Futbol fanatiği olmaya gerek yok. "Ver Lefter'e yaz deftere" sözüne futbola ilgili ilgisiz birçok kişi aşinadır. Bu söz Lefter'in golcülüğünü anlatır. Ama gol atmanın ötesinde bir futbol efsanesidir Lefter Küçükandonyadis. Başarılarıyla bunu kanıtlamış, birçok ilke imza atmıştır: Türkiye'nin yurtdışına giden ilk futbolculardan olması, Türk Milli Futbol Takımı'nda 50 kez davet edilerek ilk madalyayı alması başarılarından birkaçı... Boşuna futbolun ordinaryüsü denmemiştir kendisine. Yeteneği kadar kişiliği de Lefter'i büyük futbolcu yapmıştır. Mütevazılığı, tüm canlıları çok sevmesi, ötekileştirmeye izin vermemesi, gösterişten uzak yaşamı tercih etmesiyle sadece Fenerbahçelilerin değil tüm futbolseverlerin saygısını kazanmıştır. 6-7 Eylül olaylarında evine saldırılmasını bile münferit bir olay olarak değerlendirmiştir. Ordinaryüsün adı bu sezon Spor Toto Süper Ligi'ne verildi. Bu vesileyle altı yıl önce hayatını kaybeden efsanenin Büyükada'daki evlerine misafir olup, eşi İstavrini, kızları Rula Katmer-Alikin Balkan ve iki torunu Özlem ve Özcan Katmer ile görüştük. Küçük bir bahçe içindeki mütevazı bir giriş katında yaşıyor aile... Girişte, balkon duvarında Fenerbahçe bayrağı asılı. Eşi, "Güneşten soldu" diyor. Lefter'in tüm gününü geçirdiği küçük bahçede ailenin üç kuşak üyeleriyle konuşuyoruz. Sohbetimize, eşi İstavrini ile başlıyoruz.
-
Sondan başlarsak 2018-19 Süper Lig sezonuna eşinizin adının verilmesine ne diyorsunuz?
- Çok sevindim, çok mutlu oldum. Çok teşekkür ederim. Allah razı olsun, sağ olsun herkes. Fenerbahçe de inşallah şampiyon olur bu sezon. O maça da gideriz.
-
Fenerbahçe-Bursaspor maçında stadın ortasında tüm aile taraftarı selamladınız. Neler hissettiniz?
- Hem sevinçli hem duyguluydum. Ağladım, gururlandım. Duyguların hepsini bir arada yaşadım. Çok çok güzeldi. Heyecanlandım da, sanki Lefter oynuyordu.
-
Eşinizin adını taşıyan bu sezondan neler bekliyorsunuz?
- Statlarda hiç küfür kavga olmasın. O da öyle severdi. Gol attığında başını eğip kenara çekilirdi. Gösterişi hiç sevmezdi.
-
Vefatının üzerinden altı yıl geçti...
- Hâlâ üzüntülüyüz. Konuşuyoruz ediyoruz ama her an aklımızda. Çok özlüyorum.
-
Kaç yıllık evliydiniz?
- 65 yıl. Biz beraber büyüdük. Onu tanıdığımda 15 yaşımdaydım. Kendisi de 22 yaşındaydı. Askerden geldi... Rahmetli abimin arkadaşıydı. Bana "Adanın en güzel kızısın" derdi. Bir daha olsa bin kere yine onunla evlenirdim.
-
Futbolcu diye aileniz evlenmenize karşı çıkmış mıydı?
- Ailem zorluk çıkarmadı. Zaten abimin arkadaşıydı. Bir yıl sözlü kaldık. Annesi hastalandı, öldü. 1949'da nişan yaptık. Babamın evi deniz kenarında, bahçeli, sessiz olduğu için nişan sonrası hep bizde kaldı.
ÇOK MUTLU BİR ÖMÜR GEÇTİ
-
Siz onun en yakınısınız, biraz daha anlatır mısınız? Koca bir ömrü birlikte geçirdiniz...
- Çok iyi karakterliydi, çok iyi bir
insandı. Çok sevecendi. Çok mütevazıydı
çok. Yolu süpüren çocukları,
evin önünden geçen herkesi çağırır,
"Gelin kahve için, gelin yemek yiyin"
derdi. İnsan ayırımı yapmazdı.
