İstanbul'un fethinin yıldönümlerinde, ilkokulların duvarlarına asılan Fatih Sultan Mehmed resimlerinin, saray ressamı Zonaro'nun yaptığı tablolar olduğunu çoğumuz yıllar sonra öğrendik. 2. Abdülhamit'in istediği doğrultusunda 1903 ile 1909 arasında dört tablo yapan Zonaro'nun bu resimleri, yıllarca fetihle ilgili görsel hafızamızın en önemli unsuruydu.
(1876 Benjamin Constant)
Özellikle 1903'te yapılan Fatih Sultan Mehmed'in Topkapı'dan İstanbul'a Girişi adlı eser, fetih denilince aklımıza gelen neredeyse ilk görüntüydü. İşte bu görüntünün yıllar geçtikçe yeni yeni versiyonlarıyla karşılaşıyoruz. Hatırlanırsa sekiz yıl önce sanat tarihçisi ve eleştirmeni Ömer Faruk Şerifoğlu, ressam Hüsnü Tengüz'ün Sanat Hayatım adlı hatıratını ortaya çıkarmış, Zonaro'nun fetih resimlerinden ikisinin kompozisyonun şehit ressam Hasan Rıza'nın eserlerinden esinlenerek yaptığını anlamamızı sağlamıştı. Böylece kolektif hafızamızdaki Fatih Sultan Mehmed'in Topkapı'dan İstanbul'a Girişi eseri iki tane olmuştu.
(Ali Sami Boyar'ın Fatih Sultan Mehmed'in İstanbul'u Fethi adlı tablosu (üstte), Fransız ressam Benjamin Constant'ın fetih tablosunun (solda) bir benzeri. Boyar'ın neden Constant'ın Fransa'daki Agustin Müzesi'nde bulunan (sol üstte) tablosunun benzerini yaptığı bilinmiyor.)
Balkan Savaşları'nda şehit olan Hasan Rıza 1898'de Fatih'in İstanbul'a girişini kağıt üzerine tarama kalemle resmederken, Zonaro bu kompozisyonu yağlı boya tablo haline getirmişti. Tengüz de Zonaro bu tabloyu yaparken sanatçının atölyesini ziyaret gitmiş ve gördüklerini hatıratında anlatmıştı: "Zonaro yağlıboya ile yapmakta olduğu tabloda Fatih'in bindiği atın resmiyle meşguldü. Bu tablo gibi aslı Askeri Müze'de bulunan Fatih'in Büyük Topları Edirne'den İstanbul'a Nakli adlı tablosu da Hasan Rıza'nındır ve Zonaro tarafından kopya edilmiştir."
(1898 Hasan Rıza) Zonaro'nun 1903'te yaptığı Fatih Sultan Mehmed'in Topkapı'dan İstanbul'a Girişi adlı eserini,
Hasan Rıza'nın resminden esinlenerek yaptığı sekiz yıl önce ortaya çıkmıştı.
HASAN RIZA MİLLİ BİR HİS VERMİŞTİ
Sekiz yıl önce bu gerçek ortaya çıktığında, Fransız ressam Jean-Joseph Benjamin-Constant'ın 1876'da yaptığı Entry of Mehmed II Into Constantinople on the Twenty Ninth of May 1453 (29 Mayıs 1453'te 2. Mehmed'in İstanbul'a Girişi) tablosu pek gündeme gelmemişti. Fakat Hasan Rıza'nın kompozisyonuna benzeyen bir resmi Constant daha önce yapmış, hatta Fransa'da sergilemişti. Bugün Fransa'nın Toulouse kentindeki Agustin Müzesi'nde bulunan 6.9 metre boyundaki ve 5.3 metre enindeki devasa resimle Hasan Rıza'nın resmi arasında yaklaşım farkı vardı. Constant daha oryantalist bir bakışla Fatih'in İstanbul'a girişini resmederken, Hasan Rıza bir anlamda o kompozisyonu yerelleştirmiş, güçlü bir milli his vermiş, Fatih'i ve çevresindekilerin yüzlerini daha belirgin hale getirmişti. Fakat iş burada bitmedi... Şimdi yeni bir fetih tablomuz daha var. O da Ali Sami Boyar'ın yeni ortaya çıkan Fatih Sultan Mehmed'in İstanbul'u Fethi resmi. Geçtiğimiz günlerde Bali Sanat Galerisi'nde açılan Başyapıtlar Koleksiyonu'nda yer alan, 2.26 metre yüksekliğinde 1.8 metre genişliğindeki tablo bu sergiyle ilk defa gün yüzüne çıktı. 1 milyon 750 bin dolara da satışa çıkarıldı. Bali Sanat Galerisi'nden Hakan Bali "Bu eser yıllarca kökleri Osmanlıya kadar giden, Bursa'da yaşayan bir ailenin elindeymiş. Yakın zamanda bir koleksiyonere satılmış. Biz de bu sayede haberdar olduk" diyor.
