Bizim İçin Şampiyon filmi üç kuşaktır atlara, binicilik sporuna adanmış bir hayatın, Atman Ailesi'nin ilhamıyla yola çıkılarak yapıldı. Ünlü jokey Halis Karataş, Özdemir Atman'ın sahip olduğu Atman ekürisinde jokey olarak işe başladığında 19 yaşındaydı. Üç yıl sonra, iki yaşındaki asi tay Bold Pilot'ı çalıştırmaya başladı. Ama Bold Pilot sıradan atlar gibi değildi, inatçıydı... Karataş ondan vazgeçmedi... Tüm günü Bold Pilot'la geçiyordu. Bir süre sonra bu güzel tay, farkını hipodromları dolduran kalabalığa da hissettirdi ve onların sevgilisi oldu. Türkiye'nin en ünlü atıydı. Yarışa çıktığında etrafa bakar, her şeyi dikkatle incelerdi, yağmur sevmezdi. Kendini hazır hissetmeden antrenmana bile başlamazdı. Padoğa girdiği an alkış tufanı kopardı. Bold Pilot hemen her koşusunda starting box'a girerken huysuzluk yapar, tehlike yaşardı.
1996-98 yılları arasında Karataş ve Bold Pilot ikilisi 30 yarış, 21 galibiyet yaşadı. Art arda birinci oldukları 11'lik seri yaptılar. Bu sırada ünlü jokeyin hayatında bir aşk filizleniyordu. Yanında çalıştığı Özdemir Atman'ın kızı Begüm'le olan dostluğu, aşka dönüşmüştü. Önce arkadaştılar sonra âşık... Baba Özdemir Atman'ın vefatından üç sene sonra evlendiler.
İki çocukları oldu. 2009'da eşi Begüm Atman'ın meme kanserine yakalanmasıyla büyü bozuldu. Beş yıllık mücadeleden sonra, Begüm Atman Karataş, 2014'te hayatını kaybetti. Halis Karataş bir süre atlardan uzak durdu ama sonunda Gazi Koşusu'na katıldı ve kupayı kazanarak eşinin anısına kaldırdı.
Önceki gün vizyona giren Bizim İçin Şampiyon filmi işte bu ilham verici hayat hikayesini ve aşkı anlatıyor.
Filmde Begüm Atman'ı Zeynep Farah Abdullah, Halis Karataş'ı Ekin Koç, Özdemir Atman'ı ise Fikret Kuşkan canlandırdı. Seyirci, bir yandan Halis Karataş ve Begüm Atman'ın ünlü yarış atı Bold Pilot etrafında şekillenen büyük aşkını izlerken, bir yandan da başrol oyuncusu Ekin Koç'un performansına şapka çıkardı. Halis Karataş'ı canlandıran Ekin Koç beyaz perdede atın üstünde dört nala koştu, şaha kalktı, düştü... İşi epey zordu... Çünkü bu sıradan bir rol değil. Oyuncunun derdi sadece karakter çıkarmak değil, bir yandan fiziksel bir maraton da söz konusu. Düşünün Mission Impossible serisinde Tom Cruise helikopter sahnesinde dublör kullanmayı reddediyor ve bunun için 2 bin saatlik eğitimi hızlandırılmış biçimde alıyor ve oturuyor pilot koltuğuna... Ekin Koç'ta aynen böyle bir süreçten geçti. Çünkü ondan istenen profesyonel bir jokeymiş gibi at binmesiydi. Bunun için dört ay boyunca gece gündüz hızlandırılmış bir eğitim aldı. İçinde diyetisyen ve jokeyin de yer aldığı bir ekiple çalıştı. Ve tüm bu çabanın sonucunu aldı. Ekin Koç hem filmi hem de kendi hazırlık sürecini anlattı:
- Bu filmin en önemli mesajlarından biri de vazgeçmemek. Sizin hayatında tutkuyla bağlı olduğunuz vazgeçemediğiniz bir şey oldu mu?
- Olmadı galiba. Bir taraftan rekabeti
seviyorum, çıta koyan, engelleri
aşmayı seven bir yapım var. Ama
diğer yandan çabuk pes ederim.
