İş Sanat Kibele Galerisi, Türk şiirinin büyük ismi Nâzım Hikmet'in 63 yıllık yaşamından kesitler taşıyan Nâzım'a Yolculuk sergisine ev sahipliği yapıyor. Şairin Selanik'ten Moskova'ya kadar uzanan büyük yolculuğuna eşlik eden sergide, genç yaşından itibaren hayallerinin peşinden giden Nâzım Hikmet'in hayatı ile ilgili şimdiye kadar bilinmeyen yönlerine dair izler bulmak mümkün... 2 Mayıs'ta ziyarete açılan sergiyi 22 Haziran'a kadar dileyenler görebilecek. Biz de Kibele Galerisi'ne gittik ve serginin küratörlüğünü üstlenen Prof. Dr. Haluk Oral ile Nâzım'ın hikayesini konuştuk. Dile kolay serginin ardında Haluk Oral'ın 30 yıllık emeği söz konusu. Oral, 30 yıldır sahaflardan, açık artırmalardan, yurt dışından, özel koleksiyonlardan topladığı bilgi, belge, tablo ve fotoğrafları bir araya getirdiği bu sergide büyük şairin hayatının bilinmeyen yönlerine de odaklanıyor. Bununla birlikte Nâzım Hikmet'in annesi Celile Hanım'ın ve oğlu Mehmet Hikmet'in yaptığı tablolar, orijinal el yazılı mektupları, kitaplarının ilk baskıları öne çıkan eserlerden sadece bazıları... İşte Haluk Oral tüm bu parçaların nasıl bir araya geldiğinden Nâzım'ın bugünlere bıraktığı mirasa, birçok şeyi bizlere anlattı.
- Sizce bu sergiyi ziyarete gelecek insanlar nasıl bir Nâzım ile karşılaşacaklar?
- Buraya gelecek her insanın Nâzım hakkındaki bilgisi aynı seviyede olmayacaktır. Örneğin Kurtuluş Savaşı yıllarında Nâzım'ın Anadolu'ya gittiğini bilmeyen insanlar gelip "Aa Anadolu'ya mı geçmiş" diyorlar. Herkes kendi dağarcığı doğrultusunda farklı bir Nâzım görecek.
- Yaşamının ve ölümünün üzerinden yıllar geçmesine rağmen Nâzım'ın hâlâ konuşulan bir yazar olmasının sizce sebepleri neler?
- Nâzım Hikmet Türkçeyi çok çok iyi kullanan, Türkçeye çok saygı duyan bir insan. Ben ona 'Türkçenin en önemli sancaktarlarından biri' diyorum. Bence onu bugün hâlâ böyle anıyor olmamızın önemli sebeplerinden biri bu...
- Sizce biz Nâzım'ı ne kadar iyi tanıyoruz?
- Türk insanının sadece Nâzım Hikmet konusunda değil herhangi bir meseleyi bilme, tanıma konusunda yelpazesi o kadar geniş ve farklı ki genelleme yapmak çok güç... Ama sosyal medyaya baktığınızda Nâzım'ın hayatına dair en çok karşılaşacağınız şeyler nedense aşk hayatı ve magazinel bilgiler oluyor. Şiirinin incelenmesi ile ilgili bir şey göremediğiniz gibi Nâzım'a ait olmayan birçok dizenin altında onun imzasına rastlarsınız. Sıkıntılı olan bu. Şu da açık ki Nâzım her dönemde ilgi çeken bir isim. Tanıyan da tanımayan da onunla ilgili bir şeyler söylemeyi seviyor...
- Peki, Nâzım Hikmet'in gerek yaşadığı dönemde gerekse sonrasında 'öteki' olmasını neye bağlarsınız?
- Nâzım, ödün vermeyen bir karakter. İnancından, ideolojisinden asla taviz vermiyor. Onun yaşadığı dönemde ise Türkiye benzersiz günlerden geçiyor, dile kolay yeni bir devlet kuruluyor. Nâzım'ın birçok arkadaşı da bu inkılabı gerçekleştirecek kadroların içinde yer alıyor. Ben bu konularda çok ahkam kesebilecek biri değilim. Sadece şunu söyleyebilirim ki, Nâzım hayatı boyunca hiçbir zaman rahat yaşayabilmek için kendi düşüncelerine aykırı davranacak ve bunun üstüne bir gelecek inşa edecek bir adam değildi. Zamanın şartlarına göre de kabul edildiği zamanlar da oldu, kabul edilmediği de...
- Bu sergiyi hazırlarken öncelikleriniz neler oldu?
- Nâzım'ın iyi bir insan olduğunu göstermeye çalıştık. Siyasi görüşü size uyar uymaz ama zor zamanlarda da dürüst kalabilmiş bir insandı.
- Sizin en çarpıcı bulduğunuz parça hangisi diye sorsak?
- Müşir Mehmet Ali Paşa ile Nâzım Hikmet'in 40 yıl arayla aynı şiiri yazmış olmaları... Müşir Mehmet Ali Paşa, Nâzım'ın anne tarafından üç kuşak büyük bir akrabası. Açıkçası 19 yaşındaki Nâzım'ın hiç duymadığından emin olduğum, büyük büyük bir akrabasına ait bir şiirin aynısını yazması beni çok etkiledi ve bunun da üzerine Nâzım'ın aile bağlarına daha detaylı bakmaya başladım.
19 YAŞINDA FİKİR DÜNYASI DEĞİŞİYOR
- Size göre Nâzım Hikmet'in hayatındaki en önemli kırılma noktaları neler olmuş?
- En önemli kırılma noktası, Kurtuluş Savaşı sırasında Anadolu'ya, İnebolu'ya geçtiğinde orada Almanya'dan gelmiş Spartakislerle (Birinci Dünya Savaşı sırasında Almanya'da kurulan Marksist örgüt) karşılaşması. Burada sosyalist düşünceyle tanışıyor.
- O zamana kadar hiç bu ideolojiye dair bir eğilimi yok değil mi?
- Haberi bile yok. 19 yaşında öğreniyor ve fikir dünyası baştan aşağı değişiyor. Sonrasında Bolu'da bir müddet öğretmenlik yapıyor ardından da Rusya'da bir üniversiteye gidip ekonomi okuduktan sonra da tamamen komünist oluyor. İdeolojik kırılma noktası olarak bunu söyleyebiliriz. İnsani açıdan ise annesi ile babasının ayrılmasının çok önemli olduğunu düşünüyorum.