2 Ekim 2018'de, Suudi Arabistan İstanbul Başkonsolosluğu'nda işlenen Cemal Kaşıkçı cinayeti 2018'in en önemli olayıydı. Dünya haftalarca bu olayı konuştu. Kaşıkçı'nın başkonsolosluğa girip bir daha çıkmaması üzerine başlayan süreç çok çetrefilliydi... Kaşıkçı öldürülmüş müydü, öldürüldüyse kim, neden, nasıl öldürmüş olabililirdi? SABAH bu çetrefilli süreçte önemli rol oynadı. Kaşıkçı'nın başkonsoloslukta öldürüldüğü ortaya çıkınca SABAH, 15 kişilik infaz timinin kim olduklarını açıklayarak, cinayetin faillerini, kimlikleriyle ortaya koydu. Dünya, katilleri SABAH'tan öğrendi.
Bu haberlere imza atan SABAH Özel İstihbarat Bölümü, Turkuvaz Kitap'tan çıkan, D&R'larda satışa sunulan Diplomatik Vahşet kitabında A'dan Z'ye cinayeti anlatıyor.
Abdurahman Şimşek, Ferhat Ünlü ve Nazif Karaman'ın hazırladığı kitapta, cinayetin kısa zamanda çözülmesini sağlayan, katillerin kimler olduğunu, Kaşıkçı'nın nasıl öldürüldüğünü ortaya koyan ses kayıtları da bulunuyor. Ses kayıtlarının varlığı biliniyordu ama ilk defa Kaşıkçı başkonsolosluğa girdikten öldürülene kadar ve sonrasında neler yaşandı bir bir kitapta anlatılıyor. Ayrıca Kaşıkçı'nın cesedinin parçalandıktan sonra bavullara konulup Suudi Arabistan İstanbul Başkonsolosu Muhammed el-Uteybi'nin rezidansına taşınmasının görüntüleri de ilk defa yayımlanıyor. Ki bu görüntüler de hâlâ yeri bilinmeyen cesedin nerede olacağına ışık tutuyor. Pazar SABAH o görüntüleri, Kaşıkçı'nın konsolosluktaki ses kayıtlarına yansıyan ölüm yolculuğunu ilk defa tüm detaylarıyla dünya kamuoyuyla paylaşıyor.
Peki bu cinayet neden bu kadar önemliydi? Olayın faillerini haberleriyle ortaya koyan, Diplomatik Vahşet kitabında da ses kayıtlarıyla cinayetin delillerini kamuoyuna sunan Abdurahman Şimşek, Ferhat Ünlü ve Nazif Karaman ile cinayet mahalli olan Suudi Arabistan İstanbul Başkonsolosluğu'nun önünde buluştuk. Kaşıkçı cinayetini her yönüyle konuştuk.
- Ferhat, kitapta "Cemal Kaşıkçı cinayeti için tüm zamanların en ilginç cinayetleri arasında belki de birincisi" diyorsunuz. Bu cinayeti bu kadar önemli yapan nedir?
- Ferhat Ünlü: Cinayetin işlenme biçimi Kaşıkçı olayını zamanımızın hatta tarihin en hatırda kalan suikastlarından biri haline getiriyor. Bana göre Suudların Kaşıkçı'ya ölüm sonrası reva gördükleri muamele insanlık tarihi açısından benzersiz ölçüde dehşet verici. İnsanlığın, cenazeye saygı gibi bir geleneği vardır. Kaşıkçı'ya yapılan, bu geleneği ve insanlığa dair her şeyi ayaklar altına alan bir şey. Öte yandan konsolosluğun suç mahalline dönüştürüldüğü başka bir olay da yok. Bir ülkenin kendi vatandaşı için en güvenli olması gereken yer, bir işkencehaneye, 'adli tıp laboratuvarı'na dönüştürülmüş. Bunun akılla, vicdanla izah edilir tarafı yok.
- Cinayetin Türkiye'de işlenmesinin sebebi nedir? Kaşıkçı'nın evlenmek için belge alma başvurusu yapmasını Suudlar bir fırsat olarak mı gördüler yoksa Türkiye bile isteye mi seçildi?
- Abdurrahman Şimşek: Cinayetle Türkiye'ye büyük bir kumpas kurmak istediler. Dublör el-Medeni kurgusunu bu nedenle yaptılar. Eğer Türkiye bu olayı çözmeseydi ülkemizin Suudi rejim muhalifleri için güvenli bir yer olmadığını göstermiş olacaklardı. Olaya gizli imza atmış olacaklardı. Çünkü adam konsolosluğa girdikten sonra sır oluyor. Cinayeti üstlenmeyeceklerdi. Ama herkes bu işi kimin yaptığını bilecekti.
- Suudlar bu cinayeti planlayıp işlerken dünya kamuoyuna, diğer istihbarat servislerine, muhaliflere nasıl bir mesaj vermek istedi?
