En Zayıf Halka aslında yıllardır yurt dışında yayınlanan ve format itibariyle sunucunun sert mizaçlı olduğu bir yarışma programı. Ama Türkiye versiyonunda sunuculuğu Prof. Dr. İpek Farina üstleniyor ve o yarışmayı Türk kültürüne adapte ederek kendi üslubu ile farklı bir tarz yakalamayı hedefliyor.
Biz de akademisyen olan ve hayatında bu yarışmayla birlikte yeni bir sayfa açan Farina'yı yakından tanıyalım istedik. Notre Dame de Sion Fransız Kız Lisesi'ni bitirdikten sonra eğitimine Boğaziçi Üniversitesi İktisadi ve İdari bilimler Fakültesi İşletme Bölümü'nde devam etmiş, MBA eğitimini ABD'de tamamlamış bir isim Prof. Farina. Unilever A. Ş. Gıda Grubu'nda dört yıl marka yöneticisi olarak görev yapan Prof. İpek Farina'nın liderliğini üstlendiği, Rama Cansuyu projesi United Nations tarafından Dünya Çapında Yılın En Başarılı Çevre Projesi seçilerek ödül almış. Daha sonra Komili Holding'te pazarlama ve yeni ürün geliştirme direktörü olarak çalışmış.
Akademik hayata başladığından beri aynı vakıf üniversitesinde öğretim üyesi olarak çalışmanın yanı sıra sosyal bilimler enstitüsü müdürlüğü, dekanlık gibi yönetim kademesinde çeşitli görevler de üstlenmiş olan Farina, yarışma programı sunuculuğunun kendisine heyecan verdiğini söylüyor.
- Akademi ve iş dünyasında kadın olmak zor mu?
- Kadın olmak çok güzel. Kadın olsun, erkek olsun herkes eğitim ile kendini geliştirip, ayaklarını yere, bilgi ile sağlam basmak zorunda. Öyle olduktan sonra üstesinden gelemeyeceğiniz hiçbir şey yok. Erkeklerin çoğunlukta olduğu birçok alan olabilir ama kendinizi geliştirip yetiştirirseniz, hak ettiğiniz yere eninde sonunda geliyorsunuz. Hayat her zaman bir mücadele. Biz kadınlar aynı anda birçok şeyi yönetebilme ve idare edebilme becerisine sahip olduğumuz için birçok alanda başarılı olduğumuza ve karar verdiğimiz her şeyi gerçekleştirebileceğimize inanıyorum. Ancak başta ifade ettiğim gibi herşeyin başı öncelikle eğitim.
- Bir akademisyen olarak, üniversite bitirdiği halde çalışmamayı tercih eden kadınlar ile ilgili ne düşünüyorsunuz?
- Her kadının birçok şapkası var. Kadınlar sadece anne değil, hâlâ, teyze, abla olarak da çocukları, gençleri yetiştirmekte büyük rol oynarlar. Hayata karşı tutumumuz ve neler yaptığımız ile rol modeliz. Tabii ki, annelik ve eş olma önemli roller ama iyi eğitim almış, o şansa sahip olmuş bir kadının topluma karşı da borcu olduğunu düşünüyorum. Bir şirkete girip tam zamanlı çalışmak şart değil ama en azından Sivil Toplum Örgütlerinde çalışabilir, ihtiyacı olan insanlara ders verebilir, insana, topluma katkı sağlayacak projelerin içinde yer alabilirler. İyi eğitim almış insanların, eğitim alma şansına sahip olamamış veya farklı sorunları olan insanlara yardımcı olmak için kendi zamanlarından ayırmaları gerektiğini düşünüyorum.
- Günümüzde genç kızların rol modelleri çok farklı artık. Herkes kısa vadeli mutluluk peşinde, oysa kendi ayakları üzerinde durmak uzun vadede esas mutluluğu getiren şey değil midir?
- Kesinlikle. Mutluluk ve kendine yeterlilik duygusu dışarıdan enjekte edilebilen olgular değil. Bunları bireyin kendisinin yaratması gerekiyor. Hayatta her insanın kendine biçtiği bir misyon olmalı. Hayatı keyifle yaşamak, eğlenmek güzel şeyler ama birey olarak topluma hatta evrene karşı sorumluluklarımız var. Burada da aile ve kültür çok önemli. Kültür yalnızca bir okula gitmekle oluşmuyor, temeli aile içinde atılıyor. Eğitimin aile içinde başladığına inanıyorum. Zaten kendi değerleriniz adalet, emek, sevgi ve paylaşım gibi sağlam temeller çerçevesinde olduğunda, önceliklerinizi doğru belirleyerek her yaptığınızda, iş veya özel hayat fark etmeksizin iç dengenizi ve mutluluğu yakalayabiliyorsunuz.
KIZIM DA EŞİM DE DESTEKLEDİ
- Aileniz nasıl tepki verdi?
- Üniversitede okuyan bir kızım var. Kızım da, eşim de yaptığım şeylere her zaman destek verdiler. 15 yıldır hayatımın tamamını oluşturan akademik kariyerimin yanı sıra böyle yeni bir alana yönelmemde de bana cesaret veren öncelikle onlardır. Her yeni işe başlarken olduğu gibi bu proje önüme geldiğinde de eşimle konuştum, görüş ve önerilerini sordum. Açıkçası bu konuda çok şanslı olduğumu düşünüyorum çünkü eşim de, kızım da benim heyecan duyacağım her şeyde yanımda oldular. Kızımın da hayatta kendi kararlarını alması için destekçiyim.
