Aşk tabiatın insana kurduğu tatlı bir tuzak. Hayata karşı bir takım olabilmenin fitilini ateşleyen, talihin muazzam kurgusunda belirlenmiş 'eş'i seçebilmek için insana sunulan bir yetişkin oyunu. Öyle bir oyun ki; insanı hiç beklemediği anda içine çeken, en şişkin egoları bile muma çeviren, kurallar, kaideler dünyasını yerle bir eden cinsten. Ne diyordu şarkı; "Adem'le Havva'dan kalan..." bir oyun... Sonu evliliğe varan aşklar ise bambaşka... Düşünün ki, kanınızdan olmayan biri, uzaktan yakından akrabanız değil... Hayatınız birleşiyor ve akrabadan öte bir noktada buluyorsunuz kendinizi. Geceniz, gündüzünüz, derdiniz, sevincinizle o meşhur 'bir yastık'ta geçiyor ömrünüz... O yastıkta, iki kişilik bir takım kurup yeri geliyor dünyaya kafa tutuyorsunuz. Nasıl oluyor peki? Aşkın ani çelmesiyle 'ikiyi birleyenler' neler yaşıyor? 14 Şubat Sevgililer Günü'nü vesile edinip, Türkiye'nin ünlü çiftleriyle ilişkilerinin sırlarını konuştuk...
FERMAN-HİLAL TOPRAK
Hilal'in yaptığı gider benim hoşuma gider
Ünlü şarkıcı Ferman Toprak ve Hilal Toprak'ın evlerinin kapısını çaldık. Yakın zamanda aileye gelen üçüncü üye, kızları dokuz aylık Adel ile çoğalan mutluluklarına tanık olduk. Üç yıllık evliliği geride bırakan çift, hâlâ birbirine çok âşık. Hilal Toprak: "Ferman'a çok aşığım. O benim abim, kardeşim, babam, çocuğum, sevgilim, kocam. Hepsinin bütünleştiği insan" diyor. Ferman Toprak ise aşkını şöyle ifade ediyor: "Hilal'le birlikte hayatımın Rönesans dönemini yaşıyorum."
- Çocuklu hayat nasıl gidiyor?
- Ferman Toprak: 43 yaşında baba oldum. Çocuk geç kalınmış bir mutluluk benim için. Kızım Adel dokuz aylık, Allah'ın bana gönderdiği en değerli emanet. Çocuk evin neşesi. Çocuktan önce ev aslında bomboşmuş. Küçük bir insan ama dünyamızın merkezi. Beni sabah uykumdan asla kimse uyandıramazdı. Adel'i annesi kucağıma verdiğinde kendimi dinlenmiş hissediyorum. Evlatla birlikte ev yuva oluyor.
- Evlilik size ne öğretti?
- Hilal Toprak: Sabretmeyi ve anlayışlı olmayı öğretiyor evlilik.
- F.T: Yıllarca tek başına yaşadım. Evlilikle birlikte bir düzenim oldu. En azından üç öğün yemek yiyorum. Aile olduğunuz zaman birlikte yemek yemenin tadı bambaşka.
- H.T: Ferman eskiden başucuna çubuk, balık kraker koyuyordu. Üzülüyordum. Önce ceviz, kayısı olarak değiştirdim onları. Sonra düzenli ev yemeği yemeğe alıştırdım. Vitaminlerini, meyvesini her şeyini düzene soktum.
- Hilal Hanım'ı nasıl tarif edersiniz?
- F.T: Dürüstlüğünü çok seviyorum. Sevdiği adam için mücadele eder. Benim üzüldüğüm her şeye o da üzülür. Benimle kendini bütünleştirmiş olması beni mutlu ediyor. Hilal'i çok seviyorum.
- Hilal'den önce ve sonra hayatınızda neler değişti?
- F.T: Hayatımı Hilal'den önce ve Hilal'den sonra diye ikiye ayırdım. Rönesans dönemine geçtim onunla.
- Ferman Bey deyince ne hissediyorsunuz?
