FOTOĞRAFLAR: HATİCE ÇİNAR
Her çocuk gibi Asuman Boyalı'nın da küçükken hayalleri vardı. Çocuk aklıyla, hiç tiyatroya gitmese bile oyuncu olmak istediği de oluyordu, onlarca öğrencisi olan bir öğretmen olmak istediği de... İlkokulu bitirince, çocukluğuna da hayallerine de veda etti. Karşısında mücadele edilmesi gereken koca bir hayat vardı. Dedesi ve babasının onun için kurguladığı, içinde kızların okumasına gerek olmayan bir dünyaydı bu.
Oysa o umutluydu kendinden, "Ya öğretmen olurum, ya tiyatrocu" diyordu. "Bizim evimize televizyon bile, ben 14 yaşımdayken geldi" diye anlatıyor o dönemi. Ama umutları yarıda, hayalleri ise kalbinin bir köşesinde kaldı. Dikiş nakış kursu, Kuran kursu derken yıllar geçti, Asuman Boyalı 17 yaşında evlendi, 18'inde ilk çocuğunu doğurdu. Bu yeni hayatıyla Afyon'un Şuut kazasından çıkıp büyükşehre, İstanbul'a geldi. Ve hayatının hikayesini en baştan yazmaya karar verdi. Çünkü içindeki okuma sevdası hiç bitmemiş. İstanbul'a gelin gelip, çalışan kadınları gördükçe içindeki sevda daha da alevlendi.
O günleri, "En çok bilgisizliğin ezikliğini yaşadım" diye anlatıyor. İkinci çocuğunu da doğurduktan sonra, kendine onları büyütmek için süre tanıdı. Bu süre uzadıkça uzadı... O içinde giderek büyüyen hevesi dindirmek için çocuklarının derslerine yardımcı olmaya, hatta onlarla çalışmaya başladı. Zaman geçti ve çocuklarını üniversiteden mezun etti. Kızının düğün günü, tam 43 yaşındayken, "Artık görevim tamam, hayattaki en büyük hayalimi gerçekleştireceğim" dedi ve yıllardır yemek yaptığı, ailesini doyurduğu mutfak masası onun ders çalışma mekanı oldu. Çalıştı çok çalıştı... Ve dışarıdan okul bitirme sınavlarına girdi. Artık önünde başka bir yol açılmıştı... Aslında, yıllar sürecek bir maratona başlamıştı Asuman Hanım. Elinden ders kitabı düşmeyen, bulduğu her fırsatta bir şey öğrenmeye çalışan bir kadın oldu. Bu süreçte en büyük destekçisi eşi ve elbette çocuklarıydı. Tüm bunları anlatırken gözleri dolan Asuman Boyalı, "Lise bitti derken, üniversiteyi okuyabilecek miyim endişeleri yaşıyordum.
Anadolu Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyat Bölümü'nü bitirdim. Sonra öğretmenlik formasyonu aldım. Hedefim daha da ilerisi" derken konuşmanın başında dolan gözleri ışıldıyor. O başardıkça başardı. Onun bu şevki ve azmi çevresindeki kadınlara da ilham oldu. Asuman Hanım'ın bir bir hayallerini gerçekleştirdiğini gören komşuları, bazı akrabaları tıpkı onun gibi dışarıdan okul bitirmek için harekete geçti. Hazırlık kitaplarını, deneyimlerini paylaştılar. Hatta birlikte ders çalışıp onlar da okullarını bitirdi. Asuman Boyalı'nın iki yıl önce vefat eden babası da yıllar sonra kızının bu azmine tanık oldu. Boyalı, "Annem rahatsızdı, ona bakmak için Afyon'da kaldım uzun süre, derslere orada çalışıyordum. Babam görüyordu ve çok mutlu oluyordu. Yıllar önce beni okutmayan adam, şimdi bu başarımla gurur duyuyordu. Ama onu asla suçlamadım, çünkü onun da yetişme tarzı böyleydi. Yıllar geçince benim başarımla gurur duyması yeterliydi" diyerek, azimle mutlu sona ulaşan bir hikayeyi anlatıyor gibiydi.
ÖĞRENCİLERE İLHAM KAYNAĞI OLDU
"İnsanın okudukça okuyası geliyor" diye anlatıyor Asuman Boyalı. Üniversitede eğitimini aldığı Türk dili ve edebiyatı bölümünün de hakkını vermiş, "Gençliğimde kitap okumazdım, öyle bir kültürüm yoktu. Artık haftada bir kitap bitiriyorum." Asuman Boyalı tüm bu yıllar boyunca bir yandan da çalıştı. Diş hekiminin yanında yardımcı olarak da çalıştı aşçılık da yaptı...
Eğitimi olmadığı için yaptığı işler de sınırlıydı. İçindeki öğretmen olma isteğine her mezuniyet belgesini aldığında bir adım daha yaklaşıyordu. Edebiyat fakültesini bitirince, "Neden Türkçe öğretmeni olmayayım?" diye geçirmeye başladı aklından... Marmara Üniversitesi'nden formasyon dersleri aldı. Sınıfta yaşı en büyük kişiydi. Başlarda yadırgadılarsa da, sınıfın da gözbebeği oldu. Öğretmenlik stajını yaptığı okulda öğrencilere kendi hikayesini anlatarak ilham oldu.
KENDİME GÜVENİM GELDİ
Eğitim almanın çok kıymetli olduğunu söyleyen Asuman Boyalı, "Kendime güvenim geldi. Daha önce bilgisiz, eksik hissediyordum kendimi. Bir yarışma programı izlerken soruların cevabını biliyor olmak bile mutlu ediyor beni" diyor. Şimdi hedefi, KPSS'yi kazanıp Türkçe öğretmeni olmak.
55 yaşında ataması yapılmış birinin haberini alınca ayrıca mutlu olmuş. "Neden olmasın, kendimi o kadar yaşlı hissetmiyorum. Yapabilirim. Bilgi birikimimi öğrencilere faydalı olacak şekilde aktarmak istiyorum. Konu para da değil, içimdeki o boşluğu doldurmak istiyorum" diyor.