Doğup büyüdüğü İstanbul'dan 18 yaşında ayrılıyor Lesli Karavil. Evvela üniversite eğitimi almak için San Francisco'ya düşüyor yolu. Reklam ve animasyon bölümünde eğitimini tamamlamasının ardından da bir süre de Barselona'da yaşıyor. Derken 18 yıl sonra, 36 yaşında memleketine dönüyor. Sonrası ise bambaşka bir serüven... Çocukluğundan beri en büyük hayali olan stand-up'çı olmak. Sahneye çıkabilmek için önce oyunculuk dersleri alıyor. Şahika Tekand, İpek Bilgin gibi ustalardan aldığı eğitimden sonra dizilerde oynamaya başlıyor, tiyatro oyunları sahneliyor bir yandan da... Ancak asıl dönüm noktasını ise bundan iki yıl önce çocukluk hayalini gerçekleştirmek için adım atıp sahneye çıkarak yaşıyor. İki yıl içinde kadın-erkek ilişkilerinden teknoloji ile olan münasebetimize hayatın içinden anlattığı birçok meseleyle kendi kitlesini yaratmayı başarıyor. "40'ımdan sonra cesaret ettim çıktım sahneye" diyen Lesli Karavil ile bir araya geldik. Sahneye çıkış öyküsünden, onu nelerin güldürdüğüne, kadın komedyen olur/olmaz tartışmalarından, yurt dışında yaşadığı zamanlara kadar birçok meseleyi konuştuk.
- En baştan başlayalım. Yani kendinizi nasıl sahnede bulduğunuzdan...
- İki yıl önce kar yağan bir günde evde tıkılı kalmıştık. O gün yıllardır ara ara tuttuğum notları, şakaları düzenli bir şekilde kağıda dökmeye başladım. Cihangir'de oturuyordum ve mahallede bir komedi kulübü açılmıştı. Her önünden geçtiğimde "Bir gün bu sahneye çıkacağım" diyordum oradakilere, onlar da "Tabii tabii" diyorlardı (Gülüyor). Aldım notlarımı gittim kulübe ve dedim ki "Cumartesi akşamına bir etkinlik koymayın ben çıkacağım sahneye." Öyle başlamış olduk. Kapıya da içeride kadın stand-up'çı var yazdık, kim gördüyse geldi...
- Nasıldı ilk gösteri?
- Muhteşem! Orada aldım gazı.
- Hiç heyecan yapmadınız mı?
- Daha önceden tiyatro yaptığım için sahneye alışkındım zaten, heyecanlanmadım.
- Yine de tiyatro ile stand-up deneyimleri farklı olsa gerek?
- Muhakkak. Ama hızlı doğaçlama yeteneğim var, o beni kurtarıyor genelde.
- Peki, komik olduğunuzu, insanları güldürebildiğinizi ne zaman nasıl fark etmeye başladınız?
- Hayatım boyunca bir masada insanları güldüren, taklitler yapan kız oldum hep. 12-13 yaşımdan beri: "Bir gün tek başıma bir stand-up şov yapacağım" diyordum.
- 12-13 yaşından beri komedyen olacağım diyormuşsunuz ama kendinizi nerdeyse 40 yaşında atmışsınız sahneye. Bu gecikmenin sebebi neydi?
- Çok şeyden çekiyordum. Ama zamanla kişinin kendine olan özgüveni çoğalıyor. Bunda yıllarca yurt dışında yaşamış olmamın ve birçok insanla tanışmamın da etkisi büyük. Her şeyi gülerek anlatmalı, yoksa kafayı yersiniz. Hayatta kalmamın anahtarı galiba bu.
- Sahnede anlattıklarınız için en çok nelerden beslenirsiniz?
- Aslında kendi yaşamımdan.
- Komik bir yaşantınız mı var?
- Sadece benim değil bence herkesin komik bir yaşantısı var. Biraz bakış açısıyla alakalı. Herhangi bir olayı kimi sinirlenerek kimi gülerek yorumlar. Ben gülenlerdenim. Bunun dışında Türkiye'de kadın olmak, 40 yaşını geçmiş olmak, hâlâ evli olmamak da ana malzemelerden (Gülüyor).
- Ülkemizde pek kadın stand-up'çı da göremedik şimdiye kadar. Hatta geçmişte "Kadından komedyen, stand-up'çı olmaz" diyenler bile vardı. Kadınlar komedi yapamaz ifadesine sizin yorumunuz nedir?
- Bütün dünyada yıllardır kadın stand-up'çılar var. Türkiye'de sadece sahnede değil hayatın herhangi bir alanında bir kadının ayakta durması bile zorken bu zamana kadar çok kadın stand-up'çı çıkmamış olabilir. Ama son yıllarda yeni yeni isimler görüyoruz. Herkesin hikayesi ilginçtir ve mesele o ilginç hikayeyi nasıl anlattığınızdır. Açıkçası anlatıcılıkta da kadın veya erkek olmanın bir önemi olmadığını düşünüyorum. Ben de iyi bir hikaye anlatıcısı olduğumu düşünüyorum.
