1994 Nobel Ekonomi Ödülü'nü alan ünlü Amerikalı matematikçi John Forbes Nash'ın hayatını anlatan Akıl Oyunları belki de sinema tarihinde, temeline insan psikolojisini yerleştiren en etkileyici filmlerden biriydi. Hayatı boyunca şizofreni hastalığıyla boğuşan Profesör Nash'ın, bir yandan var olmayan halüsinatif arkadaşlarıyla, bir yandan istihbarat ajanları tarafından izlenilme sanrılarıyla sürdürmeye gayret ettiği evlilik ve zorlu meslek hayatı, izleyicileri gözyaşlarına boğmuştu. Film aynı zamanda, işleyiş sistemi tarumar bir zihnin, yüzölçümü sonsuz vahasına götürmüştü izleyeni. Ünlü matematikçi aslında var olmayan arkadaşlarının görüntülerinden kurtulamasa da, onlara inanmamayı kendi çabalarıyla başarmıştı... Ama hep vardılar! Şizofreni, bipolar, panik atak, depresyon... Bildik, tanıdık psikolojik rahatsızlıkların dışında aklın pek çok oyunu var. Türkiye'nin konusunda uzman psikiyatr, psikolog ve psikoterapistlerine bugüne kadar rastladıkları en ilginç vaka örneklerini surduk. Ortaya, kuru fasulyeden korkanından çocukluğundan beri kötü koktuğunu düşündüğü için parfüm bağımlısı olanına, eşinin bardağının dibinde kalan alkolü 'ziyan olmasın' diye içip farkında olmadan alkolizm batağına yuvarlanan yaşlı teyzeden ailesinin aslında gerçek ailesi olmadığına, onların kılığına girmiş ajanlar olduğunu düşünenine kadar psikoloji literatürüne girecek onlarca yerli vaka çıktı...
Dr. Mutluhan İzmir/Psikiyatr
"AİLEMİN YERİNE BAŞKALARI GEÇTİ"
19 yaşında bir delikanlıydı. Hastaneye yatmadan önceki son birkaç ayda, aynı evde yaşadığı annesi, babası ve kardeşleri ile ilgili kendisini dehşete düşüren kanıtlar elde etmeye başlamıştı. Örneğin babası her zaman oturduğu yere oturmuyor, annesi yemekleri daha farklı yapıyor ya da kız kardeşi saçını daha farklı topluyordu. Giderek bu kanıtlar daha belirginleşmeye başlamıştı. Ne gülüşleri ne ilgilendikleri konular ne de bakışları gerçek ailesininkiler gibi değildi. Evet, görünüş olarak aynılardı ama aslında aynı kişiler değillerdi. Bu dehşet verici sırrı anlamasıyla bunun nedenini sorgulaması neredeyse bir arada başlamıştı. Kanıtlar çoğaldıkça emin oldu ki onların yerine aynı görünümdeki başkaları geçmişti. Yabancılaşmanın en uç noktalarından birisi olan ve bu durumu ilk olarak teşhis eden psikiyatr Dr. Joseph Capgras'nın adı ile anılan bu psikoz tablosu genellikle yaşamda bir kez görülür ve sonraki yıllarda yinelemez.
Cem Keçe/Psikoterapist
"NE YAPSAM KÖTÜ KOKUYORUM"
Bay O'ya "Size nasıl yardımcı olabilirim?" diye sorduğumda, eşi, söze girerek, "Çevresine kötü bir koku yaydığına inanıyor. Tom Ford parfümü ile aşırı meşgul oluyor. Hem Tom Ford'a çok para harcadığımız için hem de hâlâ kötü koktuğuna inandığı için kendini suçluyor, aşağılıyor." "Bu kötü kokuyu ilk kez ne zaman almaya başladığınızı hatırlıyor musunuz?" diye sordum. "Kokuyu 23 yaşımdayken hissetmeye başladım. O yıl annemi kaybettikten sonra nefes almakta zorlanıyordum, aşırı öfkeliydim, her şeye kolayca sinirleniyordum. İnsanlardan uzaklaşmıştım ve her şeye karşı isteksizlik duyuyordum. Bu yakınmalarım geçtikten sonra vücudumdan kötü bir koku yayıldığını fark ettim. Bu nedenle kendimi eve kapattım." O'nun anlattıkları, bu vakanın Olfaktör Referans Sendromu (ORS) tablosuna uygun olduğunu gösteriyordu. Bu sendrom, kişinin başka insanları rahatsız edecek şekilde vücut kokusu yaydığına gerçekten ve yürekten inandığı bir psikiyatrik bozukluktur.
