Mayıs ayında Zeynep Tandoğan Instagram sayfasında suratının kanlar içinde olduğunu gösteren bir fotoğrafını yayınlayarak, tiyatro sanatçısı nişanlısı Hazım Körmükçü'den şiddet gördüğünü açıkladı. Üstelik düğünlerine sayılı günler vardı. Fenerbahçe eski as başkanlarından Sait Tandoğan'ın kızı olan Zeynep Tandoğan yaşadıklarıyla günlerce konuşuldu. Hazım Körmükçü ilk andan itibaren pişmanlığını dile getirdi ama yaşanan yaşanmıştı...
Olayın hemen ardından Hazım Körmükçü'yü arayıp röportaj talep etmiştim. Kabul etmişti ama sonra iptal etti.
Ve geçtiğimiz hafta aradı. Psikiyatrlardan öfke kontrolüyle ilgili destek aldığını, yaşananları açık yüreklilikle anlatmak istediğini, vicdan azabını toplumun da anlaması gerektiğini söyledi.
Açıkcası buluşmaya giderken içimde bir huzursuzluk vardı. Bugüne kadar şiddet gören onlarca kadınla konuşmuş, onların yaşadıklarından çok etkilenmiştim. Şiddet uygulayan bir erkeği dinlemek beni kadın olarak da rahatsız ediyordu. Ama Hazım Körmükçü, şiddet uygulayan sıradan bir adam değildi. Eğitimli, iyi bir aile geçmişi olan, bugüne kadar adı şiddetle anılmamış, olaydaki profile hiç uymayan biriydi... Onu dinlemek ve kendini ifade etmesine aracı olmak istedim. Buyrun:
- Bu zamana kadar birçok şiddet gören kadınla röportaj yaptım. Çok acıtıcıydı hikâyeleri. Her defasında çok sarsıldım. İlk kez şiddet uygulayan biriyle konuşuyorum ve açıkçası biraz gerginim. Sizi haklı gösterecek bir röportaja imza atmaktan da çekiniyorum. Siz tüm bu yaşananlardan sonra Zeynep Hanım'ı, beni, tüm kadınları bir daha bunların yaşanmayacağına dair nasıl ikna edeceksiniz?
- Hiçbir şey yaşanmadan bilinemez. Kendi adıma, ruhumla, bedenimle, Allah'ıma olan inancımla, vicdanımla, namusumla ve şerefimle önce kendime bunun sözünü veriyorum. O gün de beni tanıyan, tanımayan, seven, sevmeyen, bilen, bilmeyen yediden yetmişe herkesten özür diledim. Şu anda da önce Zeynep'ten, sonra tüm kadınlardan binlerce kez özür diliyorum. Ben duygularıyla, halkın içinde yaşayan bir insanım, otobüsteyim, dolmuştayım, metrodayım. Saklı köşelerde yaşayanlar gibi değilim.
- O süreçten sonra insanların sorgulayan, sizi yargıladığını düşündüğünüz bakışlarıyla karşılaştınız mı?
- Yaşamaz olur muyum? Düşünsenize yıllardır ailenizin evladı gibi adlandırılmış bir kişiydim. Ama kulum ve bir hata ettim, bunun farkındayım. Hatamı kabul etmekle başlıyorum zaten. Vicdanen çok pişmanım. Bunun acısını kendi içimde yaşıyorum. Zaten Zeynep'siz geçen her dakika, gün, an benim için en büyük ceza. İç dünyamda bunu nasıl yaptığıma dair hesaplaşmalarımı yaptım, yapıyorum. Bir hata işledim ve cezam Zeynep'siz kalmaktı. En büyük duam gönlünü ve kalbini tekrar kazanmak.
- Duygusal olarak nasılsınız?
- Biz Zeynep'le özel bir çifttik. Ben 2015'te boşandım, boşandıktan sonra bir televizyon programına katıldım ve Zeynep'le üç ay arkadaşlığımız oldu. Sonra birlikteliğimiz başladı. Boşandıktan iki sene sonraydı. Benim onda, onun bende çok emeği var. 1.5 senelik bir birliktelik yaşadık ama 10 yıllık bir ilişki gibi dolu dolu yaşadık. O kadar çok anımız var ki, iç dünyamda onsuz geçen günlerde nefes alamıyorum. Onsuz her şey yarım ve lezzetsizmiş.
- Peki bu kadar sevdiğiniz biriyle nasıl oldu da bu noktaya geldiniz?
