Antalya Kemer'den yaklaşık 35 km uzaklıkta, Çıralı ve Olimpos'un tepelerinde 230 metre yükseklikte binlerce yıldır sönmeyen ateş kaynağına sahip Yanartaş, turistlerin ilgisini çeken ilginç tatil beldelerinden biridir. Burada taşların arasından çıkan, asırlardır sönmeyen bu ateşler özellikle gece çok hoş görüntülere yol açar. Olimpos'un ateşi olarak bilinen bu alevler, ünlü şair Homeros'un meşhur İlyada destanında geçen ateşler saçan canavarın ilham kaynağı olmuştur. Homeros dışında Skylax, Plinius, Evliya Çelebi gibi çok sayıda yazar bu bölgeyi ziyaret etmiş, kaleme almıştır. Yanartaş'ın altında tanrıların demircisi ve ateşle ilişkilendirilen antik Yunan tanrısı Hephaistos'un tapınağının kalıntıları yer almaktadır. Bu ateşe tarih boyunca farklı farklı kutsal özellikler yüklenmiştir. Antik Yunan'da denizciler, bu alevleri yön bulmakta kullandıkları için epey ün kazanmışlardır. Yanartaş alevleri, özellikle antik Yunan mitolojisinde önemli bir yer tutar. Hatta Homeros'un anlattığı bir efsaneye göre Yanartaş, Olimpiyat oyunlarının ve yanan meşalenin esin kaynağıdır. Bu efsaneye göre Ephyra kralı Glaukos'un oğlu Hippones, bir av partisi sırasında kardeşi Belleros'u yanlışlıkla öldürmüştür. Bundan sonra Hippones, Belleros'u yiyen anlamına gelen Bellerophontes ismini almış ve Ephyra'dan sürülmüştür. Likya kralı, Bellerophontes'in bağışlanması için ona yapılması çok zor bir görev vermiş ve onu Olimpos Dağı'nda Kimera isimli canavarı öldürmeye yollamıştır. Kimera, ağzından alevler saçan, gövdesi keçi, başı aslan ve kuyruğu yılan gibi olan mitolojik bir canavardır. Zeus, Bellerophontes'e Pegasus adlı kanatlı bir at vermiş, o da bu at yardımı ile Kimera'ya çok güçlü bir şekilde vurmayı başarmıştır. Bunun sonucunda Kimera yerin yedi kat dibine düşmüş, geriye ise ağzından çıkan alevler kalmıştır. İşte Yanartaş, bu alevleri simgelemektedir. Bellerophontes'in bu zaferi şerefine Olimpos'ta bir yarış düzenlenmiş, katılımcılar Kimera'nın yani Yanartaş'ın alevleri ile tutuşturdukları meşalelerle şehre koşmuşlar. Daha sonra bu yarışa başka spor dalları eklenmiş ve Olimpiyat oyunları doğmuştur. İşte açılışta kullanılan meşale, Antalya'daki Yanartaş'ın alevlerini simgelemekte, ondan esinlenmektedir.
GİZEMLİ OLAN GAZIN KAYNAĞI
Efsanelerden bilime dönersek en az iki bin 500 yıldır yanan bu alevlerin yanmasını sağlayan şey nedir? Neden bu alevler durmadan yanmaktadır? Bu sorular, yakın zamana kadar bilim insanları için gizemdi. Bu alevleri asırlarca besleyen şey, yeraltından çıkan ve gazın yüzde 87'sini oluşturan metan gazı. Buraya kadar gizemli bir şey yok. Gizemli olan şey, metan gazının kaynağı. Yeraltından çıkan jeolojik metanın oluşması için iki mümkün seçenek vardır. Birincisi biyotik yada termojenik metan olarak bilinir. Bu metan, yüksek sıcaklık ve basınç altında organik maddenin bakteriler yardımı ile parçalanması sonucu oluşur. Yani bu tip metanın kökeni eskiden yaşamış canlılardır. Yanartaş'taki ateşi besleyen metan, organik kaynaklı değildir. İkinci tip metan ise abiyotik metan olarak bilinen ve canlı organizma içermeyen, organik olmayan, kimyasal süreçler sonucunda oluşan metandır. Yanartaş'ı besleyen metan işte bu tip biyolojik aktivite sonucunda oluşmayan metandır. Ancak bu durum, jeologların kafasını yıllarca meşgul eden ilginç bir gizeme kapı aralar. Abiyotik metanın Yanartaş'ta bulunan koşullar ve sıcaklıkta (100 derecenin altı) oluşamayacağı düşünülüyordu. Dolayısıyla Yanartaş'ı besleyen metanın nasıl oluştuğu tam bir muammaydı. Ancak bu gizem 2014 yılında İtalyan bilim insanı Giuseppe Etiope ile Romanyalı bilim insanı Artur Ionescu tarafından çözülmüş olabilir. Bu bilim insanları yaptıkları bir deneyde Yanartaş altındaki taşlarda bulunan nadir bir metal olan Rutenyumun katalizör görevi görerek metanın 100 derece sıcaklık altında oluşmasına olanak sağladığını gösterdi. Kesin bir şekilde emin olmasak da bu deney Yanartaş'taki asırlardır yanan ateşin gizemini çözmeye en güçlü aday bulgu gibi gözüküyor. Yanartaş, karada bilinen en büyük abiyotik metan kaynağıdır. Ateşin kökeninin volkanik olmaması yani magma ile alakası olmaması açısından da ilginçtir. Olimpiyat ateşinin esin kaynağı olma olasılığı olan bu ilginç fenomen görülmeye değer.
