TRT'den önce onlar vardı. İTÜ TV... İstanbul Teknik Üniversitesi tarafından 1951'de kurulan kanal birçok ilke sahne oldu ve 1971'e kadar devam etti. Erkan Yolaç, Zeki Müren, Altan Erbulak, Fecri Ebcioğlu ve dahi İsmail Dümbüllü ilk kez bu kanaldan halka seslendi... İşte İTÜ TV macerası, İTÜ Rektörü Mehmet Karaca'nın editörlüğünde iki iletişim uzmanı Zeynep Şahin Tutuk ve Burak Barutçu tarafından Televizyon Diye Bir Şey Varmış adlı kitapta toplandı. Türk televizyon tarihinin ilk adımlarını anlatan kitap yakın tarihimiz açısından çok değerli anekdotlar barındırıyor. Öyle ki, kanal için gereken bir çok ekipman, o dönem İTÜ öğrencileri tarafından yapılmış. Her anlamıyla, yokluk içerisinde hayata geçirilen televizyon TRT'nin de temellerini atmış.
Yerli teknoloji kullanıldı
PROF. DR. MEHMET KARACA (İTÜ Rektörü, kitabın editörü)
- İTÜ TV tarihini araştırmaya nasıl karar verdiniz? Ne ifade ediyor bu televizyon Türkiye için?
- Türk televizyonculuğu için anlamı lokomotif olması. Kendi imkanları ile başlattıkları, 20 yıl boyunca birçok zorluğa rağmen devam ettirdikleri ve bence en önemlisi yerli teknolojiyi ürettikleri bir televizyonculuk yapmışlar. Başlarken her şeyin ithal edildiği bir TV kanalının, 20 yıl sonra kapatılırken kameralar hariç her şeyi yerli üretmiş olması dikkatle değerlendirmemiz gereken en önemli nokta. Öte yandan siyasi yaşamda Yassıada Duruşmaları'nı yayınlamak dışında yer almamış İTÜ TV, onu da hükümet istediği için mecburen yayınlamış. Toplumsal yaşamdaki rolü ise epey önemli. Komşuluk, akrabalık ilişkilerine yeni bir anlayış getirmiş. Halit Kıvanç'ın bulduğu tabirle "telesafirlik" günlerini başlatmış.
- Sizce kitabın en önemli detayları neler?
- Benim en dikkat çekici bulduğum detay şöyle: İTÜ'nün vericisi 1966'ya kadar 100 watt. O tarihte tamamen bitirme projesi olarak eldeki imkanlarla iki öğrenci tarafından 500 watt'lık yeni verici yapılmış. Çalıştırılıp başarılı olunca o verici yayınlarda kullanılmaya başlanmış ve bir anda kapasite beş katına çıkmış. TRT ise birkaç yıl sonra İstanbul yayınları için 100 kw'lık bir vericiyi Almanya'ya yaptırarak yayınlarına başlamış. Ama o verici yetişene kadar İTÜ'de yapılan 500 watt ile yayına giriyor. Dolayısıyla imkansızlıkar içinde 500 watt'lık verici yapıp onu TRT'ye kullandırmayı başaran bir yerli teknoloji üretimi var. 100 kw vericiyi o dönem kendi imkanlarıyla yapmaları tabii ki mümkün değil ama desteklenseler yerli teknolojiyi üretmek adına çok iyi şeyler başarabilecek kapasiteye sahipler. İTÜ TV'nin antenini dikerken hocalarımıza bir minarecinin eşlik etmesi, Fecri Ebcioğlu'nun program hazırlamak için gösterdiği detaycılık, Halit Kıvanç'ın Talih Kuşu yarışması.
"Canım nineciğim beni izlediğini biliyorum!"
ZEYNEP ŞAHİN TUTUK (Kitabın yazarı)
Eşref Adalı hocamız, ki kendisi ülkemizin ilk elektronik beynini yapan mühendistir, İTÜ TV'de çalışıyor. Yayın günlerinden birinde konuk Zeki Müren. Hocanın evinde de maaile toplanmış televizyon izliyorlar. Zeki Müren yayının sonunu içinden gelerek şöyle bitiriyor: "Canım nenecim, beni izlediğini biliyorum. Ellerinden öperim." Adalı hocanın anneannesi ekran başında mest oluyor çünkü Zeki Müren'in onu sadece kendisi için söylediğini sanıyor. Hoca da anneannesi mutlu olduğu için gerçeği söylemiyor.
Üç şutu da kaleye gönderemeyen futbolcular oldu
Ünlü spiker Halit Kıvanç'ın İTÜ TV'de en sevilen programı Mini Gol olmuş. Aslında bu televizyon formatını Almanya'da görüp çok sevmiş Kıvanç, dönünce de aynen uygulamış. Küçücük kaleye şut denemeleri yaptırdığı programı, kısa sürede çok sevilmiş. "Yarışmaya katılan ünlü, milli futbolcular içinde üç atışta da topu delikten geçiremeyenler hiç de az değildi" diye anlatıyor o günleri Kıvanç. Yayın için eski bir masa varmış stüdyoda. Kendi deyimiyle "evden masa örtüsü aşırmış" masa için. Hatta masa örtüsü yetmemiş, fon olarak kullanmak üzere perde de getirmiş evden.
İnönü'nün ani stüdyo ziyareti
İTÜ TV haber programları ve politik içeriklerden uzak duran bir yayın çizgisi sürdürmüş. Kültür, eğlence, spor programı üçgeninde devam eden yayınlarda tek değişiklik 29 Ocak 1962 yılında İsmet İnönü'nün ziyaretiyle olmuş. İnönü'nün o gün mimarlık fakültesine gelişi planlı bir program olsa da TV stüdyosunu görmek plansız gelişmiş. Aslında yayın saati olmamasına karşın hemen yayına geçilmiş. O dönemde yayın saati beklenirken bile televizyonlar açık tutulurmuş... İnsanlar sadece Teknik Üniversite Deneme Yayın bayrağının bir vantilatör yardımıyla dalgalanışını izlemek için bile açık tutarmış ekranı... İşte o gün Türkiye İsmet İnönü'yü ilk kez beyaz camda görmüş. Kendini takdim ederek, kısa bir konuşma yapmış İnönü...