"Gerçek bir diva" diyor Washington Post onun için. Günümüzün en önemli opera salonlarının ve şeflerinin vazgeçemediği solistlerden biri. Grammophon Klasik Müzik Ödülleri'nde Solo Vokal Ödülü başta olmak üzere birçok ödülün sahibi, efsane şeflerle aynı sahneyi paylaşmış, Carneige Hall, Wigmore Hall, Concertgebouw gibi prestijli salonlarda konserler vermiş son derece benzersiz bir sanatçı Magdalena Kozena. 9 Şubat Cumartesi akşamı İş Sanat Konser Salonu'nda İstanbul'da müzikseverlerle buluşacak olan Kozena'yı gelin bu konser öncesi daha yakından tanıyalım.
ÜNLÜ ŞEF SIMON RATTLE İLE EVLİ
1973 yılında Çek Cumhuriyeti'nde başlıyor öyküsü Kozena'nın, Brno'da. Brno, ülkenin başkent Prag'dan sonraki ikinci büyük şehri, tipik bir Avrupa kenti; sakin, düzenli ve dingin. Böylesi bir atmosferde tanışıyor müzikle genç Magdalena ve ilgisi doğrultusunda ilk durağı Brno Konservatuvarı oluyor. Burada aldığı şan ve piyano eğitiminin ardından da bu kez başka bir ülkeye düşüyor yolu, Slovakya'ya. Kozena, komşu ülkenin başkentinde, Bratislava Performans Sanatları Akademisi'nde müzik eğitimine devam ediyor. Başarılı solist, müzik çevrelerinin dikkatini ise ilk olarak 1995 yılında çekiyor. 6. Uluslararası Mozart Yarışması'nda gösterdiği performans sonraki yıllarda yapacaklarının habercisi oluyor. Dört yıl sonrası, yani 1999 yılı ise başka bir önem taşıyor Kozena'nın kariyerinde. Deutsche Grammophon şirketiyle anlaşan sanatçı, tamamen Bach aryalarına ayırdığı ilk albümünü bu sene tamamlıyor. İki yıl sonrası ise başka bir dönüm noktası... Bu kez sadece tek bir sanatçının değil, Dvorak, Janacek ve Martinu gibi saygın isimlerin eserlerini seslendirdiği albümle Magdalena Kozena, klasik müzik dünyasının en saygın ödüllerinden kabul edilen Grammophon Klasik Müzik Ödülleri'nde Solo Vokal ödülüne layık görülüyor. Artık iyiden iyiye kendini kanıtlamış bir sanatçı haline geliyor Çek solist. Buradan sonrası ilk başta da belirttiğimiz gibi ilerliyor. Kozena, dünyanın en prestijli sahnelerini en efsane şeflerle paylaşmaya başlıyor. Carnegie Hall, Wigmore Hall, Concertgebouw gibi salonlarda kimler eşlik etmiyor ki ona; Claudio Abbado, Pierre Boulez, Sir Roger Norrington... Fakat bir şefin yeri onda ayrı oluyor; o da hayatını birleştirdiği Berlin Filarmoni Orkestrası'ndan yakın zamanda emekli olan ünlü şef Sir Simon Rattle... "Kimi sanatçılar eşleriyle aynı sahnede olmayı tercih etmiyorlar. Ancak bu durum bizim için geçerli değil. Biz birlikte çalışmaktan keyif alıyoruz. Birbirimizi anlıyoruz. Ben bir 'prima donna' gibi davranmıyorum. Eşim de benim üzerimde baskı kurmuyor. Aksine benim için büyük bir rahatlık. O büyük maestro figüründen çekinmem gereken durumlar olmuyor" diye anlatıyor eşiyle sahnede olmanın nasıl bir his olduğunu Kozena.
LONDRALI ORKESTRA İLE BİRLİKTE
Sanatçı, Ondrej Havelka ile kaydettiği son albümü Cole Porter'ı 2017 yılında kendi müzik şirketi Brnofon etiketiyle yayınlıyor. Bestecilerin hayatına müthiş bir ilgi duyduğunu söyleyen Kozena "Onların hayatlarını okuyunca kendi hayatımı anlamam, anlamlandırmam daha kolay oluyor. Üstelik bu yaşam öyküleri besteciye daha yakın olmamı böylece eserlerini de daha hissederek ve doğru duygularla aktarmamı sağlıyor" diyerek bir bakıma kendi müzikal yolculuğunun da tarifini vermiş oluyor. 9 Şubat'ta İstanbul'a gelecek olan Kozena'ya İş Sanat sahnesinde, 30 yıl önce, bilinen orkestra kurallarını yıkıp, yerine yepyeni müzikal anlayışa sahip bir topluluk oluşturan Londralı The Orchestra Of Age Of Enlightenment eşlik edecek. Tüm orkestra üyelerinin eşsiz yeteneklerini farklı fikirleriyle harmanladığı topluluğu yönetecek isim de kariyeri boyunca birçok prestijli orkestraya şeflik yapmış olan İtalyan Giovanni Antonini. Bu görkemli klasik müzik gecesi için şimdiden hazırlıklara başlasanız iyi edersiniz...
