1. Dünya Savaşı'nda Çanakkale Cephesi'nde savaşan pilot Ebubekir Rüştü Atala, savaşın en kritik döneminde özel bir görev için Yemen Cephesi'ne gönderilir. Aksansız, akıcı bir şekilde İngilizce dahil birkaç dili konuşabilen Rüştü Bey, Kut'ül Ammare kahramanı Halil Kut'un komutasına verilir. Rüştü Bey, o yıllarda Irak, Basra, Yemen arasında mekik dokur. Özel bir görevi vardır. İngiliz casusu Thomas Edward Lawrence'ın planlarını öğrenmek. Bazen onun kılığına girer, bazen kendini Lawrence'ın adamlarından biri olarak tanıtır ve Araplarla görüşür. Teşkilatı Mahsusa'nın görevlendirdiği Atala, o yıllarda istihbarat deyimiyle karşı casusluk faaliyetinde bulunur.
Ebubekir Rüştü Atala, tarihin tozlu sayfaları arasında kalmış, hikayesi pek de bilinmeyen bir vatansever. Filmlere konu olacak bir hayat öyküsü var. Güney Afrika'da başlayan, İstanbul, Londra, Çanakkale, Bağdat, Yemen, Basra'da devam eden ve yine doğduğu topraklarda, Güney Afrika'da biten bir öykü onunkisi... Onun hikayesinin üzerinde yıllardır tarih tozu birikiyordu. Şimdilerde o tozu Cape Town Üniversitesi'nde çalışan, tarihçi Dr. Halim Gençoğlu silkmeye çalışıyor. Kah arşivlerde araştırma yapıyor, kah ailesiyle görüşüp bilgi belge topluyor. Ortaya da bir vatanseverin hüzünlü portresi çıkıyor.
EBUBEKİR'İN TORUNU
Peki kim bu Rüştü Atala Rüştü Bey aslında, Sultan Abdülaziz'in Güney Afrika'daki Müslüman tebaa arasındaki inanç anlaşmazlıklarını çözmesi için gönderdiği Erzurumlu fıkıh alimi Ebubekir Efendi'nin torunu. 1862'de Afrika'ya ailesiyle gelen Ebubekir Efendi burada okullar açarak, insanları eğiterek o dönemdeki Müslüman tebaaya İslam'ın kurallarını öğretiyor ve Abdülaziz'in ona verdiği görevi yerine getiriyor. Güney Afrika'da hem halifenin temsilcisi olduğu hem de yaptığı işler nedeniyle Müslümanlar arasında özel bir yer ediniyor. Rüştü Bey'in babası Ahmet Bey de, babası gibi padişah için çalışıyor. Abdülhamit'in görevlendirmesiyle Singapur Başkonsolosu olarak görev yapıyor. Rüştü Atala ve kardeşleri Güney Afrika'da doğsa da ailenin Osmanlı İmparatorluğu ile bağları hiçbir zaman kopmuyor. Hatta Rüştü Bey ve abisi Fuat Bey'in sünnet düğünleri Abdülhamit'in emriyle yaptırılıyor. Ahmet Bey'in erken yaşta vefatı nedeniyle aile bir süre İstanbul'da yaşıyor. İki kardeş de Abdülhamit'in isteğiyle Mektebi Sultani'de okuyor. Sonra da üniversite eğitimleri için Londra'ya gidiyor.
LAKABI ÜMİTBURUNLU
Rüştü Bey Londra'da pilot, Fuat Bey dilbilimci oluyor. Kız kardeşleri Havva Hayrunnisa ise doktor. 1. Dünya Savaşı'nın başlamasıyla, üç kardeş Güney Afrika'ya dönüyor. Dönüşleri çok önemseniyor o dönem. Rüştü Bey, Güney Afrika'nın ilk Müslüman pilotu, Havva Hanım da ilk Müslüman kadın doktoru olduğu için gazeteler onlarla ilgili haber yapıyor. O haberde Rüştü Bey, abisi Fuat Bey ile Osmanlı ordusu saflarında savaşmak için Anadolu'ya gideceklerini anlatıyor.
Öyle de oluyor. İki kardeş kısa zamanda Osmanlı ordusunun üniformasını giyip savaşa katılıyor. İlk olarak Çanakkale Cephesi'nde savaşıyorlar. Güney Afrika doğumlu olduğu için Rüştü Bey'in lakabı Ümitburunlu oluyor. Savaş devam ederken Rüştü Bey özel bir görevle Yemen Cephesi'ne gönderiliyor. Böylece Lawrence'a karşı çalışmaya başlıyor.