İyilik doluydu. Canlı sevgisi çoktu.
Hayvanları çok severdi. Kangallarımız
vardı. Adadaki kediler bile
öksürüğünden geldiğini anlayıp ona
koşarlardı. Ben de kızlara, "Baba
geliyor" diyordum. Çok güzel çok
mutlu bir ömür geçti. Masal gibi.
Öldüğüne bazen inanamıyorum. Son
anında, bir tarafta benim, diğer tarafta
küçük kızımın elini tuttu. Uzun
uzun gözlerime baktı. Konuşamadığı
için teşekkür etti.
-
Günleriniz nasıl geçiyordu?
- Hep burada otururdu (küçük
bahçede). Teknesi vardı. Kahvaltı
sonrası denize giderdik. Sonrasında
çayımızı içerdik. Akşam da yine
burada sofra kurulur, damatlar,
arkadaşları kanun çalar eğlenirdik.
Eğlenceliydi.
-
Gülümsediğiniz anılar muhakkak vardır...
- Moda Palas'a kampa gidiyorlardı.
Başka yerde yatamam diyerek
terliklerle kaçıp adaya geliyordu.
O zaman Moda'dan vapur vardı.
Yine bir keresinde Bursa'ya kampa
gittiler. Beni de götürmek istediği
için ben de gidiyordum. Kulüp de
kırmıyordu.
-
Maçlarına gider miydiniz?
- Çok az, altı yedi kez gittim.
Eskiden çok küfür ediyorlardı. O da
sevmediği için ne beni ne kızları götürmek
istemezdi.
-
O zaman en son eşinizin cenaze töreninde stada gittiniz sanıyorum?
- Çok rahatsız olduğum için stada
gidemedim. O nedenle çok yıllar
olmuştur. Lefter'in sezona adının verilmesiyle
stadın yeni haline ilk kez
gitmiş oldum.
KIZLAR PEŞİNDE KOŞARDI
-
Maç öncesi alışkanlıkları var mıydı?
- Saçını düzeltirdi. Kahvaltısını
yaptıktan sonra biz de güle güle der,
bol şanslar dilerdik. Ama yenildiği
zaman.... Öfff, öfff... Suratı bir karış
olur, yemek de yemezdi.
-
Sakladığınız eşyaları var mı?
- Gözlük kılıfını, ahşap elbise askılığını
kullanıyorum.
-
Peki efsane futbolcunun eşi olmak zor muydu?
- Evet. Kızlar peşinden koşuyordu.
Kadınlar her zaman ilgi gösteriyordu.
Küçük olduğum için ben de
kıskanıyordum tabii. (Gülüyor). Ama
o, "Sen onlara bakma kalbimde sen
varsın" diyordu
-
Mesela hediye alır mıydı, ortak bir şarkınız var mıydı?
Doğum günleri, bayramlar... Her
zaman hediye alır, jestler yapardı.
Çiçekleri sevdiğimi bildiği için son
zamanlarda sabah kahvaltıda her
gün canlı bir dal çiçek getiriyordu.
Bunu şimdi küçük kızım devam ettiriyor.
Şarkımız da vardı; Yoksun bu
gece... Bir kez maç sonrasındaki
eğlencede ben yokum diye bu
şarkıyı istemiş. Arkadaşım İsmail
Turgutlu söylemişti.
-
Hiçbir zaman 6-7 Eylül olaylarında evinize saldıranları açıklamadı, siz neler söylersiniz?
- Ne diyeyim.
O kim
yaptı biliyordu
ama hiçbir
zaman söylemedi,
söylemezdi.
Aliki Balkan
SAHADA BABAMI ARADIM
Efsane futbolcunun küçük kızı Aliki Balkan ise duygularını şu cümlelerle aktarıyor: "Sezona adının verilmesiyle ilgili birkaç kendini bilmez dışında hepsi çok olumlu, güzel tepkiler var. Unutulmadığı için çok mutluyuz, çok gururluyuz. Bambaşka bir duygu anlatılmaz, yaşamak lazım. O an gözlerimiz doldu. İnanır mısınız hep babamı aradım sahada."
