Hayatı ne için yaşarız? Bir hayat tek bir hedef için yaşanır mı? Ya da tek bir hedef için yaşanan hayatlar daha mı anlamlı olur? Necdet Turhan'la sohbet ettikten sonra kafamdaki sorular bunlardı. 23 yaşına kadar gözleri gören, sonra görme yeteneğini tamamen kaybeden biri Necdet Turhan. O zamana kadar sıradan bir hayatı varken, kendi deyimiyle görme engelli olduktan sonra hayatı renklenen biri. Çünkü o pes etmeyenlerden. Yeni hayatında görme engelli olacağını içine sindiren ve zirveye oynayan biri. Dağcılık sporuna merak sardıktan sonra bir hedef koyuyor kendine, 'Beş kıtada, beş zirveye çıkacağım, beş maraton koşacağım' diyor. 15 yıl sürüyor bunu yapması... Arada duraklamak zorunda kaldığı oluyor, işler yolunda gitmiyor ama asla pes etmiyor. Ve hedefine ulaşıyor. Gerçekten tüyler ürperten bir hikayesi var. İşte bu yüzden Türk Hava Yolları Necdet Turhan'ı yeni reklam filminde oynattı. Onun hedefine kilitlenmesi, beş kıtada, beş zirveyi zorlaması markayla o kadar örtüşmüştü ki... Biz de bu vesileyse Necdet Turhan'ın Bursa'daki evine konuk olduk. Hikayesini dinledik:
- Görme engeliniz sonradan ortaya çıkmış. Neydi sorun?
- 20'li yaşlarımda ortaya çıktı. Korneam kararmaya başladı. O dönemde akşam lisesine gidiyordum, gündüzleri de inşaatlarda duvar kağıdı işleri yapıyordum. 23 yaşımda görme engelli oldum. Kornea nakilleri oldum ama çözüm olmayacağı ortaya çıkınca vazgeçtik.
- Yıllarca görerek yaşadıktan sonra görme engelli olmak sizi nasıl etkiledi?
- Depresyona girmedim ama şaşkınlık yarattı. Görme engelli olmanın nasıl bir süreç olduğunu bilmiyordum. O şaşkınlık beni depresyona taşımadı. Körlüğün ağır yükü beni pek ezemedi. Daha doğrusu o yükün farkında değildim. Zaten ilerleyen yıllarda Ankara'daki Körler Rehabilitasyon Merkezi'ne gittim. Bu arada gözümün bakımları tedavileri sürdü. Baktık çözüm yok, vazgeçtik. 1987 yılında o rehabilitasyon merkezinde körlük eğitimleri aldım. O zaman bu yeni yaşamıma tam anlamıyla vakıf oldum. Yaşam daha kolay oldu. O açılan kapıdan geçerek yeni bir yaşama merhaba dedim.
- Nasıldı bu yaşam?
- 1988 dışardan liseyi bitirdim. 1989'da ilk tercihim olan ODTÜ'yü kazandım. Engelli olduktan sonraki yaşamım daha renkli, daha güzel olmaya başladı. Görme engelli olduktan sonra pes etmedim, yeni bir yaşama adapte oldum, o adaptasyonu tamamladıktan sonra ODTÜ hayatımı değiştirdi. Çünkü dağcılık maceram orada başladı.
- Ne güzel anlatıyorsunuz... ODTÜ Dağcılık Kulübü meşhurdur. Oraya girişiniz nasıl oldu?
- Şu anda beş kıtada beş maraton koşup, beş de zirveye tırmanabildiysem bunda ODTÜ Dağcılık Kulübü'nün büyük katkısı var. Bir görme engelli olarak yaşamımı aşama aşama daha renkli hale getirdim. İnanın hiç aklımdan geçmeyen şeyler oldu. Avustralya'ya, Amerika'ya iki kez gittim. Japonya ve Avrupa'ya gittim. Bunları hayal bile edemezdim. İlk görme engelli olduğumda, beni görenler şöyle derdi, "Vay be çocuğun hayatı bitti." Halbuki hayatım bitmemiş, yeni kapıların önündeymişim.
- Dağcılıkla ilgili sizi motive eden neydi?
- Gördüğüm yıllarda Uludağ'daydım. Uludağ'ın derelerinde alabalık tutuyordum. Dağcı değildim ama derelerin, yaylaların çocuğuyum. Görme engelli olduktan sonra oraları çok özledim. Üniversiteye girince hemen ODTÜ Dağcılık Kulübü'ne gittim ama ilk başta arkadaşlar beni hemen kabul etmediler. Çünkü ilk kez bir görme engelli başvuruyordu. Sorunlar oldu ilk yıl. Dağlarda ne yaparım, nasıl yürürüm bilemiyordum. İlk yıl beni etkinliklere almadılar. Ama ben de alınganlık yapıp, kenara çekilmedim. Sürekli koşu antrenmanlarına katıldım. Sonra tesadüfen Ilgaz Dağı'nda bir etkinliğe katılabildim. Ana kamp yerindeydik, kar vardı her yerde. Murat Özdemir isimli bir arkadaşım, bir filmde görme engellilerin sesle yönlendirilebildiğini izlemiş, "Bunu uygulayalım" dedi. Bir odun aldı, onunla yönlendirdi beni. Sonra karda ayaklarının çıkardığı sesi farkettim. Onun ayak seslerini takip etmeye başladım.
NE DERLER; BAHTİYARIM!
- Sonra bunu farklı bir yönteme çevirmişsiniz galiba...