- Yaşadığımız olaya çok daha serinkanlı bakabiliyorum. Zamanı geri döndürebilir miyim? Hayır! Hatalı mıyım? Evet hatalıyım! Benim yaşadığımın insanlara örnek teşkil etmesini rica ediyorum. Öfke kontrolü olmayan herkes gidip bunun önlemini ve desteğini alsın. Ben destek aldım. Olayın temelinde tutkuyla yaşanmış bir sevgi ve aşk var. Zeynep benden ayrı kalmak istemedi, ben de ondan ayrı kalmak istemedim ama işim İstanbul dışında olmamı gerektiriyordu. Aileme daha iyi hizmet edebilmek, onların geleceğine maddi manevi daha iyi koşullar sağlayabilmek için o işi kabul etmem gerekiyordu. Bu anlamda bir iletişim bozukluğu oldu aramızda. Anlaşamadık. Birbirimizi iyi anlayamadık. Olayın temelinde olan şey, büyük bir aşk ve sevgiyle bağlı olmamız.
- Destek aldım dediniz, nasıl bir destek aldınız?
- İki ayrı psikiyartla görüşme yaptım. Bana olmaz, benim ihtiyacım dememeli kimse, bunda utanılacak bir şey de yok. Hayatın sizi yorduğu, köşeye kıstırdığı zamanlar oluyor. Aslında doğru düşünüyorum zannettiğiniz ama doğru düşünmediğiniz birçok birikmişlikler var yaşamın içinde. Onlarla yüzleşiyorsunuz. Onlarla yüzleşince hayata bakış açınızın ve düşüncelerinizin şekli şemali değişiyor, farklılaşıyor.
DERDİM OLAYIN ÜSTÜNÜ KAPATMAK, UNUTTURMAK DEĞİL
- İşler nasıl gidiyor?
- Yeni bir oyuna başladım. Tiyatro yapmayalı dokuz yıl olmuş. Çok büyük bir heyecan elbette sahnelere geri dönmek. Üstelik Nazım Hikmet'in hayatını ve şiirlerini anlatmaya çalışacağım, oyuncu arkadaşım Tülin Boz'la paylaşıyorum sahneyi. Müziklerini de ben yaptım. Aynı zamanda Banu Noyan Akademi'de vücut ritmi dersi veriyorum.
- Bu işler, olayın ardından mı teklif edildi size. Şunu öğrenmeye çalışıyorum, sektörde size destek olanlar oldu mu?
- Tiyatroyla ilgili bunu söyleyebilirim. Çünkü olayın ardından geldi teklif. Bugüne kadar çalıştığım kurum ve kuruluşlarda, yapım şirketlerinde hiç kimseye şahsi olarak bir problem yaratmadım. Çünkü işimi severek, tutkuyla yapıyorum. İşime özen gösteririm, disiplinle yaparım. Ama olayın ardından işimle ilgili sıkıntılar yaşamadım dersem yalan olur. Tepki gösterenler de oldu, doğaldır. Ama bu bir süreç. Her ne yaşarsanız yaşayın, yaşadığınız şeyin getirisini kabullenmekle başlarsanız işe, hayat daha kolaylaşıyor. Birkaç işle karşılaştım ama malum sebepten dolayı, "Kusura bakmayın" dediler. Hak da veriyorum. Zaman her şeyin ilacı. Benim niyetim anlaşılacaktır. Güzel günler gelecektir.
- Aslında hafızası zayıf bir toplumuz, anlık tepkilerimiz var. Olayın üzerinden dört ay geçmişken bana anlatmasanız, kimse hatırlamazdı belki de... Bir sürü olay yaşandı, unuttuk, gitti.... Niye anlatma ihtiyacı duydunuz?
- Vicdan denen bir şey varsa, asla bırakmaz insanın peşini. Kendimi ifade etmek çok önemliydi benim için. Bunun üstünü kapatmak, unutturmak değil derdim. Aksine bununla ilgili temizlenmeyi yaşamam lazım. Doktorum da bu kendimi ifade etme fikrimden hoşlandı. Hatta bir kadın doktorum var, destek almaya başlarken önce bir kadın olarak ondan da özür diledim. Bir planım var hayata geçirmek istediğim, eğer ajitasyon olarak algılanacaksa yazmayın lütfen...
- Nedir o?
- Tiyatrodaki yönetmenimizle de paylaştım. O da sıcak baktı. Mağdur durumdaki kadınlar için oyunumu bedava oynamak istiyorum. Bazı özel zamanlarda oyunu bedava oynayıp, o geliri bu derneklere bağışlamak niyetindeyim. Umarım altında başka bir şey aramadan, vakıflar da bana inanırsa, ne mutlu bana. Bu yolla belki vicdanen biraz daha rahatlayacağım.
- Keşke basına yansımasaydı diyor musunuz?
- Olay keşke olmasaydı. Ama olduktan sonra iyi ki basına yansıdı. Bu yolla kendime daha sağlıklı bakabilmek, yüzleşmek için bunu yaşamam gerekiyordu. Bununla yüzleştim ve ders çıkardım, aldığım dersin sonucunda kendime ve etrafıma faydalı olacağıma inanıyorum (gözleri doluyor).
ÇOCUKLARIMLA BU KONUYU KONUŞAMADIM
- Çocuklarınız ve yakın çevreniz bu konuya nasıl yaklaştı?
