Yıl 1918... Mondros Mütarekesi imzalandıktan sonra, İstanbul'da Boğazlar Umum Müdürlüğü'nde görev yapan topçu subay Eyüp Durukan "Çoluğumu çocuğumu düşünmesem intihar edeceğim" diye yazacaktır günlüğüne.
Balkan Savaşı'nda esir düşen, Çanakkale'de kahramanca savaşıp yaralanan, hayatı savaşlar içinde geçen Eyüp Bey, 1. Dünya Savaşı'nda ülkesi yenildiği için karamsardır. Ama bu karamsarlığını üzerinden çabuk atar. Her şeye rağmen mücadele etmeye karar verir.
İlk iş olarak, İşgal Kuvvetleri'nin 1. Dünya Savaşı sırasında Osmanlı'nın askeri malzemelerinin ve silahlarının üretildiği, İstanbul'daki İmalat-ı Harbiye fabrikalarındaki malzemelerin tamamına el koymasını önlemeye çalışır. Yetkililere, İşgal Kuvvetleri'ne verilecek silah fabrikalarıyla ilgili listelerin eksik gösterilmesini, noksan gösterilen silah ve malzemelerin de Anadolu'ya gönderilmesini teklif eder. Bu teklifi kabul görmez. O da gizli örgüt İmalat-ı Harbiye Grubu'nu kurar.
Bir yandan İstanbul'da Osmanlı ordusunda önemli görevleri büyük bir titizlikle yerine getirir. Öte yandan yüreği Milli Mücadele için çarpmaktadır. Mücadeleye destek olmak için, 16 Mart 1920'de işgal edilen İstanbul'da, hem teslimiyetçi İstanbul Hükümeti yetkililerinin hem de işgalcilerin ablukası altında gizli ve önemli görevler üstlenir. En önemlisiyse kurucusu olduğu, İstanbul'dan Anadolu'ya silah ve insan taşıyan gizli örgüt İmalat-ı Harbiye Grubu'nun faaliyetlerini organize etmektir.
Pek bilinmez ama Kurtuluş Savaşı'nda, Ankara'ya en büyük silah tedariki İstanbul'dan yapılır. Binlerce insan Kurtuluş Savaşı'na katılmak için gizlice İstanbul'dan Ankara'ya gider. Hem insan hem de silah sevkiyatını organize edense, sonraları bir başka gizli örgüt Felah Grubu ile birleşecek olan İmalat-ı Harbiye Grubu'dur. Tüm bu sevkiyatların odağındaysa Eyüp Bey vardır.
Çok zordur görevi. Fabrikalardan silah ve askeri malzeme çıkarıp bunları Anadolu'ya taşımak en önemli görevidir. Ama zaman zaman Ankara Hükümeti tarafından gönderilen paralarla tüccarlardan silah satın alır ve onların da Anadolu'ya gitmesini sağlar. Hatta bir ara Ankara Hükümeti'nin görevlendirmesiyle gizlice Bulgaristan'a gider, oradan silah alır Anadolu'ya gönderir. Gün gelir ihbar edilir, gün gelir dolandırıcılar çıkar karşısına. İngilizler ondan şüphelenir takip ettirir. Bazen örgütü, İngilizlerin gizli raporlarını ele geçir bu bilgileri Ankara ile paylaşır. İhbarlar nedeniyle bazı sevkiyatlar başarısız olur, bazen İngilizleri tuzağa düşürür. Her türlü istihbarat bilgisini değerlendirir. Her şeyi büyük bir titizlikle yürüten Eyüp Bey, 26 Mayıs 1921'de Ankara Hükümeti'nin Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak'ın imzalı emriyle resmen Anadolu Ordusu'nun saflarına geçer. Ama yine bir Osmanlı subayı gibi İstanbul'da çalışmalarını sürdürür. Ankara'ya ancak Kurtuluş Savaşı bittiği zaman, 1923'te gidecektir. Yaptığı hizmetlerden dolayı da İstiklal Madalyası alacaktır.
Eyüp Durukan'ın Milli Mücadele'ye katkısı biraz da görevi gizli olduğu için tarihin tozlu sayfaları arasında kalır. Fakat en önemli özelliklerinden biri günlük tutmasıdır. 1911-1961 arasındaki 50 yılı kağıda döken Eyüp Durukan'ın günlükleri, yakın zamanda İş Bankası Kültür Yayınları tarafından yayımlanmaya başlanmıştı. Balkan Harbi'nde Edirne Kuşatması, Sofya Esaretinden Çanakkale Zaferine, Çanakkale'den Mondros'a adını taşıyan üç cilt kitaptan sonra, Eyüp Bey'in en önemli görevlerini içeren, Kurtuluş Savaşı sırasında yaptığı işleri anlattığı, 1918-1922 yıllarını kapsayan günlükleri Meşum Mütareke ve Meşru Mücadele adıyla yayımlandı. Böylece onun İstanbul'da üstlendiği görevleri, detaylarıyla öğrendik.
Bu günlükler Kurtuluş Savaşı'nın pek bilinmeyen bir yönünü yansıtıyor bize. Mütareke ve işgal sırasında İstanbul'daki ruh halini, İşgal Kuvvetleri'nin zalimliğini, Osmanlı'daki hükümetlerin teslimiyetçi tutumunu, Dersaadet'te Milli Mücadele'ye destek verenlerin yaşadıklarını ilk ağızdan öğreniyoruz.
Eyüp Bey, cumhuriyetin ilk yıllarında da önemli görevler üstlenir. Silah fabrikalarının kökten düzenlenmesinde emeği çoktur. 1932-1941 arasında sonradan adı Makine Kimya Enstitüsü olacak Askeri Fabrikalar Umum Müdürlüğü yapar ve Kırıkkale Silah Fabrikasını kurar. 1963'te vefat eeden Eyüp Bey'den geriyse gizli kahramanlıkları ve onları yazdığı 17 bin 227 sayfalık günlükleri kalır.
SİLAH ALIMI KONUSUNDA UZMAN BİR ASKER
93 Harbi sonrası Eskizağra'dan İstanbul'a göç eden bir ailenin çocuğu olan Eyüp Bey, 24 yaşında topçu mümtaz yüzbaşı rütbesiyle 1906'da Osmanlı ordusuna katılır. Balkan Savaşı sırasında Edirne savunmasında önemli görevler üstlense de esir düşer. Esaretten kurtulduktan sonra kimi zaman gizli görevlerle orduya silah alımı yapmak için Rusya, İngiltere, Fransa, Almanya ve Avusturya'ya gider. Çanakkale Savaşları'nda kullanılan etkili silahların alımında önemli katkısı vardır. Milli Mücadele yıllarında Anadolu'ya silah gönderme konusunda çok büyük emeği olan Durukan, cumhuriyetin ilk yıllarında devletin silah alımlarındaki önemli isimlerden biridir. SSCB'den alınacak silahları incelemek için 1925-1926'da Rusya'da bulunur.
BİR BAVULDA SAKLI KALAN BİR ÖMÜR
Yüzbaşı olarak girdiği ordudan tümgeneral olarak ayrılan Eyüp Durukan'ın görevlerinin önemli bir kısmı gizliydi. Bunun için onun tarihe katkısını pek bilmiyorduk. Fakat askerlik hayatının başından ömrünün sonuna kadar tuttuğu günlüklere her şeyi kaydetmiş. Bu günlükler uzun süre ailesi tarafından muhafaza edildi. Eyüp Bey'in ölümünün üzerinden 50 yıl geçtikten sonra yayımlanmaya başlandı.