Kimi Afrika'da ailesinden koparılan ve zorla çalıştırılan bir çocuğu kurtarıyor, kimi zor durumdaki yan komşusu için erzak buluyor. Ağrı'da okutulmayan kız çocuklarını okula gönderen de var, trafikte gördüğü çocuklar için bagajında mont, bere tutan da. Hepsinin ortak özelliği kadın olmaları. Büyük büyük yardımlar değil yaptıkları; damlaya damlaya göl olur misali, deniz yıldızlarını sahilden tek tek denize atan adam gibi küçük çabalar... Ama elde ettikleri sonuçlar çarpıcı. Tek tek dokundukları insanların hayatını dönüştürüyorlar. Kendi dönüşümleri ise yanlarına kar kalıyor. Dünya Emekçi Kadınlar Günü yaklaşırken, insana umut veren hikayelerini dinlemek için, birbirinden habersiz kendini yardım yapmaya adamış bu kadınlarla buluştum...
SAHİP OLDUKLARIM VE İHTİYAÇLARIM ÜZERİNE ÇOK DÜŞÜNDÜM
World Human Relief yokluk, yoksunluk çeken ve şiddete maruz kalma riski yüksek aile ve çocukların hayat koşullarını iyileştiren çalışmalar yapıyor. Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi Ayten Zara'nın yol göstericiliği yaptığı oluşum, birçoğu bir dönem Zara'nın öğrencisi olmuş ya da halen öğrencisi olan genç kadınlardan oluşuyor. Ayten Zara, "Toplumda gördüğümüz her sorunu çözmek ve ortaya çıkan her tür şiddeti önleyici çalışmalar yapmak sadece hükümetlerin değil bizlerin de sorumluluğu olmalı. Beni hiç tanımayan binlerce insanın bana güvenip ekonomik olarak güç vermesi, yoldaşım olması çok etkileyiciydi. Bu sebeple, Kars, Van, Katmandu, Afrika'da sıfırdan okullar yapabildim ve tarım-çiftlik alanları açabildim. Ve bunlar oldukça da maliyeti yüksek ve çok büyük projelerdir. Şimdi de Mardin'de iki okul ve çok geniş kapsamlı şiddeti önleyici çalışmalar yapacağız" diyor.
Esra Zırhlıoğlu: 2016 yılında Nepal'in Lele Köyü'ne okul yapımı, çocuk ihmal ve istismarını önleyici çalışmalar yapmak için gittik. Lele, Tamang'ların yani kast sisteminin en altında bulunan insanların yaşadığı bir bölge. Dolayısıyla tam bir mağduriyet bölgesi. Okul inşaat alanına taşınması gereken kumu ekip olarak biz çuvallarla taşıdık. Birkaç saatin sonunda azalmayan kum ve kalmayan güç ile tamamen umutsuzluğa düşmüştük ki yukarıdaki tepenin üstünden rengarenk kıyafetleri ile Lele kadınları ellerinde çuvalları ile bize doğru gelmeye başladı. Hepsi kum tepesine doğru gitti ve çuvallarına kum doldurdu.
O gün birlikte çok çalıştık ve kum tepesini bitirdik.
Didem Sercan: Kars, Kozan'daki okul yapımı ve psikososyal destek çalışmalarında ailelerle görüşüp eğitimin önemini anlatarak ve onlara birer rol model olarak, okuldan alınmış 11 yaşındaki bir kız çocuğunun tekrar okula dönmesini sağladık.
Tuğçe Merve Aytaç: Ayten Hoca ve küçük bir öğrenci ekibi ile beraber Ağrı'ya gitmiştik. Doğubeyazıt'ta bir köy okuluna ihtiyaçları olan kışlık malzemeleri götürmüştük. Orada konuştuğum iki küçük kız aklımdan çıkmıyor. Onlar için getirdiğimiz botları giydirmiştik. Çok beğendiler ama beş dakika sonra, o iki kız yine terlikleriyleydi. Bizim getirdiğimiz botlar da kutuda. Acaba bir şey mi oldu diye sordum. Ayakkabıları kirlenmesin ve bayramda giysinler diye kaldırdıklarını söylediklerinde gözlerim doldu. Sonrasında Afrika'ya da gittim. Oradan döndükten sonra ihtiyacım olan şeyler ve sahip olduklarım arasındaki fark üzerine çok düşündüm.