HER YARIŞMADA 200 'E YAKIN SORU SORUYORUZ
- Yurt dışındaki versiyonda sunucular epey sert... Bizde durum farklı galiba...
- Haklısınız yurt dışındaki versiyonlarında sunucu oldukça sert. Biz farklıyız. "Ben hocayım, yarışmanın formatına zıt düşmeden kendi üslubumla hem yarışmacıların verdikleri cevapları sorgulamak hem de bilgi vermek zorundayım" dedim. Her yarışmanın kültüre adapte edilerek uygulanması lazım. Yapımcımız ve yönetmenimiz ile hem Fransa hem de Hollanda versiyonlarını izledik. İngiliz ve Amerikan versiyonlarını zaten biliyordum. İngilizlerin farklı bir kara mizah anlayışı var. Bu Amerika için de geçerli... Amerika'da 'roasting' diye bir komedi ekolü var. Birini karşınıza alıp büyük seyirci kitlesi önünde hakaret ediyorsunuz. Sadece bunun üzerine kurulu televizyon showları bile var. Ancak bizim kültürümüzde bu tarzın çok hoş karşılayacağını sanmam. Bu nedenle, yarışmanın yabancı formatlarını ekrana taşırken en önemli kriterin ülkenin geleneklerine uygun şekilde adapte edilmesi olduğunu düşünüyorum. Her yarışmada 200'e yakın soru soruyoruz. Aralarda yaptığım yorumlar ve eleştirilerin iki amacı var, yarışmacının verdiği cevabın nedenini anlamak ve doğrusunu anlatmak, ek bilgi vermek. Bunu yaparken yarışmacıları kırmadan, doğru bir üslupla yapmaya çalışıyorum.
- Bu sunuculuk bir misyonu da beraberinde getiriyor mu?
- Özellikle bilgi yarışmalarının sunucularının toplumlara rol model olduğunu gösteren araştırmalar var. Baktığınızda hem Kim Milyoner Olmak İster de, hem Güven Bana da sunucuların tecrübeleri, duruşları, samimiyetleri fark yaratan detaylar. Biz de ekip olarak, En Zayıf Halka'da doğru duruşu sergileyerek fark yaratan bir bilgi yarışmasını izleyicilerle buluşturmak için çalışıyoruz. Sokrates'ın söylediği gibi "Hiçkimseye bir şey öğretemem ama düşünmesini sağlayabilirim".
BİLGİ YARIŞMALARI ÜÇ JENERASYONU EKRAN BAŞINA TOPLUYOR
- Bir yarışma programını sunmaya başladınız. Nasıl yollarınız kesişti?
- Daha önce kendi uzmanlık alanım olan pazarlama ve markalaşma stratejisi üzerine yaptığım programlar oldu. Ama bilgi yarışması sunmak gibi bir şey aklımdan geçmezdi. Kendimi sunucu olarak da görmüyorum. Bir sunucu arıyor olsalardı, Türkiye'de sunuculuk yapan çok değerli isimler var. Yarışmanın formatı gereği aradıkları kişi bir öğretim üyesiydi, hocaydı. Benim de katıldığım ulusal ve uluslararası konferanslarda paylaştığım çalışmalar, yayınlarım, hayata geçirdiğim projeler çerçevesinde üniversite ve iş dünyasından geniş bir çevrem var. Bu yarışmayı sunabilecek öğretim üyesi arayışında ismim paylaşılmış. Yapımcımız Mehmet Çam ve yönetmenimiz Hüseyin Karagöz geldiler, görüştük. Ancak bu konuda bir tecrübem yoktu ve öncelikle bu formatın bana uygun olup olmadığımı sorgulayarak yola çıktım. Bu zor bir yarışma. Formatı incelediğimde öğretim üyesi kimliğime uygun olduğunu düşündüm.
- Formatla ilgili neler düşünüyorsunuz?
- Televizyon sadece bir eğlence aracı değildir. Bu bağlamda, ben bilgi yarışmalarının eğitici bir yanı olduğunu düşünüyorum. Pek çok ülke özellikle bilgi yarışmalarını toplumsal birlik ve beraberliğin sağlanması, geleneksel aile yapısının ve değerlerin devamı için kullanıyor. Amerika'da İkinci Dünya Savaşı sonrasında bilgi yarışmaları, tüm aile bireylerinin birlikte zaman geçireceği ve kendi kültürlerini öğreneceği bir araç olarak kullanıldı. Hindistan yakın zamanlarda özel bilgi yarışmalarıyla etnik farklıları gidermek ve ortak bir platform yaratmak amacıyla bilgi yarışmaları düzenledi. ABD' nin yıllar süren bilgi yarışması Jeopardy bugün artık okullarda oynatılıyor ve neredeyse bir sınav modeli olarak kullanılıyor. Ayrıca bizler de derslerde oyunla eğitim konusunu çokça tartışıyor ve kullanıyoruz. En Zayıf Halka'nın eğitim amacına da hizmet eden bir program olduğunu düşünüyorum.
- Soruların hazırlanması aşamasında bir katkınız var mı?
- Sorular profesyonel bir ekip tarafından hazırlanıyor, soru yazarlığının ve soru doğrulamanın ne kadar önemli bir iş olduğunu bu yarışmada yakından tecrübe etmiş oldum. Ben burada soruları ileten taraf olarak duruyorum.