Gazetede oturuyoruz, kar yağıyor İstanbul'da, yazı işleri dedi ki 'Ara, bir karlı İstanbul fotoğrafı çek de kapak yapalım.' 'Tamam' dedim, aldım makineleri çıktım. Yürüyorum valilikten aşağı doğru, aklımda var fotoğraf. Sirkeci tarafındaki keşmekeş içinden bir fotoğraf çıkartacağım. Biraz yürüdüm, sonra bir tramvay geliyordu, atladım tramvaya. Tramvayın arkasına geçtim, bakıyorum dışarıya. Arkamızdan da bir tramvay geliyor. Derken bizim tramvay bir atlı arabanın yanından geçti.
'Tamam' dedim, şimdi bu arabacı arkadaki tramvayı beklemeden arabayı yola çıkaracak. Aynısı oldu; adam tramvayın önüne geçti ve at ile arabasını çekiyor. Ben tabii ki başladım çekmeye, arka arkaya çekiyorum. Sonra 'tamam' dedim yakaladım fotoğrafı. Kapak oldu sonra o fotoğraf Hayat Mecmuası'na. Şimdi benim en sevdiğim fotoğraflardan biridir." Ara Güler, 1956 yılında Sirkeci'de çektiği o meşhur fotoğrafının hikayesi böyle anlatmıştı. Aradan 63 yıl geçti. Bugün Hamidiye Caddesi üzerinde ne tramvay çalışıyor ne de atlı arabalar var. Ama Sirkeci'nin o kendine özgü keşmekeşi hâlâ devam ediyor. Ara Güler'in İstanbul fotoğraflarının sırrı da biraz burada gizli. Usta şehrin ruhunu hemen hemen her fotoğrafında yakabilmiş. Bu ruhu kadrajda görmekten ziyade duyumsarsınız. Bunun için o fotoğraflar hiçbir zaman eskimez... Öte yandan fotoğrafa sinen o ruh eskimese bile şehir yerinde durmuyor. 1950'lerin 1960'ların İstanbul'uyla günümüz İstanbul'u arasında çok fark var... İstanbul Modern'de üç gün sonra, 29 Mayıs'ta açılacak 'İki Arşiv, Bir Seçki: Ara Güler'in İzinde İstanbul' başlıklı sergiyle, ustanın fotoğrafları üzerinden şehrin yıllar içerisindeki değişiminin izi sürülecek. Onun ikonik İstanbul fotoğraflarının yanı sıra az bilinen eserleri de sergide yer alacak. İstanbul Modern ve Ara Güler Müzesi işbirliğiyle ile hazırlanan sergiyle eş zamanlı olarak kent ve kolektif bellek üzerine çeşitli söyleşi ve programlar da düzenlenecek. Pazar SABAH olarak bu sergiden ilham alıp Usta'nın izinden gidelim dedik. Sergide yer alan eski İstanbul fotoğraflarından bir kısmının şimdiki halinin peşine düştük... Değişimi de gözlemledik, Usta'nın fotoğraflarına nakşettiği İstanbul ruhunu da...
ORTAKÖY-1964
İstanbul'da Boğaz havası almak için gidilmesi gereken ilk akla gelen yerlerden biridir Ortaköy. 90'lardan sonra yıldızı iyice parlayan semt artık günün hangi vakti gitseniz kalabalık oluyor. Kimi kafelerde çayını yudumluyor kimi restoranlarda yemeğini yiyor. Bize sadece Boğaz havası yeter diyenlerse kıyıdaki banklarda otuyor. 1964'te Ara Güler bu fotoğrafı çekerken insanlar yine Boğaz havası soluyordu, yine gelip gemileri izliyordu ama Ortaköy şimdiki kadar kalabalık değildi.
KARAKÖY-1958
Ara Güler'in en bilinen ikonik fotoğraflarından biri. İki sandalcı Haliç'in başındaki sahilde arkalarına vapur dumanlarından kapanmak üzere olan Yeni Cami'yi almış muhabbet ediyor. 61 yıl sonra aynı yerdeyiz. Ama ne o sandalcılar var ne de o fotoğrafta görülen Galata Köprüsü... Yeni Galata Köprüsü biraz daha sağda kaldığı için kadrajımıza giremiyor. Fakat şöyle bir deniz havası almaya çıkan belki de balık ekmek yemeye giden iki arkadaş aheste aheste önümüzden geçiyor.