GRAMMY ÖDÜLLÜ SANATÇILAR BİR ARADA
Neredeyse tüm piyano literatürünü kapsayan zengin bir repertuvarla süren bir kariyer Garrick Ohlsson'unki. 1970 yılında Chopin Uluslararası Piyano Yarışması'nı kazandıktan sonra dünya çapında bir ün kazanan Amerikalı piyanist, ünlü Şilili piyanist Claudio Arrau'nun son dönemlerinde onun öğrencisi olma şansına erişmiş bir isim. Piyanonun başına 8 yaşında Westchester Konservatuvarı'nda geçen; devamında New York'taki The Julliard School'a girmeyi başaran Ohlsson, çok değerli hocalardan aldığı derslerle müzik bilgisini geliştiriyor. 1966'da İtalya'daki Busoni ve 1968'de Montreal'deki piyano yarışmalarından aldığı birincilikler 1970'ten sonra dünya çapında tanınırlığını elde etmesindeki önemli kilometre taşları. Financial Times'ın "Piyanodaki hünerine eşdeğer ölçüde sıra dışı bir hafızaya sahip, Busoni'nin zorlu piyano konçertosunu notasız çalıyor." şeklinde övgüyle söz ettiği Ohlsson, 10 CD'den oluşan Beethoven sonatları kaydıyla Grammy de dahil olmak üzere birçok ödüle layık görülüyor. Melbourne, Sydney, Yeni Zelanda Senfoni Orkestraları ile sık sık konserler veren efsane piyanist, Cleveland, Emerson, Tokyo Yaylı Dörtlüleri ile müzikal işbirlikleri gerçekleştiriyor. 9 Mayıs'ta İş Sanat Konser Salonu'nda seyirci karşısına çıkacak Garrick Ohlsson'a Boston Senfoni Orkestrası eşlik edecek. Boston Senfoni Orkesrası'nın yaylı ve üflemeli çalgılar grup şeflerinden oluşan topluluk, tüm Avrupa, Japonya ve Güney Amerika'da konserler veriyor. En İyi Oda Müziği Topluluğu Performansı kategorisinde Grammy'ye aday gösterilen orkestra, Ohlsson ile birlikte dinleyenlere müzik ziyafeti sunmaya geliyor.
DOĞU VE BATI'NIN MÜZİKAL KÖPRÜSÜ
Henüz 23 yaşında BBC Cardiff Yarışması'nda 'Dünyanın En İyi Şarkıcısı' seçiliyor Çin doğumlu bas-bariton Shenyang. 2007 yılındaki bu yüksek perdeden girişi, 2008'de kazandığı Borletti - Buitoni Trust Ödülü ve 2010 yılında Montblanc Beyaz Geceler Festivali'nin Yeni Yıldız Sesleri'nin kazananı olmasıyla sürdürüyor. Shangai Konservatuvarı'ndaki eğitiminin ardından Julliard School'dan mezun olan sanatçı, dünya çapında birçok seçkin salonda, saygın toplulukla aynı sahneyi paylaşıyor. David Robertson, Valery Gergiev, Sir Antonio Pappano, Daniel Harding gibi şeflerle çalışan Shenyang'ın alameti farikası ise kendi köklerinden aldığı müzikal mirası benzersiz bir melodik zenginlikle Batı müziğine aktarması ve iki kültür arasında köprü oluşturması. Aynı zamanda Shangai Senfoni Orkestrası'nın daimi konuk sanatçısı olan Shenyang'a, 6 Mart akşamı İş Sanat Konser Salonu'nda gerçekleşecek konserinde Borusan Quartet eşlik edecek. Esen Kıvrak, Özgür Baskın, Efdal Altın ve Çağ Erçağ'dan oluşan Türkiye'nin ödüllü yaylı dörtlüsü, Shenyang'ın müzikal köprüsünü daha da kuvvetlendirecek gibi görünüyor.
AVİTAL MANDOLİNE RUH KATMAYA GELİYOR
Hem neşeli Balkan ezgileri hem de temiz bir Akdeniz esintisi... Hem Barok dönemin en seçkin eserleri hem de çağdaş müziğin önemli örnekleri... Avi Avital'in mandolininin melodilerinde hepsini bulmak mümkün. New York Times onun için "Tutkulu ve karizmatik" diyor. Haaretz Daily gazetesi ise "Bir mandolinden bu çeşitlilikte melodiler duymayı asla hayal edemezsiniz... Enstrümanı üzerindeki ustalığı ve adanmışlığı nefes kesici..." diyerek övüyor Avital'in mandolini üstünde kurduğu hakimiyeti. Grammy ödüllerine aday gösterilen ilk mandolin sanatçısı olan Avi Avital'in müzik serüveni sekiz yaşında başlıyor. Küçük yaşta kendini Rus keman hocası Simcha Nathanson'un kurduğu ve yönettiği Beer Sheva'da kısa sürede yerel konservatuvarın gururu haline gelen bir mandolin orkestrasında buluyor. Bu yolculuk Kudüs Müzik Akademisi'nde devam ediyor. Akademiden mezun olmasının ardından Ugo Orlandi ile mandolin repertuvarı üzerine çalışan sanatçı için 2010 yılının ise ayrı bir önemi var. Çünkü bu sene, Avital'in Avner Dorman'ın mandolin konçertosu performansı ile Grammy ödüllerine aday gösterildiği sene. Üstelik aday gösterilen ilk mandolin sanatçısı oluyor. Avi Avital'in mandolinin keyifli tınıları birçok tarzda var oluyor ve dinleyenlere eşsiz bir deneyim sunuyor. İşte bu deneyimi yaşamak isteyenler 9 Ocak Çarşamba günü saat 20.30'da İş Sanat Konser Salonu'nda yerlerini alabilir. Çünkü Avital, geniş repertuvarıyla oda orkestrası Cappella Gabetta'yı da yanına alarak sahnede olacak. Topluluğu da çağımızın önemli kemancılarından biri olan Andres Gabetta yönetecek.