KOMŞULARIMIZIN BİR BÖLÜMÜ ZOR DURUMDAYDI
Çekmeköy Gönüllü Anneler Derneği belki Türkiye geneli düşünüldüğünde küçük ama ilçe bazında önemli bir oluşum. Kadınların kurduğu bu dernek, yaşadıkları semtteki komşularının hayatlarına dokunmak için yola çıkan kadınlardan oluşuyor.
Serpil Erdoğan: Biz lüks sitelerin ve villaların olduğu bir semtte oturuyoruz. Ama bu korunaklı yerlerden çıktığımızda hayat bambaşka. Komşularımızın bir bölümü çok zor durumda. Bir şeyler yapmamız gerektiğini düşündük ve bir kafede toplandık. "İnsanların hayatlarına dokunmaya var mıyız?" diye yola çıktık. Altı kadın yola çıktık, şu anda 60 kişiyiz. Biz özellikle dezavantajlı çocukların sevgi ihtiyacını karşılamak istiyoruz. Herkes elinden ne geliyorsa yapıyor. Doğum günü partileri, çocuklar için eğlence yerlerine geziler, yapamadıkları ya da kaldıkları kurumun onlar için organize edemediği şeyleri gerçekleştiriyoruz, elbette burslar veriyoruz. Birçok derneğe destek veriyoruz. Ramazan'da erzak dağıtıyoruz. Sadece yardım yapmak değil derdimiz, bu insanları iş hayatına kazandırmak.
Serap Mühsürler: Çekmeköy'de bir kadın vardı, eşi kör ve çocuğu yatalak, geçim kaynağı da yok. Yaşlı bir komşusuna bakarak geçimini sağlamaya çalışıyordu. Bu kadına "Ne istiyorsun?" diye sorduk. O da eşinin gözlerinin açılmasını istedi. Bir ameliyat ayarlandı ve adamın gözleri açıldı. Ama o bir gün evden kaçtı. Bu kadın kendi için hiçbir şey istememişti oysa ki... WhatsApp grupları var, bir ihtiyacı oraya yazdığımızda bulmamız çok kısa sürüyor. Artık zincirleme akıyor yardımlar. Küçük yardımlar daha kıymetli. Elbette büyük yardımlar çok önemli ama küçükler bire bir insana dokunuyor. Biz yardım ettiğimiz insanlarla temas içindeyiz, hayatlarını biliyoruz, onları tanıyoruz. Onlar da bizi tanıyor. Kadın gücünü yadsımamak lazım.
Zeynep Çiftçi: Hepimizin arabasının bagajı erzak doludur. Hareket halindeki Kızılay gibiyiz. Mont, bot, atkı, bere bagajımda kesin vardır. Trafikte bile görsem ayakkabısız, montsuz çocuk, çıkarır veririm. Bu bana mutluluk veriyor. Hikayeler çok ve yıpratıyor... Çocuklar çok hassas noktam. Hem kaynının, hem kayınpederinin tacizine uğrayıp, iki çocuğunu alıp kaçan bir kadın vardı. Başına gelmedik kalmamış. Bu kadınla tanıştım ve ona yardım etmeye başladık. Bu kadının çocuklarından biri, öğretmenine beni anlatmış tıpkı bir kurtarıcı melek gibi. Bunu duyduğumda dünya benim oldu.
DERTLER KONUŞUYOR AMA BÜYÜK ACILAR DİLSİZ!
