11... İngiltere Premier Ligi'nin 1992'deki sezon açılışında ilk 11 çıkan yabancı oyuncu sayısı sadece 11'di... Ve hiç yabancı menajer yoktu. 27 yıl sonra bugün ligin üçte ikisi yabancı. Ve sadece dört İngiliz menajer görev yapıyor. Pek çoklarına göre bu tablo İngiltere'nin 'kronik kaybeden' olmasının altında yatan neden... Ancak Dünya Kupası'ndaki yarı final ve hafta içi deplasmanda İspanya'ya karşı alınan galibiyet başka bir hikaye anlatıyor. Aslında İngilizleri ümitlendiren trendin tohumları, 90'ların ortalarında atıldı. Cantona, Bergkamp ve Zola'nın başını çektiği ithal süper yetenekler, Ada'daki futbol ezberini bozdu. Sinema izler gibi yan yana dizilmiş dörtlü savunma ve orta sahalar arasındaki hatları sömüren ithal yıldızlar, zamanla forvet ikililerinin ve orta alanların da yapısını değiştirdi. 21'inci yüzyılla, Alex Ferguson'un Manchester United'da öncülük etmesiyle tek forvetli sisteme alıştı Premier Lig. Gullit'ten Thierry Henry'ye ve Makalele'ye kadar Ada'ya gelen yabancılar, hemen her mevkide köklü bir reformun da taşlarını döşedi. Yabancı oyuncularla başlayan devrim, menajerlerin gelişiyle ikinci evreye geçti. Taban tabana zıt felsefelerin adamları Wenger ve Mourinho, Benitez, Conte, Guardiola, Klopp, Ancelotti, Pochettino... Premier Lig, ters ayaklı açıklarla, 3'lü orta sahalarla, süper hızlı geçiş oyunlarıyla, gegenpres'le, Barcelona müridi pas takımlarıyla velhasıl modern futbola damga vuran her tür inovasyonla yoğruldu. Conte'nin Chelsea'si, 1963'ten sonra üçlü savunma ile şampiyon olan ilk takım oldu. Velhasıl oyuncular, üst düzey menajerlerin elinde her türlü taktik anlayışa uygun olarak gelişim gösterdi. İngiliz oyuncular, Belçika ya da Almanya gibi altyapıdan ziyade 'üstyapı'da pişip olgunlaştı. Teknikleri, taktik zekaları, alan sezgileri, hızları, pas becerileri, tıpkı Guiardiola'nın elinde evrim geçiren Sterling gibi seviye atladı. Premier Lig bir anlamda dünyanın en gösterişli futbol okuluna dönüştü. İzbandut gibi santraforlara orta yağdırmak, uzun top gibi kırmızı çizgilerle tanımlanan Ada futbolu-birkaç istista takım hariç- yok artık. İngilizler bir tür 'tepeden inme' devrimle yıllardır hasretini çektikleri rekabet gücüne kavuştu. Böyle giderse, şimdilik süreci iyi yöneten hocaları Southgate'le birlikte, yakında futbol gerçekten de 'evine dönebilir'.