ŞAŞIRTAN GERÇEKLER
İstatistiklere göre doğum gününüzde ölme olasılığınız, diğer günlerde ölme olasılığınıza göre yüzde 14 daha fazladır.
Merkez Asya'daki her 10 kişiden biri Cengiz Han'ın soyundan gelmektedir.
Muzun binden fazla türü vardır. Biz bunlardan sadece birini tüketiyoruz.
Alkol ve sigara tüketmeyerek kanserlerin yüzde 30'undan korunabilirsiniz.
DOĞRU BİLDİĞİMİZ YANLIŞLAR
Deve deyince aklımıza Ortadoğu ya da Kuzey Afrika gelir. Oysa devenin anavatanı Kuzey Amerika'dır. Develer dört milyon yıl önce donuk olan Bering Boğazı'ndan Asya'ya geçtiler. Ne yazık ki son buzul çağda Kuzey Amerika'daki soyları tükendi.
Bir kağıdın yediden fazla kere katlanamayacağı söylenir. Ama bu doğru değildir, sayı kağıdın büyüklüğü ve kalınlığına bağlıdır. Bir lise öğrencisi olan Britney Gallivan 2002 yılında 1200 metre uzunluğunda bir kağıdı 12 kere katlayarak bu iddiayı deneysel olarak da yanlışladı.
SÖZLER
Biri diğerini tamamladığı için din ve bilim arasında gerçek bir karşıtlık olması mümkün değildir. Max Planck
BİLİMSEL BİLMECELER
Bir araç devasa bir çelik duvara çarptığı durumda mı, yoksa karşı taraftan eşit hızla gelen kendisi ile tıpatıp aynı araca çarptığı zaman mı daha çok zarar görür?
Rusya'da bir adamın dul eşinin kardeşinin kızı ile evlenmesi yasal mıdır? Çözümü haftaya Pazar SABAH'ta
GEÇEN HAFTANIN ÇÖZÜMLERİ
3. bilge. Eğer 3. ve 4. bilgenin başındaki şapkalar aynı renk olsaydı, 2. bilge hemen kendisindekinin onlardan farklı renk olacağını bulacaktı. Ancak ikisinin rengi farklı olduğu için kendi başındaki şapkanın rengini öngöremez. 2. bilge sessiz kaldığına göre, 3. bilge kendi başındaki şapkanın 4. bilgenin başındaki şapkadan farklı renkte olduğunu anlar. Dolayısıyla kendi başındaki şapkanın siyah olduğunu bilir.
BİLİM TARİHİNDEN NOTLAR
Einstein'ın karısına imzalattığı sözleşme
Albert Einstein, 1903 yılında Avusturya- Macaristan İmparatorluğu vatandaşı ve zengin bir Sırp ailenin kızı olan Mileva Maric'le evlendi. Aşkları üniversitede başlamıştı. Bu evlilikten Hans Albert ve Eduard adında iki oğlu oldu. Bu ikilinin ilişkileri 1914 yılında kopma noktasına geldi. Einstein, çocukları hatırına ilişkiye devam edeceğini belirtmiş, ama eşinden bir sözleşmeyi imzalamasını istemişti. İşte çoğu insanın fazla sert bulduğu, ancak eşinin kabul ettiği sözleşmenin maddeleri şöyle: A. Aşağıdakilerin gerçekleştiğinden emin olacaksın: 1. Giysilerimin ve çamaşırlarımın düzenli olduğundan. 2. Üç öğün yemeğimin odama düzenli bir şekilde geldiğinden. 3. Yatak odamla çalışma odamın tertipli tutulduğundan, özellikle de çalışma masamı benden başka kimsenin kullanmadığından. B. Toplumsal sebepler kaçınılmaz bir şekilde gerektirmediği sürece benimle tüm kişisel ilişkini keseceksin. Özellikle aşağıdakileri kesinlikle talep etmeyeceksin: 1. Evde seninle birlikte oturmamı. 2. Seninle dışarıya ya da seyahate çıkmamı. C. Benimle ilişkinde aşağıdaki maddelere dikkat edeceksin: 1. Benden fiziksel yakınlık beklemeyecek, bana hiçbir şekilde sitem etmeyeceksin. 2. İstediğim anda benimle konuşmayı keseceksin. 3. İstediğim anda yatak odam ya da çalışma odamdan şikâyet etmeden ayrılacaksın. D. Beni çocuklarımızın önünde sözlerin ya da davranışlarınla hiçbir şekilde aşağılamayacaksın. Maric, bu anlaşmayı kabul etmesine rağmen evlilikleri yürümedi ve birkaç ay sonra çocuklarını alıp Zürih'e gitti. Einstein o zaman Berlin'de yaşıyordu. Beş yıl sonra 1919 yılında ikili resmen boşandı ve Einstein aynı yıl kuzeni Elsa Einstein ile evlendi.