Dr. Ayça Can Uz/Psikiyatr
DUŞ ALMAKTAN KORKUYORDU
54 yaşında, üç yıl önce boşanmış, 33 yaşında bir kız çocuk annesi, kadın hasta, iki aydır aniden başlayan, kendi deyimiyle su fobisi şikayetiyle başvurmuştu. Dışarıda hiç sıkıntısı yoktu. Yalnız başına rahatlıkla dışarı çıkabiliyor, araba kullanabiliyordu. Ancak evde özellikle yalnızsa asla duş almıyor, biri olsa bile banyoda ya da kapı açıkken kapının önünde beklemesini istiyordu. Onu da çok zorunda kalmadıkça yapmak istemiyordu. Başvurusunun öncesinde 15 gündür hiç duş almamıştı. Katı gıdalar yerken yutkunmak ile ilgili hiç sıkıntısı yoktu ancak sıvıları içerken boğulmaktan korkuyordu. Az su tükettiğinden dolayı derisi kurumuştu. Suyu ancak pipet ile çok kaygı duyarak yudum yudum içebiliyordu. Aslında su içerken hiçbir takılma hissi ya da öksürüğü yoktu ama yine de boğulma korkusuna engel olamıyordu. Su fobisinde duş alırken ya da dolu küvette sıkıntı yaşayan hastalar, deniz kenarı veya göl gibi yerlerde daha yoğun sıkıntılı olurlar. Ağır formlarında yağmurdan bile rahatsız olunabilir ya da su içilemeyebilir.
"İKİZ KULELER'LE İLGİLİ BENDEN ŞÜPHELENİYORLAR!"
22 yaşında bekar, ailesiyle yaşayan erkek hasta, hastaneye ailesinin zorla getirmesi üzerine yatırılmıştı. Amerika'nın İkiz Kuleler'le ilgili ondan şüphelendiğini, kanıt toplayabilmek ve suçüstü yakalayabilmek, hatta belki suçu ona atmak için ailesini kaçırıp onların görüntüsündeki ajanları evine yerleştirdiğini düşünüyordu. Kimlerin şekil değiştirdiğinden emin olamadığı için kimseye de anlatamıyordu. Yemeğine ilaç kattıklarından, casus böcekleri vücuduna yerleştirmiş olabileceklerinden korkuyordu. Bacaklarındaki gezinen ağrıyı bu böceklere bağlıyordu. En son ailesine bıçakla saldırmaya çalışması üzerine zorla getirilmişti. İlk atak şizofreni ve Capgras Sendromu tanısı alan hasta, düzenlenen ilaç tedavisi ile kısmen düzelerek taburcu edildi. Hastaneden çıkarken izlenip izlenmediğinden emin olamıyor ancak artık ailesinden şüphelenmiyordu. Eski şüphesini de ailesinin serbest bırakıldığı ile açıklıyordu.
Mustafa Gödeş/Psikoterapist
SÜREKLİ ELİNİ YARALAYAN CERRAH
Depresyon şikayeti gelen bir cerrahın sağ elini üç defa sakatlaması oldukça dikkatimi çekmişti. Mesleğinin zirvesinde olduğu bir dönemde yaşadığı bu son olay yüzünden birkaç ameliyat geçirmiş, aylar süren fizyoterapi seanslarına ihtiyaç duymuş ve iki yıl mesleğinden uzak durmak zorunda kalmıştı. Tesadüf olarak görülen bu üç sakatlık, çok şey anlatmaktaydı. Babasının savurganlığı ve kardeşinin yaptığı yanlış işler yüzünden ailesine maddi destek sağlamak zorunda kalmıştı. Yıllar süren bu destek adeta sömürülmeye dönüşmüştü. Netice itibariyle bilinçdışı bir motivasyonla para kazandığı elini sakatlamıştı. Bu şekilde sömürülmeyi durdurmaya çalışmıştı...
