Moskova'nın orta yerinde kötü koşullarda yaşam mücadelesi veren bir kadın Ayka. Yeni doğum yapıyor ve bebeğini hastane bırakıp kaçıyor. Hayat onun için o kadar zor ki, o hayatta bir bebeğe yer yok. Ama neticede o bir anne. Sonunda dayanamayıp hastaneye dönüyor ve bebeğine sahip çıkıyor.
Tulpan filmiyle tanıdığımız Rus yönetmen Sergey Dvortsevoy'un birkaç yılda çektiği Ayka, Moskova'nın görünmez insanları olan göçmenlerin zor şartlar altındaki hayatını anlatıyor. İlk olarak Cannes'da gösterilen ve çok beğenilen film, birçok festivalin de gözdesi oldu uzun zamandır. Rusya'nın Oscar adayı olan Ayka, En İyi Yabancı Film kategorisinde ilk dokuz film arasında yer aldı. Göçmenlik, annelik, yabancı olma hali, ayrımcılık üzerine son yıllarda çekilen en etkili filmlerden biri olarak kabul ediliyor. Türkiye'de de bu yıl vizyona girmesi bekleniyor.
Son dönem Rus sinemasının önemli yönetmenlerinden biri olan filmin yönetmeni Sergey Dvortsevoy geçenlerde Sabancı Vakfı Kısa Film Yarışması'nda jüri üyeliği yapmak için Türkiye'ye geldi. Buluştuk, Moskova'daki değişimi, göçmenlerin durumunu dünyadaki ayrımcılığı konuştuk.
- Ayka çok sert bir film ve Moskova'da hayatın göçmenler için zor olduğunu anlatıyor. Nasılkarar verdiniz bu mesele üzerine bir film çekmeye?
- Moskova'da, Kırgızistan, Özbekistan ve Tacikistan'dan çalışmaya gelen çok fazla göçmen insan var. Çoğu yasa dışı şekilde belge bulmuş gelmiş. Genel olarak hizmet sektöründe çalışıyorlar ama onlar Moskova'nın görünmeyen insanları. Kim bu insanlar, nasıl yaşıyorlar diye Moskova'daki Ruslara sorsanız, bilmezler. Çok zor şartlar altında çalışıp, yaşıyorlar ve para biriktirip ülkelerindeki ailelerine gönderiyorlar.
İşte bu insanlarla ilgili bir yazı okumuştum.
Yazıda Moskova'daki hastanelerde bir yılda Kırgız kadınların yeni doğmuş 250 bebeği bırakıp gittiği anlatılıyordu. Çok şaşırmıştım.
- Neden?
- Çünkü ben Kazakistan'da büyüdüm, Asyalı kadınların çocuklarıyla kurdukları güçlü ilişkiyi bilirim. Her şeyi yaparlar çocukları için. Ama nasıl olmuşsa artık bebeklerini hastanede bırakmaya başlamışlar. Araştırmaya başladım ve büyük ama kimsenin de bilmediği bir gerçeklikle karşılaştım.
İşte Ayka filmi böyle ortaya çıktı.
- Bilinip de görmezden gelinen bir durumdan mı bahsediyorsunuz?
- Umursanmadığı için ciddiyeti anlaşılamayan bir sorundan bahsediyorum. İnsanlar çalışmak için Moskova'ya geliyor. Bu insanların hiçbir hakkı yok. Ciddi bir nüfustan bahsediyorum.
Ne zamana kadar yok sayılacaklar. Bu kadınlar, onların çocukları gün gelecek hakları için mücadele edecek. Lakin yetkililer hâlâ meselenin ciddiyetini kavramış değiller.
- Filmle birlikte bu mesele Rusya'da gündeme geldi mi?
- Gelmedi. Aynı umursamazlık devam ediyor. Fakat şimdi sayıları daha fazla. Moskova'daki yeraltı hayatının önemli bir parçası bu insanlar ve bu böyle gitmeyecek. Bir gün mecburen görünür hale gelecek. Moskova, pek çok açıdan çok güzel bir şehirdir. Ama göçmenler için orada hayat çok zor. Moskova herkes için bir cazibe merkezi. Herkes bu şehre gelip para kazanmak ve hayatını kurtarmak istiyor. Hal böyle olunca hayat mücadelesi çok sert yaşanıyor. Göçmenler için bu mücadele daha da sert geçiyor.
