Şükrüye Teyze... Has Antepli. Gelininden, kızından, kocasından şikayetçi... En yakını ahretliği "Hacı Teyze"... Yeri geliyor Starbucks'a gidip kapitalizmle yüzleşiyor yeri geliyor nişanlı evine hediye bakıyor. Çok doğal, çok samimi ve bir o kadar da komik. Öyle ki kendisinin kısa serüvenlerini Instagram'da 142 bin kişi katıla katıla gülerek takip ediyor. Aslında Şükrüye Teyze, Gaziantep'te doğmuş büyümüş Ali Celal Aydıner'in Instagram'da yaratıp son yılların moda tabiriyle "fenomen" olmuş karakteri. Serde Anteplilik olduğu için bir süredir ben de Şükrüye Teyze'yi takip ediyordum.
Bilenler bilir kendisi Gaziantep'in en önde gelen yerel starlarındandır, hemen herkes tanır şehirde onu. Nitekim kendisi sadece bir Instagram fenomeni olmakla kalmadı, evvela İstanbul'a geldi, eğlence sektörünün içine girdi, geçenlerde de stand-up şovlarına başladı. Anlayacağınız bir zamanlar sadece Anteplileri kırıp geçiren genç adam şimdi Türkiye'nin en büyük şehrinde giderek daha da bilinir hale geliyor. Memleket damarım kabardı ve hal böyle olunca iki hemşeri buluşup konuşalım dedim. Ali Celal Aydıner ile Beşiktaş'ta bir köşeye geçip başladık hikayesini konuşmaya... Gaziantep'te doğup büyümüş iki ablası bir de kendinden küçük erkek kardeşi var Aydıner'in. Okul hayatı kendi deyimiyle "çok sancılı" geçiyor. Annesi ile gidip geliyor okula.
"Niye" diye sorduğumda şöyle anlatıyor: "Dış görünüşüm farklıydı arkadaşlarımdan. Hepsi seke seke koşarken ben sekemiyordum. İçlerine almıyorlardı beni, futbol maçı yapılıyordu ben yoktum!" Bu noktada kendi kendine düşünmeye başlıyor Ali Celal "Çok geride kalmış biriyken en öne nasıl çıkabilirim" diye ve insanları güldürebildiğini fark ediyor. Önce ilkokul dörtte, sonra ise beşinci sınıf mezuniyetinde okulda stand-up yaptırıyorlar ona. "Bir anda futbol oynamadan da popüler olabileceğini fark ettim. Şişko diye dalga geçenler bir süre sonra sustular" diye anlatıyor yolun başındaki durumunu. "Peki güldürebildiğini fark ettikten sonra neler yaptın" diye soruyorum. "Gaziantep'te yerel tiyatro ekipleri vardı. Onlar sürekli Antep ağzında oyunlar çıkarıyorlardı. Severek takip ediyordum. Bir gün ben de mesaj attım 'Katılmak istiyorum' diye. 16-17 yaşımda seçmelerine gittim, Hanifi Amca diye bir karakter vardı. Seçmeye katılan en genç kişi olarak bir dede rolünü kaptım ve macera böylece başlamış oldu" diyerek sahneye çıkış öyküsünün nasıl başladığını anlatıyor.
BEN NASIL HAMLET OLAYIM?
Ali Celal Aydıner lise hayatı boyunca Çeled Uşaglar adındaki tiyatro ekibiyle bir sürü oyunda yer alıyor ve giderek şehirde popüler bir isim haline geliyor. Liseden sonra ekipten ayrılıp o oyunlarda canlandırdığı Şükrüye Teyze karakterinin yer aldığı kısa videolar yayınlamaya başlıyor. Genç adamın hayatının dönüm noktalarından biri de burada yaşanıyor. "İlk başta iki video attım tutmadı. Üçüncü video ise tuttu ve bir anda takipçi akmaya başladı" diyor ve bir anda Instagram vesilesiyle Gaziantep sınırlarını nasıl aştığını paylaşıyor. Eh bu sınır aşma sosyal medyayla sınırlı kalmıyor tabii... Aydıner İstanbul'a Sadri Alışık Akademisi'ne gelip iki yıl burslu olarak oyunculuk eğitimi alıyor. Bu eğitim ona Antep ağzı dışında bir şeyler yapabileceğini de kanıtlıyor adeta, hatta bu durumu esprili bir şekilde şöyle anlatıyor: "Ben bir şeyler yapıyordum ama yaptığımın adı ne onu bilmiyordum. Hamlet bile oynadım düşünün yani... Yani şöyle, Hamlet, bir kralın oğlu, yakışıklı prens... Ben; Antepli bir esnafın oğlu, şişman, yakışıksız biriyim... Hoca dedi ki 'Bize bunun hissini verirsen sen tamamsın', eh oynadık işte..."
