Global Web Index'in 2018'deki verilerden yola çıkarak hazırladığı sosyal medya araştırması var önümüzde. İçinde ilgi çekici sonuçlar bulunuyor. Araştırmaya göre, özellikle gençler sosyal medyada hedef ve bilgi odaklı kullanımlar dışında sanıldığı gibi çok da fazla vakit geçirmiyor. Gençlerin sosyal medyadan uzaklaşmalarının en önemli sebebi olarak da doyma hali gösteriliyor. Bir dakika, bir dakika... Gençler sosyal medyadan uzaklaşıyor muymuş? Tüm sosyal medyanın neredeyse gençlerin ilgileri üzerine şekillendiği, artık markaların bile ilk önceliğinin gençlerin ilgisini yakalamak olduğu bir ortamda gençler neden ve nasıl eskisi kadar sosyal medyaya olan ilgilerini kaybetmeye başlamıştı? Sosyal medya hayatımıza gireli az buz da zaman olmadı. Bu süre içerisinde yeri geldi şekil değiştirdi, yeri geldi yeni alışkanlıklar dayattı, yeri de geldi türlü türlü fenomenlerle bizi tanıştırdı. Peki, bu noktada gençliğin sosyal medyaya olan yaklaşımında, eğilimlerinde, beklentilerinde değişimler olmamış mıydı? Bittabi...İyisi mi sahaya inelim, mevzuyu muhataplarıyla konuşalım diyoruz. İstanbul Bilgi Üniversitesi Santral Kampüsü'ndeyiz. 10 üniversite öğrencisi, Özde Karadağ, Ömer Said Birol, Çağla Demirbaş, Ege Özaydın, Aleyna Öztürk, Dicle Temiz, Efe Tokman, İzem Yağlıoğlu, Ertaç Şahin ve Özge Demiral ile birlikte kampüs içinde bulunan Enerji Müzesi'nde buluşuyoruz. Mekanın ambiyansı da "Ancak bu kadar olur" dedirtiyor bize; yüzyıllık teknolojik makinelerin, alet edevatın bulunduğu bir ortam, sosyal medya muhabbeti çevirmek için idealdir diye düşünüyoruz. Öğrencilerin kimi uluslararası ilişkiler ve medya, kimi halkla ilişkiler, kimi reklamcılık, kimi sosyoloji kimi de televizyon haberciliği ve programcılığı bölümünde okumakta. Hepsi hayli bilinçli ancak sosyal medyanın mevcut durumundan dolayı bir o kadar da sıdkı sıyrılmış vaziyette. Günde bir buçuk saatini sosyal medyada geçiren de var, üç-dört saatini de. Öyle veya böyle bu platformlar hepsinin hayatının içinde. Konuşmaya başlıyoruz; Facebook, Twitter ve Instagram'ın son hali konusunda neler düşünüyorlar, birine DM'den yürüdüler mi, Tinder indiren var mı, fenomenler hakkında neler düşünüyorlar, sosyal medyanın yükselişi gelecek planlarını etkiledi mi ve çok daha fazlası... Kampüsten bildiriyoruz, sosyal medyanın Z raporu...
FACEBOOK'TA ARTIK GOYGOY BİLE DÖNMÜYOR
"Artık yaşlanmış ve tarihi geçmiş bir platform" diyerek söze giriyor Aleyna, Facebook sizin için şu anda ne anlam ifade ediyor diye sorduğumuzda ve ekliyor: "Bizim jenerasyondan kullanan kişi sayısı gerçekten çok az. Daha çok orta yaş ve üstü insanlar kullanıyor." Çoğunluk da Aleyna ile hemfikir, herkes Facebook'un artık biraz emekli kahvesine döndüğünü düşünüyor. Ertaç bu durumu destekleyerek araya girip "Şimdi çok seri bir haber akışı var Facebook'ta, artık goygoy bile dönmüyor" diyor. Aslında hemen hepsinin ilk dahil oldukları sosyal mecra Facebook, altı-yedi yıldır burada olmalarına rağmen şimdi günde sadece 15 dakika giren de var, iki-üç ayda bir laf olsun diye şöyle bir bakıp çıkan da... Facebook'tan vazgeçmelerinde iki büyük etken söz konusu olmuş: Birincisi, akrabalarının burayı istila etmesi, ikincisi ise kendi deyimleriyle daha canlı ve keyifli mecraların ortaya çıkışı. Ekip içinde Facebook'a dair ilginç stratejiler geliştirenler yok değil. Örneğin Özde "Anne babalar Facebook'u basmadan bol bol fotoğraf albümü yüklüyordum. Şimdi bir engellenenler listem var. Onlar her şeyi göremiyor, engellendiklerini de hissetmiyorlar. Kendi dünyalarında bir şekilde mutlular. Buradaki sorun artık bir canlılığın kalmaması, ben de yılda bir kere giriyorum ancak" diyor.