- Nazif Karaman: Öncelikli mesaj vermek istedikleri kesim Suudi muhaliflerdi. Dünyanın neresine giderseniz gidin bizden, yani Muhammed bin Selman'dan kaçamazsınız mesajını vermiş olacaklardı. MİT'e de ülkenizde adam öldürür, hiç yakalanmadan gideriz demek istemişlerdi. Bu hain planları suya düştü.
CİNAYET TALİMATI MUHAMMED BİN SELMAN'DAN
- Cinayet talimatını kim, neden verdi ve plan nerede yapıldı?
- F. Ü: Cinayet talimatını veren kişi Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'dır. Buna hiç şüphe yok. Biz Diplomatik Vahşet'te bunu bulgularla ortaya koymaya özen gösterdik. Spekülatif hiçbir bilgiye yer vermedik. Aksine bilhassa ses kayıtlarıyla ilgili spekülatif söylentilerin doğru olmadığını ortaya koyduk. Onun yerine asıl ses kayıtlarını verdik kitapta.
MİT OLAYI İKİ SAATTE ÇÖZDÜ
- Suudlar planlı bir şekilde bu cinayeti organize etmişler. Ama kitapta çok fazla iz bıraktıklarını yazıyorsunuz. Bu acemilikten mi?
- A. Ş: İz bırakmalarının en önemli sebebi Türkiye'yi hafife almaları. Pervasızlıklarından dolayı... Acemilik deyip geçiştiremeyiz. Ama özgüven patlamasının yaptırdığı çok ciddi istihbarat hataları var. Bu hataları da Türkiye değerlendiriyor.
- Cinayetin çözülmesinde MİT nasıl bir başarı gösterdi?
- F. Ü: Ses kayıtları Türkiye'nin eline ulaştıktan sonra ses analistleri Arapça ses kayıtlarını dinleyip cinayeti çözdü. Çünkü Kaşıkçı'nın nişanlısı Hatice Cengiz 17:45'te olayı polise bildirdikten sonra MİT devreye girdi. MİT iki saatte olayı çözdü.
- Ses dosyalarında ne var?
- A. Ş: Bunlar 7.5 dakikalık cinayet anının konuşmaları. Ayrıca cinayetten bir saat öncesinde infaz timinin konuşmaları da var. Bütün bunlar Başkonsolos Muhammed el-Uteybi'nin makam odasında ve önünde gerçekleşiyor.
- Bu kayıtlar nasıl elde edildi?
- N. K: Kayıtlar, Suudi infaz timinin buraya geldikten sonra yaptığı her şey geriye doğru yapılan kamera incelemeleri ve ses kayıtlarının analiz edilmesiyle ortaya çıktı. Anı anına yapılan bir dinleme yok ama.
CESET, REZİDANSIN KUYUSUNDA
- Cemal Kaşıkçı'nın cesedi bulunamadı. Bu cinayetin kitabını yazdınız, sizce ceset nerede?
- N. K: Bizim yaptığımız araştırmalara göre eğer yeri değiştirilmediyse başkonsolosun rezidansındaki kuyunun içinde ya da rezidantaki başka bir yerde. Ama cesedin rezidanstan çıkarıldığını düşünmüyoruz.
TÜRKİYE İSTEDİ CİNAYET AYDINLANDI
- Bu tür cinayetler genel olarak pek aydınlatılamaz. Cinayetin aydınlatılması neyin göstergesi?
- A. Ş: Bu cinayet aydınlatıldı, çünkü Türkiye bunu aydınlatmak istedi. Türkiye istemeseydi, ipe un serseydi, zaman kazanmaya çalışsaydı veya pazarlık yapsaydı aydınlatılamazdı. Yani büyük bir gücün, bir devletin bu tür şeyleri aydınlatmak istemesi lazım. İsterse aydınlatır, istemezse aydınlatmaz. Türkiye aydınlattı.
KAŞIKÇI'NIN SON 10 DAKİKASI
Cinayetten bir saat kadar önce saat 12:00 gibi, daha Kaşıkçı binaya girmeden önce infaz timinin başı, istihbarat generali Mahir Abdülaziz Mıtrib ile Adli Tıp Kurumu Başkanı Salah Muhammed et-Tubeyki ve istihbaratçı Sair Galib el- Harbi, şöyle konuşuyor:
- MITRIB: "Kaşıkçı girince önce 'Seni Riyad'a götürüyoruz' diyeceğiz. Gelmezse burada öldürüp cesetten kurtulacağız."
- TUBEYKI (CESEDI PARÇALAYAN): "Cemal'in boyu uzun, yaklaşık 1.80 civarında. Kurbanlığın eklemleri kolayca ayrılır, ancak parçalamak yine de zaman alacaktır. Normalde kesilen hayvan asılarak parçalanır. Daha önce yerde yapmamıştım. Ben parçaladıktan sonra siz de poşete sarıp bavullara koyar ve çıkarırsınız."