ANTEP AĞZI HEP KÖTÜ KULLANILDI
Daha sonra ise hem fenomenliğini pekiştirip hem de şov dünyasına adım atıyor Ali Celal. Öyle ki şu anda televizyonda bir şov programında metin yazarlığı yaparken bir yandan da stand-up şovlarına başlamış durumda. Bu şovda İstanbul'daki bocalamaların da yer alıyor mu diyorum. "Tabii" diyor ve memleketinin mizahına da şu tespitlerde bulunuyor "Üsküdar'da bir kadın yanıma gelip fotoğraf çektirdi, nerelisiniz diye sordum, Boluluyum dedi. İçimden 'Ne alaka ya dedim, biz Bolu'ya olsa olsa et yemeye gideriz' dedim. Ama öyle değilmiş işte. Bir Bolulu da gayet Antepli bir teyzenin yaşadıklarını benimseyip gülebiliyormuş. Bir de Antep ağzı Yabancı Damat dışında hep çok kötü kullanıldı. Orada da Arif Erkin vardı zaten. Onunla tanıştığımızda kendisi de biz Anteplilerin en büyük eksiği kendi mizahımızı dışarıya çok anlatmamak diyordu." Tabii Ali Celal'in popülerleşmesinin gerek memleketinde gerekse de ailesinde de yansımaları olmuş: "Dükkanların önünden geçerken 'Hele gel sana burada bir çorba içireyim, hele gel iki dilim baklava vereyim, rafık otur da iki hanek edek (otur da sohbet edelim)' diyenler çok oluyor. Bir gün Şehitkamil Belediyesi ile ortak bir etkinlik düzenlemiştik. 1000 kişilik salona 3 bin kişi gelmişti. Annem çok duygulandı o gün. Eve gittiğimizde bana anlatıyor, "Beee anam, Antep'e Tarkan mı gelik ola" falan demiş o kalabalığı görünce. Annemin gözündeki o hayran bakışını asla unutamam. Evet, Antep'te ünlüyüm ama seviliyor olmak daha önemli. Sonuçta her ünlü sevilecek diye bir durum da yok" diyor memleketimin Tarkan'ı...
HEDEFİM BİR OYUN YAZMAK
Memleketini komik buluyor musun diye sorduğumda ise yanıtı geçmişten gelen bir isimden tebessümle veriyor: "Evliya Çelebi'nin yazdığı bir lafı var: Antepli şirin yir şirin konuşur. Yani tatlı yer, tatlı konuşur, diyor. Antepliler tatlı konuşan, sempatik insanlardır. Eh ben boğa burcuyum, 130 kiloyum bir de Antepliyim, komik olmamam kaçınılmaz." Ali Celal Aydıner şimdilerde yeni stand-up şovunu yaparken bir yandan da kasım ayında gerçekleşecek komedi festivalindeki gösterisine hazırlanıyor. Gelecek planları arasında Şükrüye Teyze karakterinin odağında yer aldığı bir tiyatro oyunu yazmak olan genç komedyen, şimdilik yoluna doludizgin devam ediyor...
ANTEPÇEYE GİRİŞ
İki Antepli bir araya gelince 'dışarlılar' için bir amme hizmeti de yapıp, bazı Antepçe kelimelerin İstanbul Türkçesindeki karşılıklarını çıkaralım dedik. İşte onlardan bazıları:
Sakho: Ceket
Süllüm: Merdiven
Mızganmak: Kısa uyku, şekerleme
Hanek: Laf, söz
Angaslek: İnadına
Tintebaat: Aksi, huysuz adam
Istıfıl ol: Ne halin varsa gör