- H.T: Ona çok aşığım çok. Doğduğumdan beri hayatımdaymış gibi hissediyorum. O bir yere gitse ben hemen hasta oluyorum. O benim abim, kardeşim, babam, çocuğum, sevgilim, kocam. Hepsinin bütünleştiği insan. Ferman gidince hepsi gider.
FERMAN'A ANLATMADAN DURAMAM
- Birbirinize hiç darılmaz, küsmez misiniz?
- H.T: Tabi ki kızarız, küseriz ama aşk varsa oluyor bunlar zaten. Âşık olmadığınız insan umurunuzda olmaz ki...
- F.T: Ben karımla hiç tartışmadım, tartışmam diyene inanmayın. Aile içinde kavgalarda olur, tartışmalar da... Bizim tartışmalarımız uzun sürmez.
- H.T: Ne kadar küsebiliriz ki, aynı evdeyiz. Hemen gidip öperim ya da o gelir yanıma barışırız. Unutur gideriz. Zaten ben yaşadıklarımı ona anlatmadan duramam. (Gülüyor)
- Çok mu konuşuyor Hilal Hanım?
- F.T: Çok konuşur çok ama tabiatın kanunu bu (Gülüyor). Bazen "Hilal tamam, yeter" diyorum.
- H.T: Ama ben senin anlattıklarını saatlerce dinliyorum.
- F.T: Finalde Hilal kazanır ve ben onu dinlerim.
- Ferman Bey gece sahne alıyor ve gece yaşıyor. Bu zor bir hayat değil mi?
- H.T: Evden onu uğurlarken "Allah'a emanet ol" derim. Çünkü Allah'a emanet edince emanet ettiğin gibi gelirmiş. Çoğunlukla ben de giderim onunla. O sahnedeyken, içerde asılı gömleğini koklarım. Gözümü ondan ayıramam.
- Kıskanıyor musunuz birbirinizi?
- H.T: Çok kıskanırım. Sevince kıskanır insan.
- F.T: Ben de Hilal'i kıskanırım ama ona çok güvenirim. Gözüm asla arkada kalmaz. Hilal'i bilirim.
- Karı-koca da olsanız arada yalnız kalmak istemiyor musunuz?
- H.T: Bazen Ferman'ın yalnız kalmak istediğini anlıyorum. Hiç dokunmuyorum. Çocuğumu alıp dışarı çıkıyorum. Çünkü hep sahnede ve yalnız kalacak hiç vakti yok.
- F.T: Çok yoruluyorum ama evimi çok seviyorum. Evde sessiz sessiz dinlenmek bana iyi geliyor.
- Ailelerle anlaşmak da zor olabiliyor...
- F.T: Ben kayınbaba ve kayınvalidimi kendi anne babamdan ayırmam. Çok severim. Aileler evliliğe çok karışmamalı. Çiftler her şeyi kendileri halledebilir.
- Bir ritüeliniz var mı?
- F.T: Birlikte PlayStation oynuyoruz. Elimizden düşmez. En büyük zevkimiz bu. Ama futbol oynamıyoruz. Stratejik oyunları tercih ediyoruz. Kavga da ediyoruz. Kumandayı da paylaşamıyoruz. Çok eğleniyoruz.
- H.T: Gece PlayStation oynarken karnımız acıkıyor. Hemen kokoreç ya da dürüm yemeye gidiyoruz.
ÇOCUK GİBİ EĞLENİRİZ
- İlişkinizin temeli ne üzerine kurulu?
- F.T: Evlilikteki en önemli şey 'biz' diyebilmek. Benim her şeyim Hilalin. Ondan hiçbir şeyi esirgemem. Birbirimize saygıda kusur etmeyiz.
- H.T: Bir de eğlenceliyiz. Birbirimizi kovalarız, yakalarız. Bahçede çocuk gibi eğleniriz.
- F.T: Hilal beni çok güldürür. Çok komik bir kadındır. Ama yaptığı espriyi bir tek ben anlıyorum.