Saat 13:14'te Kaşıkçı başkonsolosluktan içeri giriyor. Saat 13:15'te infaz timinde yer alan görevlilerden birkaçı Kaşıkçı'yı vize bölümünden alıp Başkonsolos Uteybi'nin üst kattaki odasına götürüyor.
Kaşıkçı görevlilere "Kolumu bırakın, ne yaptığınızı sanıyorsunuz" diye tepki gösteriyor. Ama işe yaramıyor. Başkonsolosun odasına götürülüyor.
- MITRIB: "Gel otur. Seni Riyad'a götürmeye geldik."
- KAŞIKÇI: "Ben Riyad'a gelmem"
Teklifi kabul etmeyince Mıtrib, Kaşıkçı'nın Riyad'daki oğluna mesaj atmasını istiyor. Mesajın içeriği şu şekilde: "Oğlum, ben İstanbul'dayım. Bir süre bana ulaşamazsan merak etme."
Kaçıkçı, mesaj atmayı da kabul etmiyor ve "Yoksa beni mi öldüreceksiniz? Boğacak mısınız? diyor.
- MITRIB: "İşbirliği yaparsan affedileceksin."
Kaşıkçı'nın oğluyla mesajlaşmayı bile reddetmesi infaz ekibini biraz afallatıyor. O arada kısa, ölümcül bir sessizlik oluyor. Sonra Mıtrib'in emri üzerine kesici aletleri hızlıca çıkarıp odadaki büyük masanın üstüne koymaya başlıyorlar. Kaşıkçı o sırada koltukta oturuyor. Kesici aletleri görmek bile onu korkutmuyor. Öldürüleceğini artık anladığı halde sarsılmaz duruşundan taviz vermiyor. Vahşi bir cinayete kurban gitmek üzereyken bile yerinden dahi kıpırdamıyor.
Sonra ansızın, Mıtrib'in talimatı doğrultusunda infaz timinde yer alan beş kişi Cemal Kaşıkçı'yı boğmak üzere harekete geçiyor. İlk olarak içlerinden biri (Bu kişi kuvvetle muhtemel Sair Galib el-Harbi) Kaşıkçı'nın ağzını kapatmaya çalışıyor. Kaşıkçı bu teşebbüsten kurtulmayı başarıyor.
Sonra diğer dört kişi Kaşıkçı'nın üzerine çullanıyor. (Kesin olan şu ki Kaşıkçı'nın üzerine çullanan bu kişilerden biri Muhammed Saad H. el-Zehrani.) Derken ağzını kapatmayı başarıyorlar.
"Ağzımı kapatmayın" diye inliyor Kaşıkçı. "Kapatmayın ağzımı. Astımım var. Yapmayın, beni boğacaksınız" diyor. Bu Kaşıkçı'nın son cümlesi oluyor. Zira celladı artık başına, onu boğacak poşeti geçiriyor. Bundan sonraki beş dakika, kuvvetli bir beden yapısına sahip Kaşıkçı'nın direnmesiyle geçiyor. Bu beş dakika, insani açıdan öyle dramatikti ki, o güne dek sayısız sıra dışı olayla karşılaştıkları için bu tür konularda son derece dirayetli olan istihbaratçılar bile, daha sonra bu ses kayıtlarını dinlerken büyük rahatsızlık duyuyor.
KAŞIKÇI'NIN PARÇALANAN CESEDİ BÖYLE TAŞINDI
Kaşıkçı'nın cesedi nerede? Kamuoyu bunu bilmiyor. Ama bilinen bir gerçek var.
Ceset başkonsoloslukta parçalandıktan ve bavullara konduktan sonra saat 15:09'da siyah bir minibüsle başkonsolosun rezidansına taşınıyor.
Önce rezidansa, minibüsten inen infaz timinin başındaki isim Mıtrib giriyor. Sonra minibüs rezidansın içine alınıyor. Arkasından minibüsten bavullar rezidansa sokuluyor. Bu taşımayı dakika dakika sunuyoruz.
Bu görüntüler cesedin rezidansın kuyusunda ya da başka bir yerinde olduğuna ışık tutuyor.
Kuyunun Türk yetkililer tarafından aranmasına izin verilmediğini belirtelim.
VAHŞETİN BİLİNMEYENLERİNİ BU KİTAPTAN OKUYACAKSINIZ
Turkuvaz Kitap'tan çıkan Diplomatik Vahşet, spekülasyonlardan uzak, A'dan Z'ye her yönüyle Kaşıkçı cinayetini anlatıyor. Cinayet anına ilişkin ses kayıtları da ilk defa bu kitapta yayımlanıyor.