ŞÖYLE BİR BAKIP ÇIKILAN YER: TİNDER!
"Telefonunda Tinder olan var mı?" diyerek bu kez bombayı bırakıyoruz ortaya. Eh kimse kimseyi doğru düzgün tanımıyor, hassas mesele, renk vermemek lazım, haliyle bir ölüm sessizliği oluyor ilk anda. "Merak eden de mi olmadı yahu?" diyoruz. Bir iki kıpırdanmalar oluyor. "Merak edip, indirip biraz sağa sola kaydırmıştım. Bir bara gitsem daha iyisi olur deyip sildiğim bir uygulama oldu" diyerek fitili ateşliyor Özde. Bayrağı devralan ise Aleyna oluyor, biraz daha mütevazı bir şekilde, merak edip indirdiğini ama bir gün sonra sildiğini anlatıyor. Bu noktada Dicle'den enteresan bir paylaşım geliyor bizler için: "Zamanında Tinder'ı indirdim, ama farklı bir kimlikle kayıt oldum kendimi korumak için. Amacım ise farklı insanlarla tanışmaktı. Ama tahmin ettiğiniz şekilde değil, hakikaten buradan arkadaş edinebilir miyim diye düşündüm ki edindim de. Hâlâ Tinder üzerinde tanışıp görüştüğüm iki-üç arkadaşım var ve merak etmeyin birbirimize o gözle bakmıyoruz." Peki sosyal medya üzerinden gönül ilişkilerine meyleden olmamış mı, hiç mi DM'den yürünmemiş? Olmuş tabii... Erkekler sessiz kalırken ekibin kızları sözü alıyor yine. Özde "Ben ekşisözlük'ten birine yürümüştüm. Dört yıl süren bir ilişkim olmuştu. Tinder gibi garip değildi en azından" derken Aleyna ise henüz 14 yaşındayken Twitter üzerinden şehir dışından sevgili yaptığını söylüyor
BİR TUTAM KAVGA BİR TUTAM POLEMİK AL SANA TWİTTER
"Peki ya Twitter?" diyoruz, "Orası ile aranız nasıl?"... Facebook'a oranla grup Twitter'a karşı daha sıcak. Ege "Twitter'ın en güzel yanı içinde akraba olmaması. Twitter'a 2011 yılında giriş yapmıştım. O yıllarda sinirlendiğim zaman sıkıntılarımızı oraya yazıp, Twitter'ı günlük gibi kullanıyorduk. Şimdi de haberleri Twitter'dan takip ediyorum" diyor. Ağırlıklı olarak hepsi zaten haberleri Twitter'dan takip ettiklerini söylüyor. Öyle özel olarak bir gazetenin internet sitesine girmeyi tercih etmiyorlar, 'timeline' bu noktada iş görüyor gibi. Gel gelelim anti-Twitter safını seçenler de var ekipte. Onlardan biri Efe. "Ben Twitter kullanmıyorum. Çünkü Twitter'da sürekli bir atışma var. İnsanlar, devlet büyükleri vesaire, herkes arasında bir atışma var. Ben bu negatif olayları gördüğüm için biraz kendimi çekmek istedim. En küçük şeylerden çıkan tartışmaları okuyunca rahatsız oluyorum" diyerek Twitter'ın alameti farikası olan incir çekirdeği üzerine meydan muharebeleri başlatma mevsuzuna değiniyor. Çok geçmeden Efe'ye ilk destek Özge'den geliyor: "Efe'nin dediği gibi, Twitter'da çok büyük bir linç kültürü gelişti. Bir şey yazıyorsunuz, olmayacak yerlerden olmayacak şeyler çıkıyor. Ama ben hâlâ tweet atıyorum. İlginç ve komik fotoğraflarımı paylaşmayı tercih ediyorum. Ya da o gün aşırı garip bir olay yaşadıysam onu paylaşıyorum." Ancak Ömer de Twitter'ın esas amacının zaten tartışmak olduğunu belirtip bu ekibin karşısında saf tutuyor. Bunun haricinde malum artık tüm dünya bir tweet uzaklığında. Soruyoruz: "Hiçbir ünlüye ulaşmaya çalıştınız mı Twitter üzerinden?" Efe, Ahmet Kural'a DM attığını anlatıyor. Onun da bir arkadaşının adı Ahmet Kural'mış, bu ikiliyi bir araya getirmek istemiş fakat başaramamış tabii... Aleyna ise düzenli aralıklarla dünyaca ünlü şarkıcı Ed Sheeran'ı 'darladığını' itiraf ediyor. "Nasıl" diyoruz. "İşte Türkiye'ye konsere gelsene, niye hep İngiltere sınırlarında takılıyorsun gibi galiba artık tacize de giren bir darlamam söz konusu" diyor gülerek.
