Bir süre önce Ot Festivali için Çeşme Alaçatı'daydım. Festival bahaneydi aslında, birkaç gün dinlenmek keyif yapmak için harika bir fırsattı. Biblos Beach Resort'a yerleştiğim an SPA'ya gitmeyi kafaya koymuştum. Ama daha otele ulaşmadan, İzmir Çeşme yolunda gruptaki arkadaşlar arasında bir Lale fırtınası esmeye başladı. Herkes Lale'den randevu alma derdine düşmüştü. Kimdi bu Lale, ne iş yapardı demeye kalmadan, Lale'nin keseci olduğunu öğrendim. Evet yanlış okumadınız keseci... Otelin SPA'sında şans eseri İstanbul'un en ünlü kese köpük yapan kadını Lale'nin olduğunu öğrenmekten ziyade bu işi yaparak birinin nam salmasına şaşırdım. "Aaaa inanır mısın, kadınlar özel uçaklarıyla oldukları yere getirip götürürler onu, taa Amerikalara gitmişliği var, sosyetenin en ünlüsü odur" cümlelerinden sonra Lale'yi daha bir merak eder oldum. Sonunda Lale ve ben kavuştuk. Bir saat Türk hamamı ritüelini onun gözetiminde tecrübe ettim. Gerçekten işinin ehli, hoş sohbet, insana kendini iyi hissettirmesini bilen, ününün farkında bir kadın Lale Yege. İlginç de bir hikayesi var. Mesleği taa dedelerden miras, işini çok seviyor, komik biri olduğunu da eklemem gerek, "Eskiden natır derlerdi, şimdi Türk hamamı terapisti diyorlar bana" diyerek durumunu tiye alıyor. Lale ile geçirdiğim bir saatten sonra hikayesini herkese aktarmak istedim. Lale Alaçatı'da işleri bitip İstanbul'a geldiğinde aradı beni, Raffles Hotel'in SPA'sında buluştuk, sohbet ettik:
- Yaptığınız iş, geleneklerimizde yer alan, Türk hamamının ritüellerinden kese ve köpük uygulaması. Ama siz bu konuda epey ünlüsünüz. Hikayeniz nasıl başlıyor?
- Kökenimizde, geleneğimizde var bu iş. Ben annem ve teyzemden öğrendim, onlar kendi anne ve anneannesinden, onlar ise daha da büyük büyük annelerden... Babam da aynı şekilde... Zaten baba tarafım Arnavut... 400 yıllık bir geçmişimiz var bu işte. Dedem Vahdettin döneminden gelme bir Türk hamamı terapisti, Osmanlı terapisti. O zamanlar erkeklere tellak, kadınlara natır denirdi. Sülalemiz hep birbirine el vermiş.
- Osmanlı terapisti dediniz büyük büyük dedeniz için. Ne demek Osmanlı terapisti?
- O dönemlerde Osmanlı sarayında görev yapan en ünlü aşçı da Arnavutlardan çıkarmış, en özel kişiye hizmeti verenler de... Yani cariyeler... Kese bizim kültürümüzün keşfi.
- Siz kaç yaşında, nasıl başladınız bu işe?
- Ben de 14 yaşımdan beri bu işi yapıyorum. Annem ve teyzemle Tarihi Mimar Sinan Hamamı'nda başladım. O dönemlerde SPA kültürü yoktu. Semt hamamları vardı ama Ortaköy'deki Tarihi Mimar Sinan Hamamı, o dönemin en elit hamamıydı. Annem ve teyzem orada 45 sene hizmet vermiş. O hamamda gözümü açtım ben. 14 yaşımdaydım kese yapmayı öğrendiğimde. O dönem hamama gitmek örf ve adetti. Her pazar kaneviçe işli bohçalar hazırlanır, içine kese, lif, mis gibi sabunlar, havlu seti, tülbent konur öyle gelinirdi hamama.
- Lüks otellerde görev yapıyorsunuz. Şu anda yaptığınız işin adı ne?
- Natırlıktan terapistliğe terfi eden biriyim. Çünkü natır olarak başladım bu işe, çok fazla semt hamamında çalıştım. Ama oralarda da çok fazla ünlü yıkadım. Annem ve teyzemle çalıştığım dönemde çok özel isimler gelirdi...