Olmuyorsa çok zorlamam, küserim.
Sadece insana değil, yaptığım şeye
küsebilirim. Ama Halis Karataş, pes
etmiyor. Filmde pes etmeyen, istediğini
yapmak için kılı kırk yaran,
canını dişine takan kişiyi çıkarabildiysem
ne mutlu... Eğer Bold Pilot'la
anlaşamasaydım, onu değiştirip
başka ata geçerdim. Israr etmezdim
onun gibi. Ama o öyle yapmıyor,
uğraşıyor. Benim hevesim kırılır. Beceremiyorsam
bırakırım.
- Aile ile de tanıştınız sanırım.
- Tabii. Halis Karataş'ın çok
yoğun bir yarış temposu var, hâlâ
haftanın iki günü yarışıyor. Onu yakalamak
mümkün değil. Ama şanslıydık,
görüştük, Adana'daki yarışını
izledik, yemek yedik. Begüm'le olan
ilişkisi üzerine sohbet ettik. Zeynep
ve Lale Hanım'la, yani Atman Ailesi'yle
daha çok vakit geçirdik. Çok
tatlı insanlar, hoş sohbetler. Şanslıydık
böyle insanlar oldukları için.
- Bu rol, bir oyuncu için epey zorlayıcı olmalı. Elinize senaryo ilk geçtiğinde neler düşündünüz?
- Hiç bilmediğim bir hikaye vardı
elimde. Senaryoyu okuyana kadar
Bold Pilot'ı hiç bilmiyordum. Bold
Pilot Gazi Koşusu'nu kazandığında,
1996 yılında, dört yaşımdaydım.
- Senaryo sizi hem okuyucu hem de oyuncu olarak çok etkilemiş olabilir ama sonuçta size teklif edilen şey bir jokey gibi at binmeniz... Bu biraz iddialı...
- Bunu uzun uzun düşündüm
ama bana bu teklifi yapanlar da
düşünmüştür dedim. At meselesine
yabancı değildim aslında, konkur
stili binmiştim, jokey stiline dair
fikrim yoktu. Ama at binmenin ne
kadar tehlikeli olduğunu biliyorum.
'Nasıl yapacağız, güvenlik nasıl
sağlanacak?' bunlar çok önemli soru
işaretleriydi. Güvenlik çok önemli
bir sorun, bir kaza geçirirsin, kariyer
falan kalmaz ortada, bırak kariyeri
hayatın söz konusu. Ama sette çalışan
herkes güvenlik konusunda taviz
vermedi, güvenlik açığı yoktu.
- Bir oyuncu olarak insanın içini gıcıklayan bir rol mü bu?
- Tabii bir mücadele var. Hem
tahrik ediyor, hem de motive ediyor.
Çünkü karşında bir engel var. Bu ister
istemez bir rekabet, onu aşma hissi
doğuruyor. Kafa kurcalıyor sürekli,
içinde büyüyor insanın. Hep yaptığım
şeyi yapsam, rutine bağlayan her
şey gibi o da sıkıcı hale gelirdi. Bu
yeni bir şey ve beni çok motive etti
bu rol. Bu tür rollerin insanı çeken
taraflarından biri de şu; sadece karakter
performansı sergilemiyorsun,
bir yandan fiziksel performansım da
söz konusu. Esas mücadele oradaydı.
Dört ay sadece bu işle uğraştım. At,
diyet, spor... Başka hiçbir şey yapmadım.
Zaman ilerledikçe psikolojik
boyutu devreye girdi. Sosyal hayatım
etkilendi, kurduğum ilişkiler değişti,
sürekli bir at dünyası içindeydim, rutinim
değişti. Çekimlerle birlikte altı
ay sürdü bu.
35 SANİYEDE BACAKLARIM TİTRİYORDU
- Nasıl bir düzenle hazırlandınız?
- Sabah uyanıp ya ata gidiyordum ya da spora. Sürekli bir diyetisyenle çalıştım. Bana paketle geldi yemeklerim, her şey ayarlıydı. Ata gitmeye başladığım ilk zamanlar hemen canlı ata geçmedim, mekanikle başladık. Çünkü bacaklarımın güçlenmesi gerekiyordu. İlk zamanlar 35 saniyeden sonra bacaklarım zangır zangır titriyordu. İlerleyen zamanlarda üç-beş dakikalara çıkarabildim. At binme işi bitiyor, spora gidiyordum...