BİR FOTOĞRAF LA O PARALAR KAZANILIR MI?
Geliyoruz günümüzün en civcivli ortamına: Instagram! İstisnasız hepsi burada var ve sosyal medyadaki vakitlerinin büyük kısmı Instagram'da geçiyorlar. "Bu mecra üzerinden para kazanmaya başlanmasıyla sizin de gelecek planlarınızda değişimler oldu mu?" diye soruyoruz. Ertaç influencer veya YouTuber olmak istemediğini söylüyor ama bir şerh de koyuyor: "Dijital medyada olmak zorundayız." Konu ister istemez fenomenlere geliyor. "Herkes istediğini yapsın tamam da bu insanların bu kadar kolay para kazabilmesi garip. Bir fotoğraf mı her şey? Normal bir yerden gelerek insanları küçük görmeleri, minimum çabayla maksimum özgüven, beni rahatsız ediyor" gibi bir çıkış yaparak Aleyna grup içinde müthiş bir takdir topluyor. Sağ kanattan Aleyna'nın atağına destek veren Dicle oluyor: "Bu fenomenler daha çok kişiliğini bulmaya çalışan ergenlere yönelik. Onları manipüle ediyorlar" diyor. Tam saha baskıya Özde de katılıyor: "Daha önce fenomenlerle birlikte çalışıyordum. Bir markanın sosyal medya yöneticiliğini yapıyordum. Bu iş bana nasıl bir hayat yaşamamam gerektiğini öğretti. Fenomenlerin dışarıya yansıttıkları zengin hayatın içinde görgüsüz bir şekilde, bir şeyler için adeta dilendiklerini gördüm. İnanılmaz itici. Yansıttıkları hayat yalan. Çalışıp emek verip kazanmak yerine başkalarına dilencilik yapıyorlar."
ÖYLE BİR ÜRÜNÜN TANITIMINI YAPIYOR Kİ BABAMIN BEŞ YILLIK KAZANCIYLA ALAMAM
Artık sosyal medya sadece eğlence amaçlı kullanılan bir platform değil, öyle veya böyle buradan dönen bir ekonomi de söz konusu. Peki bu 10 kişilik ekip bu ekonomi hakkında ne düşünüyor, sosyal medyada görüp satın aldıkları bir şeyler var mı, reklamlar onları nasıl etkiliyor diyerek bir başka ateş hattına dalıyoruz. İlk söz Ege'de. Başından talihsiz bir olay geçmiş birkaç yıl önce: "Ünlülerin de kullanıp reklamını yaptığı zayıflama çayından almıştım. Bir hafta kullandım. İşe yaramadı. Daha beter kilo aldım. Tam bir para tuzağı. Bir de 70 lira vermiştim" diyor. Kaybolup giden 70 lira hepimizin yüreğini dağlıyor ve 30 saniye kadar susuyoruz. Ardından söz Aleyna'da ve yine haklı isyanında: "Yahu, üç-dört sene önce bir Converse, bir Vans ayakkabının yüzüne bakılmazdı. 90 liraya alırdık. Şimdi fenomenler giyiyor diye oldu mu sana 400 lira. Ayıptır!" Gözde ise çok daha farklı bir noktadan konuya dahil oluyor: "Aslında bazı makyaj vlogger'larının tanıttığı ürünleri eskiden alıyordum. Memnun da kalıyordum. Fakat son zamanlarda bir baktık bu isimler olağanüstü pahalı markaları tanıtıp reklamını yapmaya başladılar. Ya, kadın bir makyaj videosu çekiyor, kullandığı ürünlerin toplam fiyatı neredeyse benim babamın beş yıllık toplam kazancı. Niye takip edeyim?" Ortak kanı, Instagram'daki reklamların ve özellikle fenomenlerin dayattığı aynı ürünlerden duyulan sıkıntı. Hatta daha öz bir biçimde ifade etmek gerekirse ekip, herkesin aynı kişiymiş gibi davranmasından, tekdüzelikten bunalmış durumda.