Özlem Katmer
FENERBAHÇE YENİLDİĞİNDE KAÇACAK DELİK ARARDIK
Lefter'in ilk torunu Özlem Katmer... O da, "Bizim için Lefter değil, dedemizdi. Birlikte denize çıkar, mangallar yapar, bahçede oturup yemek yerdik. Dedem aşağıda gazinolarda oturmayı severdi. İskelede otururduk. Arkadaşlarıyla şakalaşır, gülüp eğlenirdik. Normal torun dede ilişkisiydi. Hayatı spordu. Onun için futbol deyince akan sular duruyordu. Çok hırslıydı. Fenerbahçe'nin yenildiği gün kaçacak delik arardık. Çünkü çok sinirli olurdu. Fenerbahçe çok farklıydı. Önce Allah sonra Fenerbahçe vardı onun için."
Rula Katmer
TÜRK HALKI VEFALI BİR HALK HERKES BİZİ BAĞRINA BASTI
Lefter'in büyük kızı, babasını, "İnsanlığı, babalığı aklımda kalmıştır. Kendisini anlatmazdı. Buna gerek duymuyordu" sözleriyle ifade ediyor. Ve "Bundan dolayı bu kadar sevildi. Çok mütevazı bir insandı. Evini görüyorsunuz. Aile olarak da bizden bir ve beraber olmamızı isterdi. Birleştiriciydi. Ailesini çok severdi" diyor. Katmer, babasına karşı herhangi bir vefasızlığın söz konusu olmadığını söylüyor: "Gerek Aziz Bey, gerek yeni başkanımız olsun asla böyle bir şey söz konusu değil. Bir kere, Türk halkı vefalı bir halk. Herkes babamı, babam da Fenerbahçe'yi bağrına bastı. Hiçbir zaman asla ötekileştirme olmadı. Benim ve kız kardeşimin eşi de Müslüman. Babamdan dolayı çok rahattık. Güzel, rahat büyüdük." Rula Katmer, bu sezona Lefter'in adının verilmesinin ardından Fenerbahçe'nin ilk maçında staddaydı. O anları şöyle anlatıyor: "Çok heyecanlandım. Yerimde oturamıyordum. Bir başkanımız Ali Koç, bir ben... Özellikle maçı seyrederken. Kız kardeşim, "Babam gibi sen de yerinde duramıyorsun" dedi. Gol atıldığında ise havalara uçtum. Aslında somurtkan bir insanım ama orada epey heyecanlanıp, kendimi kaybettim."
Özcan Katmer
ZAMAN TEK YUMRUK OLMA ZAMANI
Lefter'in torunu Özcan Katmer bu sezona dedesinin adının verilmesinin birçok anlamda manidar olduğunu söylüyor: "Ali Koç başkanımızın ilk senesi nedeniyle çok manidar oldu. İkisinin bir arada olması bizi çok mutlu etti. Aziz Yıldırım'ın da bu konuda hakkını teslim edelim, gerçekten çok vefalı. Bir diğer manidar tarafı da, Rum olduğu için sosyal medyada bazı tepkiler olsa da, bu ismin verilmesi. Tabii bunlar bilinçsiz insanlar. Dedemin ailesi olarak şunu söyleyebiliriz: Dedem bir Rum'du. Dini Hristiyandı. Ama doğma büyüme İstanbullu hep bu topraklarda yaşadı. Ailesi de İstanbullu. Göçmen değil. " Mesut Özil'in Almanya Milli Futbol Takımı'nı bırakmasıyla başlayan tartışmaları hatırlatıyorum. Katmer'in yanıtı şöyle oluyor: "Bana göre bu, tek yumruk olma hareketidir. Siyasi anlamda da spor anlamında da ülkemize güveniyoruz. Dedem de her zaman birleştirici olmuştur. O nedenle 6-7 Eylül olaylarında ona karşı olan tepkileri şahsına algılamamış, birkaç münferit olay olarak ifade etmiştir. Türk halkına, vatanına hiçbir zaman leke sürdürülmesine müsaade etmemiştir. Gerçekten de şehir efsanesi değil; saldıranların kim olduklarını biliyordu ama isimleri açıklamadı. Daha evvel, belki bir gece evvel sohbet ettiği, yiyip içtiği insanların ertesi gün bu şekilde davranması onu üzmüştü. Her zaman dostluklara önem verdiği için hiçbirinin ismini söylemedi. O şekilde devam etti hayatına. Kimseye kin duymadı."