İki üniversite öğrencisinin bursunu karşılayarak başladı yolculukları. Sonra kar topu gibi büyüdü her şey. Bugün Afrika'da bir yetimhane de kuruyorlar, Doğu Anadolu'da bir okulun ihtiyacını da karşılıyorlar. Yine kadınlar başrolde! Sezi Kalkavan ve Hülya Yazdıç, kurdukları Şimdi Derneği vasıtasıyla işleri kadar vakit ayırıyorlar yardım faaliyetlerine. Öyle ki ailelerini bile dahil etmişler sürece. Son Afrika ziyaretinde Hülya Yazdıç yedi yaşındaki oğlu Can'ı da yanına almış... Sezi Kalkavan: Gıda hariç gelenleri evimde topluyorum. Gideceği projeye göre onları ayırmak ve eşleştirmek gerekiyor. Bir seferinde Afrika'ya 870 kilo bagajla gittik. Bunlar evlerimizden çıktı. Amacımız oralara eşya yardımı yapmak değil, eğitim ve sosyal projeler içinde olmak. Ama oraya giderken eli boş gidemiyor insan. Hülya Yazdıç: Biz görmeden, inanmadan kimseye dokunmuyoruz. Elazığ'dan bir çocuk burs mu istedi, önce onunla tanışıyoruz. Başkalarından gelen parayı dağıttığımız için çok büyük bir sorumluluk. Her şeyi bilmemiz gerekiyor.
S.K: Aslında temas etmek çok sıkıntılı. Veren el ve alan el arasında başka bir bağ kuruluyor ve o sonu olan bir bağ değil. Bir aileye bir koli götürüyorsanız, hep götürmek zorundasınız. Üç ay sonra bu koli gelmiyor diyemezsiniz. Eşinden şiddet gören bir kadına aylık yardım yapabiliriz ama doğrusu ona iş bulmak. Afrika'ya gidip bir şey dağıttığınızda onlara zarar veriyorsunuz. Ama akıllı köy tasarlayıp, sürdürülebilir enerji ile tarım öğretirseniz artık size ihtiyaçları kalmayacak hale geliyorlar. Mesele yardım etmek değil, hayatları dönüştürmek! Burs çok onurlu ve süreli bir ilişkidir. Erzak yardımının, bebek maması yardımının sonu yok...
H.Y: Son Afrika ziyaretime oğlum Can'ı da götürdüm. Epey ağır aşılar oldu ve bizimle bu yolculuğa çıktı. Oradaki çocuklarla yemek sırasına girdi, onlarla aynı yerde uyudu, yokluklarını bire bir yaşadı. Kısa bir süreliğine onların hayatının içine dahil oldu. Ne Can o çocuklardan üstün, ne de biz... Gana'da Emanueto isimli bir çocuk vardı, ailesinden bir borç karşılığı alınmıştı ve beş yıl bir gölde balıkçılık yaptırılıyordu. Sekiz yaşındaşken çok zor şartlarda çalıştırılmış. Paslı demirlerin üzerinde yatarak, günde tek öğün yiyerek. Emanueto'nun bulunduğu sırada yüzündeki ifadeyi hiç unutamayacağım. Öfke yoktu yüzünde, mahçup ve utangaçtı. Bu hiç tarifi olmayan bir şey. Bir yıl sonra görmeliydiniz onu. Neşe içindeydi. Bu dönüşümü görmek harika bir his!
S.K: Kas hastalığı olan bir çocuk vardı. Bu aileyle tanıştığımızda, çocuğun yanında durumun umutsuzluğunu konuşmuştuk, aile bu kadar normalleştirmişti durumu. Ama sonradan düşündüğümde bu durumdan büyük pişmanlık duydum.
