Tarih 24 Nisan 1984... Günlerden salı... Pangaaltı'ndaki İnci Sineması'nı dolduran sinemaseverler tarihi bir gün yaşadıklarının farkında olmadan, İKSV'nin düzenlediği Sinema Günleri'ndeki 44 filmden birini izlemek için bekliyor... Ama yaklaşık iki saat sonra salondan çıkarken sinemada başka türlü bir yolculuğa çıktıklarını artık biliyorlar... Sonradan İstanbul Film Festivali'ne evrilecek Sinema Günleri'nde o gün ünlü Rus yönetmen Tarkovski'nin 1983 yapımı Nostalghia filmi gösterilmişti. Ve Türkiye işte o gün usta yönetmen ile tanışmıştı. O tarihi gösterime katılan, sonradan sinema yazarı olacak Murat Özer "Film, festivale bomba gibi düşmüştü. Herkes Tarkovski'yi ve filmini konuşuyordu" diyerek anımsıyor o günü.
Türkiye'nin Tarkovski macerasında bir milat olarak kabul edilir o salı. Sinema Günleri'ni düzenleyen, İstanbul Film Festivali'nin de yıllarca direktörlüğünü yürüten Hülya Uçansu yıllar sonra yazdığı kitabında "24 Nisan 1984 bana göre iflah olmaz Tarkovski hayranlığının tohumlarının atıldığı tarih oldu. Sonraki yıllarda sinemaseverlerin Tarkovski tutkusu hiç azalmadan hep sürdü" yazarak bu maceranın fitilini nasıl yaktıklarını anlatacaktı.
ÜÇ AY SONRA BATI'YA İLTİCA ETTİ
1984'ün temmuz ayında Rus yönetmen Tarkovski'nin Batı'ya iltica etmesi onu dünyanın gündemine farklı bir şekilde getirmiş olsa da bu eyleminden yaklaşık üç ay önce yönetmen Türkiye'de sinemaseverlerin gönlünü çoktan çelmişti. Ertesi yıl festivalde bir Tarkovski belgeseli gösterildi. Ama ne bir film ne de onunla ilgili bir belgesel, sinemaseverleri kesmiyordu.
1988'de artık İstanbul Film Festivali adını alan etkinlikte, Tarkovski'nin sonradan birçok yönetmeni, sinemaseveri etkileyecek olan Ayna, Ivan'ın Çocukluğu, Kurban, Solaris, Stalker, Adrey Rublev'den oluşan toplu gösterimi yapıldı. Bu toplu gösterim ülkemizde Tarkovski tutkusunun altını öyle bir harlandı ki yıllar sürecek Tarkovski sevdasının önüne hiçbir şey geçemedi.
Türkiye'de Tarkovski'nin bir filminin gösterilmesinin üzerinden tam 35 yıl geçti. Ve 35 yıl sonra usta yönetmenin üç filmi, Ayna, Solaris, Stalker Başka Sinema'nın programında gösterime girdi. Böylesi ilk defa oluyordu. Hep filmleri festivalde gösterilen yönetmenin üç filmi aynı anda vizyondaydı. Tarkovski maceramızda bu da yeni bir aşamaydı.
HER KESİMDEN SEVENİ VAR
16 Haziran Pazar günü erken saatlerde Kadıköy Sineması'nda Solaris'i beş kişi izleyince biraz hayal kırıklığı yaşadığımı söylemeliyim. Benim dışımdaki dört kişi üniversite öğrencisiydi. O günün Babalar Günü olması ve erken saatte filmi izlememiz nedeniyle sayımızın düşük olduğunu düşünüyordum. Pazartesi günü ilk üç gün rakamları açıklanınca haklı olduğumu gördüm. İlk üç günde yönetmenin filmlerini yaklaşık 3 bin 500 seyirci izlemişti. Bu da Türkiye'de iflah olmaz Tarkovski tutkusunun kuşaktan kuşağa aktarılarak hâlâ devam ettiğini gösteriyordu.
35 yıl içinde özellikle sinema çevrelerinde efsaneleşen, birçok yönetmeni etkilediği gibi, türlü entelektüel tartışmalara da neden olan bir yönetmen Tarkovski. Sinemayla biraz ciddiyetle ilgilenen her kesimden insan Tarkovski'yi sever ve ona sahip çıkar. Herkes kendi perspektifinden Tarkovski'ye ve onun filmlerine anlam yükler. Bazen bu anlamlar çelişir, çatışır o zaman da ağırlıklı dergilerde günler, haftalar süren tartışmalar yaşanır.
Elbet bir sinemacının filmleri ve sinemasıyla böyle yaşaması çok kıymetli. Ama bunun yan etkileri de olmuyor değil. Öyle ki Tarkovski ülkemizde adeta dokunulmaz bir yönetmen haline geldi. Kimileri tarafından ilahlaştırılıp, efsaneleştirildi ve kendi gerçekliğinden koparılıp, yeniden üretilerek insanlara sunuldu. Bu da zaman zaman eleştiri konusu oldu... Başka Sinema salonlarında yönetmenin üç önemli filmi vizyonda. En iyisi gidip yönetmenin filmlerini izlemek ve Tarkovski ile direkt tanışmak.
