Türkiye'de müzikten bahsedeceksek sadece popüler alanın sınırlarında kalmak bizi kısır bir döngüye hapseder. Rock'tan artık 'underground' diye bahsetmek zor. O dönem 90'larda kaldı. Çoktandır rock grupları ve şarkıcıları yeraltından yukarılara doğru hızlı adımlarla ilerlediler. Pek çoğu bugünün popüler müziğinin sınırlarında. Alternatif örnekleri saymazsak... Ama Türkiye'de cazda ısrar etmek ve bu müziğin neferliğini yapmak nereden bakarsanız zor iş. Sahne alacak mekan bulmak, albüm satmak, ortaya çıkan işleri duyurmak söz konusu olunca sayısız zorluğu var. Ama yine de Türk cazı eskiye oranla sesini daha çok duyuruyor.
Özellikle Türkçe caza gönül veren müzisyenler, bu müziği ilgilisi olmayana bile sevdirmeyi başarıyor... Daha önce üç albüm yapan Şenay Lambaoğlu da bu isimlerden biri. Lambaoğlu yıllardır cazın Türkiye'deki en önemli müzisyenleriyle sahne alıyor. Festivallerin aranan isimlerinden. Kendisi bu kez de, bir Azeri türküsü olan Aman Avcı'ya getirdiği caz yorumuyla gündemde. Türküyü single olarak yeni yayınladı. Önceden de pek çok örnekleri olsa da, caza etnik ve buralı sesler ustaca teyellenirse her tür müzik dinleyicisi tarafından dinleneceğini bir kez daha kanıtladı. Yumuşacık rüya gibi bir ses... Cazın ferahlığı ve genişliği... Ve kulaklara çok tanıdık gelen bir türkü. Şarkıdaki gibi, "Hem tanıdık hem yepyeni"... Biz de yeni single'ını vesile edinip, Lambaoğlu'nun kapısını çaldık. Cazdan türküye açılan kapılardan geçtik...
- Müziğinizi, besleyen farklı kaynaklar ve müzikal hedefleriniz nelerdir?
- Hayatın her anı müziğimi besleyen zenginliklerle dolu. Bunun için bakmanın ötesinde farkındalıkla yaşamak, görebilmek ve içselleştirmek yeterli. "Yaşadığımız her an bize koca bir armağan" diye devam eden satırlar var mesela bir şarkımda. Şarkı söylemek de bana verilmiş en büyük armağan. Müziğimle kalplere dokunabilmek ve samimiyeti hissettirebilmek en büyük mutluluğum.
- Bugüne kadar hayat yolculuğunuzda hangi duraklardan geçtiniz, neler yaşadınız?
- Hayatımdaki en önemli durak sanırım kendi ayaklarım üzerinde durduğumu hissettiğim zamandı. İlk aşkımı yaşadığım, ilk şarkımı yazdığım, ilk sahneye çıktığım, özgürce duygularımı anlattığım ve ilk albümümü yayınladığım zamanlar çok değerli zamanlardı. Hâlâ da öyle.
- Türk caz sahnesinin önemli kadın vokallerinden birisiniz... Caz sizin için ne ifade ediyor? Müziğinizi sadece cazla mı tarif ediyorsunuz?
- Caz müziği, özgünlüğü, esnekliği, çok renkliliği, tekrarı olmayan anları, her seferinde yeni bir doğumu anlatıyor bence. Fakat ne yazık ki tüm birleştirici ve buluşturucu unsurlarına rağmen belirli bir kesim tarafından çok daha dar çerçevede tutulmaya çalışılıyor. Bense müziğimi tanımlamak ve sınıflandırmak istemiyorum. Gelişmek ve değişmek, yeni şeylerin peşinden giderek zenginleşmek istiyorum. Beğenilme kaygısı ise özgürce yaratılmak istenen her ürün üzerinde olumsuz etki yaratıyor. İçimden geldiği gibi şarkı söylemeye ve üretmeye devam etmek istiyorum sadece.
- Sizce Türkiye'de caz ve alternatif müzik üretimi ne durumda?
- Müzik, üzerindeki kalıplar kalktıkça su gibi akan ve kendini yenileyen bir hale dönüşecek. Bunun çok güzel örneklerini günümüzde de görüyoruz. Zamanın ruhu her şeye yansıdığı gibi sanata ve sanatçıya da yansıyor. Bağımsız müzik şirketlerinin yakaladığı bu rüzgar her yere dalga dalga yayılıyor.
- Son single'ınız bir Azeri türküsü, Aman Avcı. Bu türküyü söylemeye karar verme süreci nasıl gelişti? Türküler sizin için ne ifade ediyor?
- Aslında her insan bir türkü. Aslında her insan birçok türkü... Her insanın ağladığında yakacağı bir ağıdı, güldüğünde diline yapışan bir şarkısı mutlaka olmalı. Bu türküyü, düzenlemeyi de yapan Tolga Görsev'in yorumuyla dinlediğim andan itibaren kulağımdan hiç silinmedi. Daha sonra ortak proje haline getirmeye karar verdik.
TÜRK DİNLEYİCİSİ YENİLİĞE AÇIK
"Müzik sınırları, duvarları, zamanı aşarak var olabilir. Hayatında hiç caz müziğine ilgi duymamış dinleyicilere ulaşmak ve kalplerini kazanmak çok ama çok kıymetli benim için.Uzun yıllardır caz müziği ve farklı müzik türlerini buluşturabilmek için çeşitli projeler ve albüm çalışmaları yapıyorum. Gördüm ki, Türk dinleyicileri aslında yeniye ve farklı olana son derece sıcak bakıyor ve düşünülenin aksine çok daha açık görüşlü. Samimiyet barındıran işleri benimsiyor. Bizim bu işi üreten ve sektörün içinde yapımcısından dağıtımcısına hepimizin daha cesur ve yenilikçi olmamız gerekiyor. Çoğumuz kendi korku ve çekingenliğimizi dinleyicilere yükleyip risk taşımayan denenmemiş şeylere fırsat tanımıyoruz."
DÜNYANIN TÜRK DİNLEYİCİSİ YENİLİĞE AÇIK KALKIYOR ÜZERİMDEN YÜKÜ
- Şarkı söylemek iç dünyanızda nasıl yankı buluyor? Tarifi mümkün mü?
- Şarkı söylerken dünyanın tüm yükü sanki üzerimden kalkıyor. Kanatlanıp uçmaya başlıyorum. Bambaşka bir dünyanın kapısı aralanıyor. Orada sadece ve sadece gerçek duygular, samimiyet ve güzellikler var. - Müzik dışında esin kaynaklarınız neler? Doğa, edebiyat, sinema... - Yüzümü doğaya çevirmek ve ona dokunmak hayatın gerçek anlamını hatırlamamı sağlıyor. Dünyanın tüm boş kavgalarını kenara bıraktığımda ve doğaya sarıldığımda en gerçek sevgiyle tekrar tanışıyorum. Edebiyat, sinema ve tüm diğer sanat dalları aslında bu gerçek sevgiyi hatırlatmak için var. İnsan sevgisine giden yol işte bu duraklardan geçiyor.