(1903 Zonaro)
BELKİ DE FRANSA'YA GİTTİĞİNDE GÖRDÜ
Bali, Boyar'ın tablosunun resim eksperi Bayram Karşit tarafından incelendiğini ve Karşit'in 'orijinaldir' onayı verdiğini söylüyor. Karşit de Ali Sami Boyar'ın böylesi bir tablosu olduğunu görünce şaşırmış. Genel olarak Boyar'ın çizgisinin dışında bir tablo olduğunu söylemiş. 1880-1967 yılları arasında yaşayan Ali Sami Boyar'ın resmi, Jean-Joseph Benjamin- Constant'ın 1876 tarihli resmiyle neredeyse aynı. Arada boyut farkı var. Boyar'ın tabloyu ne zaman yaptığı bilinmiyor. Çünkü tabloda tarih yok. Fakat sanatçının 1910'da Fransa'ya gittiği, Ulusal Güzel Sanatlar Akademisi'nde Fernand Cormon'un atölyesinde 1914'e kadar çalıştığı biliniyor. Bali "Ali Sami Bey belki de Fransa'ya gittiğinde gördü bu resmi ve yaptı. Tam olarak resmin hikayesini nedir bilemiyoruz" diyor. İstanbul'un Fethi, bir çağı kapatıp bir çağı açacak kadar önemli bir olaydı. Hâlâ tarihçiler arasında bile bu fethin nasıl gerçekleştiği konusuna itilaflar var. Ne gerçek ne efsane belli değil. Böylesi önemli bir olayın efsaneleşmesi ve bu efsanelerin de zamanla gerçek gibi anlatılması ise olayın biraz da büyüklüğünden kaynaklanıyor. Ama bu önemli fetihle ilgili biliyoruz ki elimizde iki farklı kompozisyon ve dört tablo var.
BULMACA GİBİ TABLO
Ali Sami Boyar'ın 1914'te kurulan İnas Sanayi-i Nefise Mektebi'nin ilk müdürü olduğunu, Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk parası ve pulunu çizdiğini, yurt dışında sergiler açtığını hatırlatan Şerifoğlu "Ali Sami Boyar resim tarihimizin önemli sanatçılarından biri. Belki de sipariş üzerine de çizmiş olabilir. Şimdi ne söylersek spekülasyon olur. Ciddi bir şekilde araştırma yapmak gerek" diyor. Hakan Bali de Boyar'ın tablosunun bulmaca gibi olduğunu söylüyor: "Neden Costant'ın kompozisyonunu çizdi, bunu yaparken nasıl bir iddiası vardı, eseri ne zaman yaptı, tüm bunları öğrenmek için sıkı bir literatür araştırması yapılmalı. Ama hem eski hem de yeni yazıyla imza attığı ve imzasında Boyar soy ismini kullanmadığı düşünülürse 1900'lerin ilk yarısında eseri yaptığını söylemek mümkün."
GRAVÜRLERİN İZİNDEN GİTMİŞ OLABİLİRLER
Constant, Hasan Rıza, Zonaro, Ali Sami Boyar... Bali, bu sanatçılar arasındaki etkileşimin sebebinin İstanbul'un fethini anlatan gravürlerden kaynaklanmış olabileceğini düşünüyor: "Biri bir kompozisyon bulup diğerleri ondan almış gibi bir durum yok aslında. Fetih, resimler çizilmeden yaklaşık 450 yıl önce gerçekleşmiş. Sonrasında tarihçilerin anlatımından yola çıkılarak, zaman içerisinde çizilmiş çeşitli fetih gravürleri var. Sanatçılar bu gravürleri görmüş, bu gravürlerin izinden gitmiş olabilirler. Bir de meseleye bugünün değerleriyle bakmamak gerek. Nihayetinde kompozisyonlar benzer olsa da o dönemin sanatçıları teknik ve boyutla farklılaştırıyorlar üsluplarını" diyor. Sanat tarihçisi Ömer Faruk Şerifoğlu da Bali ile benzer fikirde. Şerifoğlu "O dönem fetihle ilgili görsel bir hafıza oluşturulmak isteniyor. Zonaro'nun dört tane fetih tablosunu Abdülhamid'in isteğiyle yaptığını biliyoruz. Çünkü müzeler açılıyor. Bu müzelere eser gerek. Zonaro bu eserleri yaparken kaynak taraması yaptığını anılarında anlatıyor. Hasan Rıza'nın resimlerinden yola çıktığını da Hüsnü Tengüz hatıratında yazmış. Bu sanatçıların kompozisyonları benzer olabilir hatta birbirlerinin resmini görmüş olmaları da muhtemel. Ki Zonaro Hasan Rıza'nınkini görmüş. Belki Hasan Rıza da Constant'ın resmini gördü. Sonuçta 12 yıl yurt dışında yaşayan bir ressam Hasan Rıza. Bunları tam olarak bilemiyoruz. Ama kompozisyon benzerliği bir zaaf değil o dönem için. Bu eserler teknik olarak birbirinden farklı" diyor.