ÖYLE Kİ MÜZİSYEN BİLE OLDU
Türkiye'de, 1988'de İstanbul Film Festivali'nde Tarkovski'yi izleyenler aslında şanslı azınlıktı. Çünkü 90'lı yıllarda Tarkovski rüzgarı eserken, yönetmeni merak edip filmlerini izlemek isteyenlerin o filmlere ulaşma şansı yoktu. Dolayısıyla yönetmenle ve sinemasıyla ilgili ancak onun filmlerini izleyebilen o şanlı azınlığın görüşleri ortalıkta dolaşıyordu. Bu durum 2000'li yıllarda Cnbc-e'de yönetmenin filmlerinin gösterilmesi, yine İstanbul Film Festivali'nde sıklıkla filmlerine yer verilmesiyle değişti. Uzun bir süreçti bu. Yıllar sonra onun filmlerini izleyince, Tarkovski ve sinemasının zaman zaman nasıl bağlamından koparılarak tartışıldığını anladık.
Bu süreçte kimi zaman 'kazalar' da olmuyor değildi. Şehir efsanesi olarak günümüze gelen ama bu muhabbete tanık olmuş birinden teyit ettiğim kaza da şöyle gerçekleşiyor: Tarkovski'yi Çaykovski ile karıştıran bir zat, onun nasıl büyük müzisyen olduğunu anlatıyor ortamlarda. Tarkovski'nin sinemacı olduğu hatırlatılsa bile zat-ı muhterem iddiasından vazgeçmiyor. Böylece Tarkovski'nin sinemacı kimliğinin yanında bir de müzisyen kimliği iliştiriliyor.
'TARKOVSKİ GİBİ FİLMLER YAPACAĞIM'
Nuri Bilge Ceylan 90'larda verdiği söyleşilerde Tarkovski'yi çok sevdiğini hep dillendirdi. Yıllar sonra sinema dergisi Sight&Sound'da yayımlanan en iyi 10 film listesinde Tarkovski'nin Ayna'sı ile Adrei Rublev'ye yer verdi. Uzak'ta "Bize derdin ki, ben sinemaya geçip Tarkovski gibi filmler yapacağım" repliğiyle de ustaya kıymetli bir selam çaktı.
Tarkovski'yi çok seven bir başka yönetmeniz ise Semih Kaplanoğlu'dur. Kaplanoğlu "O benim pirim. Tarkovski film yapmasa benim film yapma güdüm bu kadar keskin olmazdı" diyecek kadar sever yönetmeni. Filmlerinde ama özellikle de son film Buğday'da Tarkovski'ye saygısını hem görsel hem de anlatım olarak sunar. Tarkovski'nin açtığı yoldan gitmese de Murat Şeker de yönetmen olmaya onun Stalker filmini izledikten sonra karar verir. Kutluğ Ataman'ın en sevdiği 10 filmden biri de yine yönetmenin Solaris'idir.
İLK İZLEDİĞİNDE KÜFÜR ETMİŞTİ AMA...
Rusya'da Tarkovski'nin mezun olduğu sinema okulunda okuyan yönetmen Semir Aslanyürek kendi kuşağı içerisinde sinemacının filmlerini ilk izleyenlerdendir. Hazırlık döneminde bir Rus arkadaşının verdiği biletle Stalker'ı Rusya'da gösterime girdiği 1979'da izler. Sıkılır filmi izlerken, içinden arkadaşına okkalı bir küfür bile eder. Arkadaşıyla tekrar aynı filme gittiğinde bu sefer fena bulmaz. Sonra sinema okulunda okurken tekrar izler Stalker'ı, artık iyi bir film izlediğini düşünmektedir. Stalker zaman içerisinde Aslanyürek'in hayatının kült filmi olur. Tarkovski de en sevdiği yönetmenlerden biri. Yıllar sonra onun ders notlarını Tarkovski'den Sinema Dersleri diye kitaplaştırır. Kitapta Tarkovski'nin mitleştirilmesine karşı çıkıp onun insani özelliklerini öne çıkaran portresini de yazar.
YAVUZ TURGUL'DAN İTİRAZ
90'lardan sonra yönetmen olmaya başlayan kuşak için Tarkovski önemli bir kapıdır. Çoğu bu kapıdan içeri girmiştir. Ama Tarkovski'nin dokunulmaz kılınacak kadar yüceltilmesi zaman zaman eleştiri konusu da olur. Usta yönetmen Yavuz Turgul bir söyleşisinde "Cumhuriyet kuşağının içinde kendi kendimizi beğenmeme, kendimizi küçük görme hali var. Reddettiğin takdirde sığınmacı olup Fransız sinemasına gidersin, Tarkovski'ye gidersin" diyerek bu durumu eleştirir.
NEDEN TARKOVSKİ OLAMIYORUM?
Tarkovski'nin sinemamız ve yönetmenlerimiz üzerindeki etkisi kesintisiz sürüyor. 2015'te yönetmen Murat Düzgünoğlu, Türk sinemasında yönetmenlerin üzerindeki Tarkovski etkisi anlattığı Neden Tarkovski Olamıyorum? adlı bir film çeker. Filmde dizi film çeken bir yönetmenin bağımsız film yapmak için verdiği mücadele anlatılır. Film özellikle 90'larda arkadaş grupları arasında yaşanan, çoğu bağlamından kopuk Tarkovski tartışmalarıyla da inceden inceye eleştirir.