ŞEHZADEBAŞI-1958
Veznecilerden İstanbul Üniversitesi'ne giderken 16 Mart Şehitleri Caddesi üzerindeki Bozdoğan Kemeri'ni, bir dönem bu üniversitede okumamış, bu yolu epey arşınlamış olmasaydım zor bulurduk. Usta, 1958'de deklanşöre basarken cadde ne kadar işlekse şimdi de o kadar işlek. Çünkü öğrenciler boş bırakmıyor... Kemer ve cadde üzerindeki evler restore edilmiş. Sokak olduğu gibi duruyor. Ama Arnavut kaldırımlarının yerini asfalt almış. At arabasının geçtiği yoldansa arabalar gidiyor. Tabii bir de moda anlayışımız değişmiş.
BEYOĞLU, HAZZAPULO PASAJI-1953
Ara Güler'in babasının eczanesinin de bulunduğu Beyoğlu'ndaki Hazzapulo Pasajı'nda, çay ocağının yanı başında üç arkadaş muhabbet ediyor. Belli ki derin mevzular konuşuluyor. Çaycı da ocakta pişen kahve ve yeni demlenmiş çayı servis etmeye hazırlanıyor. 66 yıl sonra Hazzapulo Pasajı'ndayız. 1983'ten beri burada çay ocağı işleten Mehmet Kayacan nam-ı diğer Mehmet Abi karşılıyor bizi. Elinde çay tepsisi servise çıkmış. Muhabbet yine var ama bu sefer yüz yüze değil. Telefondan...
SİRKECİ, HAMİDİYE CADDESİ-1956
İçinde nostaljik tramvay yer aldığı için çoğu kişinin "Bu fotoğraf Beyoğlu'nda çekilmiş" demesi bizi şaşırtmadı. Çünkü genel bir yanlış algıdır bu. Ara Usta'nın "En sevdiklerimden" dediği bu fotoğraf", 1956 kışında Sirkeci'deki Hamidiye Caddesi'nde çekildi. 63 yıl sonra aynı yerdeyiz. Tramvay hattı yıllar önce kaldırıldı. Atlı arabalar tarih oldu. Ama Sirkeci'nin keşmekeşi dün nasılsa bugün de öyle yaşanıyor. Alışveriş yapanlar, dükkanlara mal taşıyanlar. At arabalarının yerini de sanki motosikletler almış... Çünkü mal taşıma işi bu araçlarla yapılıyor. Lakin bizim kadrajımıza arkadaşıyla Sirkeci'ye alışveriş yapan iki genç giriyor. Fotoğrafçı arkadaşım Murat, Ara Güler'in 63 yıl önce durduğu noktadan deklanşöre basıyor.
SİLİVRİKAPI, MEVLANAKAPI-1969
Yıkık dökük bir İstanbul suru... Etrafında atlar ve sahipleri... Usta bu fotoğrafı 1969'da Silivrikapı ile Mevlanakapı arasında çekmiş. Yarım asır sonra bu suru bulmamız zor oldu. Çünkü vakti zamanında yapılan restore çalışması nedeniyle kimi surlar onarılmıştı. Biz de Edirnekapı'dan Yedikule'ye doğru surları inceleye inceleye gittik. Ve nihayet bulduk. 50 yıl önce atların otlak yeri olarak kullanılan bu yer, şimdilerde çiftçilerin sebze yetiştirdikleri bostana dönüşmüş. Bostanda çalışan Dursun Amca hasat yapıyordu. Sebzeleri koymak için kasa lazım olunca onunla çalışan arkadaşı surun kenarından yürürken kadrajımıza girdi.
BALAT, FETHİYE CAMİİ-1968
Balat'taki Fethiye Camii'nin önündeki boş arazide, 51 yıl önce Ara Güler'in kadrajına oyun oynarken giren o çocuklara ne oldu, kim bilir? Köprünün altında çok sular aktı, muhtemel hepsi farklı hayatlar yaşadı. Bugün Fethiye Camii'nin çevresinde fotoğraftaki gibi boş arazi yok. Caminin etrafında okullar ve apartmanlar bulunuyor. Cami restore edildiği Ara Güler'in açısını bulamadık. Ama bu semtte aslolanın çocuk masumiyeti olduğunu anladık. Ara Güler'in kadrajına giren çocukların oyun oynadığı yerde bugün aynı masumiyetle ve güler yüzle Muhammet ve Hakkı oyun oynuyor...
FOTOĞRAFLAR: MURAT ŞENGÜL