Dağ serisiyle tanıdık onu. Önceki gün bir 15 Temmuz filmiyle seyirciyle buluştu Alper Çağlar. 15 Temmuz'da Ankara Gölbaşı'ndaki Emniyet Genel Müdürlüğü Özel Harekat Daire Başkanlığı bombalandıktan sonra, gece boyunca mücadele eden, yaralarına, acılarına ve imkansızlıklara rağmen görevlerini yapan Polis Özel Harekat Taarruz Timi'nin hikayesini aktardı beyazperdeye. Çağlar'ın diğer filmlerinde olduğu gibi gerçeklik unsuru yine had safhada. Börü filminde yaşananların yüzde 90'ının gerçek olaylar olduğunun altını çiziyor yapımcı. Filmlerinin yönetmenliğini de yapan Çağlar bu kez koltuğu Cem Özüduru ile Can Emre'ye emanet etmiş. Ama filmin ön hazırlığından son dakikasına kadar her detayının içinde yer almış.
Çağlar ile filmi, o gece yaşananları konuştuk:
- 15 Temmuz gecesi Ankara'da yaşananları anlatan bir film çektiniz. Gece 23.00'ten şafaksökene kadar geçenler konu ediliyor... Neden?
- 15 Temmuz gecesi Polis Özel Harekat Timi'nin yaşadıklarını birinci ağızdan dinleme fırsatı buldum. Ve çok etkilendim. 15 Temmuz, Türk toplumunun hepsine ait bir olay. Tarih kitapları bu olaydan bahsederken, bizim kutuplaştığımız gibi aktarmayacak. Türkiye bir uçurumun köşesinden, bilinçli insanlar sayesinde kurtuldu. O gecenin ertesi günü hayat normal devam ettiği için belki ciddiye almıyoruz. Belki de bu yüzden neler yaşandığının pek farkında değiliz... Oysa neler olabilirdi... Suriye'de yaşananlar piknik gibi gelebilirdi bize... Bu film tek bir geceyi hatta 15 Temmuz gecesinin 12 saatini anlatıyor. Özel Harekat Daire Başkanlığı'nın bombalanmasından, şafak sökene kadar geçen zaman dilimini konu ediyor.
- 12 saat diliminde sadece Emniyet Genel Müdürlüğü'ne bağlı Özel Harekat Daire Başkanlığı'nda yaşananları anlatmıyorsunuz. Aynı zamanda Genelkurmay Başkanlığı'na bağlıÖzel Kuvvetler Dairesi'ne de yer veriyorsunuz...
- Tabii... Bombalanmanın ardından, oradaki özel harekatçıların toparlanıp, mücadeleye girişmesi ve sabaha kadar şehirde yaşananlar anlatılıyor. Filmin yüzde 95'i Ankara'da geçiyor. Jandarma Genel Komutanlığı, Türksat, Özel Kuvvetler Askeri Karargahı'nın geri alınmasına, Gölbaşı'nda Özel Harekat Daire Başkanlığı civarında ve şehirde yaşananlara yer verdik. Buralarda mücadeleler var, filmde biz bunları anlatıyoruz. Esas amacımız o gece devletin yanında olan ve yapılması gerekeni yapan polis ve askeri onore etmek. Çünkü 15 Temmuz saldırısının ilk saatlerinde kimse ne olduğunu bilmiyor, ta ki Cumhurbaşkanımız çıkıp konuşana kadar. Halk o ana kadar tökezledi. Ama bu olayda gördük ki, biz tökezlesek de, bizim omuzlarımızda koruyucu melekler gibi güvenlik güçlerimiz var. Bunlar bilinçli Türk subayları ve Türk polisleri... Toplumdaki merkez kesime 15 Temmuz'un iyi anlatılamadığını düşünüyorum.
- Ömer Halisdemir'e de vurgu var filmde...
- Onun o geceki büyük fedakarlığından sonra silah arkadaşları toplandı. Onlar da evlerindeki av silahlarıyla, bel tabancalarıyla Genelkurmay Başkanlığı Özel Kuvvetler Karargahı'nı geri aldı. Ve bu imkansız bir mücadeleydi. Düşünün 50 adam 50 adama karşı ama bir grupta tabancalar var, diğerinde profesyonel askeri mühimmatlar. Buna rağmen karargah geri alındı. Bu mücadele de anlatılıyor filmde. Bizim Özel Harekat Taarruz Timi de bu mücadeleye dahil oluyor filmde. Zaten gerçekte Polis Özel Harekat ve Askeri Özel Kuvvetler arasında bir şeyler olacağına dair bir iletişim var. Ama kimseye dinletemiyorlar dertlerini.
- Filmin özü ne?
- Ana odağımız o tim ama Özel Kuvvetler'deki askerlerin yaptıkları da yer alıyor. Çünkü karada bir mücadele sürerken bir yandan da havada ayrı bir savaş yaşanıyor o sırada. Havada 10'a yakın FETÖ'cülerin ele geçirdiği jet var, onları durdurmaya çalışan iki hava aracı var. Filmde gerçek olmayan tek şey, o pilotun bizim filmimizde kadın olması. Olay gerçek ama... Filmin özü o gece korkmayanlarla ilgili! Mücadele sırasında arkadaşlarının yarısını kaybettiği halde, durmadan yola devam edenlerle ilgili.
