Batılı devletlerin yaptığı en iyi işlerin başında 'ders vermek' geliyor. Kendilerinden başka herkese demokrasi, insan hakları, çağdaşlık, özgürlük, tarih, sanat dersleri veriyorlar. Hatta Avrupalı devletler, bununla yetinmeyip bir de diğer hükümetlere not dağıtıyor. Peki Avrupa, ders verdiği konularda kendi içinde ne durumda? Son zamanlarda yaşanan olaylar üzerinden Avrupa'nın karnesini çıkardık.
Demokrasi size fazla
Avrupa'nın en çok övündüğü değerlerin başında demokratik yapıları gelir. Ama aynı Batı nedense kendi toprakları dışında farklı değerler benimseyebiliyor. Venezuela örneği gibi. Avrupa ülkeleri, seçilmiş lider Nicolas Maduro'ya karşı her türlü darbeyi destekledi. Mısır'ın darbeci lideri Abdülfettah Sisi ile de anlaşma yapmaya doyamıyorlar. Bu iki örnek bile Avrupa'nın diğer ülkelerde adeta demokrasiyi fazla gördüğünün bir kanıtı.
İstanbul ikiyüzlülüğü
Gelelim Türkiye'yi ilgilendiren bir konuya. Yüksek Seçim Kurulu'nun İstanbul Büyükşehir Belediye seçiminin yenilenmesine yönelik kararı sonrası Avrupa yine 'demokrasi dersi' sırasına girdi. Ancak aynı Batı, Avusturya (2016 cumhurbaşkanlığı seçimi), ABD (geçen yıl ara seçimler), Almanya (geçen yıl Hessen eyalet seçimi tekrarı), Belçika (16 Haziran'da Bilzen yerel seçim tekrar yapılacak) ve İngiltere (2016'da West Oxfordshire yerel seçim tekrarı) gibi ülkelerde seçimlerin birçok kez yeniden yapılmasına dair ses çıkartmıyor. Aynı tavır İsrail'de geçen ay yapılan genel seçimlerde de devam etti. Seçimde Filistinlilerin oy kullanırken kameraya alınması nedense hiçbir ülkede demokrasi endişesine yol açmadı.
İnsanlığınızdan endişeliyiz
Binlerce göçmen, Avrupa'ya ulaşmak istiyor. Ancak başta İtalya olmak üzere birçok Avrupa ülkesi göçmenlere kapılarını kapatıyor. Sadece bu yılın başından beri 400'den fazla göçmen Akdeniz'de boğuldu. Ama insanlığın sulara gömülmesi Batı'nın umurunda bile olmuyor. Ya da göçmenlerin Libya gibi ülkelerde kaçakçıların elinde insanlık dışı muamele görmelerini dert etmiyorlar. Yunanistan ve Macaristan gibi Avrupa ülkelerinde kurulan göçmen kamplarındaki utanç tabloları hakkında ise üç maymunu oynuyorlar. Hiçbir kurum çıkıp "Avrupa'nın insanlığından endişeliyiz" açıklaması yapmıyor.
Teröristleri bile ayrıcalıklı
Bu konu aslında tartışılmamalı bile. Acıların kıyası olmamalı. Öldürülen sivillerse, 'ama' ile başlayan bir cümleye gerek kalmamalı. Ama Avrupa böyle yapmıyor. Teröriste "terörist" demiyor. Beyazların üstünlüğünü savunarak Yeni Zelanda'daki camide 51 kişiyi katleden teröriste bir türlü "terörist" demediler. Ancak saldırgan Müslüman çıktığında, kıyameti koparıyorlar.
Sanat sadece Avrupa için mi?
Geçmişleri sömürü ve soykırımlarla dolu olan Avrupa ülkeleri, Afrika'dan yağmaladıkları sanat eserlerini hâlâ gerçek sahiplerine teslim etmiyor. Sanatın sanki sadece kendi topraklarına ait olduğu izlenimini veren Avrupa'daki müzelerde milyonlarca eser aslında Afrika'ya ait. Paris'te yanan Notre Dame Katedrali için Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron "Tarihimiz yandı" demişti. Washington Post gazetesi ise bu ifadeyi "Sadece Fransa'nın değil, Afrika'nın da tarihi yandı" yorumunu yaparak, Avrupa'da koloni dönemlerine ait eserlere gönderme yaptı.
İçişleri meselesi!
Almanya aşırı sağ ile baş etmeye çalışıyor. Fransa'da malum Sarı Yelekliler'in gösterileri var. İngiltere'de başkent Londra'daki cinayetler bitmiyor. Ayrıca Avrupa genelinde Müslümanlara yönelik saldırılar artıyor. Ancak Avrupalı ülkeler bu konuları sesli konuşmayı sevmiyor. Herhangi bir ülke Fransa'daki polis şiddeti hakkında konuşursa Paris'ten hemen "İçişlerimize karışmayın" açıklaması geliyor. Farklı ülkelerdeki gelişmeler için "Endişeliyiz" açıklamasını hazırda bekleten Avrupa Birliği (AB) ise söz konusu Batılı ülkeler olunca kabuğuna çekiliyor. 27 haftadır devam eden Sarı Yelekliler gösterilerinde 11 kişi öldü, 2 binden fazla kişi yaralandı, 8 bin 400'den fazla kişi gözaltına alındı. Ancak Fransa'daki polis şiddetine karşı AB henüz konuşma ihtiyacı duymadı. Veya göstericilere getirilen sınırlamalar ile sosyal medyayı sıkı şekilde kontrol etme meseleleri Avrupa'da 'özgürlüklerin kısıtlanması' şeklinde yorumlanmıyor.