BEYAZ YAKALI BİR KOMEDYEN
- Çok güvendiğiniz bir şakanız reaksiyon almazsa ne yapıyorsunuz?
- "E bu komikti, niye gülmediniz" diyorum.
O zaman gülüyorlar. Bir şekilde
alıyoruz o reaksiyonu (Gülüyor). Olay
samimi olmak. İlk 15 dakika seyirci benim
samimiyetimi sorguluyor, sonra da
kendini bırakıveriyor ve gösteri tatlı bir
hal alıyor.
- Şu an tek odağınız stand-up mı peki, başka bir işiniz var mı?
- Stand-up'ın dışında oyunculuk yapıyorum.
Aynı zamanda çeşitli şirketlere
danışmanlık da veriyorum. Yani bir beyaz
yakalı kimliğim de var.
- Komedyen ve beyaz yakalı kimliğiniz çatışıyor mu peki?
- Sahnede olan daha feminen, plazada
olan daha ciddi bir Lesli.
- Şu an hangisiyle konuşuyoruz?
- Daha feminen olan canım (Gülüyor).
İş ortamı daha eril bir ortam olduğu için
daha kontrollü olmanız gerekiyor.
- Bu iki yönünüz birbirini besliyordur muhakkak?
- Tabii olmaz mı? İş
hayatında kadın olmak
başlı başına bir gösteri
konusu olabilir zaten.
- Sahnede insanların en çok nelere güldüğünü gözlemlediniz?
- Aynı dertleri
paylaştıkları mevzulara
gülüyorlar.
Teknoloji konusunda
yaşadığımız
çaresizlikler örneğin...
Ya da Tinder'da
başlarından
geçen muhabbetler...
Zorlu Performans Sanatları
Merkezi'nin kitlesi daha
farklı bir kitle. Yaş ortalaması ve
kültürel altyapıları nedeniyle her şakaya
gülecek tipte insanlar olmuyorlar. Her
şakaya iyi bir altyapı kurmanız, belirli
referansları iliştirmeniz gerekiyor.
- İdolleriniz var mı?
- Türkiye'den Cem Yılmaz demezsek
ayıp olur. İyi ki onunla büyüdük. Gerçi
büyüdük diyorum ama aramızda da çok
yaş farkı yok (Gülüyor). Ama mesela Kemal
Sunal, Levent Kırca, Ferhan Şensoy,
Devekuşu Kabare ekibi delirerek güldüğüm
isimlerdi.
- Sert eleştiri alıyor musunuz?
- İki kadın geldi bir keresinde. Şovu
ofansif bulmuşlar. "Kadınları yeterince
yükseltmiyorsunuz" dediler. Geçen de
ekşisözlük'te birisi yazmış, "Konudan
konuya atlıyor, dağınık" demiş... Ya bir
dur daha yeni başladık... Üzüldüm, moralim
bozuldu ama sonra kendi kendime
"Ya daha dur kimler neler diyecek" dedim
ve sakinledim.
FİLM YAPMA NİYETİM YOK
- Kendi senaryomu yazayım, filmimi çekeyim gibi bir idealiniz var mı?
- Ben iyi bir tiyatro yönetmeniyim, iki buçuk senedir birçok oyun koyduk sahneye ama sinemaya girmek gibi bir niyetim şimdilik yok.
- Bizde genelde birisi çıkar, tanınır, sevilir. Daha sonra yarattığı tiplemelerden birinin üzerine bir film çeker. Akış budur ya, siz de bu akışı takip eder misiniz diye merak ettim?
- Valla böyle anlatınca kulağa fena gelmedi, sağ ol bu fikri verdiğin için, bir düşüneyim (Gülüyor).
Gurbet içi boş bir kelime değil
- Şimdi çoğu kişi yurt dışına gitmek istiyor fakat siz 18 yıl sonra Türkiye'ye dönmüşsünüz. Bu duruma ne dersiniz?
- Kimse bilmiyor ki dışarıyı. İlk gösterim tamamen bununla alakalıydı. Bir insanın yurt dışına gidip orada yaşaması çok önemli bir şey. İnsanı büyüten bir durum. Şimdi sahneye çıkmamda da o deneyimin etkisi var. Ama yoruldum bir süre sonra. Gezdim, gördüm, okudum, çalıştım ama bir yerden sonra dönmek istiyorsun. Burada mutsuz olabilir insanlar, gitmek isteyebilir, ama ülkenin kaderinde hep olan bir şey bu. Hiçbir yer de güllük gülistanlık değil. Biz buralıyız, burada doğduk. "Gurbet" diye bir kelime var ve bu cidden içi boş bir kelime değil. En iyi şartlar sunulsa da insanın bir tarafı hep eksik kalıyor.