İYİLİK BULAŞICI VE BAĞIMLILIK YAPIYOR
Basketbol Federasyonu Başkanı, eski milli basketbol oyuncusu Hidayet Türkoğlu'nun eşi Banu Türkoğlu yaptığı yardımlarla tanınan bir isim. Türkoğlu, ona ulaşan herkese bir şekilde yardımcı olmak için çevresindeki herkesi örgütlüyor: "Çevremdeki insanlar yardım etmeye ilgim olduğunu bildiği için bana soruyorlar, kolayca organize olurum. Bu evlendirilecek bir genç kız da olabilir, çocuğu hasta bir anne de... Bazen de emekli bir amcanın evini toparlamak da olabiliyor. Bir yardım söz konusu olduğunda annem ve teyzem başta olmak üzere, büyük kızımla birlikte herkesi örgütleyebilirim. Büyük kızım tüm faaliyetlere katılmaya çalışıyor. Annemin gün arkadaşları bile yardım istediklerim arasında. Kimi zaman örgü örüp katkıda bulunuyorlar, kimi zaman ufak tefek maddi yardımlar yapıyorlar bütçelerine göre. Bir keresinde pasta, börek yaptılar, mini bir stand açtık, onları sattık ve o parayı Halep'e gönderdik. Bunlar ufak tefek şeyler gibi görünebilir ama çok kıymetliler. İşyerim Shaba'daki çalışma arkadaşlarım da artık bu ağın içinde. Ramazan'da tüm iş arkadaşlarımla iftar verdik, birlikte sandalye taşıdık, ekmekleri dizdik, yemekleri dağıttık. Bir gecede bin kişiye iftar verdik. Sadece Türkiye'de sınırlı kalmak istemedim ve Afrika'da bir su kuyusu açılışına vesile oldum. İyilik bulaşıcı ve bağımlılık yapıyor. Bir noktadan sonra bir insana iyilik yapmadan duramaz hale geliyor insan. Doğuş Balbay'ın eşi Erica da son dönemde benimle birlikte katılıyor bu çalışmalara... Amerika'dan üç dört yıl önce Türkiye'ye gelmiş. Amerika'da sosyal sorumluluk projelerine sıkça dahil olduğu için burada kendine bir alan arıyordu. Birlikte yol almaya başladık."
KENDİ MANEVİ DÜNYAMIZA ÇEKİ DÜZEN VERİYORUZ
İnfak Edenler Derneği öncelikle ismiyle dikkat çekiyor. İnfak, ihtiyaçtan fazlasını dağıtmak demekmiş. Küçük bir ekip olarak başladığı yardım faaliyetleri, tamamı kadınlardan oluşan bir derneğe dönüşmüş. Marketlerden satın aldıklarını, kapı kapı kendileri dağıtıyorlar.
Belkıs Kuşçulu Özer: İnsan paylaştıkça hafifleyecek, infak ettiği ölçüde huzura erecektir. Çünkü inanıyoruz ki, başka bir dünyanın mümkün olduğunu bilen çocuklar, içinde var oldukları dünyada kuramadıkları hayalleri kurmaya başlarlar. Ve her şey bir hayalle başlar!
Defne Sarısoy: Biz kadınlar, biraz da anneliğin verdiği bir içgüdü ile çevremize ve diğer insanlara daha şefkatle yaklaşıyoruz. Kadınların dramlarına tanıklık ediyoruz, çünkü eşlerini erken yaşta kaybetmiş, eşi hapse düşmüş veya inşaatta sakatlanmış pek çok kadın, çocuklarını yetiştirebilmek için müthiş bir hayat mücadelesi veriyor. Hal böyle olunca kadın dayanışmasının önemi daha da belirgin hale geliyor.
İrem Fenemen: Bu insanlara yapılan yardımlara vesile olurken ve bir anlamda aracılık ederken, aslında bizler de kendi manevi dünyamıza bir anlamda çeki düzen veriyoruz. Onlar da bize yol göstermiş ve manevi iyileşmemize vesile olmuş oluyorlar. Yangın yerine dönmüş şu dünyada küçük küçük kurtarma alanları, sığınaklar oluşturuyoruz.