- Evet. Sürekli ses çıkaran bir şeyin peşine düştüm; pirinç bir çan. 'İki baton, bir çan' tekniğini öyle buldum. Ertesi yıl artık çevrem oluşmuştu, dağcılar da beni kabul etti. Baktılar vazgeçmiyorum, beni de götürmeye başladılar. Temel kaya ve dağcılık eğitimlerimi tamamladım.
- Dağları özlediğinizi söylediniz. Gördüğünüz bir şeye özlem, görmeyerek nasıl giderilir?
- (Gözleri doluyor).... Dağlarda olduğum ve görebildiğim zamanlardaki sesleri aradım hep. Mesela çamlar rüzgarda ıslık çalar... O sesi arardım. Önceden belleğimde olan sesleri dağlarda buldum. Kokular, tene dokunan esinti... Bunlar çok kıymetli. Doğal senfoni vardır dağlarda. Orada tüm sesler, tüm doğallığıyla yer alır. Bunları biliyoruz zaten, hafızamda. Görme engelli olunca onlara yoğunlaştım. Kulüpteki arkadaşlar beni dağcılık yapamayacağım için ilk başta engellediler ama bilmiyorlardı ki, benim belleğimde özlem fotoğrafları vardı.
- Maratonlara da katılmaya başladınız bir süre sonra değil mi?
- 2000 yılında Avrasya Maratonu'na katıldım ilk olarak. Ardından New York Maratonu'na gönderildim, ilk görme engelli sporcu oldum. Beş kıtada, beş zirve, beş maraton projesine başladım. Onu tamamlamak elbette çok uzun sürdü, 15 yıl! Çünkü sponsor sorunu vardı. Ekip yoktu. Şimdi dağa giderken yanımda Nevzat Öntaş diye bir arkadaşım var. Amerika'daki Türkiye sevdalısı bir vakıf son iki tırmanışıma sponsor oldu. Avusturalya'daki tırmanışım bir sosyal sorumluluk projesine dönüştü ve ODTÜ'de okuyan altı engelli o tırmanışımdan elde edilen gelirle burs alıyor. Çok uzun sürdü projem ama sonucu görkemli oldu. Ne derler; bahtiyarım!
KİLİMANJARO ZİRVESİ BENİ ÇOK ZORLADI
- Başınızdan çok şey geçmiştir. Bazılarını bizimle paylaşır mısınız?
- Bazı etkinliklerde benim kör olduğumu anlamadıkları zaman komik durumlar yaşanabiliyor. Kilimanjaro beni çok zorlayan bir zirveydi. 5 bin metrede hastalandım. Ona rağmen tırmanmayı bırakmadım. Nevzat Öntaş vardı yine yanımda, onunla tartıştık, dönmemiz gerektiğini söylüyordu, ben dinlemiyordum. Ama parmağımı kıpırdatacak halim yoktu. Çok kötü durumdaydım. Sonunda Nevzat, "Hadi git, git ama dönemeyeceksin!" dedi. Rehberlerimiz vardı, onlar başka bir yerden dönmeyi önerdi. Hasta halimle Kilimanjaro Zirvesi'ne ulaştım. Bu ulaştığım en yüksek zirve, 5 bin 895 metre! Bir de Japonya'da bir maratonda çok zorlandım. 42 kilometrelik bir etaptı, ikinci etabında rahatsızlandım. Su tüketimimi, tempomu ayarlayamadım. Orada da bitirdim ama ölümcül sınırdan döndüm. Bunlara nasıl direndim bilmiyorum. Şimdi düşününce hiç akıl karı değil.
YAKINDA KİTABIM ÇIKACAK
- THY ile nasıl bir işbirliğiniz oldu?
- Onlar beni aradılar. Bana animatik bir film gönderdiler. Biraz değiştirdik. Orada sadece görme engelli bir dağcı olarak görünüyordum. Rasyonel değildi. Çünkü ben dağda çan taşıyorum ve önümde giden bir arkadaş oluyor. Bunun üzerine Nevzat Öntaş da dahil edildi filme. Sonra çok güzel bir çekim oldu. Bunun içinde yer almaktan da gurur duydum. Beş Kıtada, Beş Zirve, Beş Maraton projem THY'nin reklamı sayesinde taçlandı. Çünkü insanlar bunu yaptığımı bilmiyordu. Gördüğünüz gibi görme engelliyim (gülüyor). Alp Dağları'nda çekilen reklamın çok güzel olduğunu söylüyorlar, ben göremedim. Amerika'dan Renan Öztürk geldi ve çekti, çok özel biri. Bu alanın da eksperi.
- Bundan sonra var mı yeni hedefleriniz?
- Kitap hazırlığım var. Hayatımı, dağları anlattığım bir kitap olacak. Görme engelli müzisyen Joaquin Rodrigo'nun evini kızı müze haline getirmiş Madrid'de, oraya gitmek istiyorum.
Necdet Turhan'ın Beş Kıtada Beş Maraton Beş Zirve Projesi'nin etapları şöyleydi:
Maratonlar
2002 New York Maratonu
2004 Atina Klasik Maratonu
2005 Japonya Dünya Körler Maratonu
2006 Sydney Maratonu.
2007 Mısır-Luxor Maratonu.
Tırmanışlar
2002 Ağrı 5137 metre
2008 Kilimanjaro 5895 metre
2010 Mont Blanc 3500 metre
2014 Colorado-Sherman 4280 metre
2017 Avustralya Kosciuszko 2228 metre