- Laf sokuyor musunuz birbirinize?
- F.T: Ooo sürekli. Hilal asla altta kalmaz. Hemen karşılık verir. Ama onun yaptığı gider benim hoşuma gider.
- Evlilikteki en önemli şey nedir?
- F.T: Aşkın en güzel yanı aile olmak. Aile olmak da emek gerektiriyor. Emek ve sabır çok önemli. Evlenecek insanlara tavsiyem saygı ve sevgiyi kaybetmeyin. Sabırlı olun. Karşınızdaki anlayın.
- H.T: Ferman sahneye çıktığında baştan aşağı bir bakarım. Kıyafetlerinde saçında benim emeğim varsa kendimi mutlu hissederim. Başarılarında benim de payım olduğunu bilmek çok güzel.
SEMA ERGENEKON-UĞUR ASLAN
Zor sınavlarımız oldu
Gümüş, Yer Gök Aşk, Karadayı, Kara Para Aşk gibi aşkı işaret eden dizilerin senaryolarına imza atan, senarist Sema Ergenekon ve oyuncu eşi Uğur Aslan hayatın getirdiği pek çok badireyi birlikte atlattı. Çift türlü sınavdan ve zorluktan geçen ilişkilerini anlattı.
- İlk karşılaşma anınızı nasıl hatırlıyorsunuz?
- Sema Ergenekon: İlk karşılaşmamız, tanışmamız, aşık olmamız hep DTCF Tiyatro bölümünde sergilenen Cumhuriyete Selam oyunu sayesinde oldu. Uğur oyunda oynuyordu ben de sahne arkasında çalışıyordum. Oyun esnasında şarkı söylerken bana bir bakışı vardı yüreğimi delip geçmişti. - Uğur Aslan: Sahneye çıktığım an fark ettiğim tek şeydi Sema. Sonrası etrafında dolanıp tatlı kurlar yaparak onu tavlamakla geçti.
- İlişkiniz hangi güzergahta ilerledi? Neydi sizi bir arada tutan sırlar?
- S.E: Sanırım bu keşifte epey yol aldık. Naçizane bir iki tespit cümlesi kurabilecek kadar deneyimledik.
- U.A: Flört, sevgili olmak ve evlilik diye tarif edilen şeylerin tamamı bence bir ezberden ibaret. Asıl olan koşulsuz sadakat ve saf bir sevgi. Bu duygu bir ilişkiye bir değil bin ömür yeter. Bence insanların ilişkiye dair yaptıkları ilk hata bir ilişkiye ezberledikleriyle yaklaşmaları. Ellerinde bir kalıpla geliyor karşı taraf ilişkiye ve yeni tanıdığı insanı o kalıbın ölçülerine göre şekillendirmeye çalışıyor. Karşı tarafı biraz törpülemek tamam ama tamamıyla değiştirmeye çalışmak işte o ilişkiyi çıkmaza sürüklüyor. Her insanın bir ilişkiye kendi yaşadıkları ve hikayeleri ile geldiğini unutmamak lazım. Yaraları, umutları, acıları, özlemleri v.s. ile. İlişkinin sırrı takım olmak, bir olmak. Hayat sadece kahkahalarla geçirdiğiniz anlardan ibaret değil, hıçkırarak ağladığınız günler de var. İkimiz üniversite yıllarımızda tanıdık birbirimizi. 20 yıldır birbirimizin hayatındayız. Eğitim yıllarımızdan bu güne kadar madden ve manen sınandığımız birçok durum oldu. Yan yana durarak şikayet etmeden atlattık bu süreci...
- Birlikte hangi sınavlardan, hangi yollardan geçtiniz?
