Milli sporcu Ayhancan Güven, 14 Temmuz'da İngiltere'de Silverstone pistinde koşulan Porsche Mobil1 Supercup dördüncü ayağından zaferle ayrıldı. Son dönemde arka arkaya elde ettiği başarılarla göğsümüzü kabartan sporcumuzun podyumda İstiklal Marşı çalarken yaşadığı duygulu anlar izleyen herkesi derinden etkiledi.
Bu önemli zaferin heyecanını paylaşmak için İstanbul'a döner dönmez Güven'le bir araya geldik. Sadece yeteneği ile değil, kişiliği de örnek bir sporcu Güven. Azimli, çok çalışkan... Gönülden bağlı olduğu bu sporu yaşadığı tüm imkansızlıklara rağmen başarıyla yapmayı sürdürüyor. "Şu ana kadar yaptığım fedakarlıkları çevreme bile anlatmıyorum ki bana deli demesinler" diyor. Genç pilotun hikayesini kendisinden dinledik.
- Babanız Hakan Güven eski bir yarışçı. Onu pistte ilk gördüğünüz günü anımsıyor musunuz?
- Birkaç aylıkken babamla pistlere gitmeye başlamışım. O motor sesiyle, adrenalinle büyüdüm. Üç-dört yaşımdayken de Playstation'da yarış oyunları oynamaya başlamışım. Beş yaşımda babam beni karting'e başlatmış.
- Özel izinle değil mi?
- Evet. Türkiye'de kartinge başlama yaşı minimum altı. Babam federasyona benim özel şartlarda yetiştirildiğimi, hazır olduğumu söyleyip her türlü sorumluluğu kabul ettiğini de belirten bir dilekçe yazarak özel izin alıyor. Yedi yaşımdayken yüzlerce pilotun katıldığı Türkiye çapında bir şampiyonada ilk 25 pilot arasına girdim. Sonra yurt dışı başarıları da geldi ama imkansızlıklar yüzünden piste ara verdim. 16-17 yaşıma kadar simülasyon üzerinde yarışmaya devam ettim.
- Bu arada piste çıkmak için çabalar devam ediyor mu?
- Ulaşmadığımız firma kalmadı ama bu sporun amacını bir türlü insanlara anlatamadık. Ama çalışmayı hiç bırakmadım. 17 yaşımdayken Volkicar şampiyonasına katıldım. Daha ilk yarışlarımda Türkiye'nin en başarılı pilotlarının rekorlarını kırdım. Ardından 2016'da TOSFED Yönetimi, "Türkiye'nin en hızlı pilotunu belirleyeceğiz ve bu pilotu destekleyeceğiz" diyerek Şampiyonlar Şampiyonası'nı düzenlemedi. Yarışın sonunda şampiyon oldum. TOSFED'in de desteğiyle bir yıl sonra yurt dışına açıldım.
- Başarıların ardından size sponsor olmak isteyenler de çıktı mı?
- Gençlik ve Spor Bakanı Mehmet Muharrem Kasapoğlu bana destek oluyor. TOSFED'in onursal başkanı Serkan Yazıcı ve başkanımız Eren Üçlertoprağı keza öyle. Bu destekler çok değerli. Türkiye'de hâlâ sponsor bulmakta sıkıntı yaşıyorum. Oysa ki bu yarışları milyonlarca insan izliyor. İngiltere Kraliçesi bile İstiklal Marşı'nı dinledi. İnşallah istikrarımı sürdürebilirsem dünyaya marşımızı ezberleteceğiz. Fransa'da yarışı kazandığımda İstiklal Marşı'nı çalacaklar, marşı bulamadılar. Podyuma çıkıyorum, Türk Bayrağı bulunamıyor. Biz önemli bir ülkeyiz. Kendim için değil, Türkiye için yarış kazanıyorum.
GÜÇ GÖSTERGESİ
- Başarılarınızla gençlere örnek oluyorsunuz. Bu spora ilgi arttı mı?