- Çocuklarımla bu konuyu konuşmadım. Konuşamadım. Nasıl konuşabilirim? Yakın çevremdeki insanlar çok büyük bir üzüntü ve şaşkınlık içindeydi. İnanamadılar. Çünkü beni biliyor ve tanıyorlar. Onlar da kökümde ve özümde beni bildikleri için, bunu bir hata olarak kabul edip, bir daha asla yaşanmaması kaydıyla onarılabilecek, düzeltilebilecek olduğunu düşünüp, o ilgi ve şefkatle yaklaştılar. Seyircilerim arasında destek olan oldu, tepki gösteren de oldu. Haklılar da! Bir şey yaşanıyor ve herkes bunun üstüne bir şey söyleyebiliyor ya, aslında biraz serinkanlı olmak gerekir. Biz toplum olarak tepkimizi çok ani veriyoruz ve birçok şeyi bir anda yok edebiliyoruz. Biraz insanları tanımak ve koklamak lazım. Sevginin düzeltemeyeceği, onaramayacağı, kazanamayacağı hiçbir şey yoktur. Tüm yaşananların üstesinden gelmek için zaman çok iyi bir ilaçtır ve sevgi de bunu onaran bir güçtür. Ben hayattan ve kendimden umudumu yitirmedim.
ALLAH YARDIM EDERSE, ONA BEYAZ GELİNLİĞİ GİYDİRİP, YARIM KALMIŞLIĞI TAMAMLAYACAĞIM
- Siz kendinizle yüzleşince ne gördünüz?
- İçim acıdı. Çünkü böyle bir insan değilim. Ama birikmişliklerin getirdiği devrimsel bir hareketti. Asla tasvip etmiyorum. O yüzden sorun yaşayan herkesin öfkesini kontrol etmeyi öğrenmesi gerekiyor. Öfkenin hiçbir yararı yok, zararı var sadece. Bazı konularda sabırsız olduğumu anladım. Karşı taraftaki insanlar beni anladı duygusuna sahip olduğum halde, anlaşılamadığımı, kendimi net ifade edemediğimi, bu konularda eksik olduğumu gördüm. O zaman pencerenin karşı tarafına geçip, oradan kendimi sorgulamaya, kendime yabancı gibi bakmaya başladım. Böyle bakınca bazen kendimi çok eleştirdiğim anlar oldu. Sonuçta her ne olursa olsun, çok sükûnetli ve sakin kalmak çok önemliymiş, bunu öğrendim. Bu süreçte doktorumun tavsiyesi ve yönlendirmeleriyle hayatımı idame ettireceğim.
- En büyük üzüntünüz ne?
- Beyaz gelinliği dolapta asılı kalan, yarım kalmış güzel bir ilişki, en büyük üzüntüm bu. O ilişkiyi tamamlamak için Zeynep'in gönlünü kazanmaya çalışıyorum. İkimizin de çok üzüldüğü bir olay yaşandı. Aslı olsun istemezdim. Ama Allah kısmet ederse, o yarım kalmışlığı tamamlayacağım, ona beyaz gelinliğini giydirebileceğim ve onunla mutlu bir aile olacağım. Benim gözüm ondan başkasını görmüyor. Ona ne kadar âşık olduğumu, bağlı olduğumu, tutkuyla bağlı olduğumu sadece kendisi değil, çevremdeki herkes bilir. Keza onun bana olan aşkını, sevgisini, tutkusunu herkes bilir. Şu an amacım bu yaşatmış olduğum kötü durumu onarabilmek. Onun gönlünü, güvenini, sevgisini kazanabilmek için elimden gelen her şeyi yapıyorum ve yapmaya hazırım.
- Şu an ilişkinizde durum nasıl?
- Görüşüyoruz, konuşuyoruz. En azından konuşabiliyoruz. Konuşabilmekle, anlamakla başlıyor her şey. Süreç bize ne gösterir bilmiyorum ama Allah'a şükürler olsun ki, konuşabiliyoruz. Yarın öbür gün ne olur bilmiyorum ama niyetim gönlünü kazanmak ve bir aile olmak.
- Zeynep Hanım ne durumda?
- Herhalde yaşadıklarımı anlıyordur. Çok iyi bir ailenin, Fenerbahçe'nin as başkanlarından Sait Tandoğan'ın kızı. Çok iyi yetiştirilmiş biri. Mesleğini çok iyi yapan bir sunucu. Zeki, çok güzel biri. Muhakkak ki, benim bu düşüncelerimi ve niyetimi algılıyordur. Bundan sonra ne olur bilmiyorum ama ilişkimi düzelteceğim konusunda umudum var. Mücadelemi yaşadığım sürece bırakmayacağım, farkındaysanız yüzüğümü çıkartmadım. O yüzük sadece bir gün çıkacak, onu da Allah bilir!