- Kimler mesela?
- Geçmişte modacı Neslihan Yargıcı, Hülya Süer, Sevim Emre, Müzeyyen Senar ve kızı Feraye, Aliye Simavi, Nuray Hafiftaş gibi çok ünlü isimle tanıştık Ortaköy'deki semt hamamında. Sonra Mübariz Mansimov'un otelinden iş teklifi aldım. Orada başladım ve Mübariz Bey çok önemli bir prestij sağladı bana. Onun sayesinde yabancı, Türk aklınıza gelebilecek her kesimden insanla tanıştım. Hollywood yıldızları, bakanlar, aktörler, aktristler, cemiyet hayatından onlarca isim... Böyle bir çevreye girince, namım kulaktan kulağa yayıldı. Özellikle beni ister oldu insanlar.
- Birçok yabancı ünlüye de bakım yaptınız sanırım... Bize bazı isimler verebilir misiniz...
- Paris Hilton İstanbul'a bir çekim için gelmiş, ben onunla hamamda ilgilendim. Robert De Niro'yu da keseledim. Amerika'da Manhattan'a gittim özel bir kişi için. Hâlâ altı ayda bir giderim onun için New York'a. Naomi Campbell'ı da Bodrum'da bakıma aldım. Dünyanın en büyük teknesi Luna'da, dünyaca ünlü bir Rus milyardere bakım yaptım. Çok insan tanıyorum.
BALLI KEÇİ SÜTÜ CİLDİ NEMLENDİRİR
- Güzel bir cildin sırrı ne?
- Bol su içmek. 21 günde bir de kese öneriyorum. Ata bilgilerime göre, kese ile cildin üstünü kapatmış ölü deriyi alıyoruz. Ama teknik bir kese sayesinde. Derideki milyonlarca hücrenin oksijen almasına neden oluyor bu. Bu da o bölgenin nemli kalmasına yarıyor. Bu nem kendini 21 gün koruyor. Çok kese yapmak da iyi değil, cildi kurutur. Kese yaptırdığınız gün vücudunuza hiçbir şey sürmeyin. Ertesi gün istediğinizi sürün.
- Keçi sütü ve bal terapisi kullanıyorsunuz.
- Osmanlı döneminin formülleri bunlar. Kese olduktan sonra vücuda sürülen ballı keçi sütü cilde nem kazandırıyor. Bunun içine aktarlardan aldığınız yasemin kokusu, yeşil çay yağı karıştırabilirsiniz. Bal parlaklık verir, süt nem. Kuru ciltlere kese bir kez yapılır ve hafif olmalıdır, kese yanığı olur yoksa. Kese cildin detoksudur. Cildiniz kötü olduktan sonra isterseniz top model olun neye yarar ki? O yüzden gençlere ciltlerine bakmalarını tavsiye ediyorum.
ATALARIMDAN ÖĞRENDİM
- Türklerden kimler var?
- Cansu Dere, Berrak Tüzünataç, Nebahat Çehre, Bergüzar Korel, Halit Ergenç, Berkay, Zeynep Çarmıklı, Yasemin Aloğlu, Şule Cümbüş Zorlu, Serra Toker, Sibel Can, bakanlar da var. Zaman zaman insanlar beni olduğum yerden aldırıp, özel terapi için çağırırlar.
-
Ne farkınız var da tüm bu insanlar özellikle size kese, köpük yaptırmak istiyorlar?
- Tek yaptığım kese değil, kese yaparken özel bir teknik de kullanıyorum. Dilek Hanif'e bir röportajında, "Cildinizin güzelliğini neye borçlusunuz?" diye sormuşlar. O da sağ olsun, "Lale'ye" demiş... Kişiye özel hizmeti çok seviyorum. Özen gösteriyorum. Geçenlerde İzmir'deydim, uçakla bir grup kadın beni İstanbul'a getirtti. İnsanları prenses, prens gibi hissettirmeyi seviyorum. Kese, köpük yapıp bırakmıyorum. Ciltlerinin reaksiyonuna çok dikkat ederim. Atalarımdan öğrendiklerimi uyguluyorum.