- S.E: Hayatın güzel zor acı bir sürü sürprizi var. İnsan eşinin kimi zaman seninle gülmesini, ağlamasını, yıkılmasını, eğlenmesini, kızmasını vs. bir sürü yaşanan deneyime eşlik etmesini istiyor. Bu eşlik ne kadar içtense takım o kadar güçlü oluyor. Tabii ki zor sınavlarımız oldu. Hepsinden el ele ve daha güçlü bir bağla çıktık. Şimdi Uğur'a sarıldığımda kokusunu içime çekerken sadece heyecan, aşk değil, minnet de duyuyorum. Birbirimize kattığımız her değer, düşünce, büyüme, anlama ve olgunlaşma yolunda attığımız her adıma şükrediyorum. Değişip dönüştüğümüz artırıp eksilttiğimiz her halimizle gurur duyuyorum. Çocuk sahibi olmak hayatınıza ve ilişkinize neler kattı?
- U.A: Çocuklar kocaman bir sorumluluk ve her günün ayrı bir renkte geçmesine neden oluyor. Tüm enerjinizle doğrudan bağlanıyorsunuz onlara. Onlarsız mutlu olmak, onlarsız güzel bir yemek, onlarsız harika bir tatil gibi kavramların tamamı çöp oluyor...
- S.E: Tamam onlarsız içimize zor siniyor ama anne baba iken sevgili olmayı da atlamamak gerek. Baş başa her özel an da o evliliği güçlendiriyor ve mutlu anne baba mutlu çocuk demek. Çocuklar inanın saçını süpürge eden, kendini feda eden, hayır diyemeyen, kendine vakit ayırmayan ve başkalarının ne düşündüğünü kendi isteklerinden daha çok önemseyen anne baba değil kendini var eden ebeveynle daha sağlıklı büyüyor.
BURCU ESMERSOY-BERK SUYABATMAZ
"Her gün Sevgililer Günü olmalı"
Sunucu Burcu Esmersoy ve iş adamı Berk Suyabatmaz çiftinin evliliği henüz çiçeği burnunda... Esmersoy aşkla ilgili görüşlerini Pazar SABAH'la paylaştı: Konuşmadan da anlaşmak, aynı şeylerden zevk almak kadar farklı şeylerden keyif almak, birbirinin cümleleri tamamlıyor olmak bence aşkta uyum için gerekli. Ama aşkın en belirgin özelliği nereden geldiğini anlayamadığın, o garip, kıpır kıpır heyecan, karnında hissettiğin kelebekler ve onu gördüğünde daha da hızlanan kalp ve gülen gözler.
AŞKI DA TÜKETİYORUZ
Ne yazık ki artık her şeyi çok hızlı tükettiğimiz ve her şeye çok kolay ulaştığımız için pek çok değerin içi boşaldı. Aşk da bunlardan biri. Aşk bence insanı mutlu eden ve yalnızlık korkusundan uzaklaştıran, hayatı renklendiren ve acısıyla tatlısıyla çok şey öğreten bir kavram. Ben Sevgililer Günü'ne çok fazla anlam yükleme taraftarı değilim. Ama işin şakası; "Deliye her gün bayram" derler ya sevgililere de her gün Sevgililer Günü olmalı bence.
HÜLYA KOÇYİĞİT-SELİM SOYDAN
"Hülya Koçyiğit markasını taşımak ağırdı"
Bu aşk masalının kahramanları, Türk sinemasının en naif isimlerinden Hülya Koçyiğit ile futbol dünyasının efsane ismi Selim Soydan'dı... Birlikte yarım asrı geride bıraktılar. Birbirlerine olan sevgi ve saygıyı kaybetmeden, çocuklu, torunlu bir hayatla başkalarına da örnek olmayı sürdürüyorlar
- İlk karşılaşma anınızı hatırlıyor musunuz? Karşılıklı olarak neler hissetmiştiniz?
- Selim Soydan: Hatırlamaz mıyım! Heyecandan gözlerim büyüdü. Zaten ekrandan hayrandım ama Hülya'yı yakından görünce öyle büyülendim ki... Öyle bir büyü ki bu 51 yıldır etkisi altındayım... Biz kulüp (Fenerbahçe) olarak Ada'ya kampa gitmiştik. Hülya da oradaydı. Hayatımın en güzel kampıydı... Kulüpten Ercan Abi'ye,
- Hülya'ların mahalleden abi dedikleri biriydi- yalvardım, "Ne olur beni tanıştır" diye, sağ olsun beni kırmadı.