FUAT BEY, YAZDIĞI SÖZLÜĞÜ ATATÜRK'E İTHAF ETTİ
Savaştan sonra Rüştü Bey, Güney Afrika'ya dönerken Fuat Bey Londra'ya eğitimini tamamlamaya gidiyor. Aile uzaktan uzağa Milli Mücadele'yi destekliyor. Kurtuluş Savaşı sonrasında Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasını sevinçle karşılıyorlar. Atatürk öldüğü gün Güney Afrika'da bayrakların yarıya indirilmesini sağlıyorlar. Fuat Bey, 1939'da yayımladığı Türkçe-İngilizce sözlüğü Atatürk'e ithaf ediyor. Rüştü Bey ise 1939'daki Erzincan Depremi'nin haberi alınınca Güney Afrika'da para toplayıp Türkiye'ye gönderiyor. Fakat 1939'da Fuat Bey, İsmet İnönü imzasıyla 'haber vermeden yabancı bir ülkenin tabiyetine girdiği' gerekçesiyle vatandaşlıktan çıkartılıyor. Aile karara anlam veremiyor. Fuat Bey'in milliyetçi olması nedeniyle böylesi yanlış karar alındığını düşünüyorlar. Bu sorunu halletmek için uğraşırken 1948'de Güney Afrika'da Apartheid rejimi başlıyor. Aile için daha kötü günler başlıyor.
SANKİ BURADA UNUTULMUŞLAR
Dr. Halim Gençoğlu "Burada akademik hayatımı sürdürürken haberim oldu aileden. Onlarla ilgili araştırma yaptım ve aile üyeleriyle konuştum. Rüştü Bey önemli görevlerde bulunmuş. Fuat Bey İnönü zamanında komik bir gerekçeyle vatandaşlıktan çıkarılsa da bir bilim insanı ve Türkiye sevdalısı. Aile Türkiye ile bağlarını koparmamaya çalışmış. 1960'da Menderes'in bakanlarından Arif Demirer'in oğlu Mehmet Bey Güney Afrika'ya geliyor. Rüştü Bey evinde misafir ediyor. Rüştü Bey'in mezarını Johannesburg'ta görünce içim sızladı. Neticede Türkler. Çanakkale'de, Şam'da, Yemen'de savaşmışlar. Ama sanki burada unutulmuşlar. Seslerini duyuramıyorlar. Fuat Bey vatandaşlıktan çıkarıldığı için ailenin bir kolu Türk vatandaşı değil. Onlar vatandaşlık almak istiyor. Bu konuda bir şey yapılabilir" diyor.
RÜŞTÜ BEY'DE TEŞKİLATI MAHSUSA ÜYELERİNİN OKUDUĞU KİTAP VAR
Dr. Halim Gençoğlu, Rüştü Bey'in oğlu Ahmet Kemal Atala ile konuştuktan sonra onun savaş yıllarında İngiliz casus Lawrence'a karşı Teşkilatı Mahsusa üyesi olarak Ortadoğu'da çalıştığını öğrendiğini söylüyor: "Elimizde Yemen Cephesi'ne gönderildiğine dair Osmanlı belgesi var. Ahmet Kemal Bey'in anlattığına göre istihbarat için çalışmış. Ayrıca Rüştü Bey'in kitapları arasında sadece Teşkilatı Mahsusa üyelerinin okuduğu bir şifre kitabı var. Hem İngiliz kültürünü ve hem de ileri derecede İngilizce dahil birkaç dili iyi bilen biri. Teşkilatı Mahsusa'nın ondan yararlanması çok normal."
SİYAHİLERİN UĞRADIKLARI TÜM BASKILARA MARUZ KALDILAR
1948'de Güney Afrika'da Apartheid rejimi başlıyor. Aile Müslüman olduğu için hükümet tarafından ikinci sınıf vatandaş olarak kabul ediliyor ve siyahilerin uğradığı tüm baskılara onlar da uzun yıllar maruz kalıyor. O yıllarda Rüştü Bey'in bir hayali var. Otobüsle ailecek Türkiye'ye dönmek. Otobüs alınıyor, fakat Güney Afrikalı yetkililer bu yolculuğa onay vermiyor ve hayalleri suya düşüyor. Rüştü Bey de ticaretle uğraşmaya başlıyor. Johannesburg'ta zeytinyağı, incir, tütün satıyor. Zeytinyağının Afrika'da yaygınlaşmasını sağlıyor. Vefat ettiğindeyse Johannesburg'a gömülüyor.