Nur Aydoğan/Psikolog
KURU FASULYE KORKUSU
Ergen kliniğinde tedavi gören bir hastanın İlk gördüğü halüsinasyon kendisine buzdolabından el sallayan biriydi. Diğer bir danışmanım da kariyerli bir beyefendiydi. Problemi para konularını konuşmamasıydı. Terfi, zam konularında otorite figürü olarak gördüğü üstleriyle konuşmakta zorluk yaşıyordu. Bilinçdışı süreçlerini incelediğimizde babasıyla küçükken parayla ilgili yapmış olduğu bir konuşmayı hatırladı danışan. Sonra bu konuda yaşadığı sıkıntıları büyük oranda çözüldü. Takıntılar konusunda kuru fasulye görmeye tahammül edememe, kopmuş düğme görmeye tahammül edememe gibi vakalar da oldu. Bu takıntılarda genelde nesne ile bağlantılanmış ve çapalanmış bir geçmiş anı; büyük oranda travmatik ya da olumsuz olarak algılanan bir anı çıkabiliyor.
Kemal Özcan/ Psikoterapist
"HERKES BANA ÂŞIK"
30'lu yaşlarda, eşinden ayrılmış, tek çocuğuyla yaşayan, oldukça bakımlı bir kadın danışan. İlk görüşmeye mini sayılabilecek bir etekle geldi, abartılı bir makyajı, yoğun bir parfüm kokusu vardı. Eşi üç yıl önce onu aldatarak daha çirkin bir kadın için evi terk ediyor. Bir çocuğuyla yalnız kalınca çalışmaya başlıyor. Kendini diğer kadınlardan daha alımlı ve güzel buluyor. Çalıştığı yerde bütün erkeklerin onun peşinde koştuğunu, kadınların onu delice kıskandığını, daha öncede psikologlara gittiğini ve onların da kur yaptığını söylüyor. 10 yaşındayken babasının bir başka kadın için annesini terk ettiğini, bir daha arayıp sormadığını, annesinin ikinci evliliğini yaptığını, üvey babasının onu ayartmaya çalıştığını öğreniyorum. Erotomania, kişinin birinin kendisine âşık olduğuna inandığı bir çeşit sanrılı bozukluktur.
Uğur Zeren/Psikiyatr
FARKINDA OLMADAN ALKOLİK
El titremesi şikayeti ile gelen 65 yaşlarında bir hanım vardı. Kan tahlillerinde karaciğer enzim yüksekliği dışında başka hiçbir sorun yoktu. Ayrıca terleme, uykusuzluk vardı, zamanı ve yeri karıştırmaya başlamıştı. Bilinç dalgalanmaları yaşıyordu. Bir de psikiyatri görsün diye gönderilen hastanın durumu Deliryum dediğimiz bir tabloya uyuyordu. Bu teyzemizin eşi her akşam cin içiyormuş. Yani akşamcıymış. Bardakta kalan içkileri hastamız ne olduğunu bilmeden, dökülmesin yazıktır diye küçük küçük içmeye başlamış. Bir gün eşi alkol içmemeye karar vermiş ve evde içki bulunmaz olmuş. Bizim teyzemiz de içemeyince farkında olmadan alkol yoksunluğuna bağlı Deliryum Tremans tablosu ile doktor doktor dolaşmış. Hastaya bilgi verdiğimizde çok utandı. "Ne yani alkolik miyim ben!" dedi.
Dr. Sevda Bıkmaz/ Psikiyatr
ÇOCUĞUNU HASTA ETTİ
34 yaşındaki kadın hastanın 5 yaşındaki çocuğunun kanla karışık kusmalarının, yemek borusunda iyileşmeyen yaralarının olduğunu öğrendim. Görüşmeler süresince hem kendisinin hem çocuğunun sağlık sorunlarının bir türlü çözülemeyeceğine olan inancını tekrarlıyordu. Munchausen by Proxy Sendromunda (Bir Başkasına Yüklenen Yapay Bozukluk) bakım veren kişi (vakaların çoğunda bu kişi annedir), çocukta fiziksel veya psikolojik hastalık belirtileri ortaya çıkartır veya bu belirti ve bulgular varmış gibi davranır (uydurur). Hastanın eşi ve yakınlarıyla yaptığımız görüşmeler ve adli tıp doktorlarıyla kurduğumuz işbirliği sonucunda hastanın hem kendisinde hem de çocuğunda gerçekte olmayan bir hastalık tablosu ortaya çıkardığı belirlendi.