- Hülya Koçyiğit: Setten sete koştuğum, inanılmaz sıkışık bir dönem... "Sürmenaj geçiriyorsun" dedi doktor; dinlenmem gerektiğini söyledi. Biz de kardeşim Feryal ile birlikte biraz sakin ve sessiz kalmak üzere Büyükada'da bir otele gittik. İlk ya da ikinci günümüz lobide sessizliğin keyfini sürüyoruz. Bir anda kıyamet koparcasına bir gürültü... Lobi Fenerbahçe futbolcuları ile doldu. Daha sonra Ercan Abi ve Selim geldi yanımıza. O zaman tanıştık.
- Selim Bey, sinema dünyasının en değerli ve tanıdık isimlerinden biriyle evliliğinizi bir ömür yürütmenin sırları neydi?
Bir anlamda büyük bir markayla, herkesin kahraman olarak benimsediği bir isim Hülya Hanım...
- Sevgi, saygı, emek ve empati. Evet bir marka ve yükü çok ağırdı. Ama öyle fevkalade bir insan ki bu tüm yükü aynı anda hafifletiyordu.
- İki insanın karşılıklı olarak birbirini, tanıma ve alışma süresi nasıl gelişiyor? Aşk birliktelik fitilini ateşliyor ama sonrasında sürdürmek için neler yapmak gerekiyor? Aşk kalıyor mu?
- H.K: Yola çıkarken iyi niyetliysen, seviyorsan, sevgini de arttırmak istiyorsan ona göre hareket ediyorsun. Bu sevgiye karşılık bulduğun zaman çok daha istekli davranıyorsun bu yolda. Karşılıklı bir alışveriş bu. Sevgi denen şey, herkese, her canlıya lazım. Şu hayatta sevgisiz hiçbir şey olmaz. Bir aşkı bitirmek de sürdürmek de kişinin elinde. Ufacık bahanelerle ne kıyametler kopar istersen...
- Evlilik bir yandan "hayata karşı bir takım" olmak gibi mi sizce? Hayatın hangi zorlu sınavlarından geçtiniz birlikte?
- S.S: İyi günde, kötü günde; hastalıkta, sağlıkta; yoklukta, varlıkta... Yaşamın sana getirdiği tüm koşullar altında her daim el elesin, her daim bir takımsın. İki kişilik dev kadro... İnanın her türlü zorluğundan geçtik. Tüm bu zorlulukları da sevgimizle yendik diyebiliriz. Sevmek ve sevilmek dünyanın en güzel hissi gerçekten...
FELSEFEMİZ MUTLU OLMAK
- Ne yazık ki, bugünün evlilikleri -en azından büyük şehirlerde- uzun sürmüyor?
Sizi bir arada tutan gönül mıknatısının sırrı neydi?
- H.K: Saygı, bir ilişkinin sağlıklı ilerlemesini sağlayan en önemli his. Saygı da sevgi ve emek ile birleşince her şey muazzam oluyor zaten. Biz ne birbirimizi değiştirmeye çalıştık, ne de birbirimizi sıktık. Evet biz birlikte bu hayatı yaşamaya başladık ama ayrı ayrı hayatlarımıza saygıda asla kusur etmedik. Birbirimizi mutlu etme felsefesiyle ilerledik yıllar yılı...
- Çocuklar ve torunların evlilik yolunda verdiği his, getirdiği düzeni nasıl tarif edersiniz?
- S.S: Bu bir piyango.... İnsanoğluna çıkabilecek en büyük ikramiye... Bizim için aile kavramı çok kutsal. Ve çok şükür büyük aşk yaşadığımız Emir ve Alara ile daha da büyüdük. Çocuk ve torun, torun çocuğu büyülenmiş bir şekilde bir tabloyu izlemek gibi. Allah isteyen herkese nasip etsin bu duyguyu, sağlık ve huzurla...