- Moskova bir zamanlar sosyalist bir ülkenin başkentiydi.
Böylesi sert bir hayat mücadelesi yaşanması, insanların bahsettiğiniz sorunları görmezden gelmesi şaşırttı beni.
- Şu anda Rusya'da vahşi kapitalizm var. Herkes "Para, para, para" diyor. Güzel bir hayat yaşamak, güzel arabaya binmek, güzel yemekler yemek, bunun gösterişini yapmak istiyor. Ruslar için sosyalizm ve onun getirdiği kültür çok çok gerilerde kaldı.
- Bir kadının bebeğiyle kurduğu ilişki üzerinden ilerliyor film.
Ve bu ilişkiyi bir kadın duyarlılığında yansıtıyorsunuz. Bunu nasıl başardınız?
- Açıkçası çok zordu benim için. Filme başlarken bu kadar zor olacağını tahmin etmedim. Bir noktada bu filmi bir kadın çekmeli dedim ama o esnada filmi yarılamıştım. Çok fazla kadınla konuştum. Annelik içgüdüsünün ne olduğunu anlamaya çalıştım ve bu konuda çok hassas davrandım.
Tüm bu süreçte ben de değiştim. Kadınlarla ilgili algım değişti. Biraz ben de kadın oldum diyebilirim.
- Sabancı Vakfı Kısa Film Yarışması'nın jürisinde bulundunuz.
Yarışmanın teması ayrımcılıktı.
Ayka'da da bu konu önümüze geliyor.
İnsanlığın başındaki en çetrefilli konu. Ne düşünüyorsunuz bu konuda?
- Dünyanın her yerinde ayrımcılık farklı şekillerde ortaya çıkıyor. Her yerde bu sorunu görüyorsunuz. Maalesef gittikçe de dozunu artırıyor. Kimsenin de bu sorunun çözümü için reçetesi yok. Benim de yok. Ama sanatçılar olarak bize önemli görevler düşüyor.
Bu konuyu sürekli gündemde tutacak güçlü hikayeler anlatabiliriz.
Çünkü hikayelerin insanlar üzerinde önemli etkisi var. Mesela Ayka gösterildiği her yerde insanların kalbine dokunmayı başardı.
Ayka'nın yaşadığı ayrımcılıkla ilgili sorular geldi bana. Japonya, Almanya, Amerika, Fransa... Anladım ki oralarda da benzer durumlar, farklı şekilde de olsa ayrımcılık var. Empati kuruyor insanlar.
İşte ne olursa olsun bu tür hikayeleri anlatmayı sürdürmeliyiz.
TÜRKİYE BENİ DERİNDEN SARSTI
- Siz ilk defa geldiniz Türkiye'ye... Nasıl bir ülke olarak görüyordunuz Türkiye'yi ve buraya gelince fikriniz değişti mi?
- Ailem belki de altı-yedi defa tatile geldi Türkiye'ye.
Ben hep meşgul olduğum için onlarla gelememiştim. Açıkçası Türkiye'den geldiklerinde ailem çok mutlu oluyordu.
Bunun için huzur veren bir ülke olarak görüyordum Türkiye'yi.
Bir de futbolu iyi bilirim.
Futbolunuz ilgimi çekiyordu.
Şimdi kendim geldim, birkaç gündür kültürünüz ciddi şekilde etkisi altındayım, derinden sarstı beni. Kadim bir ülkeniz var. Burayla ilgili yoğun bir şeyler okumak, bilgi edinmek istiyorum.
EĞER BİR FUTBOLCU FİLMİ ÇEKSEYDİM MESSİ'Yİ ÇEKERDİM
- Futbolcu olacakken sinemacı olmuşsunuz. Peki bir yönetmen olarak bir futbolcuyu anlatmanız istenseydi o futbolcu kim olurdu?
- Futbol okulunda okudum. Fakat bir sakatlık durumu nedeniyle futbolu bıraktım. Ama futbolla ilgilenmeyi hiçbir zaman bırakmadım. Eğer bir yeşil saha filmi çekecek olsam bu futbolcu kesinlikle Messi olurdu. Çünkü öngörülemez bir futbol insanı. İspanya'da tanıştım kendisiyle.
Ufak tefek birisi... Ama sahada ne yapacağı belli olmuyor. Sahada sihir gibi mucizeler yaratıyor. İşte o mucizenin filmini çekmek isterdim.