"Saçı, başı dağınık; kapılardan kovulan öyle kimseler vardır ki, bir şey için yemin etseler, Allahu Tealâ onları doğrulamak için o şeyi var eder..." Bu sahih hadis-i şerif böyle tanımlıyor onları... Bu coğrafyada sosyal hayatın bir parçası olan, bin bir sır saklayan divaneler, kıssalarıyla dilden dile yayılmışlar. "Harabat ehli" de der eskiler onlar için. Harabede açan çiçeklerdir onlar. Kimi zaman hep aynı şeyi söylerler. Kalpten dinleyen kendine ders çıkarır, öğüdü kapar! Nerede kalıp ne yiyip ne içtikleri, nereden gelip nereye gittikleri belli olmaz... "Yoldan gelip yola gideriz" derler. İstanbul'un Hakk aşığı divaneleri bir sergiye konu oldu. Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın desteğiyle, Bağımsız Sanat Vakfı'nın Cağaloğlu'nda iki mekanda birden düzenlediği sergide, fotoğraftan heykele, video art'tan resme kadar pek çok alanda İstanbul divanelerinden ilhamla işler üretilmiş... Sergi 13 Ocak'a kadar gezilebilecek... Serginin adı "Tarihsel Serüvende İstanbul'un Meczupları"... Eski İstanbul'da yaşamış divanelere adanmış bu sergi... İşte sergiye ilham veren kahramanlar ve onlar için üretilen eserlerden bazıları...
Kağıt Divânesi
(SEVGİ DEĞİRMENCİ/SERAMİK HEYKEL)
Laleli ile Beyazıt arasında yolda bulduğu kağıtları duvarların oyuklarına sıkıştırırmış Kağıt Divanesi... 1600'lerde yaşamış. 60 yılı aşkın hiç konuşmadığı söylenir. Sabah namazından akşam namazı vaktine kadar dört bir yana süratli bir biçimde koştururmuş. Herhangi bir şey yiyip içmediği, akşam namazından sonra gözden kaybolup tekrar sabah namazında ortaya çıktığı rivayet edilir. Nerede oturup, gecelediğini bilen yoktur.
Düğümlü Baba
(MEHLİKA HİLAL KIRCA/SERAMİK HEYKEL)
Düğümlü Baba, bir ay kadar İbrahim Paşa Camii'nde imamlık yapmış, Nakşibendiyye yolunda hilâfet aldıktan sonra hacca gitmiş, geldikten sonra kendisine cezbe hâli gelmiştir. Eline geçen ipleri düğümleyip elbisesine ve sarığına hatta asasına bağlar böyle gezermiş. 1866 senesinde 83 yaşında vefât etmiş olup, kabri Sultan I. Ahmed Türbesi yanındaki küçük bahçededir.
Pazarola Hasan Bey
(ECE ÖZ/SERAMİK HEYKEL)
Kültür A.Ş. tarafından, Nurullah Koltaş imzalı İstanbul'un 100 Divanesi adlı kitap şöyle anlatıyor, 1900'lerin başında yaşamış olan 'Pazarola Hasan Bey'i: Unkapanı'nda Atlamataşı Caddesi üzerinde ahşap bir evde yaşardı. Hasan Bey. Onu doğururken annesi vefat etmiştir. Başı biraz büyükçedir. Devrinin en tanınmış simalarından olan Hasan Bey, karşılaştığı kişilere mesleğine göre "Pazarola bakkalbaşı, pazarola fırıncıbaşı" diyerek selam verdiğinden 'Pazarola' lakabıyla anılır. Bu şekilde selamlanan kişiler, kendilerini talihli addederler. Yaşadığı dönemde Ahmet Rasim, Balıkhane Nazırı Ali Rıza Bey gibi birçok yazarın yazılarına konu olan Hasa Bey, elim bir trafik kazasından sonra pek insan içine çıkmaz.
Boynuzlu Ahmed Dede
(EDA MEHMETOĞLU/SERAMİK HEYKEL)
Evliyâ Çelebi Seyâhatnâmesi'nde bahsedilen ve 1600'lerde Kasımpaşa'da yaşamış olan Divâne Ahmed Dede, tanıdığı tanımadığı herkesin ismine bir "Çebu" ekleyerek selamlarmış insanları. Koynunda ve koltuğunun altında her cinsten boynuz bulunduran Divâne Ahmed Dede'ye "Hani benim boynuzum Ahmed Dede?" diye takılanları tepeden tırnağa süzdükten sonra kişiliğine göre bir boynuz çıkararak "Aha senin boynuzun!" dermiş.
Hülya Yazıcı/ Bağımsız Sanat Vakfı Başkanı ve serginin küratörü
DÜĞÜMLÜ BABA'NIN ASASI KORUMA ALTINA ALINDI
Sergide, "Akıl kişiyi terk ederse deli, kişi aklı terk ederse meczup olur" ifadesinin izi sürüldü. Çağdaş sanat üretimlerinde gelenek ve çağdaşın, bugün ile dünün ilişkisi üzerinden yapılacak üretimlere bir esin ve kaynak oluşturulmaya çalışıldı. Her birinin başka bir hikayesi var ancak 'Düğümlü Baba' biraz daha özel ele alındı proje kapsamında. Türbeler Müdürlüğü bahçesinde bulunan kabrine bilgilendirme levhası yaptırdık ve İstanbul'da yaşamış meczuplardan günümüze kalan neredeyse tek önemli obje olan Düğümlü Baba'nın asası restore edilerek bir sergileme kabini yaptırılarak daha uzun süre yaşamasına destek verildi. Bu günde elbette aramızdalar ve her zamanda olacaklar, herkesin bakmadığı yere bakan ve herkesin koştuğu yere sırtını dönen sıra dışı insanlar onlar. Toplumun onlara duyarlılıklarının artmasını diliyorum.
FOTOĞRAFLAR: SAFFET AZAK