Pilevneli Gallery'nin Mecidiyeköy'deki 4 bin metrekarelik yeni mekanını gezerken Daniel Firman'ın tavandan sarkıtılan devasa fil heykeli dikkatimizi çekiyor. Eserin yapım sürecini zihnimizde canlandırmaya çalışıyoruz. Elbette stüdyosunda eserinin başında saatler geçirirken kendisine sadece hayal gücünün eşlik ettiği bir ressam ya da heykeltıraşın görüntülerinden çok farklı bu kez zihnimizde canlananlar...
Zaten günümüzde de çağdaş sanatçıların birçoğu için bu görüntü romantik bir imaj olmanın ötesine geçmiyor. Yeni tekniklerin, materyallerin kullanılması, teknoloji kullanımının eserlerin üretimindeki rolünün artması, büyük ölçekli eserlerin yaygınlaşması galerilerin yanı sıra stüdyoları da büyütmekle kalmıyor, kalabalıklaştırıyor. Dev eserlerin birçoğu devasa atölyelerde görünmez kahramanların yani stüdyo asistanlarının elinde şekilleniyor. Tıpkı Damien Hirst'ün 18 metre yüksekliğindeki heykelleri gibi...
Aslında stüdyo asistanı kullanmak yeni bir durum değil. Rönesans döneminde de örnekleri var. Dünyanın en ünlü eserlerinde biri olan Sistine Şapeli'nin arka plan boyamalarında Michelangelo'ya kalfa ve çırakların yardım ettiği biliniyor.
Günümüzde de stüdyolarında onlarca asistanla çalışan isimler var. İlk akla gelenler de Takashi Murakami, Jeff Koons ve Damien Hirst... Japon sanatçı Takashi Murakami'nin Japonya'da temelleri atılan ve değeri yaklaşık 100 milyon dolar olan imparatorluğu ABD'ye kadar uzanıyor. Sanatçının, Japonya ve ABD'de ortalama 100 kişinin çalıştığı iki stüdyosu bulunuyor.
Stüdyodaki çalışmalar yedi gün 24 saat boyunca iki vardiya olarak devam ediyor. Kim hangi işi yapacak, prodüksiyon süresi, teslim tarihi gibi bilgiler duvardaki panoya yazılıyor.
Postmodern sanat akımı SuperFlat'in temsilcisi olan Murakami'nin stüdyosunda bir eserin üretimi şöyle gerçekleşiyor: Eserin bilgisayara aktarılan taslağı Japonya'dan ABD'ye gönderiliyor. Bilgisayar verileri önce serigrafiye uygun hale dönüştürülüyor. Büyük boyutlu yapıtlarda en az altı kişi tam zamanlı olarak çalışıyor. Büyük oranda teknik beceri gerektiren işler için ekibin günde 16 saat çalışması gerekebiliyor. Ve bir iş ortalama üç haftada tamamlanıyor. Serigrafi sürecinde boyama işlemi de asistan ressamlar tarafından üç ayda gerçekleştiriliyor. Ama finalde son sözü Murakami söylüyor.
HİNDİ YERİNE AYI YAPMAK
ABD'li sanatçı Jeff Koons'un farklı stüdyolarda çalışmalarını sürdüren asistanlarının sayısının da yıllar içinde 120'yi bulduğu oldu. Özellikle son yıllarda birçoğunu işten çıkarmış olsa da Koons asistan kullanma konusunda net: "Her şeyi kendim yapsaydım, yılda bir eseri bile tamamlayamayabilirdim!" Hatta bu durumun kendisi açısından bir başka avantajını da şöyle anlatıyor: "Bir yapıtı baştan sona yaptığınızda bir süre sonra materyal aklınızı çelmeye başlıyor ve üretim sürecinde yolunuzu kaybetme tehlikesi yaşıyorsunuz. Bir hindi yapmak için yola çıkıp ayı yaparak bitirmek gibi... Araya mesafe koyduğunuzda daha net karar verebiliyorsunuz." İngiliz sanatçı Damien Hirst'ün stüdyosunda da bir dönem 150 kişi çalışıyordu. Ressamlar, heykeltıraşlar ve formaldehit uzmanları... Formaldehit nereden çıktı diyecek olursanız, sanatçı cansız hayvan bedenlerini kimyasal bir bileşen olan formaldehitle dolu haznelere yerleştirdiği eserleri ile meşhur.
Hirst de geçen yıllarda sadece noktalardan oluşan bir eseriyle ilgili yaptığı açıklamayla sanatın fabrikasyonlaştığına ilişkin tartışmaların tam göbeğine oturmuştu. Sanatçı, eserdeki 1400 noktadan sadece beş tanesini kendisinin boyadığını söyleyip ardından da şu açıklamayı yapmıştı: "Tüm noktalar benim gözümü, elimi ve kalbimi içinde barındırıyor."
MURAT PİLEVNELİ
Pilevneli Gallery kurucusu
Değerli olan fikir
Bahsedilen sanatçılar olmasaydı bu eserler olur muydu? Olmazdı. Sanatçı ortaya bir fikir atıyor. Demek ki fikir değerli. Sanatçı var olduğu sürece ve üretimini belli birtakım ahlak kuralları içerisinde yönettiği sürece bence hiçbir sorun yok. Damien Hirst'ün isterse bin tane çalışanı olsun, yaptığı eserlerde sadece bir tane noktayı boyamış olsun, hiç önemli değil, o eser Hirst'ündür. Ben sanatçıyım bir şey hayal ediyorum, çelik kullanmam gerekiyor ama çeliği nasıl işleyeceğimi bilmiyorum. O zaman bunun uzmanı olan kişilere başvururum. Valentino'nun 50 bin dolarlık elbisesini giyiyorsunuz ama Valentino ona dokunmadı bile. Sanatta da benzer bir durum var.
Sanatın kendi içinde var olma meselesi de farklı. Teknolojiyi de gözardı edemezsiniz. Yüzyılın başında yapılmış neredeyse fotorealizme yakın bir heykel yani gerçekçi bir heykel o zaman için sanatsal olabilir ama bugün bu bize zanaat geliyor. Artık realist bir heykel ya da resim yapmanın değeri yok. Fikrin değeri var.
LEVENT ÇALIKOĞLU
İstanbul Modern Genel Direktörü
Rönesans'ta da böyleydi
Evet, sanat ekonomisinin zirvesindeki sanatçıların hepsinin çok büyük atölyeleri var. Yanlarında çok sayıda insan çalışıyor. Rönesans döneminde de böyleydi. Tiziano'nun bilinen 4 bin 500 yapıtı var, bunların hepsini o nitelikte, o derinlikte, o emek isteyen süreçte kendi yapmış olamaz herhalde. Bu Leonardo da Vinci için de geçerli. Hepsi doğal olarak yanlarında kalfalar, çıraklar çalıştırdılar. Bir kalfa düşünün hayatı boyunca sadece eserdeki ayak parmaklarını boyar. Uzmanlığı budur. Ama o boyamayı Leonardo'nun gözetiminde yapar. Leonardo ona nasıl boyaması gerektiğini öğreten kişidir. Bir diğeri et boyar, bir başkası saç ya da ten boyar. Leonardo gelip bakar, sonuçta ana hattı, kompozisyonu oluşturmuştur. Son noktada da ona bir ışık, bir Leonardo dokunuşu katar. Bugünkü atölyeler için de bu yüzden fabrikasyon eşleştirmesini doğru görmüyorum.