- Ciddi spor yapıyor muydunuz daha önce?
- Bizim spor salonunda yaptığımız spor değil onu anladım. Bu başka bir şey. At binmek çok ciddi bir spor.
- "Offf bu ne ya" demediniz mi hiç?
- Demez miyim, kaç kere hem de. Çünkü o rutin boğucu bir şey. En çok o yordu beni. Ama Halis'in bana ilham olan mücadele hissi devam etmeme neden oldu. Sonuçta bir iş yapıyorum, bir vaatte bulundum insanlara. Bunu bırakamazdım ki... İki ay sonra eve gidip kek yemeğe başlayamazdım... Mesela inmem gereken kiloya inememişim, bu yüzden sete çıkamıyoruz, böyle bir şeyin pişmanlığıyla baş edemezdim. Kendimi motive etmeyi başardım. Küçük aralar verdim, iki gün tatile gittim, diyetisyenden bir gün hamburger yeme izni kopardım. "Nolur hamburger yiyeyim" diye diyetisyeni aradığım oldui. O tek hamburger beni birkaç hafta götürüyordu. 10 kilo verdim.
BAZI ATLARLA ANLAŞAMADIK KİMYAMIZ UYMADI
- Atları sever misiniz?
- Severim ama hepsini degil, tıpkı insanlar gibi. İnsanın da bazısıyla ısınamazsın. Bazı atlar vardı, bariz biçimde anlaşamadık, kimyamız uymadı.
- Kaç kez düştünüz?
- Bir kez düştüm ama ben çok temkinliyimdir. Pimpirikli biriyimdir. Hocam Kıvanç Tüysüz işinde çok iyiydi. Hiçbir şeyi riske atmıyordum. Üç gün geç koşayım ama riske atmayalım mantığında ilerledik. . Mesela starting box'tan çıkmak, atla dört nala koşmak, şaha kalkmak... Dışardan nasıl görünüyor bilmiyorum ama epey hızlı koşuyoruz o karelerde. Dengen kaybolsa, at bir ses duysa, dikkatin dağılsa yandın. Hazırlık sürecinde bazı yarışlar izledik, oradaki kazalara inanamadım. Düştüğümü düşünsene... Ayağımı kırdım, film yarıda kaldı ya da başka oyuncu buldular. Zordu zor...
- Tüm o şaha kalkma, aşamalarında korkmadınız mı?
- Hep o korku var. Belli bir hızdan sonra ister istemez korkuyorsun.
- Atla insan arasında telepatik bir durum var galiba...
- Kesinlikle öyle... Atın üstündeki insan aklından geçirdiği şeyi ata hissettirebiliyor. Bütünleşip bir oluyorsun atla. Bir süre geçince at senin ne yapmak istediğini hissediyor. Evli çiftler birbirini tanır ya, onun gibi...
OYUNCU ATLARDAN BİRİ BOLD PİLOT'IN OĞLU GANESH
Ay Yapım ve Med Yapım imzalı film için yedi aylık bir ön hazırlık yapıldı. Efsane yarış atı Bold Pilot'ı beş ayrı at canlandırırken bu atlardan birisi de Bold Pilot'un oğlu Ganesh'ti.
10 kilo veren ünlü oyuncu Ekin Koç, yarış günleri Halis Karataş'la beraber vakit geçirerek rolüne hazırlandı.
At yarışı sahneleri için jokeyler ve eğitmenlerden oluşan 20 kişilik atçılık departmanı kuruldu. Bu sahneler için 30 adet yarış atı satın alındı. Bu atlar Bold Pilot'un koştuğu gerçekyarışları bire bir canlandırmak için dört aydan uzun süre çalıştırıldı.
Film İstanbul, Adapazarı, Bursa ve Konya olmak üzere dört farklı şehirde 50 günde çekildi. 1995-1996 yıllarını perdeye yansıtabilmek için döneme uygun otomobiller, mekanlar ve binlerce parça kostüm kullanıldı.