıyor) tamamı yer alıyor.
ATATÜRK'ÜN ASKERİ SİCİLİ İLK DEFA BU KİTAPTA YAYIMLANIYOR
Murat Bardakçı'nın Bir Devlet Operasyonu: 19 Mayıs kitabında Mustafa Kemal Atatürk'ün Cumhurbaşkalığı Arşivi'nde bulunan üç sayfalık askeri sicili ilk defa yayımlanıyor.