- Nasıl bir ön hazırlık yapıldı film için?
- Bu film için 42 saat mülakat yaptım. Gölbaşı'nda bomba düştüğünde arkadaşlarını kaybeden Polis Özel Harekatçılarla, daire başkanlarıyla konuştum. Emekli olduğu halde Özel Hareketçılara sivil halde o gece yardıma koşanlarla, onlarca kişiyle konuştum. Ömer Halisdemir'in bağlı olduğu Özel Kuvvetler çok etkili bir kuvvet. O noktada geri dönüşü olmayan bir emir var. Darbeciler diyor ki senin komutanın bu artık. Ama Ömer Halisdemir, oraya uydurmadan atanacak, bir sızıntı subay olmasını anında engelliyor. Bu olay elbette Ömer Halisdemir olmasaydı da ortaya çıkardı ve durdurulurdu ama iki hafta sürerdi ve 50 bin kişi ölmüş olurdu. O kabusu engelledi. Çünkü at izi, it izine karışırdı. Kimin ne olduğu belli olmayan bir atmosfer. Filmde bunu da aktardım.
OTOBANDA BİR ZIRHLI ARAÇLA HELİKOPTER KAPIŞTI
- Başka nasıl detaylar öğrendiniz kamuoyu tarafından bilinmeyen ya da az bilinen?
- Mesela anlatılmayan bir başka hikaye daha var; Jandarma Genel Komutanlığı'nda Ahmet Paşa var halen görevli. Bu olayı duyduğu andan itibaren harekete geçiyor. Jandarma Genel Komutanlığı'nda yanındaki beş adamıyla birlikte, tüfekle tabancayla, karşılarındaki 25 FETÖ'cüyle çatışıyor. Devlet bunu duyunca onları onurlandırıyor.
- Duygusal şeyler de yaşanmıştır elbette...
- Polis Özel Harekat'a bomba düşüyor, o sırada orada 51 kişi var, bunlardan biri imam! Bombanın üzerine düştüğü insanlar var ve korkudan itfaiye ve ambulans giremiyor içeri sabaha kadar. Bu kişiler arasında cesedi bulunamayanlar var. Yaşayan arkadaşları, can yoldaşlarının cesetlerini toplayarak, şehirde mücadeleye gidiyor.
- İnanılmaz ama gerçek olaylar da var mı?
- Fethullahçının, Ejder zırhlısını kovaladığı bir sahne var filmde... Bunu Amerika'da bir aksiyon filmi için yazsanız; bir ülkenin başkentinde ana caddede, bir askeri saldırı helikopteri, askeri zırhlı aracı kovalayacak ana caddede deseniz, "Yok artık, biraz abartılı olmadı mı?" derler. Ama bu olay gerçekten yaşandı ve biz filmde bu sahneyi kullandık. Bir zırhlı araçla, bir helikopter kapıştı! Biz Türkiye olarak bu olaydaki derdimizi dünyaya henüz anlatamadık! Dünya hafif bir olay sanıyor. Kendi ülkemizden insanlar da ciddiyetinin farkında değil. Bu filmi izledikten sonra insanlar anlayacak, biz ne atlatmışız! Filmde aktarılanların yüzde 90'ı oldu!
HER OYUNCU ÖZEL EĞİTİMDEN GEÇTİ
Yönetmenler Can Emre ve Cem Özütlü, bir aksiyon sahnesi için harekete geçtiklerinde oyuncu Ahmet Pınar dublörsüz, saatte 60-70 km hızla giden zırhlı araç Ejder'in üzerinde, belinde sadece bir dağ kemeriyle o kovalama sahnesini çekti.
Oyuncuların hepsi fedakârca davrandı. Murat Arkın detaylı bir kavga sahnesinde gerçek bir yumruk yedi ve kaşı gerçekten açıldı. Gözü şişti ve morardı.
Her oyuncu özel eğitimden geçti. Poligonda atış eğitimi ve hareketleri için özel eğitimler aldılar. Bir aya yakın sürdü bu eğitimler.
Dağ 2'den kazanılan para bu filme aktarıldı.
Yağmur yağdığı, hava şartlarının zorladığı zamanlarda çekimler yapıldı. Oysa bir yaz gecesi anlatılıyordu.
Film çekimleri dahil üç ayda bitirildi. Bitiş jeneriği galadan 12 saat önce tamamlanabildi.
Çok özenli ve detaylı ilgilenilmesi gereken bir projeydi. Çünkü insanların gerçekten yaşadıkları söz konusuydu ve onlar, yakınları izleyecekti filmi. Bu noktada çok hassas davranıldı.
GERÇEK EJDER ZIRHLISI KULLANILDI
Normalde bir aksiyon filminde 150 düzeltmeli plan olurken, Börü'de 900 bilgisayar destekli görüntü var.
Film için 100 dakika müzik bestelendi. Bunun 30 dakikası orkestraya çaldırıldı. Stok müzik arayışına hiç girilmedi!
Film ekibi Özel Harekat Kuvvetleri'nden sivil görünümlü görevliler tarafından korundu.
Filmde kullanılan Ejder zırhlı aracı gerçek. Araç çekim için kullanıldığı esnada, sette o aracın korunması için bir ekip yer aldı.
Helikopter sahneleri için, Alman model Leopar Tankı replikası sıfırdan yaptırıldı.