- En büyük hayallerimden bir tanesi kendimden sonraki nesle yatırım yapmak. Türkiye'nin dünya çapında 10 tane pilotu olsa, konumu da çok farklı olur. Çünkü motorsporları gelişmiş ülkelerin başarılı olduğu, teknolojinin, tekniğin, zekanın ön planda olduğu bir spor. Bu alanda başarılı olan ülkeler hep güçlü ülkeler. Türkiye gibi bir ülkenin bu alanda güçlü olması dünyaya da mesaj olacaktır.
- Bu sporda kimler başarılı olur?
- Söylediğimde insanlar çok şaşırıyor ama günlük hayatımda arabayı çok yavaş kullanırım. "Yarışçıyım" dediğimde insanlar çok çılgın biri olmamı bekliyorlar. Bu sporu yapmak isteyenin elbette yeteneği olmalı. Ve çok çalışmalı. Pes etmemeli.
- "Çok çalışmalı" derken nasıl bir tempodan bahsediyorsunuz?
- Üç-dört saati bilgisayar ortamında, iki saat kadar da fiziksel olmak üzere günde altı saat çalışıyorum. Yarış dönemlerinde 10 saatte kadar çıkıyor bu süre. Yarışacağım pistte yabancı pilotlar gidip antrenman yapabiliyor ama ben imkansızlıklar nedeniyle bilgisayarda piste hazırlanıyorum. Bu yüzden rakiplerim 10 saat çalışıyorsa ben 100 saat çalışıyorum.
- Yarıştan önce koltuğa oturduğunuzda ne hissediyorsunuz?
- Otomobilin içinde olmak çok farklı bir adrenalin. Yarıştan hemen önce pistteki ışıkların yandığı an var. İlk ışık yandığındaki heyecanı anlatamam. Herkes sizi izliyor ve sizin ayağınız pedalda milimetrik hesaplar yapıyorsunuz.
- Formula 1 hayaliniz var mı?
- Önemli olan şu an girdiğim yarışları kazanmam. Kazandıkça zaten önünüzde kapılar açılıyor. İleride "Seni Formula 2'ye sokacağız" derlerse oraya da girip kazanmak isterim. Sonra da Formula 1'e çıkarım.
AYHANCAN LÜTFEN YAVAŞ GİT
- Anneniz izliyor mu maçlarınızı?
- 9-10 yaşlarımda bir kazada ayağım kırıldı. Annem o günden sonra motorsporlarıyla bağını kesti. Beni de okumaya yöneltmeye çalıştı. Ben de onu üzmedim, eğitimime de önem verdim. Şimdi artık "Oğlum için hayırlısı neyse o olsun" diyor. Ama yarışları izlemiyor. Yarış sırasında markete gidip alışveriş yapıyor. Yarış bitmiş, İstanbul'a dönmüşüm, yanındayım ama yine de tekrarını bile izlemiyor. Hatta küçükken bir yarışa giderken bana "Ayhancan lütfen yavaş git" dediğini anlatıyor ablam.
- Eğitim devam ediyor mu?
- Mekatronik mühendisliği okuyordum ama dondurdum. Çünkü yarış tarihleri ile finaller, vizeler çakışıyordu ve açıkcası üniversitem bana yardımcı olmadı.
EV KAMP ALANI GİBİ
"Bir aile şirketi gibiyiz. Ablam psikolog, eniştem spor hocası, babam eski bir yarış pilotu bana koçluk yapıyor. Annem çok güzel yemek yapar. Beni çok sağlıklı besliyor. Evimiz küçük bir kamp gibi. Yarışlara fiziksel olarak hazır olmam gerekiyor. Yarış sırasında arabanın içi çok sıcak oluyor, 60-65 derece. Bir yarışta iki kilo su kaybediyorsunuz. Kullandığımız arabaların pedalları, direksiyonları çok sert. Stres altındasınız. Vücudunuzdaki en ufak bir güçsüzlük sizi psikolojik olarak bitiriyor."